• 343
    10 kasım ulu önder mustafa kemal'in aramızdan ayrılışının 80. yılı...
    kendisini minnet, saygı ve özlem ile anıyoruz...

    gün hüzünlüydü, hakkari'den gelen şehit haberleriyle daha da karardı içimiz. gencecik çocuklar mühimat deposundaki patlama sonrası hayatlarını kaybetmişlerdi.

    bu zamanlarda futbolmuş, maçmış, rekabetmiş hiç ama hiç manası kalmıyor... ama hayat devam ediyordu ve kayseri'de oynanması gereken maç için biz de televizyon karşısında yerimizi alıyorduk...

    böyle "acı" bir günde galatasaray'ın da siyah forma ile sahaya çıkması pek de yerinde oldu... gerçi ankaragücü gibi formanın önüne mustafa kemal atatürk imzası olsa ya da konyaspor gibi kola atatürk resmi ve imzası olsa daha da şık olurdu.

    galatasaray kayseri'deydi de akılların bir ucunda bir hafta önce oynanan derbi vardı, maç sonu çıkan olaylar sonrası fatih terim 7, hasan şaş da 8 maç yedek kulübesinden uzak kalacaktı. yetmedi galatasaray, donk'u 6, n'diaye'yi 5 ve rodriguez'i 3 maç yok sayacaktı. zaten sakatlarla başı dertte olan fatih hoca, bir de cezalar sonrası kadro kurmakta iyice zorlanacaktı... bazen zorluklar ve yokluklar insanı daha yaratıcı yapar ya, elde kalanlarla hoca ozan-serdar ve maicon'dan oluşan bir savunma üçlüsüyle sahaya çıkardı takımı... bu sene ilk defa üçlü savunma ile oynuyordu galatasaray ve mariano ile ömer bayram kanatları kullanma konusunda görev almışlardı...

    orta sahada da fiziki yönden zayıf ama ayaklarına topu aldıklarında fark yaratacak selçuk-feghouli ve belhanda vardı... fark da yarattılar, perdeyi açan golde feghouli sağ kanattan savunma arkasına kaçtı, kontrol ettiği topla rakibini ceza sahası içinde "ekarte" edip, ayak içi plase ile şutu denedi ve seken topu onyekuru filelerle buluşturdu. ikinci golde de sahnede selçuk vardı, tecrübeli oyuncu kendi yarı sahasından onyekuru'ya gençlik yıllarını anımsatan bir pas attı, nijeryalı oyuncu da hızı ve çabukluğu ile farkı ikiye çıkarmasını bildi. mariano'nun ömer bayram'a attırdığı golde de belhanda sağ kanatta boş pozisyonda olan mariano'yu görerek "asistin asistini" yapmış oldu...

    galatasaray'ın son maçlarda yaptığı puanlar kayıpları ve eksiklerinin çokluğu dikkate alındığında oldukça zorlanması beklenilen maçta kalesinde pozisyon vermeden, rakip kalede gol pozisyonları bularak rahat bir üç puan aldı.

    oyun olarak galatasaray başarılıydı, istediklerini sahaya koydu, ozan bilal'e nefes aldırmadı, maicon sağında ve solunda serdar ve ozan'ı görünce daha rahat oynadı, hata yapmadı, serdar umut bulut'a hava topu vermedi, ömer bayram belki de ali sami yen'deki taraftar baskısı olmadığı için hata yapma korkusu olmadan cesurca oynadı, hakan ünsal gibi yorulmadan ileri gitti geri geldi, tekmeye kafa sokarak tiago lopes'i oyundan attırdı. mariano tecrübesiyle oyuna karakter koydu, belhanda beklenen performansını sergilemeye başladı, top aldı, duvar oldu, ters top attı, selçuk sonbaharda çıkan güneş misali attığı paslar, rakibin kalemize gelmeye başladığı anlarda oyunu soğutması ile içimizi ısıttı... ve feghouli... belki de maçın en iyilerinden biriydi... maç sonu verdiği demeçte "yeter ki hocam beni görsün ve şans versin, her yerde aynı performansla oynarım" diyordu... sanki bu geceyi beklermiş gibiydi de, hocanın şans verdiği günlerde de "yokları" oynamıştı...umarım patlama noktası olur. zaten artık elde kim kaldıysa "kurtarıcı" gözüyle bakıyoruz...

    forvetsizlikten forvet yarattığımız ileri uçtakilerden sinan gümüş, galatasaray formasıyla çıktığı 100. maçında ilk devre kırılgan ve güçsüz bir görüntü sergilese de, ikinci devre o da ev sahibinin savunmasını çok zorladı ve 54. dakikada ozan'ın bilal muslera ile karşı karşıya kalacakken bilal'ın ayağından harika bir zamanlama ile kazandığı topun devamında mariano'nun pasıyla ceza sahasına girer girmez sinan'ın yaptığı aşırtmayı muammer son anda kurtarmasa "organizasyon" açısından yılın golü olabilirdi...

    ve henry onyekuru... attığı gollerle maçın adamı oldu nijeryalı futbolcu. klasik bir santrafor değil ama golü iyi kokluyor, olması gerektiği yerde bulunuyor ve ilk golde bu özelliğini gösterdi. ikinci golde ise brezilyalı ronaldo'yu hatırlatan bir "pis burun"la fileleri havalandırdı.

    galatasaraylılar sahada onur mücadelesi yaparken, "kendince" sahada onur mücadelesi yapan başka biri daha vardı: maçın hakemi ümit öztürk... hafta boyunca sosyal medyada "galatasaray'ın ümit öztürk'le maç kaybetmediği" istatistiğine atıfta bulunulup, bu hakemin mhk tarafından "galatasaray'ı kurtarmak için" görevlendirildiği dedikodusu yayılmıştı. genç hakem de bu söylemlerden etkilenmiş olacak ki, her ikili mücadelede kayserispor lehine düdük çaldı, "bir kez de galatasaray kaybetsin de üstümdeki bu yük bitsin" der gibiydi. tabii sadece ümit öztürk değildi galatasaray lehine çalışan, var'ın başında cüneyt çakır vardı... ilk yarıda sinan'ın ikinci yarıda onyekuru'nun ceza sahası içinde düşürülmesine sahadaki hakeme "oynat" tavsiyesinde bulundu cüneyt çakır... kendisi maç yönetirken o kadar kırmızı gösterdi dirsekle rakibe müdahalelere ama kamera başında atilla'nın belhanda'ya dirseğine yine sessiz kaldı....

    maalesef bu sene zorlu bir sezon olacak.. galatasaray sadece saha içindeki rakiplerle değil, saha dışıyla da çok mücadele edecek... muslera'nın kafa yarılacak, belhanda'nın ağız burun kanayacak, ömer kafasına tekme yiyecek ama galatasaray kenetlendikçe yine mayısta şampiyonluk kupasını kaldıracak...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar için:
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-3galatasaray.html
  • 186
    madem millet oynatmaktan bıkmıyor ben de eleştirmekten bıkmıyorum. konu gene sinan.

    sinan gümüş'ün yararından çok zararı var, çıkması gerek.

    onun dışında bizim sağ kendi sollarından iyi geliyorlar. mariano ferreira filho ne defansta ne hücumda var. ozan muhammed kabak ve maicon pereira roque şimdilik iyi kapattılar ama kapatamadıkları bir an cezayı keserler. dikkatli olmak gerek.

    orta alan da çok yumuşak kaldı. biraz direnç kazandırabiliriz, selçuk inan'ı çıkartarak.

    selçuk ve mariano için yedekler uygunsa değişim yapılmalı, sinan'ın yerine kim girerse girsin daha iyi oynar zaten. acil değiştirilmeli.

    iyi oynamıyoruz, kötü de oynamıyoruz. aslında şu maçın şu ana kadar hakkı 0-0 ama bir şekilde attık. bu kadroyla takıma kızamıyorum, 3 puanı alırız inşallah.
  • 341
    uzun zaman sonra galatasaray oyuncularının ve teknik heyetin hazırlandığı bir maç görüntüsü vardı sahada.

    defansta üçlü bir tandem, kanatlardan gelmeye çalışan rakibin, özellikle bilal ile, çizgide bir stoperi kendini karşılaması ile bulduk kendimizi. dörtlü defans çıkarken burda ömer ve mariano ile karşılayacaktı galatasaray rakibini. böyle olunca birebirde daha meziyetli ozan ve serdar rakiplerini tuttu. alan parselizasyonu ve markajlarda da başarılı olunca kayserispor aşırı tehlikeli bir atak geliştiremedi. bunda biraz da rakibin atak varyasyonlarının ve kalitelerinin yetersizliği de pay sahibi, bunu kabul etmek lazım. tabi bir de uzun zaman sonra rakibi karşılayan takım oldu galatasaray. orta sahanın santra çevresinde karşıladı kayseri'yi.

    öte yandan top galatasaray'da iken doğru pozisyon alma ve doğru atağa çıkma taktiği de topun doğru kullanılmasına izin verdi. mariano ve ömer, orta sahadaki feghouli, belhanda ve selçuk ile doğru pas alışverişi yapınca, top galatasaray'ın istediği şekilde çevrildi.

    sinan biraz daha becerikli ve topsuz alanda daha fazla kendimi gösterme gayreti içerisinde olsaydı daha fazla efektif gösterebilirdi bu taktiği. nitekim ikinci yarıda net bir pozisyona da girdi. doğru bir vuruş yaptı, ancak güçsüz bir aşırtma vuruş oldu. skor daha erken 2-0 olsaydı, maç çok daha erken bitebilirdi.

    defansta eldeki malzeme ile özellikle deplasmanda üçlü bir tandem ne kadar etkili oldu görmüş olduk. fatih terim başta olmak üzere yardımcılar levent şahin ve ümit davala, oyuncuları buna ikna ettiler ve onlar da bunu ellerinden geldiğince yerine getirdiler.

    şimdi milli takım arasında, bu maçtaki sistemi ligdeki hemen hemen bütün deplasman maçlarına yaymak lazım. deplasmanda artık en kabul görecek oyun tarzı bu. iç sahada senaryo daha farklı olabilir.

    devre arası oyuncu takviyesi ise şart. artık ffp aşılmadan nasıl olur bilemiyorum.
  • 80
    skordan sonuçtan bağımsız olarak takımın bir karar verip bunu da avaz avaz bağırması gereken maç. ya boynunu büküp kendisine biçilen kadere razı olduğunu gösterecek ya da ben bu oyunu bozarım diyerek bir isyanı başlatacak.

    sistem olarak, kadro olarak çökmüş bir durumdayız. bu durumda puan kaybından doğal birşey olmaz elbette. ama rakiple yan yana geldiğinde kendini yere bırakan, yattı mı kalkmak bilmeyen, 30 metre kovaladığı rakibinin geçip gitmesine müsade eden, 5'e 2 gelen rakibin golü atıp gitmesini eli belinde izleyen falan bir takımın izahı olamaz.

    topa sert, pes etmeyen, yüreğini ortaya koyan bir takım görelim bu akşam. skorun pek önemi yok bu şartlarda...
App Store'dan indirin Google Play'den alın