Türkiye Kupası Çeyrek Final Rövanş Maçı
20:00 Ali Sami Yen Stadyumu
3 - 2
  • 167
    maçın başından 2. golü yiyene kadar muhteşem hücumlar yapan, zevk veren, gol kaçıran bir galatasaray izledim eski açıktan.
    sanırım stabil hale gelen bir savunma ve orta saha kurgusu olacak çıkan kadro rijkaard'ın. mantık olarak hiç bir eksiği yok. pratikte de iyi işlediğini söylemek iyimserlik olmaz. en renkli, en heyecanlı yer ise forvet. elano'yu da forvette sayabileceğimizi gördük bugün. kader keita sağda, gio solda ve arda santrafor başladı. diziliş böyleydi. bir süre de böyle oynandı, ama kısa bir süre. bir anda değişiklikler gelmeye başladı. sanki voleyboldaki servis değişimi gibi forvet dönerek oynamaya başladı. gio sağa, keita sola, arda göbeğe. gio göbeğe, arda sola, keita sağa. keita sola, arda sağa, gio göbeğe. ikinci devre bu kadroda gio yerine emre çolak'ı koyun, aynısı oynandı. yediğimiz saçma sapan ikinci gole kadar bu baş döndürücü değişim devam etti. rotasyon budur işte !

    yine kornerden gol yedik. ilk topa çıkan adam bomboş kaleye vurdu, direkten döneni yine bomboş antalyalı gole çevirdi. işte bunu anlamadım. bu maçta 2 şeyi anlamadım, biri de kornerden yediğimiz gol. galatasaray takımı kornerden gol atar, yemez. bu kadar kolay kornerden gol yenir mi. buradan öneriyorum, neill bu takımın korner karşılama yardımcı hocası olsun. en iyi o bilir.

    yediğimiz ikinci gol, ne yazık ki emre çolak'ın kaptırdığı top yüzünden oldu. orta sahada atağa kalkarken topun üstüne basıp dönerek rakibi varyeteli geçme hareketini beceremeyip kaptırdığı top, 5 saniye sonra filelerimizdeydi. emre çolak çok iyi bir oyuncu, ama sanırım bu gece o varyeteyi ceza sahasına yakın bölge dışında yapmaması gerektiği öğrenmiştir.
    yediğimiz ikinci gol her şeyi alt üst etti. takım dağıldı. gol yemeden 2 gol daha atmamız gerekiyor olması takımı saçma bir telaşa sürükledi. halbuki yanlış hatırlamıyorsam 25 dakikamız vardı.
    bu baskı rijkaard'ı bile dağıttı. halbuki devrede gio'yu çıkarmış emre çolak'ı almış sonucunu görmüştü. hatta ikinci golden sonra balta'yı alıp caner'i ileri göndererek bunun da sonucunu gördü.
    ama servet'i santrafor olarak oyuna almak, klişe olacak ama inanılır gibi değil. rijkaard geldiğinde, artık servet'ten ön libero gibi saçmalıklar görmeyeceğiz diye sevinmiştim, bir de baktık bursa deplasmanında, arda santrafor. ama alıştık şimdi arda'nın forvet göbeğinde oynamasına. ama servet'in santrafor oynamasına alışabileceğimi sanmıyorum. ve servet oyuna girince, vur bakalım ileri yükseğe doğru, nasılsa dragon servet vurur şeklinde bir oyun tutturduk. servet girdikten sonra sanırım en az 10 dakika daha oynandı. 10 dakikada neler olur yahu. hem de senin takımın sürekli baskı yaparken. topal'ı çıkarınca da orta saha kaldı antalya'ya. tam arayıp da bulamadıkları boşluklar bulmaya başladılar, dirençleri ve moralleri de artmıştı.

    neyse. sakin ol hayat da senin şampiyonluk da galatasaraylı.

    kayseri'de beraberlik almış da olsa, kupada antalya'ya elenmiş de olsa taş gibi bir galatasaray gördüm yine. bu takım çok iş yapar. yeter ki kendi ilkelerine ihanet etmesin.
  • 152
    ------ bazen top isteyecek kaleye girmeyi ------

    futbol aslinda gunluk hayatla buyuk paralellikler gosterir. belki de sevilmesinin sebeplerinden biri de budur. ınsan kendi hayatindan parcalar bulur. 10 subat 2010 galatasaray antalyaspor maci da buna guzel bir ornektir. hayatta da bazen elinden geleni yaptigin zaman senin elinde olmayan birsey ters gider, ve basarmak istedigini basaramazsin. ama elinden geleni yaptigini bilmek rahatlatir insani, umut verir ve kendi kendine, bu sefer olmadi ama diger sefere olur dedirtir. evet bugun 2 topumuz direkten dondu, 6 pas icinden mustafa sarp 3 adet gol kacirdi, takim girdigi pozisyonlari gole ceviremedi, ama sahada gosterdikleri istek, maci birakmama, mucadelelerde ayakta kalma istegi ile alkisin en buyugunu haketti. elano'nun bireysel performansi, elano'ya pas vermiyor dedirten arda ile uyumu, genc emre colak'in gene oyuna girdikten sonra golunu atmasi, savunmada lucas neill'in verdigi guven bugun skordan daha onemli seylerdi.

    simdi bazi yazarlar "ooooooooggggrk (ork bagrisi) (gbkz: rijkaard mal lan servetten forvet yapti hahahahhahahah adam degil lan, hahahahahhahahha ben dedim amk size)" diye entry yazmadan once hatirlatmak isterim ki, savunmaciyi macin son dakikalarinda, hava toplarina hakimiyeti yuksek oldugu icin, oyuna almak uygulanan bir taktiktir. hafizalarinizi biraz zorladiginiz zaman hatirlayacaksiniz ki, louis van gaal, bayern munich'in eintracht frankfurt karsisinda oynadigi macta ayni taktigi uyguladi ve forvete gecen savunmacinin attigi golle maci kazandilar. o yuzden bu konuda siksik edecek isimleri cok takmamak gerekiyor. ayni seyi louis van gaal yapinca dahi rijkaard yapinca mal oluyorsa; orada kotu niyet vardir.
    kanit da sunalim da iskembeden salliyor demesinler: http://vliegendenederlander.blogspot.com/...l-deli-van-gaal.html

    ayrica cok sevindim kupadan elenmemize. fiksturumuz rahatladi. inanilmaz sikici formati olan, ve zirt pirt araya girip futbolcularimizi yoran, hatta sakatlanmalara yol acan turkiye kupasindan elendik. artik lige ve uefa'ya cok daha iyi konsantre olabiliriz. kendi adima milli maclardan ve kupa maclarindan, aman futbolcumuz sakatlanacak diye zevk alamaz hale gelmistim, simdi en azindan sakatlik olursa ligde olacak. mucadele etmemiz gereken yerde olacak, angaryadan duzenlenen fenerbahce'den baska kimsenin umrunda olmadigi kupada olmayacak.

    son olarak da bazi arkadaslarimiz fenerbahce'yi kupa sampiyonu ilan etmis. ayni isimler galatasaray'i 8. haftada sampiyon ilan edip, 12. haftada rijkaard gitsin de diyordu. trabzonspor gibi tas gibi bir takim varken daha kupada fenerbahce'yi simdiden sampiyon ilan etmek nasil bir mantiktir anlayan varsa beri gelsin. entryi baska bir soruyla bitireyim bari; fenerbahce bu kupayi kazansa ne olucak? sen de 14 adet var bu kupadan. en yakin rakibinin 8 kere ustuste kazanmasi gerekiyor senle ayni sayida kupasi olmasi icin. birak rahatla biraz, bugun aldigin umutla dol, mutlu ol.

    ------ bazen top isteyecek kaleye girmeyi ------
  • 170
    bi yerden sonra sesi kısıp izledim maçı; bi şey söyledikleri de yoktu zaten, hababam "santırfor da santırfor" ha bi de "ankaraspor" ... kimse kötü oynadık demesin abi, takım olarak bakıldığında eğer sizin "kötü" eşiğiniz buysa; siz lig standartlarının üstünde bir taraftarsınız, barcelona'ya transfer olun derim. bakmadım gerçi kim ne yazmış ama, kesin vardır yine 1-2 tip.

    hani olmayınca olmuyor derler ya, o şekil... çok kaçırdık, çok şanssızdık, çok beceriksizdik falan fıstık, neyse işte; kupadan elenmeye rağmen suratta yılışık bi tebessüm bırakan maçlardan bu....

    neill ve emre uzun yıllar oynasın, ilk 11'in değişmezi olsun. ah ulan stopere hala servet'in geçmesinden korkmasam, şu neill sağ bekte ne yardırırdı be... seneye ali turan - emre güngör ikilisi iyi çalışırsa eğer, sağ kanattan biraz neill - keita hücumu izlemek nasip olur işşalla. yine de söylemeden geçmeyelim; emre güngör iki ofsayt bozup ikisinde de el etti yan hakeme, neyse ki ikisi de verildi. ama necati'den yediğimiz ikinci gol bence ofsayt; kimse "ben gördüm, ofsayt/ofsayt değil" demesin, allahsız trt bi kere gösterdi pozisyonu, bende anlamadım valla...

    yahu bizim bi olay vardı eskiden, hani kornerlerde yapardık; rakip korner kullanırken, bekler ön ve arka direğe geçerdi, karambolü uzaklaştırırdı. sahi ne oldu ona? neyse...

    uğur ve caner'i beğendim abi bu akşam. işler kötü giderken ve bunun bir çok sebebi varken, komplike sebepler üstüne düşünme zahmetine katlanmayan vasat çoğunluk için açık hedef uğur; "sabri vardı, süperdik; şimdi uğur var, kazanamıyoruz!" aristo sizinle gurur duyuyor! maç boyunca keita'dan daha faydalı dribling yapmış olmasına rağmen, kalecide kalan bir ortasını akıllardan sillemeyecek uğur. caner sol bekin hakkını verebilmek için elinden geleni ve elinden gelenin fazlasını tüm iyi niyetiyle yapıyor; bu akşam defansif oyununa bol atmıyorum, zaten pek göremedik.

    5. golü atamadıysak sebebi 2 büyük hayal kırıklığı; giovani ve keita... kayseri maçında keita'nın kaldığı yerden devam etmeyeceğini, eski haline gelmesinin biraz zaman alacağını görmüştük fakat, şu an gördüğümüz kadarıyla, zannettiğimizden de uzun sürecek... of amına koyiim yaa... gio da geçen maç için söylediğim gibi; rakibin üstüne gidip top kaptırsa, pas hatası yapsa neyse; denemiyor, yok ki ortada adam. bu ikisinden birinin çıkıp emre çolak'ın gireceği kesindi; ama ben olsam keita'yı alırdım oyundan. sahada topla oynarken bile göremediğimiz gio'nun en azından ne yapacağını bilmiyorduk; ama keita'nın bu akşam "kötü" olduğunu kesin olarak görmüştük. uyum sağlamaya çalışan futbolcu böyledir, bir morallense kendini bulur, açılır. ama biz fırtına gibi girmediği her maçta onu oyundan alarak performansına katkıda bulunmuyoruz; belki de ilk yarı sonuna doğru ortaladığı ve keita'nın altıpas içinde üstten auta yolladığı kafa topu performansının kırılma noktası olacaktı, bilmeyiz. tek bildiğimiz; o "kırılma noktası" nı bir kez daha erteledik...

    tekrar ediyorum, kim ne yazmış henüz okumadım fakat, mustafa sarp'ın bol küfür yediğine eminim. her zamanki oyunundan farklı oynamadı aslında; presle top aldı, oyuna sokamadı. mustafa aşşağı yukarı bu zaten; ama pozisyon alma becerisi de gole ihtiyacımız olduğu dakikalarda, kendisinden çok daha iyi oynamakta olan mehmet topal'ın oyundan alınıp, kendisinin sahada kalmasını sağladı. kritik dakikalarda doğru yere koşuyor, son müdahaleyi yapıp golünü atıyor; ama bu ekstra, yani mustafa'nın görev tanımına dahil değil zaten. capiche? yani yapmakla mükellef olmadığı bir şeyi yapamadığı için mağlubiyetin sorumlusu olmaz mustafa... ha kendisine sorsan, "evet, benim yüzümden!" diye atılır öne; o ayrı...

    mehmet topal da zaten mustafa sarp'ın oyununu, mustafa sarp'tan daha hızlı oynuyor olması, ha bi de şut çekebilmesi; o kadar işte... ama bu orta sahadaki ayhan, barış, mustafa ve mehmet isimli oyunculardan çabuk pas çııık-maaaaazz!!! bu adamlardan etkili pas yapabilme ihtimali bulunan tek adam barış özbek; o da yaşı itibarı ile "ulan belki bi gün öğrenir" dedirttiğinden, başka bi şeyden değil yani. orta sahadaki durum bu iken, forvet arkasında arda-emre-gio mevcutken; elano'nun ön libero oynamamasını an-la-mı-yo-rum!

    hakan balta değişikliği faydalı oldu. hakan balta'nın oyunundan dolayı değil; caner'in sol açığa geçmesinden dolayı. caner şu sol açığa bir gönlünce yerleşemedi; ya etkisiz olan gio'nun maç eksiğini tamamlamak için, ya da sakatlanan hakan balta'nın yerini doldurmak için mekanından uzaklaşması gerekiyor. bu akşamdan sonra atletico maçında ilk 11'de sol açık oynayacağı kesinleşmiştir herhalde; acı bize rijkaard, çetrefilli işlere girme yine...

    keita'nın eski kanat driblinglerini tekrarlaması madem uzun sürecek; şu adamdan bari santrafor olarak faydalanalım be arkadaş yahu. görünen köy kılavuz istemiyor işte; sağ açıkta gio da oynasa bundan kötü olma ihtimali yok zaten, ne kadar hayal kırıklığı olabilir ki? arda'dan santrafor olmadığı kesin işte; ısrar niye? tamam; takım 4-4-2 oynasa bi tam santraforun yanında şahane oynar da, böyle tek başına, bu fizikle olmuyor... oyuna katkıda bulunabildiği tek durum; yerini terk edip orta sahaya, arkadaşlarına yardıma gitmesi.

    yığınla gol kaçırdık, 4. golün atılamamasını hala "santırfor" yokluğuna bağlayan bünyeyle baş başa görüşmek isterim...
App Store'dan indirin Google Play'den alın