• 645
    bir kış günü içimizi ısıtan maç olmuştu.

    21:45'e yaklaşık 3 saat kala televizyon odasına elektrikli soba götürmüş ve maç saatine kadar ısınması için bekletmiştim. maç saati geldiğinde de sıcacık odaya gitmiş ve maçı büyük bir heyecanla seyrederken, yarım saat geçtikten sonra yoğun kar yağışı nedeniyle bir sonraki güne ertelenmesiyle, maç sırasında yemek için getirdiğim ama maç öncesi bitirdiğim cipsleri ve bisküvileri koyduğum tabağı, yanındaki bardaklarla birlikte yıkayıp yatmıştım. günlerce geçmek bilmeyen heyecan, bir sonraki güne de taştığı için hoşnut değildim ama işte yine de yattım; yatmak zorundaydım çünkü bir sonraki gün okul vardı.

    bizim şehirde de o günün akşamında başlayan yağmur, ta 3 gün devam etmişti. en sevdiğim hava eşliğinde okula giderken, bir yandan da maçın kritiğini yapıyordum kafamda. ders sırasında, tenefüste falan kendi kendime kadrolar kurardım. kurduğum her kadroda da umut bulut vardı çünkü rakibe pres yapsın da, rakip gelişigüzel vursun ve tehlike sonlanmadan bitsin kafasındaydım. bu arada zamanda geçmiyor ha. 1 saat sanki 1 günmüş gibi geliyor ve acayip sinir bozuyordu. neyse 14:20'de dağıldıktan sonra normalde yürüyerek gittiğim eve, sırf maça yetişmek için dolmuşla gitmiştim. e yağmurlu hava olduğu içinde adam 1 dakika sürüyor, 2 dakika yolcu alıyor, 2 dakika kırmızı ışıkta bekliyor. ulan dedim sensariylakirmizi6 senin taktiğini seveyim. şoför her durduğunda direksiyondan tutun frenlere kadar ilginç küfürler ediyordum. hiç öyle emekçi falan demeyin cidden haklıydım. ulan arkada yer kalmamış ama sen hala kalkıp "arğaa basamağa çığalımmm" dersen o küfrü hak edersin. neyse işte maç 30. dakikadan falan başladığı için eve geldiğimde ilk 10 dakikayı kaçırmıştım. elbise değiştir, elini yüzünü yıka derken(normalde hemen maça bakacaktım ama fırça yedim) ilk yarıyı komple kaçırdım. ikinci yarı başlamadan gittim sobayı yanıma aldım ve maça büyük bir zevkle baktım. dakikalar 85'i falan gösterirken "drogba indirdii sneijder gooollllll, allah'ım goooollll" sesi ne güzeldi be. gerçi ben o sesi sonradan duydum çünkü gol geldiği anda öyle bir fırladım ki, ayağım sobaya değdi ve sobanın suyu full ayağıma döküldü. vız gelir tabi olum hayırdır? neyse işte juventus santraya başladı ve başladım dua etmeye. pek dua bilmediğim için sürekli tur bindiriyordum kendime. arada da "allah'ım şu turu geçelim ne olur allah'ım" demeyi de ihmal etmezdim. yalnız kevser suresini neden okuduğumu da halen daha anlamış değilim. nasıl bir kafaysa alakasız bir yerden dua okumuşum. öyle veya böyle turu geçtik ve derin bir oh çektim, çektik. gün boyu yayınlanan spor programları, röportajlar falan ne güzel geliyordu insana. hele gökhan zan'ın "biz şampiyonlar ligi takımıyız. boğulacaksak da büyük denizde boğulalım." cümlesi bambaşkaydı be.

    uzun lafı kısası, kar kış demeden maça giden taraftar ve 2 günün sonunda tamamlanan maçtan sonra galip gelip tur atlamamız sayesinde bu maç tarihi bir maç oldu. çünkü tarihi biz yazarız, başkaları da sadece okur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın