• 34
    efendim güya maça bilet almak amacıyla bugün cüzdanımı bi ters çevirip sallayayım dedim fakat içinden şöyle nesneler çıktı: kimlikler (okul, nüfus, akbil), yatırılmış harç makbuzları, tobol maçı bileti (oha), arkadaşın imza örneği (derste yerine atmak için) ve bir adet ufak seminer broşürü. sonuç: para yok. bize yine evde lig tv'den izlemek kaldı.
  • 105
    sivasspor'un anlamadığım hareketler yaptığı maçtır. oyuncu değişikliği sırasında, sezer oyundan çıkarken pek bir yayıla yayıla çıkmıştır. bir an skora bakma ihtiyacı hissettim, acaba ben görmeden gol mü attılar diye. belki ekranda çok görünmek istemiştir diyerek geçtim. derken petkoviç topa vursam mı vurmasam mı karar veremedi. olm manyak mısınız? zaman geçirmenin manası bu değil. önde olunca yapacaksınız.
  • 158
    üç açıdan önemli bir maçtır;

    1- #222257 no.lu entryimizin birinci paragrafında bahsettiğimiz -(bkz: arda turan)'ın değştirilince kızıp (bkz: neeskens) ile "çak" yaptıktan sonra, elini sıkmak için uzatan (bkz: frank rijkaard)'a "zzzztt erenköy" yapıp elini havada bırakarak, rijkaard'ın önünden geçip kulübedekilerin ellerini tek tek sıkması- hadisesi bu sefer yerini, arda turan ın değiştirilince başta neeskens ve ardından rijkaard'ın ellerini sırayla kulübedekilerle birlikte tek tek sıkıp montunu giyerek soyunma odasının yolunu tutmasına bırakmıştır.

    bu ilişkilerdeki sorunun düzelmiş olduğunun güzel bir kanıtıdır ve galatasarayımız açısından çok sevindirici bir gelişmedir.

    2- uzun zaman sonra iki farklı bir galibiyet alınmıştır.

    3- kalecimiz maçı gol yemeden tamamlamıştır.(gerçi sivassporun da gol atmaya mecali yoktu)

    ayrıca bu maç ercan saatçi ye edilen küfürlerle hafızamıza kazınmıştır. tasvip etmiyoruz. ayıptır. hiç olmazsa şu anneye bacıya küfür olayı tribünlerimizde duyulmamalıdır. ölüsüne dirisine gider yapılabilir.

    hiç kimse aldığımız 2-0 lık sonuca aldanmamalıdır. sivas çok kötüydü. attığımız goller ise sistem gereği filan değildir. birinci gol sivasspor'un zayıflığı ve takımımızın futbolcu kalitesindeki üstünlüğü nedeni ile yapılan baskı esnasında, sivasporlunun birine çarpan top ve (bkz: nonda)'nın fırsatçılığı sayesinde, ikinci golümüzde sivasspor kalecisinin ahmaklığı ve uzun zamandır uygulanmayan bir kuralın hatırlanması neticesinde, sivasspor barajının (bkz: kewel)'in vurduğu bazukadan korkması da eklenerek kazanılmıştır. uygulanmaya çalışılan sistemin ve saha içinde futbolcuların yerlerinin değiştirilmesi varyasyonlarının sonuca etkisi sıfırdır. ha bu değiştirmeler (özellikle sabrinin ileri alınması) güzel ve doğru olmuştur ama gol atma anlamında sonuca katkı sağlamamıştır.

    son olarak:
    (bkz: aslanım sabri)
    (bkz: seviyorum ulan)
  • 160
    ilk olarak (bkz: #224462)

    saatler 13.30'u gösteriyordu, ankara-samsun arası yolculuğum başlıyordu. önceki gün ntvspor'un sağ kısmında galatasaray-sivasspor maçının saatini 16.00 olarak gördüğümde "uzun süredir gündüz maçı oynamamıştık sami yende iyi olur bu" dedim. sonra birden dank etti kafama ertesi gün maçın oynandığı saatte yolda olacağım. yalnızca "neyse" diyebildim. yolculuk başladı. sıradan bir seyahatti. mp3 player'ımı takıp etrafı seyre daldım. geride kalan 1-2 saatlik yolculukta kahvemi yudumlayıp ,müziğimi dinlemiştim. birden gözüm az önce açıldığını tahmin ettiğim portatif tv'ye takıldı. mp3 player'ı bir kenara bıraktım ve tv'ye daldım. hiç izlemediğim bir dizi oynuyordu kanal d'de. kavak yelleri. izlemeye mecbur değildim ama öyle hissettim bir an ve izlemeye başladım. saatler 16.00 olmuştu artık. normalde sağ üst köşeye maç skorunu yazan kanald bu maçı unutmuş olmalı ki 16.15'e kadar gözümü bir an bile ayırmadığım sağ üst köşede bir şey belirmiyordu. son kontörümü muavine çaktırmadan galatasaraylı bir arkadaşıma "gol olursa haber ver" diyerek harcadım. sonra birden mp3 player'ımın radyo özelliği aklıma geldi. hemen açtım ve radyo aramaya başladım. ancak hiçbir kanal çıkmadı. daha önce mp3 player'dan radyo dinlememiştim belki bu yüzden belki de sağlı sollu dağların etkisindendi. üzüntüyle mp3 player'ı da kapadım. mecburen yine tvye döndüm. arada kanal değiştiren alt kattaki metro muavini yine değiştirse diye dua ediyorum bir yandan. duam kabul oldu ve tv kumandasının menü tuşuna basmış olacak ki; kanal listesi belirdi. görüntü sağ üst köşede bir kare içerisinde devam ediyordu. startv'nin üzerine geldi,duraksadı. ben ise "acaba" dedim. en azından skoru görmek istiyordum. startv'yi onayladı. ancak tam ekran yapmadı, yalnızca hangi program olduğuna baktı. ben ise direkt sağ üst köşedeki kare ekranda görüntülenen star tvnin sağ üst köşesindeki skor kısmına baktım. küçücüktü. ama bir şeyler yazdığı aşikardı. neticede ben okuyamadan kanald'ye geri döndü. mola zamanı gelmişti. yaklaşık 30dk'lık sungurlu timeout'u maçın da devre arasına denk geliyor olmalıydı. wc ve yemek ihtiyacımı karşıladıktan sonra otobüse döndüm ve biraz sonra otobüs kalktı. hâlâ kanald açıktı ve o dizi devam etmekteydi. skor yazan yerde koskocaman bir hiç vardı. içimden aydın doğan'a sövüyordum. aslında küfür haznemin bu kadar geniş olduğunu da bilmezdim. çorum'a geldik. belki uğurlu gelir burası diyerek kafamı cama çevirdim. o da ne. kırmızı bir ışıklı pano. okuyorum ve ilk üç harfini görür görmez heyecanlanıyorum: gal... kendimi toparlayıp yazının gerisini okuyorum: galeri yılmaz. o anki duygularım tarif edilemezdi. yeniden döndüm tvye. yine menü açıldı. tekrar startv küçücük açıldı. skor yazıyor eminim ama kaç kaç olduğunu okumak imkansız. sonra birden trt'ye geldi. ok'ladı. yine küçük ekran. bu sefer daha büyükçe bir skor ve 2-0 olduğunu görür gibiyim. emin değilim ama büyük ihtimalle 2-0. kendi kendime inandırıyorum 2-0 olduğuna. sonra "acaba maç nasıl geçiyor" diyorum. "kewell kesin sallamıştır bir tane" diye içimden geçiriyorum. saat ilerliyor ve "artık bitmiştir" diyorum. "inşallah yenmişizdir" demeyi de unutmuyorum tabi içimden. aşk-ı memnu başlamış, fark etmemişim. biraz zaman sonra o da sona eriyor ve koca kafalar, haber bülteni bayağı bir zaman geçiyor. samsun'a yaklaşıyoruz. saat 8 olmak üzere. spor haberleri başlıyor kanald'nin. az sonra maçın skorunu söyleyeceği aklıma bile gelmiyor. karşımda gökhan telkenar. hani şu sesini ilk duyduğumdan beri hayran olduğum bana göre türkiye'deki en karizmatik sesli spiker. "ligde kayseri - fb maçı dışında tüm maçlar oynandı" diyor ve diğer haberleri de sıraladıktan sonra "işte tüm gelişmeler" diyor. sonuçların olduğu tablo görününce, cem yılmaz'ın sünnet görüntülerini izleyecek adam gibi koltuğumda hazırlanıyorum. direkt alta bakıyorum ve galatasaray 2 sivasspor 0. diğer maçlara bakamıyorum bile. ben dahil otobüsteki herkes "vaay,uff, 2-0 ha" gibi sesler çıkarıyor. mutlu, huzurlu bir o kadar da heyecanlanıyorum golleri görmek adına. sonraki haberin glatasaray maçıyla ilgili olacağına eminim. sonra internet sitelerinden alınmış ve ekranda kötü duran maç fotoğrafları çıkıveriyor karşıma. beyaz forma ile oynadığımızı görünce mutlu oluyorum. hele kewell'ın o forma içindeki fotoğrafı çıkınca ve gökhan telkenar'ın " goller nonda ve kewell'dan geldi" sözünü duyunca olduğum yerde uçuyorum. galibiyetin ve rijkaard'ın " iyi oynadık " sözlerini duyunca mutluluktan hafifliyorum adeta. yolculuk bitiyor. servise binip eve geliyorum. babamla maçı konuşmadan direkt duşa giriyorum. nedendir bilmiyorum ama direkt olarak yıkanıyorum. banyonun kapısını açıyorum ve içeriden maç sesi geliyor. fenerbahçe maçı. 1-1 bitiyor tam da ben içeri girdiğimde. hem seviniyorum hem de babama "kewell nasıl attı" diyorum direkt. "frikikten" cevabını alınca ise şaşkınlıktan şaşı oluyorum sanki. hemen "stadyum"u açıyorum. fenerbahçe maçı yeni bitmiş olduğundan onu konuşuyorlar. ben de o sırada maçı soruyorum babama. "nasıl oynadık diyorum" önce. "iyi" cevabını alınca arda'yı soruyorum. "arda fena değildi bir iki tane şut attı falan" diyor babam. sonra stadyum'da erdoğan arıkan, "gs maçının golleri birazdan" diyor ve oh çekiyorum. sonra maç geliyor ve nonda'nın golünü görüyorum. "iyi gol" diyorum. ve frikik zamanı. babam "bak şimdi" diyor. kewell o vuruşu yapıyor ve ben "ooooooo" diyorum. golü canlı yaşarcasına mutlu oluyorum ve ekranda o forma içinde kewell gülerken çıkınca içim gıdıklanıyor. maç bitiyor sonra. bornozla oturduğum oturma odasından kendi odama geçiyorum. masanın üzerinde duran telefonum titriyor bir süre ve duruyor. galatasaraylı arkadaşımdan gelen mesajı açıyorum: kardeşim kusura bakma görmedim mesajını. 2-0 bitti kewell bir gol attı ki görmen lazım. gülümsüyorum ve üzerimi giyiyorum. bu da böyle bir anımdır.
  • 48
    yağmur, çamur, soğuk, fener mağlubiyeti demeden kapalı alt'taki yerimi alacağım...

    90 dakika takımını destekleyen bir taraftar göreceğimi umduğum...

    arda'nın moralinin düzeldiğini ve gülümsediğini göreceğime çok inandığım...

    rijkaard'a "sen bildiğini yap frank, bak biz buradayız, arkandayız!" diyeceğim...

    ne olursa olsun sabri'ye söylenmemek için kendimi tutacağım...

    ve bulduğum ilk fırsatta kewell'dan kesinlikle makas alacağım maçtır.
  • 24
    yine orada olacağız... forma için... arma için... takım için... sizler için orda olacağız.... bu sefer diğerlerinden biraz daha farklı geçecek, sizleri protesto etmek isteyenlere inat daha bir inatla bağıracağız. tek de olsak, sesimizin sahaya ulaşmayacağını da bilsek her seferinde daha da çok bağıracağız. nasıl ki galip olduğumuzda sizler gibi biz de seviniyorsak, biliyoruz ki mağlup olduğumuzda bizler gibi siz de üzülüyorsunuz. yazıyı da ultraslan ın iyi olduğu zamanlarda açtığı bu güzel pankart ile bitirmek isterim. keşke hep öyle kalsalardı.

    http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/223845.jpg
App Store'dan indirin Google Play'den alın