hayatımda hiç kimsenin istemeyeceği şekilde bi yere sahip olan maç.
saat 13.00, okuldan çıkmışım, eve gidiyorum. maslaktan metroya bindim, mecidiyeköy’de indim, o zamanlar eski şişli merkez karakolunun arka sokağında oturuyorum. 2023’ten gelenler için üzücü ve iç gıcıklayıcı bir bilgi vereyim, 2+1 tarihi bina, yüksek tavanlar, yemyeşil bir bahçeye manzaralı evin kirası 1250 tl idi.
* ki ortalamanın üstünde bir kiraydı yine de. neyse konudan sapmayayım. metrodan çıkarken babamı aradım.
-b: naber, nasılsın ?
-u: okul nasıl, iş nasıl ?
small talku geçtikten sonra,
-u: maçı izledin mi ?
-b: izlemem mi be, alacağız görürsün bak.
-u: ee bugün izleyebilecek misin ? iş durumu nasıl ?
-b: çok ekstrem birşey çıkmazsa izlerim, sen ?
-u: metrodan indim, eve gidiyorum şimdi hazırlanayım izleyeceğim.
-b: iyi bakalım, buradan sonra şahsi kapanış konuşmamız ve kapattık.
oradan sonra ne mi oldu ?
(bkz:
wesley sneijder'ın juventus'a attığı gol)
maçı aldık, ben babamı aramadım. babam da beni aramadı. muhtemelen çocuk eğlensin darlamayayım diye düşünmüştür, sağolsun iyi yetiştirdi beni, güvenirdi de, o yüzden ne kadar merak etse de aramak istese de aramazdı, serbest bırakırdı, darlamazdı.
12 aralık saat 23 sularında bir telefon geldi, babanı hastaneye kaldırdık. apar topar uçak bileti bul antalyaya uç derken, geç kalmıştım.
bu bizim biricik babamla son konuşmamızdı sözlük.
doğduğum günden babamı kaybettiğim güne kadar hep bizim ilişkimizin bir parçası olan galatasaray umarım sizin için hep güzel günlerde parçanız olmaya devam eder.