• 152
    iyi oynadık, net skorla temiz kazandık. ayrıca hakemlerin bu cesareti nereden aldığını merak ediyorum, çok kolay kart çıkarabiliyorlar bize karşı. devamlı hakemlerden şikayet etmek bize göre değil, zaten yapmayız da. ama gerçekten bu maçta artık sabrımızı taşırdı. bizim girdiğimiz her pozisyon kart çıktı. ilk yarı sonu, sivas oyuncusu hakemlerin üstüne yürüdü ama kart göremedik. şaşırdım!

    eksikler dönünce çok daha iyi oynayacağız ve şampiyon olacağız. herkes haddini bilsin! peşindeyiz!
  • 156
    maçın ilk yarısında takımımız, çoğu taraftarının biraz canını sıkan klasik geri paslarını sık sık kullanırken, bu paslar ikinci yarıda-zannediyorum rijkaard ın uyarısıyla- neredeyse hiç kullanılmadı(68. dk da mehmet topal ın çaresizlik içinde leo ya attığı hariç). kullanılmasın da zaten. rakibi müşküle düşürmek, gol bulmak, dikine ve çabuk oynayarak daha kolay gerçekleştirilir. ikinci yarıdaki bu tutumun diğer maçlarda da devam etmesini bekliyorum.
  • 158
    üç açıdan önemli bir maçtır;

    1- #222257 no.lu entryimizin birinci paragrafında bahsettiğimiz -(bkz: arda turan)'ın değştirilince kızıp (bkz: neeskens) ile "çak" yaptıktan sonra, elini sıkmak için uzatan (bkz: frank rijkaard)'a "zzzztt erenköy" yapıp elini havada bırakarak, rijkaard'ın önünden geçip kulübedekilerin ellerini tek tek sıkması- hadisesi bu sefer yerini, arda turan ın değiştirilince başta neeskens ve ardından rijkaard'ın ellerini sırayla kulübedekilerle birlikte tek tek sıkıp montunu giyerek soyunma odasının yolunu tutmasına bırakmıştır.

    bu ilişkilerdeki sorunun düzelmiş olduğunun güzel bir kanıtıdır ve galatasarayımız açısından çok sevindirici bir gelişmedir.

    2- uzun zaman sonra iki farklı bir galibiyet alınmıştır.

    3- kalecimiz maçı gol yemeden tamamlamıştır.(gerçi sivassporun da gol atmaya mecali yoktu)

    ayrıca bu maç ercan saatçi ye edilen küfürlerle hafızamıza kazınmıştır. tasvip etmiyoruz. ayıptır. hiç olmazsa şu anneye bacıya küfür olayı tribünlerimizde duyulmamalıdır. ölüsüne dirisine gider yapılabilir.

    hiç kimse aldığımız 2-0 lık sonuca aldanmamalıdır. sivas çok kötüydü. attığımız goller ise sistem gereği filan değildir. birinci gol sivasspor'un zayıflığı ve takımımızın futbolcu kalitesindeki üstünlüğü nedeni ile yapılan baskı esnasında, sivasporlunun birine çarpan top ve (bkz: nonda)'nın fırsatçılığı sayesinde, ikinci golümüzde sivasspor kalecisinin ahmaklığı ve uzun zamandır uygulanmayan bir kuralın hatırlanması neticesinde, sivasspor barajının (bkz: kewel)'in vurduğu bazukadan korkması da eklenerek kazanılmıştır. uygulanmaya çalışılan sistemin ve saha içinde futbolcuların yerlerinin değiştirilmesi varyasyonlarının sonuca etkisi sıfırdır. ha bu değiştirmeler (özellikle sabrinin ileri alınması) güzel ve doğru olmuştur ama gol atma anlamında sonuca katkı sağlamamıştır.

    son olarak:
    (bkz: aslanım sabri)
    (bkz: seviyorum ulan)
  • 159
    galatasaray'ımızın maçın başından sonuna çok rahat bir tempoda oynayıp 2-0 kazandığı maç..bu maç öncelikle ligdeki fener maçının yaralarını sarmamız ve takımın en hızlı 2 oyuncusu baros ve keita yokken nasıl oynayacağımız konusunda fikir sahibi olmamız açısından çok önemliydi..işte burada devreye frank rijkaard girdi ve ilk 11e yerleştirdiği topal ve barış'la orta sahanın hakimiyetini tamamen eline aldı..bu oyunda sarp'ın rolü çok önemliydi, çünkü rijkaard önceki maçların aksine ön libero olarak değil de orta sahada sol iç olarak görev verdi sarp'a ve o da galatasaray'a geldiğinden beri en iyi oyununu oynadı..90 dakika boyunca rakip savunmaya ve orta sahaya yaptığı inanılmaz presin yanı sıra sürekli olarak hücuma verdiği destek ve inanılmaz hırsıyla bence maçın adamıydı..ayrıca ben sezon başından beri galatasaray'ın yendiği maçlarda hiç bir rakibin iyi olduğunu görmedim, pana eski pana değildir, kayseri-antep o zaman için ciddiye alınacak rakipler değildir, sivas bitmiştir, bu kadar zor mudur galatasaray iyi oynadı demek..takımın en etkili 2 hücum silahı ve rijkaardın kafasındaki sistemde hücumun olmazsa olmazlarından baros ve keita'nın(eyvallah harry,arda ve nonda da çok etkili oyuncular ama hiçbirinde keita ve baros'un patlama özellikleri yok) olmadığı bir maçta daha ne kadar iyi futbol beklenildiğini merak etmekteyim..ilk yarıda yapman gereken her şeyi yapmış,2 gol atmış,rakibe şut attırmamış,orta sahayı tamamen domine etmiş,topla oynamada ezmiş, 2. yarının başında eğer arda mental olarak iyi gününde olsa farkı arttıracak 2 tane %100 pozisyon yakalamış ve 60'tan sonra da doğal olarak skoru korumaya gitmiş ve ona rağmen rakibe yine pozisyon vermemiş ve kontralarla birkaç pozisyon daha bulmuşsun..ee daha ne yapması bekleniyor bu takımın anlamadım, her maç 10 tane net pozisyon bulup bunların 5'ini atıp ayrıca rakibe hiç pozisyon vermemesi falan mı..ayrıca maç öncesi ve sonrasında ercana ve hürriyete verilen güzel ayarlarla, tribünde herkesin geçen pazardan beri içinde biriktirdiklerini patlatmasına sebep olmuş,güzel olmuştur..
  • 160
    ilk olarak (bkz: #224462)

    saatler 13.30'u gösteriyordu, ankara-samsun arası yolculuğum başlıyordu. önceki gün ntvspor'un sağ kısmında galatasaray-sivasspor maçının saatini 16.00 olarak gördüğümde "uzun süredir gündüz maçı oynamamıştık sami yende iyi olur bu" dedim. sonra birden dank etti kafama ertesi gün maçın oynandığı saatte yolda olacağım. yalnızca "neyse" diyebildim. yolculuk başladı. sıradan bir seyahatti. mp3 player'ımı takıp etrafı seyre daldım. geride kalan 1-2 saatlik yolculukta kahvemi yudumlayıp ,müziğimi dinlemiştim. birden gözüm az önce açıldığını tahmin ettiğim portatif tv'ye takıldı. mp3 player'ı bir kenara bıraktım ve tv'ye daldım. hiç izlemediğim bir dizi oynuyordu kanal d'de. kavak yelleri. izlemeye mecbur değildim ama öyle hissettim bir an ve izlemeye başladım. saatler 16.00 olmuştu artık. normalde sağ üst köşeye maç skorunu yazan kanald bu maçı unutmuş olmalı ki 16.15'e kadar gözümü bir an bile ayırmadığım sağ üst köşede bir şey belirmiyordu. son kontörümü muavine çaktırmadan galatasaraylı bir arkadaşıma "gol olursa haber ver" diyerek harcadım. sonra birden mp3 player'ımın radyo özelliği aklıma geldi. hemen açtım ve radyo aramaya başladım. ancak hiçbir kanal çıkmadı. daha önce mp3 player'dan radyo dinlememiştim belki bu yüzden belki de sağlı sollu dağların etkisindendi. üzüntüyle mp3 player'ı da kapadım. mecburen yine tvye döndüm. arada kanal değiştiren alt kattaki metro muavini yine değiştirse diye dua ediyorum bir yandan. duam kabul oldu ve tv kumandasının menü tuşuna basmış olacak ki; kanal listesi belirdi. görüntü sağ üst köşede bir kare içerisinde devam ediyordu. startv'nin üzerine geldi,duraksadı. ben ise "acaba" dedim. en azından skoru görmek istiyordum. startv'yi onayladı. ancak tam ekran yapmadı, yalnızca hangi program olduğuna baktı. ben ise direkt sağ üst köşedeki kare ekranda görüntülenen star tvnin sağ üst köşesindeki skor kısmına baktım. küçücüktü. ama bir şeyler yazdığı aşikardı. neticede ben okuyamadan kanald'ye geri döndü. mola zamanı gelmişti. yaklaşık 30dk'lık sungurlu timeout'u maçın da devre arasına denk geliyor olmalıydı. wc ve yemek ihtiyacımı karşıladıktan sonra otobüse döndüm ve biraz sonra otobüs kalktı. hâlâ kanald açıktı ve o dizi devam etmekteydi. skor yazan yerde koskocaman bir hiç vardı. içimden aydın doğan'a sövüyordum. aslında küfür haznemin bu kadar geniş olduğunu da bilmezdim. çorum'a geldik. belki uğurlu gelir burası diyerek kafamı cama çevirdim. o da ne. kırmızı bir ışıklı pano. okuyorum ve ilk üç harfini görür görmez heyecanlanıyorum: gal... kendimi toparlayıp yazının gerisini okuyorum: galeri yılmaz. o anki duygularım tarif edilemezdi. yeniden döndüm tvye. yine menü açıldı. tekrar startv küçücük açıldı. skor yazıyor eminim ama kaç kaç olduğunu okumak imkansız. sonra birden trt'ye geldi. ok'ladı. yine küçük ekran. bu sefer daha büyükçe bir skor ve 2-0 olduğunu görür gibiyim. emin değilim ama büyük ihtimalle 2-0. kendi kendime inandırıyorum 2-0 olduğuna. sonra "acaba maç nasıl geçiyor" diyorum. "kewell kesin sallamıştır bir tane" diye içimden geçiriyorum. saat ilerliyor ve "artık bitmiştir" diyorum. "inşallah yenmişizdir" demeyi de unutmuyorum tabi içimden. aşk-ı memnu başlamış, fark etmemişim. biraz zaman sonra o da sona eriyor ve koca kafalar, haber bülteni bayağı bir zaman geçiyor. samsun'a yaklaşıyoruz. saat 8 olmak üzere. spor haberleri başlıyor kanald'nin. az sonra maçın skorunu söyleyeceği aklıma bile gelmiyor. karşımda gökhan telkenar. hani şu sesini ilk duyduğumdan beri hayran olduğum bana göre türkiye'deki en karizmatik sesli spiker. "ligde kayseri - fb maçı dışında tüm maçlar oynandı" diyor ve diğer haberleri de sıraladıktan sonra "işte tüm gelişmeler" diyor. sonuçların olduğu tablo görününce, cem yılmaz'ın sünnet görüntülerini izleyecek adam gibi koltuğumda hazırlanıyorum. direkt alta bakıyorum ve galatasaray 2 sivasspor 0. diğer maçlara bakamıyorum bile. ben dahil otobüsteki herkes "vaay,uff, 2-0 ha" gibi sesler çıkarıyor. mutlu, huzurlu bir o kadar da heyecanlanıyorum golleri görmek adına. sonraki haberin glatasaray maçıyla ilgili olacağına eminim. sonra internet sitelerinden alınmış ve ekranda kötü duran maç fotoğrafları çıkıveriyor karşıma. beyaz forma ile oynadığımızı görünce mutlu oluyorum. hele kewell'ın o forma içindeki fotoğrafı çıkınca ve gökhan telkenar'ın " goller nonda ve kewell'dan geldi" sözünü duyunca olduğum yerde uçuyorum. galibiyetin ve rijkaard'ın " iyi oynadık " sözlerini duyunca mutluluktan hafifliyorum adeta. yolculuk bitiyor. servise binip eve geliyorum. babamla maçı konuşmadan direkt duşa giriyorum. nedendir bilmiyorum ama direkt olarak yıkanıyorum. banyonun kapısını açıyorum ve içeriden maç sesi geliyor. fenerbahçe maçı. 1-1 bitiyor tam da ben içeri girdiğimde. hem seviniyorum hem de babama "kewell nasıl attı" diyorum direkt. "frikikten" cevabını alınca ise şaşkınlıktan şaşı oluyorum sanki. hemen "stadyum"u açıyorum. fenerbahçe maçı yeni bitmiş olduğundan onu konuşuyorlar. ben de o sırada maçı soruyorum babama. "nasıl oynadık diyorum" önce. "iyi" cevabını alınca arda'yı soruyorum. "arda fena değildi bir iki tane şut attı falan" diyor babam. sonra stadyum'da erdoğan arıkan, "gs maçının golleri birazdan" diyor ve oh çekiyorum. sonra maç geliyor ve nonda'nın golünü görüyorum. "iyi gol" diyorum. ve frikik zamanı. babam "bak şimdi" diyor. kewell o vuruşu yapıyor ve ben "ooooooo" diyorum. golü canlı yaşarcasına mutlu oluyorum ve ekranda o forma içinde kewell gülerken çıkınca içim gıdıklanıyor. maç bitiyor sonra. bornozla oturduğum oturma odasından kendi odama geçiyorum. masanın üzerinde duran telefonum titriyor bir süre ve duruyor. galatasaraylı arkadaşımdan gelen mesajı açıyorum: kardeşim kusura bakma görmedim mesajını. 2-0 bitti kewell bir gol attı ki görmen lazım. gülümsüyorum ve üzerimi giyiyorum. bu da böyle bir anımdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın