• 15
    (bkz: şarap vs boğma)

    ne demek bu? bu karşılaştırma ilk bakışta anlamsız gelse de, her ikisinin de tadını ve etkilerini bilenler için anlatılmak istenenin anlaşılması zor olmayacak olsa da, (en azından boğmanın tam olarak ne olduğunu) bilmeyenler için bu (aslında karşılaştırma olmayan) karşılaştırmayı biraz açmak gerekir:

    şarap dünyanın en eski içkilerinden biridir. insanlığın yüz binlerce yıllık kültür mirası boyunca zaman zaman tayin edici bir öneme sahip olmuştur. en azından (bugünkü afganistan coğrafyası olarak bilinen dahil) yakın asya'dan atlantik'e, düşünce, edebiyat, felsefe külliyatına doğrudan bir etkisi söz konusudur. burada ilk akla gelen örnek, büyük şair ve astronom ömer hayyam'dır. ömer hayyam'ın dizelerinde şarap yaşamın, aşkın ve bilimin ayrılmaz bir düzenleyecisi, bir katalizörü olarak ortaya çıkar. ömer hayyam için şarapsız bir hayat, olmayan bir hayattır. acıyı ve hazzı aynı anda tanımlar, doğru kullanıldığında bilgeliğin yoluna götürür.

    yine, antik yunan'ın büyük filozofu platon'un çoğunlukla diyaloglar ve mizansenlerden oluşan metinlerine baktığımızda (ki sokrates konusunda bildiklerimizin ezici bir çoğunluğunu da bu metinlerden öğreniriz) diyalogların ve şekillenen felsefi söylemlerin genellikle bir şarap masası ekseninde ortaya çıktığını görürüz. burada şarap, felsefi düşünceye, tefekküre açılan kapının anahtarı rolündedir çoğunlukla.

    öyleyse bunların zinedine zidane ve gheorge hagi, genel olarak da futbol ile ne tür bir ilgisi var? devam edelim.

    günümüze dönecek olursak, şarabın iyisinin ve kötüsünün olduğunu herkes bilir. burada konu zidane usta olduğundan, kötü şarabı doğrudan doğruya konu dışı bırakıyoruz.
    iyi şarap, baştan aşağıya bir keyif unsurudur. kadehten alınan ilk yudum, hemen yutulmayıp biraz bekletildiğinde tepeden başlayarak, yavaş yavaş bedeni kontrolü altına almaya başlar. yabancı, tanımlanamayan ve merak uyandıran bir biçimde etkisini hemen gösterir. ilk anda bir içkiden daha fazla bir şey olduğunu, en azından bir kimliği ve öyküsü olduğunu hissettirir. estetik görüyü uyarır. genellikle güzel ve bilge olana yönelik algıyı açar. iyi bir şarap deneyimi, aynı zamanda estetik bir deneyimdir.

    zinedine zidane da izleyende buna benzer bir etki yaratır. o sahadayken, etrafındaki her şey ikincilleşir. top ve saha ile ilişkisi, şarabın bedenle ilişkisi gibidir. zidane sahadayken, sahada tayin edici ve yön verici bir bilge görülür. futbolun özsel olarak estetik bir etkinlik olduğu zidane'a bakılınca doğrudan doğruya anlaşılır. estetik ve bilgeliğin bu alanda ulaşılabilecek azami seviyeye çıktığı görülür. zidane sahneden ayrıldığında ise, çok fazla şarap içilen bir gecenin sabahındaki susuzluğa benzer bir anlam yitimi hakim olur. zidane'ın futbol sahalarındaki finali dahi, bir şarap analojisine konu olabilir. şarapta sınırın ötesine geçildiğinde yapılan beklenmedik deliliklere benzer biçimde, zidane'ın marco materazzi'ye kafa atarak perdeyi kapattığını görürüz.

    o halde boğma nedir? boğma bilinmeyen ve beklenmeyendir; karanlıkta önceden kestirilemez olandır. tıpkı commandante gheorge hagi gibi.

    boğma, şahsımın doğup büyümüş olduğu yörelere (adana-hatay bölgesi) özgü olan özel bir likittir. evlerde üretilir. incir, erik, kayısı, nar gibi son derece zararsız ve sağlıklı gibi görünen meyvelerin, uygun kimyasal ve kişisel bileşenlerin dahil olduğu şartlarda nasıl bir canavara dönüşebileceklerinin bir izdüşümünü temsil eder. boğma evlerde yapılır. göstereceği etki ve dozajı, yapan kişinin ya da yapılan evin ellerinde şekillenir.

    boğmaya ilişkin en büyük yanlış inanç, boğmanın bir rakı türü olduğunun düşünülmesi olsa da, rakı ile uzaktan yakından bir alakası söz konusu değildir. rakı önceden kestirilebilir, büyük çoğunlukla su ile karıştırılır, yanında ne yenilip ne içileceği bellidir (burada futboldan örneklemek gerekirse, rakı franz beckenbauer'a, lothar matthaus'a benzer denilebilir). boğma ise sek içilir. boğmayı karşısına alanın her şeye hazırlıklı olması gerekir. masadayken (sahadayken) boğma büyük bir keyiftir; acılığı, yakıcılığı insanda büyük (ecnebilerin bittersweet dediği bir tarzda) bir haz uyandırır; güneyin cehennem sıcağını kalbinizin orta yerinde hissedersiniz. hatta boğmanın söylendiği kadar tehlikeli bir şey olmadığının düşünülmesine dahi neden olabilir. fakat bu rehavete kapılarak ayağa kalkıp, normal hayata hiçbir şey olmamış gibi o an devam edilebileceğinin düşüncesi ölümcül bir hata olacaktır. boğma dolu bir bedenle ayağa kalktığınızda (hagi'yi tahrik ettiğinizde) ne olduğunu anlayamadan kendinizi farklı bir zamanda ve farklı bir mekanda bulursunuz (bu zaman genellikle ertesi gün, mekan da korkunç baş ağrıları ve bulantılarla yüz üstü kapaklanılmış bir yatak, kanepe, hatta direk yer zemini olacaktır). başka bir ifadeyle, boğma size kırk metreden bir çakar, o istatistikleri nereye koyacağınızı şaşırırsınız.

    gheorge hagi de böyledir. hagi yaşlıdır, hagi koşmaz, hagi sinirlidir, hagi şöyledir böyledir. bunlar o istatistikleri koyacak yer arayanların, o yeri bulamadıklarında ya da olanaklı tek bir yer olduğunu görüp ürktüklerinde ortaya attıkları gericiliklerdir. boğma da tehlikelidir, zehirlenebilirsiniz, güvenilir değildir, hatta bir rakı türüdür der bu türden canlılar. hagi'nin de ne yapacağı kestirilemez. hagi karşısındaki rakip siirt köy hizmetleri yse spormuşçasına bir omzuna luis figo'yu, diğer omzuna roberto carlos'u alır, yürür, gider. aynı hagi diyarbakırspor kalecisi ramazan'ın (ramazan olmayabilir de, daha sonra düzeltiriz) öne çıktığını ilk görendir, 40 metreden yapıştırıverir; ramazan mı, porato mu (eski monaco kalecisi), abbiati mi... dinlemez. boğma da size buna benzer şeyler yapar.

    zinedine zidane ve gheorge hagi'yi kendi çağlarında izleyebilmiş olmak, şarap ve boğmanın tadını almış olmak kadar güzeldir. bu içkilerden alınan tatlar elbette ki kişiye göre değişir. birini sevip, diğerini sevmeyebilirsiniz. inancınıza ya da ağız tadınıza bağlı olarak ikisinden de nefret edebilirsiniz. fakat eşsiz ve karşılaştırılamaz olduklarını bilmeniz gerekir.
  • 3
    zidane sakindir, hagi hırçındır.
    zidane'ın çalımları çok sadedir, hagi'nin çalımları intihar sebebidir.
    zidane'ı maçı kurtarsın diye oyuna aldığınızda gayet sakin yan pas yapabilir, hagi ise oyunu çevirir gol gerekiyorsa kaleye gol olana kadar şut çeker.
    zidane teknik oyuncudur ne olursa olsun bu özelliğinden asla vazgeçmez, hagi ise komple oyuncudur teknik gerekiyosa teknik, kavga gerekiyorsa kavga, sert oynamak gerekiyorsa sert oyun oynayabilmektedir.
    zidane'ın etrafında del piero, inzaghi, ronaldo gibi oyuncular vardır, yıldız olmasında bu futbolcuların etkisi oldukça fazladır, hagi ise tek tabancadır, etrafındaki sıradan oyuncuları yıldız yapabilmektedir.
    zidane milli takımda kırmızı kart görerek kariyerini bitirmiştir, hagi de italya'ya karşı kırmızı kart görerek bi anlamda milli takımdaki son önemli maçına çıkmıştır.
    zidane fransa'da hagi romanya'da en iyi oyuncu ödüllerini almışlardır.
    ayrıca;
    zidane fizik olarak hagi'den daha üstündür ve oyun sırasında bu özelliğini sıkça kullanmaktadır *
  • 1
    bana göre modern futboldaki on numaranın karşılığı olan takımlarındaki "beyin" rolünü üstlenmiş yıllarca kendilerini hayranlıkla izlettirmiş çok sevdiğim iki futbolcunun şahsımca çok ta"en iyi kim acaba"amacı gütmeyen karşılaştırmasıdır. "on"ların karşılaştırmasıdır. birçok benzerlik olduğu gibi farklılıklar da vardır.
    şimdi teknik olarak bakacak olursak bu iki futbolcu da karar mekanizması ve saha içinde takımı kah atağa kaldırma, defansa çekme kah genel olarak organize etme açısından gözümde aşağı yukarı eşit özelliktedir. her ikisi de takımlarının komutanı, kaptanlık pazubandını takmasa bile gizli kaptanı, olmazsa olmazıdır. asıl mevkileri ne forvet arkası, ne de orta sahanın ortasıdır, bildiğin serbest adamdır bunlar, virtüözdür, sanatçıdır, rahat bırakılmaları gerekendir.
    sürekli oynak kıvrak olmayan fakat yeri geldiğinde çok estetik hareketler yapabilen futbolculardır.
    etkili serbest vuruş ve penaltı kullanırlar.
    milli takımlarına uzun yıllar hizmet etmiş ve başarılarında büyük katkıları olmuştur.
    ikisi de çakı gibi, asker gibi olmalarına, neredeyse hiçbir zaman oyundan düşmemelerine rağmen duygusal, insani tepki ve davranışlarıyla hatırladığımız futbolculardır. (zidane'ın sigara içmesi, hagi'nin komik röportajı falan)
    ikisi de yer yer haklı fakat aşırı agresiflikleriyle bilinirler, hagi açık ara öndedir tabi.
    ülkelerinin açık ara futbol efsaneleridir. oynadıkları tüm dünya kupalarında adlarından söz ettirmişlerdir.
    hagi romanya'nın köylüsüdür, duygusaldır, şen şakrak gülen bir adamdır, kızdığı zaman da çekinmeden tepkisini ortaya koyandır, harbidir. zidane görece biraz daha az duygusaldır, daha efendidir. bu sebepten teknik özellikleri aşağı yukarı aynı olsa, bunun sonucu olarak kariyerleri boyunca hakettikleri takımlara transfer olmuş olsalar bile hagi çalkantılar yaşamıştır, doksan bin kişinin önünde çok ta rahat edememiş, aradığı huzuru, sevgiyi hep kendi topraklarında ve kafasının neredeyse en rahat olduğu yer olan galatasarayımızda bulmuş ve sonuç olarak çeşit çeşit kupa kazandırmış, kupa bazında hiç olmadığı kadar başarılı olmuştur, fakat zidane nereye giderse gitsin çatır çutur oynamıştır, her yerde kupa kazan(dır)mıştır.
    hagi zidane'a göre biraz daha yapılıdır, daha zor yere düşer. bir de hagi'nin pek kafa golünü hatırlamıyorum, zidane arada sırada önemli kafa golleri atıyordu.
    bu kısmı nereye dayandıracağım bilemiyorum ama sanırım zidane hagi'ye göre burun farkıyla daha teknikti. ya da psikolojik farklılıklarından dolayı maça daha iyi konsantre olabiliyordu. hani oynadıkları maçlarda zidane on zidane'lık yapıyorsa hagi dokuz hagi'lik yapıyordu gibi. çok küçük bir fark ama bu.
    tabii ki hagi zidane'a göre toplara çok daha hayvani vurur. bu konuda açık ara hagi öndedir.
    ikisi de beklenmeyen bir hareketle sonuca etki edebilecek futbol sihirbazlarıdır. yalnız zidane genelde kıvrak bir asist ile işi bitirirken hagi 35-40 metre civarlarından bu işi bizzat kendi üstlenir.

    sonuç olarak bir futbolsever olarak ikisini de çok severim ve gençliğim boyunca hayranlıkla, severek izledim fakat elbette gönlüm gheorghe hagi'den yana...

    not:bir de özellikle bu ikiliyle aynı dönemlerde oynamış (hagi biraz daha 80'e gider, zidane'da 2000'leri geçer ama 90'lar diyelim) bu ikiliye alternatif bir isim arıyorum bi türlü gelmedi aklıma hakikaten aynı tipteki, mevkideki, özellikteki bu iki isimle kıyaslayabileceğim bir üçüncü oyuncu. bulan olursa mesaj atsın.
  • 10
    birbirlerine karsi ustun ozellikleri var muhakkak ancak gheorghe hagi tabi ki zinedine zidane'in ustunde bir futbolcuydu. gheorghe hagi'nin de sikayet ettigi gibi, eger dogu avrupa degil de bati avrupa ulkelerinden birinin vatandasi olsaydi, kuskusuz bu gun gheorghe hagi milli takim seviyesinde de dunya kupalari ve avrupa sampiyonluklari olan bir milli takim kaptani olmus olacakti. bu noktada zinedine zidane ise fransa milli takimi'nin yakaladigi basarili jenerasyonu ile birlikte kariyerini parlatmayi bilmistir. oyunculuk yonleri acisindan zinedine zidane'in gheorghe hagi'ye nazaran kuvvetli olan hava hakimiyeti tabi ki bir artisidir. ancak on numaralarin hava hakimiyeti olmasini insanlar pek beklemez. oncelikli beklentiler top ile olan yeteneklerden baslarsak; duran toplar, uzak mesafeli sutlar ve ara paslaridir. bu noktada xavi hernandez'den bir alinti yapmak isterim: http://bit.ly/f2rZNk . linkimizde de gorulecegi uzere, xavi hernandez barcelona'da seyrettigi ve dunya yildizi oldugu kuskusuz olan; hristo stoitchkov, romario de souza faria, michael laudrup, rivaldo vitor borba ferreira, luis nazario de lima ronaldo, ronald koeman, luis figo gibi* attiklari inanilmaz sutlar ve golleri ile dunya tarihine gecmis yildizlarin ustune koyabiliyor gheorghe hagi'yi. oysa zinedine zidane'in bu noktada bir hristo stoitchkov bile edip etmeyecegi tartisilir.

    diger bir taraftan gheorghe hagi dendiginde benim aklima sutlari ve ara paslarindan ziyade, bir lider geliyor aslinda. 35 yasinda arkadaslarindan pres istemek icin once kendi sartlarini zorlayarak pres yapmaya ugrasan bir lider. kendi yapmadigini baskasindan istemeyecek kadar asil bir lider. kotu cocuk olmayi goze alarak, hakemin karsisina takiminin haklarinin yendigini dusundugu zaman ilk once dikilen bir lider. oyle ki "ben dunyanin gelmis gecmis en buyuk yildizlarindan biriyim, hem de futbolda ki son senem, ne isim olur erol ersoy'la" dememis ve bagira cagira; kendinin, takim arkadaslarinin ve taraftarinin hakkini yiyen hakemin karsisina dikilmis bir lider. zinedine zidane tarafinda ise bu tip riskler ancak rakip oyuncu kiz kardesine kufrettiginde alinabildigini gorebildim sadece. diger taraftan gheorghe hagi asla rakip futbolcuyla, muhtemelen zinedine zidane gibi bazen tahrik edilmek icin kufurler yemis olmasina ragmen, yuz goz olmamis ve rakip futbolcudan intikamini 25 ağustos 2000 galatasaray real madrid maçı'nda roberto carlos'tan aldigi gibi muhtesem calimlariyla almistir.

    sonuc itibariyle gheorghe hagi dik durusu, gucsuzu guclu yapan onuru ve tabi ki o muhtesem futbol yetenegiyle de zinedine zidane'dan cok daha buyuk bir on numara, cok daha buyuk bir lider ve futbolcudur. zinedine zidane ise gercekten iyi futbolcuydu!
App Store'dan indirin Google Play'den alın