soğuk bir kış gecesi yastığımın altına doldurduğum ümitlerle ertesi gününe uyandığım (bkz:
10 aralık 2013 galatasaray juventus maçı)'nın devamı olan maç.
stadda izlerken kendimi çok heyecanlı hissettiğim maçların en başında yer alan maçtır. bir şampiyonlar ligi maçının tatil olduğunun verdiği şampiyonlar ligi heyecanının ikinci güne taşması şaşkınlığıyla kuzey tribününde yerimi almıştım. maça giderken 4 kat giyinip üzerime mont giydiğimi hatırlıyorum öyle soğuk bir gündü. kıyafetimin kalınlığından kolumu dirsekten kıramadığımı hatırlıyorum
*. maç öğlen saatinde olduğu için bir çok kombine sahibinin ikinci gün maça gelememesi tehlikesi ve tribünde boşluk olmaması kaygısıyla kulübün de müsade ettiğini düşündüğüm bir durum yaşanmıştı. biletsiz seyircilerin maça girişine kuzey tribünde kapıda müsade edilerek biletlilerin de doğuya geçişine izin verilmişti. o gün kuzey ve doğu arasındaki camın üzerinden atlayarak doğu tribünün alt kısmına geçip maçı tam sahanın ortasından izlediğimi hatırlıyorum.
sahada maçtan önce, juventus'un hücum edeceği ve muslera'nın koruduğu kalenin bulunduğu yarı sahada kar küreyen kepçelerin zemini epey hırpaladığını farketmiştim. bu durumun da kulübün bilgisi dahilinde bir plan olduğunu düşünmüştüm. ancak maç öncesinde gözlemci ve hakemlerin zemin kontrolünü, conte'nin bu zeminde maç oynanamaz diyerek görevlilere malum bölgeyi işaret ederek serzenişte bulunduğunu, benim de acaba iptal ederler mi diye düşündüğümü hatırlıyorum. nitekim maçın kaldığı yerden devam etmesi ve ikinci devrede takımımızın sahadan genellikle uzun topla çıkmasını görünce hakikaten bunun tarafımızdan düşünülmüş taktik bir plan olduğunu hissetmiştim. conte, istanbul'dan kötü hatıralarla ayrılacağını maça start verilmeden sezmiş gibiydi
*.
maçta oyun hakkında çok fazla buraya taşınacak bir şey olduğunu hatırlamıyorum, juventusun tevez'le girdiği bir kaç pozisyon olduğunu hatırlıyorum. maç ekstra bir durum olmadıkça berabere bitecek gibi gidiyordu.
ve o an, o ekstra şeyin olduğu an... uzun topta drogba'nın indirip sneijder'in buffon'u çaresiz bıraktığı, o zeminde ve maçın sonlarında gelen bana göre çok çok çok usta işi bir son vuruşla italyan devini arenaya gömmüştük. tribünde tek başıma izlediğim maçlar epey fazladır ama tanımadığım biriyle gol sevinci esnasında sarılıp kutlama yaptığım, tribünde aşağı yuvarlandığım başka bir maç hatırlamıyorum. muazzam bir sevinç olmuştu. herhalde buffon gibi bir kalecinin kariyerinde yediği en dramatik gollerden biridir.
şu an bile yazarken o günü hatılıyorum sözlük. o anı hatırlıyorum. iyi ki galatasaray'lıyım dediğim anların başında gelen o dakikaları yaşıyorum. maç sonrası eve gidip enstantanelere bakarken gol sonrasında mancini'nin conte'ye attığı o sinsi bakış ve gülüşü anımsıyorum. iyi ki varsın cimbom!
edit: imla.