ertelenen maçtan sonra gerek televizyonda gerek sosyal medyada
ultraslan ve bazı yetkili/yetkisiz kimseler biletleri olmayanların da içeriye girebileceğini, stadın boş kalmayacağını açık açık olmasa da ima ederek söylemişlerdi. ben de bu umutla yola çıktım ve sefaköy metrobüs durağından metrobüse bindim.
metrobüste iki tane arkadaşımla karşılaştım ve onların da maça gideceğini öğrendiğimde şok oldum. "ne var bunda şaşıracak?" diye düşünmüş olabilirsiniz ama bu arkadaşlarımdan birisi
beşiktaşlı diğeri
fenerbahçeli! "ben neyse de siz nereye gidiyorsunuz olm, her yer kar kıyamet?" dediğimde beşiktaşlı olan arkadaşımın verdiği cevabı ömrüm boyunca unutamam. "canlı canlı bir şampiyonlar ligi maçı izleyelim dedik olm."
yenibosna'da inip metroya geçtim. o sırada kalabalıktan ve göz gözü görmemesinden arkadaşlarımı kaybettim. metroya bindiğimde üzerinde galatasaray montlu, bereli, atkılı insanlarla göz göze gelmeye çalışıyordum. ve gözlerinden anladığım kadarıyla çoğunun da bir önceki günkü ertelenen maç için biletleri yoktu. metro hattındaki aksaklık nedeniyle seyrantepe'den bir önceki durak olan sanayi mahallesi'nde indim ve stada doğru yürümeye başladım.
havada fena bir tipi, yerde de bir metre kar var. stada kadar geldiğimde botlarımın içinin kar dolduğunu ve ayaklarımın sudan hem donduğunu hem de buruştuğunu hissedebiliyordum. stada geldiğimde meşhur
kenetlenin başka galatasaray yok fotoğrafının
https://gss.gs/Aq1.jpg çekildiği bir atmosfer vardı turnikelerde. bir şekilde kalabalığı atlattım ancak karşıma bu sefer polis barikatı çıktı.
kol kola girmiş onlarca polis stada girişi kapatmışlardı. bileti olmayan kimseyi almıyorlardı. bu arada yarıda kalan maç başlamıştı ve stattan gelen uğultu sesleri içimi ısıtmaya yetiyordu. polis barikatının önünde gözüme kestirdiğim mülayim tipli bir polis memuruna derdimi anlattım, tabi kolpa bir şekilde çünkü biletim yok. :) bir süre bazı yalanlar sıktıktan sonra (abi arkadaşım ileride bak, arkanda, bana el sallıyor, biletim onda vs.) polis de sanırım dayanamadı ve "siktir git" dercesine yanındaki polisin kolunu bıraktı ve bana yol açtı. inanılmaz mutlu olmuştum çünkü umudum çok azalmıştı. işin kötüsü içeri giremezsem maçın kalanını da herhangi bir yerde izleme imkanım yoktu. eğilerek barikatın arasında koşarak geçtim ve giriş kapısına doğru koştum.
içeri girdiğimde bir an önce maça yetişme derdindeydim zira yarıda kalan maçın 65. dakikasına doğru gelmişti. dolayısıyla tribün seçme gibi bir lüksüm de yoktu, zaten umrumda da değildi. ilk bulduğum yere kendimi attım ve doğu üst tribünde güney tribünlerine yakın bir bölgede kendime yer buldum. çok şanslıymışım ki gol de tam önümde oldu. golden sonra ortalık öyle bir karıştı ki; golden önce beraber küfrettiğimiz, offlayıp puffladığımız adamlar golden sonraki sevinçten sonra artık yanımda değillerdi. :) ya benim yerim değişti ya da onların, tam bilemiyorum.
geri dönüş yolunu inanın hatırlamıyorum. tek derdim eve gelip maçın özetini izleyip o harika golü tekrar izlemekti. maçtan aklımda kalan nadir şeylerden biri
carlos tevez adlı insan azmanının o iğrenç zeminde bile tank gibi mücadele etmesiydi, diğeri ise tam karşımdaki batı tribününde
kick gazprom out of the arctic yazılı bi
greenpeace pankartının açılmasıydı.
https://gss.gs/FYt.jpg ayrıca
sony ericsson k790i telefonumla birkaç fotoğraf çekebilmiştim ama neredeyse hepsi o telefonda kaldı ve muhtemelen tarihe karıştı. belki bir gün bulabilirim bir şekilde. neyse ki o günün hatırası için iki fotoğrafı bir kolaj programında birleştirip paylaşmıştım. onu da buraya atayım madem. instagram'dan ekran görüntüsü olarak aldığım için kalite çok düşük ama olsun hayatımda çektiğim en güzel fotoğraflardan ikisi bunlar.
* https://gss.gs/Yio.jpg son olarak tanım: hayatımda orada olduğum için kendimi en şanslı hissettiğim anlara sahne olmuş maç.