• 331
    rakibimizin çok ama çok kötü olduğu, bizim de kimi yazacağız şimdi tahtaya diye oyuncu aradığımız maçtı. eldeki oynayabilecek orta sahalardan tecrübeyi seçen hoca, arkasını da 3 stopere çekti. sinan gümüş yerine muğdat çelik kullanırsak onyekurunun kapalı savunmalara karşı bugün ilk golde gördüğümüz doğru yerde olma özelliğini daha da çok kullanırız. takım olmak için bir adım attık aldığımız hem saha içi hem de saha dışı darbeler ile. dilerim başarılı olacağız, ama daha çok yolumuz var. milli takım arasına en azından yangına müdahale ederek girmemiz de çok iyi oldu.
  • 332
    takımda bir bahar havası estiren maç ama çok da havaya girmemek lazım renktaşlar, rakip de iyi değildi. spikerler onların da eksikleri var diye belirttiler zaten, belli ki etkilenmişler bu eksiklerden. hoş, ligdeki yerleri de iyi değil; bu sene iyi değiller demek ki *

    öncelikle defansta sağ kanadımız çok sıkıntı çekti. maçın başında bek bölgelerinden korkuyordum zaten, bizim soldan gelemediler; eksikleri oraymış ama sağı kullanmaya çalıştılar. neyse ki ozan muhammed kabak ve maicon pereira roque formdaydı. mariano ferreira filho için aynı şeyi söyleyemem.

    son derece yumuşak bir orta alanımız olmasına rağmen rakip buradan da etkili olamadı. bu da onların aslında iyi bir takım olmadığını düşündürdü. o yüzden fazla havaya girmemek gerek diyorum. orta alanda hem younes belhanda'ya hem sofiane feghouli'ye alan bıraktılar ve bu kadar yumuşak orta alana karşı ciddi bir tehlike oluşturamadılar. başka maçlarda bu üçlü bize sıkıntı çıkarabilir. iki hatta üç yetenekli oyuncunun bir arada oynaması yararımıza oldu tabii hücum anlamında. belhanda ve feghouli içerde bol bol alan değiştirerek güzel oynadılar. selçuk inan da onlara katkı verdi diyebiliriz. über pozisyonlar bulamasak, çok iyi oynamasak da rakibin de kötü olması sayesinde yeterince pozisyon bulup maçı aldık. pozisyon verdiğimizi de hatırlamıyorum üstelik; uzaktan şutlar dışında tabii.

    ofansta henry onyekuru ne kadar iyiyse sinan gümüş de o kadar kötüydü. sadece attığı goller için demiyorum, henry oyunun sürekli içinde. sinan ise yok. nerede olduğu belirsiz. her zaman da böyle zaten sinan.

    gelelim gelecek maçlara. yine tekrarlamak gerekirse, sinan'ın yerine alternatif şart. yunus akgün olur, muğdat çelik olur birini denemek lazım illa ki. ilk 11 biri bir maçta başlasın. sinan'dan zaten kötü oynayacak hali yok, belki iyi oynar.

    bu yumuşak orta alan her maç yemez. oraya da biri şart. bu çok daha büyük bir sıkıntı aslında. orta alanda yedeğimiz yok. celil yüksel'in nasıl performans vereceğini bilmiyoruz. açıkçası oyun artık bitmişken, son 10 dakikada bir oyuncunun yargılanmasına karşıyım (iyi ya da kötü fark etmez). o yüzden bugün celil'i değerlendirmeyeceğim. bu alandaki sıkıntıyı çözmek gerek, sadece onu diyebilirim.

    mariano da düzelmeyecekse martin linnes ilk 11 düşünülmeli.
  • 334
    (bkz: #2541058) takımın en teknik 3 ismiyle ortasahaya dizildiğimiz ve sene* başından beri en düzgün paslı oyunu oynadığımız maç olmuştur benim gözümde. tabii ki her takıma karşı böyle oynayamacağımız bir gerçek, çok riskli.

    attığı 2 golle henry onyekuru maçın yıldızı seçilmiş. en yüksek puanı alan ikinci oyuncu ömer bayram, üçüncü oyuncu younes belhanda olmuş.

    www.whoscored.com/Matches/1304547/Live/Turkey-Super-Lig-2018-2019-Kayserispor-Galatasaray
  • 335
    güntekin onay’ın maç öncesinde gevrek gevrek güldüğü maç sonu ise beyefendi tarafsız kişiliğine döndüğü maç oldu.
    nedense galatasaray’ın kazandığı her maç sonunda rakip çok kötü oluyor, fener- bjk kazandığında ise rakip çok iyi oluyor
    güntekin her beşiktaş’lının olduğu gibi beşiktaş iyiyken beyefendi, beşiktaş kötüyken çirkef.
    tıpkı filozof gibi.
    maça dönecek olursak;
    altyapıdan yetişen 4 oyuncu sahadaydı, tff’ye vurun ulan vurun bir ölür bin diriliriz mesajı verildi.
    sağ bek ortaladı sol bek attı,
    feghouli takıma döndü,
    onyekuru golden sonra formasını çıkararak bana da ceza verin ulan ibneler dedi,
    fenerin verdirdiği teşvik primi g.tlerinde patladı.
    muslera oyundan zaman geçirmeden koşa koşa çıkarak ismail’e biraz da sen ayar ver dedi.

    maçın en can sıkıcı yanı, küme düşmemeye oynayan fener’in, rakibinin puan kaybetmesi oldu.

    çoh iyi oldu çoh da güzel iyi oldu.

    eyyorlamam bu kadar.
  • 336
    http://gss.gs/vos
    değişik bişiler denemenin gerekli olduğunu düşündüğüm maçtı. 3-5-2 kanatlarında eldeki mariano-ömer-linnes üçlüsünden seçilecek ikili ne yapar diye düşünüyodum. beklediğimden de iyi oldu tabi. her ne kadar kayseri hücümda çoğalma konusunda sıkıntılı olsada, ciddi sayilacak posizyonları yoktu. kanımca çalıştıkları galatasaraydan farklı bişiler görünce de onlar da bi reaksiyon veremediler.

    yaraya merhem olan maç. daha zor bi deplasmanda çıkacak aksi bi sonuç şu an 3 puandan da fazlasını kaybetmemize sebep olurdu.

    şu an bakamiyorum da, maçı tamamlayan 11in yaş ortalaması da çok tatlı bi detay. formaya asılıp bırakmaz pırıl pırıl çocuklar işallah.
  • 338
    normal şartlar altında sıradan sayılabilecek bir galibiyet olmasına rağmen yaklaşık 1 aydır üstüne koya koya gelinen kriz ortamında, hoca soyunma odasına ve yedek kulübesine giremezken, biri daha sakatlansa yerine kim girecek dedirten eksiklik halinde falan herkese ve herşeye rağmen kazanılan maç. milli maç arasında hem biraz sakinleşme, hem uzun düşünebilme, belki bir süprizle sakatlıktan dönüş(ler) falan olabilir. onun dışında gerçekten kötü bir rakibe karşı oynadığımız için sağlıklı bir değerlendirme yapılabilecek bir maç değildi. kayserispor bu sene küme düşme adaylarından biri olduğunu bir kere daha gösterdi. bilal'in kişisel gayretleri dışında pek bir hücum alternatifleri yok gibi, savunmadaki kırılganlıkları da cabası. zaten maç boyu sertliğe başvurmaları da kendi zayıflıklarının farkında olmalarından kaynaklıydı.

    özetle bir şekilde kazanılması gereken ve kazanılan bir maçtı. çok şükür ne sakatlık ne de ceza çıkmadan atlatabildik.

    bir sonraki maçta federasyonun yeni atraksiyonlarını bekliyoruz artık....
  • 341
    uzun zaman sonra galatasaray oyuncularının ve teknik heyetin hazırlandığı bir maç görüntüsü vardı sahada.

    defansta üçlü bir tandem, kanatlardan gelmeye çalışan rakibin, özellikle bilal ile, çizgide bir stoperi kendini karşılaması ile bulduk kendimizi. dörtlü defans çıkarken burda ömer ve mariano ile karşılayacaktı galatasaray rakibini. böyle olunca birebirde daha meziyetli ozan ve serdar rakiplerini tuttu. alan parselizasyonu ve markajlarda da başarılı olunca kayserispor aşırı tehlikeli bir atak geliştiremedi. bunda biraz da rakibin atak varyasyonlarının ve kalitelerinin yetersizliği de pay sahibi, bunu kabul etmek lazım. tabi bir de uzun zaman sonra rakibi karşılayan takım oldu galatasaray. orta sahanın santra çevresinde karşıladı kayseri'yi.

    öte yandan top galatasaray'da iken doğru pozisyon alma ve doğru atağa çıkma taktiği de topun doğru kullanılmasına izin verdi. mariano ve ömer, orta sahadaki feghouli, belhanda ve selçuk ile doğru pas alışverişi yapınca, top galatasaray'ın istediği şekilde çevrildi.

    sinan biraz daha becerikli ve topsuz alanda daha fazla kendimi gösterme gayreti içerisinde olsaydı daha fazla efektif gösterebilirdi bu taktiği. nitekim ikinci yarıda net bir pozisyona da girdi. doğru bir vuruş yaptı, ancak güçsüz bir aşırtma vuruş oldu. skor daha erken 2-0 olsaydı, maç çok daha erken bitebilirdi.

    defansta eldeki malzeme ile özellikle deplasmanda üçlü bir tandem ne kadar etkili oldu görmüş olduk. fatih terim başta olmak üzere yardımcılar levent şahin ve ümit davala, oyuncuları buna ikna ettiler ve onlar da bunu ellerinden geldiğince yerine getirdiler.

    şimdi milli takım arasında, bu maçtaki sistemi ligdeki hemen hemen bütün deplasman maçlarına yaymak lazım. deplasmanda artık en kabul görecek oyun tarzı bu. iç sahada senaryo daha farklı olabilir.

    devre arası oyuncu takviyesi ise şart. artık ffp aşılmadan nasıl olur bilemiyorum.
  • 342
    bu galibiyetin keyfini çıkarabildiğimiz kadar çıkarmalıyız. zira ligde bu kadar kolay bir deplasmana bundan sonra denk gelmeyeceğiz muhtemelen. kayseri bizim oynamamız için her şeyi yaptı. biz belki iyiydik ama kayseri de inanılmaz kötüydü. şu an ömer ve selçuk'u bile övmemizin nedeni kayserispor'un futbolu. yarın aynı adamları yerin dibine sokacağız.
    keyfini çıkaralım 2 hafta.
  • 343
    10 kasım ulu önder mustafa kemal'in aramızdan ayrılışının 80. yılı...
    kendisini minnet, saygı ve özlem ile anıyoruz...

    gün hüzünlüydü, hakkari'den gelen şehit haberleriyle daha da karardı içimiz. gencecik çocuklar mühimat deposundaki patlama sonrası hayatlarını kaybetmişlerdi.

    bu zamanlarda futbolmuş, maçmış, rekabetmiş hiç ama hiç manası kalmıyor... ama hayat devam ediyordu ve kayseri'de oynanması gereken maç için biz de televizyon karşısında yerimizi alıyorduk...

    böyle "acı" bir günde galatasaray'ın da siyah forma ile sahaya çıkması pek de yerinde oldu... gerçi ankaragücü gibi formanın önüne mustafa kemal atatürk imzası olsa ya da konyaspor gibi kola atatürk resmi ve imzası olsa daha da şık olurdu.

    galatasaray kayseri'deydi de akılların bir ucunda bir hafta önce oynanan derbi vardı, maç sonu çıkan olaylar sonrası fatih terim 7, hasan şaş da 8 maç yedek kulübesinden uzak kalacaktı. yetmedi galatasaray, donk'u 6, n'diaye'yi 5 ve rodriguez'i 3 maç yok sayacaktı. zaten sakatlarla başı dertte olan fatih hoca, bir de cezalar sonrası kadro kurmakta iyice zorlanacaktı... bazen zorluklar ve yokluklar insanı daha yaratıcı yapar ya, elde kalanlarla hoca ozan-serdar ve maicon'dan oluşan bir savunma üçlüsüyle sahaya çıkardı takımı... bu sene ilk defa üçlü savunma ile oynuyordu galatasaray ve mariano ile ömer bayram kanatları kullanma konusunda görev almışlardı...

    orta sahada da fiziki yönden zayıf ama ayaklarına topu aldıklarında fark yaratacak selçuk-feghouli ve belhanda vardı... fark da yarattılar, perdeyi açan golde feghouli sağ kanattan savunma arkasına kaçtı, kontrol ettiği topla rakibini ceza sahası içinde "ekarte" edip, ayak içi plase ile şutu denedi ve seken topu onyekuru filelerle buluşturdu. ikinci golde de sahnede selçuk vardı, tecrübeli oyuncu kendi yarı sahasından onyekuru'ya gençlik yıllarını anımsatan bir pas attı, nijeryalı oyuncu da hızı ve çabukluğu ile farkı ikiye çıkarmasını bildi. mariano'nun ömer bayram'a attırdığı golde de belhanda sağ kanatta boş pozisyonda olan mariano'yu görerek "asistin asistini" yapmış oldu...

    galatasaray'ın son maçlarda yaptığı puanlar kayıpları ve eksiklerinin çokluğu dikkate alındığında oldukça zorlanması beklenilen maçta kalesinde pozisyon vermeden, rakip kalede gol pozisyonları bularak rahat bir üç puan aldı.

    oyun olarak galatasaray başarılıydı, istediklerini sahaya koydu, ozan bilal'e nefes aldırmadı, maicon sağında ve solunda serdar ve ozan'ı görünce daha rahat oynadı, hata yapmadı, serdar umut bulut'a hava topu vermedi, ömer bayram belki de ali sami yen'deki taraftar baskısı olmadığı için hata yapma korkusu olmadan cesurca oynadı, hakan ünsal gibi yorulmadan ileri gitti geri geldi, tekmeye kafa sokarak tiago lopes'i oyundan attırdı. mariano tecrübesiyle oyuna karakter koydu, belhanda beklenen performansını sergilemeye başladı, top aldı, duvar oldu, ters top attı, selçuk sonbaharda çıkan güneş misali attığı paslar, rakibin kalemize gelmeye başladığı anlarda oyunu soğutması ile içimizi ısıttı... ve feghouli... belki de maçın en iyilerinden biriydi... maç sonu verdiği demeçte "yeter ki hocam beni görsün ve şans versin, her yerde aynı performansla oynarım" diyordu... sanki bu geceyi beklermiş gibiydi de, hocanın şans verdiği günlerde de "yokları" oynamıştı...umarım patlama noktası olur. zaten artık elde kim kaldıysa "kurtarıcı" gözüyle bakıyoruz...

    forvetsizlikten forvet yarattığımız ileri uçtakilerden sinan gümüş, galatasaray formasıyla çıktığı 100. maçında ilk devre kırılgan ve güçsüz bir görüntü sergilese de, ikinci devre o da ev sahibinin savunmasını çok zorladı ve 54. dakikada ozan'ın bilal muslera ile karşı karşıya kalacakken bilal'ın ayağından harika bir zamanlama ile kazandığı topun devamında mariano'nun pasıyla ceza sahasına girer girmez sinan'ın yaptığı aşırtmayı muammer son anda kurtarmasa "organizasyon" açısından yılın golü olabilirdi...

    ve henry onyekuru... attığı gollerle maçın adamı oldu nijeryalı futbolcu. klasik bir santrafor değil ama golü iyi kokluyor, olması gerektiği yerde bulunuyor ve ilk golde bu özelliğini gösterdi. ikinci golde ise brezilyalı ronaldo'yu hatırlatan bir "pis burun"la fileleri havalandırdı.

    galatasaraylılar sahada onur mücadelesi yaparken, "kendince" sahada onur mücadelesi yapan başka biri daha vardı: maçın hakemi ümit öztürk... hafta boyunca sosyal medyada "galatasaray'ın ümit öztürk'le maç kaybetmediği" istatistiğine atıfta bulunulup, bu hakemin mhk tarafından "galatasaray'ı kurtarmak için" görevlendirildiği dedikodusu yayılmıştı. genç hakem de bu söylemlerden etkilenmiş olacak ki, her ikili mücadelede kayserispor lehine düdük çaldı, "bir kez de galatasaray kaybetsin de üstümdeki bu yük bitsin" der gibiydi. tabii sadece ümit öztürk değildi galatasaray lehine çalışan, var'ın başında cüneyt çakır vardı... ilk yarıda sinan'ın ikinci yarıda onyekuru'nun ceza sahası içinde düşürülmesine sahadaki hakeme "oynat" tavsiyesinde bulundu cüneyt çakır... kendisi maç yönetirken o kadar kırmızı gösterdi dirsekle rakibe müdahalelere ama kamera başında atilla'nın belhanda'ya dirseğine yine sessiz kaldı....

    maalesef bu sene zorlu bir sezon olacak.. galatasaray sadece saha içindeki rakiplerle değil, saha dışıyla da çok mücadele edecek... muslera'nın kafa yarılacak, belhanda'nın ağız burun kanayacak, ömer kafasına tekme yiyecek ama galatasaray kenetlendikçe yine mayısta şampiyonluk kupasını kaldıracak...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar için:
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-3galatasaray.html
  • 344
    (bkz: come back)

    bu kez geleceğe dönüş.

    bu maçla birlikte mayıs 2019'a döndük. eğer 3 puanı alamasaydık belki matematik olarak çok saçma olsa da kasım 2018'de ben lige kafa olarak havlu atacaktım.

    benim hissiyatım, benim düşünce yapım, yıllarca gözlemlediğim bu takımın dinamikleri bana bunu gösteriyordu.

    çok şükür ki kazandık.

    şimdi milli maç arası var ve fernando ile nagatomo'nun sakatlıklarının geçmesini dileyeceğiz. bu iki isim döndüğünde donk ve ndiaye'nin eksikliklerini tolere edebilir duruma gelebiliriz. garry'i saymıyorum zaten çok formsuzdu, dilerim bu ara ona da iyi gelir.

    23 kasım 2018 galatasaray konyaspor maçına da iç sahada coşkulu taraftarımızla çok aç bir şekilde çıkacağımızdan şüphem yok.

    yalnız şu maçta bile var'a gidilmesi gerekirken gidilmeyen en az 2-3 tane pozisyon var. ve bu çok rahatsız edici. kararı izledikten sonra değiştirmemek bir tercihtir ama en azından hakemin izlemesini tavsiye edebileceğiniz 2 tane penaltı pozisyonu var. bunlardan çok daha az penaltı olanlarıyla biz operasyona, tezgaha alındık.

    bu sebeple var'a güven falan kalmamıştır.
  • 346
    iyice kabızlaşan sistemimizde bize bir umut ışığı olan maçtı.

    rakip kaleye en ufak bir organize atakla gidemez olmuştuk ne zamandır. 3'lüye döndük, herkes birden top oynamaya başladı. sezon başından beri cok iyi olmayan mariano, feghouli gibi adamlar iyi oynadı.

    garry döndügünde de şu sinan gereksizi yerine oynar ise sanki bu sistemde daha iyi iş cıkarabilecegiz gibi.
    ben zaten oldum olası asimetrik dizilişleri severim. zamanında sneijder varken cok yapardık, sneijder hep sola çeker, o kanatta bir kişi fazla olur, delik deşik ederdik rakibin sag kanadını. şimdi benzer iş feghoulinin saga kayması ile yapılıyor gibi. mac boyu cok kez mariano'nun önü koridor gibi boş kaldı. e herifte de zaten allah vergisi yetenek var. bilhassa ikinci yarı oydu o bölgeyi.

    sezona dair umutlarımı kaybederken şu sistem bir nebze olsun ümitlendirdi beni.
    gecen sezon tudor'un 3lü denemeleri de aslında yer yer cok iyi sonuclar verdi ama işte tudor acemiliginden eksik noktaları gideremedi. fatih hocam onları giderip bu sistemi iyi işler hale getirebilir diye umit ediyorum.
  • 347
    3-5-2...

    çözüm bulundu gibi. rakip kötüydü ancak diziliş değiştirdiğin, pfdk' sının, var' ının, hakeminin, federasyon başkanının sana düşman olduğu, deplasmanlarda yada kritik anlarda "karakter" koymakta zorlanan futbolcular topluluğuna sahip olduğun, ezeli rakibinle muharebe yaşadıktan sonra kolay bir şampiyonlar ligi grubundan çıkmayı zora soktuğun bir maçtan sonra oynanan bu maçta çözüm bulundu gibi.

    hocanın 4-1-2-2-1 sistemiyle oynamak istediğine eminiz. tamam böyle bir sistem kurmak istiyor. daha da garibi bunu geniş alanda oynamak istiyor ve topu da ayağında tutarak hareket etmek istiyor. elindeki n' diaye, fernando gibi 2 futbolcu karakter olarak yedek bırakabileceği futbolcular değilken o kadar geniş alanda bu futbolcularla bu taktiği oynamayı ancak zorlayabilirsin. hele hele kendilerinin muadilleri yedek kulübende yoksa...

    bu futbolu oynamanın ilk anahtarını transferde göstermişti hoca. hızlı futbolcuların olmalı. çünkü öldüresiye bir baskı yersen kontra şansın olmalıydı.

    ikincisi pas kabiliyeti yüksek futbolcuların olmalı. pas kabiliyeti; topu 3 metreye yada 10 metreye "ulaştırmak" değildir yalnızca arkadaşlar. pas kabiliyeti, topu atarken takım arkadaşının yetenekleri ölçüsünde bir şiddetle, istediği açıda, pası attığın futbolcunun pas yada şut opsiyonlarını düşünerek, bir nevi iç güdüsel olarak belirleyerek, topu arkadaşına gönderdikten sonra açı alarak, topsuz koşular yada pozisyonlar alarak oynanan oyuna bakış açısı katmaktır. oynanan oyunu sürekli bir biçimde hızlı, doğru şiddetle, doğru anda, doğru kararla boş bölgelere taşıma kabiliyetidir. bu maçta pas kabiliyeti olmayan bir "göbek ortasaha" futbolcumuz yoktu. fernando, n' diaye, donk... bu yukarıda saydığım profilden çok uzaklar kabul edersiniz herhalde.

    hocanın istediği düzende üçüncü olmazsa olmazın topu kontrol etme yeteneğin... bu maçta göbekteki 3 futbolcu da *** belli bir seviyenin yani vasatın üzerinde bir top kontrol yeteneğine sahip olan futbolcular. onyekuru' yu da buraya ekleyebiliriz.

    diğer önemli nokta ise topu hızlıca geri kazanmak... işte burada çok becerikli değiliz. hocanın pas kabiliyetindeki eksiklerine rağmen n' diaye ve fernando' yu ısrarla oynatmak istemesi buradan geliyor. ancak bu süreçte oluşturmak istediği sistemin temel parçasını* göz göre göre gözardı etti ve çözüm aramaya da çalışmadı.

    bu maça da zaruretten bu diziliş ve futbolcularla çıkmış olabiliriz ancak umarım ki hoca; topla çıkmaya çalışırken 2 beki ileri yollamanın ve ön libero olarak oynattığı futbolcunun * defansın içerisinden topu aldığında, geri kalan ortasahanın iki futbolcusuna ve beklere overdose* görevler bıraktığını ve bu görevlerin altında ezildiklerini görmüştür.

    hoca sezon başından beri bir inat peşindeydi ancak skor olarak * geriye düşmeden hareket etmez genelde. pragmatik bir yaklaşım içerisinde aslında mantıklı bir bakış açısıdır ancak "görünen köy" durumu vardı. umarım bu maç güzel günlere vesile olur.

    son olarak galatasaray taraftarının kendine yeni "mazlum" olarak hedeflediği bir çocuk için çok sevindim (bkz: ömer bayram).

    yine taraftarımıza bir kaç dilekle bitiriyorum yazıyı;
    eleştirin, gömmeyin.
    yuhlamayın, maç sonu protesto edin,
    küfretmeyin, alay edin.
    kişilere değil, sisteme odaklanın.
    gömmeyin, eleştirin.
    gerçekten gömmeyin, eleştirin.
  • 348
    uzun zaman sonra disiplinli ve planlı bir deplasman oyunu oynadığımız için çok sevindiğim maç. geçen sene son düzlüklerde özellikle gençlerbiriği maçında bu sistemle oynasaydık daha rahat bir şampiyonluk kazanabilirdik. takımın kırılgan yapısını da düşününce bu sene deplasmanlarda böyle oynamamızı kimse yadırgamamalı. lokomotif deplasmanında da bu oyunun türevleriyle oynarsak kazanabileceğimizi düşünüyorum.
  • 350
    18/19 sezonunda 9. haftadan 16. haftaya kadar yani 8 maçta tek galibiyetimizi aldığımız maçtır. arada şampiyonlar ligi karşılaşmaları da vardı, yani kazanamama serimiz çok uzundu ve bu maçla çok az da olsa nefes almayı başarmıştık.

    onyekuru'nun çabukluğu ve son vuruşlardaki soğukkanlılığı 3 puanı getirmişti. galatasaray taraftarının özlediği şeyler.
    ayrıca ömer bayram eski takımına karşı gol atarak perdeyi kapatmıştı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın