10 kasım ulu önder mustafa kemal'in aramızdan ayrılışının 80. yılı...
kendisini minnet, saygı ve özlem ile anıyoruz...
gün hüzünlüydü, hakkari'den gelen şehit haberleriyle daha da karardı içimiz. gencecik çocuklar mühimat deposundaki patlama sonrası hayatlarını kaybetmişlerdi.
bu zamanlarda futbolmuş, maçmış, rekabetmiş hiç ama hiç manası kalmıyor... ama hayat devam ediyordu ve kayseri'de oynanması gereken maç için biz de televizyon karşısında yerimizi alıyorduk...
böyle "acı" bir günde galatasaray'ın da siyah forma ile sahaya çıkması pek de yerinde oldu... gerçi ankaragücü gibi formanın önüne mustafa kemal atatürk imzası olsa ya da konyaspor gibi kola atatürk resmi ve imzası olsa daha da şık olurdu.
galatasaray kayseri'deydi de akılların bir ucunda bir hafta önce oynanan derbi vardı, maç sonu çıkan olaylar sonrası fatih terim 7, hasan şaş da 8 maç yedek kulübesinden uzak kalacaktı. yetmedi galatasaray, donk'u 6, n'diaye'yi 5 ve rodriguez'i 3 maç yok sayacaktı. zaten sakatlarla başı dertte olan fatih hoca, bir de cezalar sonrası kadro kurmakta iyice zorlanacaktı... bazen zorluklar ve yokluklar insanı daha yaratıcı yapar ya, elde kalanlarla hoca ozan-serdar ve maicon'dan oluşan bir savunma üçlüsüyle sahaya çıkardı takımı... bu sene ilk defa üçlü savunma ile oynuyordu galatasaray ve mariano ile ömer bayram kanatları kullanma konusunda görev almışlardı...
orta sahada da fiziki yönden zayıf ama ayaklarına topu aldıklarında fark yaratacak selçuk-feghouli ve belhanda vardı... fark da yarattılar, perdeyi açan golde feghouli sağ kanattan savunma arkasına kaçtı, kontrol ettiği topla rakibini ceza sahası içinde "ekarte" edip, ayak içi plase ile şutu denedi ve seken topu onyekuru filelerle buluşturdu. ikinci golde de sahnede selçuk vardı, tecrübeli oyuncu kendi yarı sahasından onyekuru'ya gençlik yıllarını anımsatan bir pas attı, nijeryalı oyuncu da hızı ve çabukluğu ile farkı ikiye çıkarmasını bildi. mariano'nun ömer bayram'a attırdığı golde de belhanda sağ kanatta boş pozisyonda olan mariano'yu görerek "asistin asistini" yapmış oldu...
galatasaray'ın son maçlarda yaptığı puanlar kayıpları ve eksiklerinin çokluğu dikkate alındığında oldukça zorlanması beklenilen maçta kalesinde pozisyon vermeden, rakip kalede gol pozisyonları bularak rahat bir üç puan aldı.
oyun olarak galatasaray başarılıydı, istediklerini sahaya koydu, ozan bilal'e nefes aldırmadı, maicon sağında ve solunda serdar ve ozan'ı görünce daha rahat oynadı, hata yapmadı, serdar umut bulut'a hava topu vermedi, ömer bayram belki de ali sami yen'deki taraftar baskısı olmadığı için hata yapma korkusu olmadan cesurca oynadı, hakan ünsal gibi yorulmadan ileri gitti geri geldi, tekmeye kafa sokarak tiago lopes'i oyundan attırdı. mariano tecrübesiyle oyuna karakter koydu, belhanda beklenen performansını sergilemeye başladı, top aldı, duvar oldu, ters top attı, selçuk sonbaharda çıkan güneş misali attığı paslar, rakibin kalemize gelmeye başladığı anlarda oyunu soğutması ile içimizi ısıttı... ve feghouli... belki de maçın en iyilerinden biriydi... maç sonu verdiği demeçte "yeter ki hocam beni görsün ve şans versin, her yerde aynı performansla oynarım" diyordu... sanki bu geceyi beklermiş gibiydi de, hocanın şans verdiği günlerde de "yokları" oynamıştı...umarım patlama noktası olur. zaten artık elde kim kaldıysa "kurtarıcı" gözüyle bakıyoruz...
forvetsizlikten forvet yarattığımız ileri uçtakilerden sinan gümüş, galatasaray formasıyla çıktığı 100. maçında ilk devre kırılgan ve güçsüz bir görüntü sergilese de, ikinci devre o da ev sahibinin savunmasını çok zorladı ve 54. dakikada ozan'ın bilal muslera ile karşı karşıya kalacakken bilal'ın ayağından harika bir zamanlama ile kazandığı topun devamında mariano'nun pasıyla ceza sahasına girer girmez sinan'ın yaptığı aşırtmayı muammer son anda kurtarmasa "organizasyon" açısından yılın golü olabilirdi...
ve henry onyekuru... attığı gollerle maçın adamı oldu nijeryalı futbolcu. klasik bir santrafor değil ama golü iyi kokluyor, olması gerektiği yerde bulunuyor ve ilk golde bu özelliğini gösterdi. ikinci golde ise brezilyalı ronaldo'yu hatırlatan bir "pis burun"la fileleri havalandırdı.
galatasaraylılar sahada onur mücadelesi yaparken, "kendince" sahada onur mücadelesi yapan başka biri daha vardı: maçın hakemi ümit öztürk... hafta boyunca sosyal medyada "galatasaray'ın ümit öztürk'le maç kaybetmediği" istatistiğine atıfta bulunulup, bu hakemin mhk tarafından "galatasaray'ı kurtarmak için" görevlendirildiği dedikodusu yayılmıştı. genç hakem de bu söylemlerden etkilenmiş olacak ki, her ikili mücadelede kayserispor lehine düdük çaldı, "bir kez de galatasaray kaybetsin de üstümdeki bu yük bitsin" der gibiydi. tabii sadece ümit öztürk değildi galatasaray lehine çalışan, var'ın başında cüneyt çakır vardı... ilk yarıda sinan'ın ikinci yarıda onyekuru'nun ceza sahası içinde düşürülmesine sahadaki hakeme "oynat" tavsiyesinde bulundu cüneyt çakır... kendisi maç yönetirken o kadar kırmızı gösterdi dirsekle rakibe müdahalelere ama kamera başında atilla'nın belhanda'ya dirseğine yine sessiz kaldı....
maalesef bu sene zorlu bir sezon olacak.. galatasaray sadece saha içindeki rakiplerle değil, saha dışıyla da çok mücadele edecek... muslera'nın kafa yarılacak, belhanda'nın ağız burun kanayacak, ömer kafasına tekme yiyecek ama galatasaray kenetlendikçe yine mayısta şampiyonluk kupasını kaldıracak...
kaynak ve maçtan fotoğraflar için:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-3galatasaray.html