1
okunası spor yazarlarındandır.
17.12.2008 tarihi itibariyle, zaman gazetesi'ndeki pazubant-kaptanlari isimli yazısıyla beni benden almıstır.
---alıntı---
kaptan denilince, aklıma nedense önce hep baba hakkı gelir. duruşu, otoritesi, adalet anlayışı ile taraflı tarafsız herkesin saygı duyduğu efsaneleşmiş bir isimdir baba hakkı.
kaptanın tanımı ondadır.
çünkü baba hakkı, yalnızca koluna taktığı pazubantla takımın başında sahaya çıkan kişi değildir.
kulüp kültürünün temsilcisidir.
kulübün değerlerinin simgesel ismidir.
oturuşu, kalkışı, davranışı, sözü ve özüyle türk futbolunda apayrı yerde duran, çok saygın bir profildir.
kaptan dediğin, aslında biraz da öyle olmalıdır. taşıdığı formaya itibar katmalı, inandırıcılığı, güvenilirliği, saha içi ve dışı hareketleriyle örnek adam sınıfına konmalıdır.
endüstriyel futbolun yok ettiği değerlerden biri de ne yazık ki kaptanlıktır.
şöyle bir dönüp süper lig'e göz atın... kaç kaptan, kulüp kültürünün temsilcisi ya da kulüp değerlerinin simgesel ismi?
işte size birkaç örnek...
yusuf şimşek, bursaspor'a bu sezon geldi, takım kaptanı!
okan buruk, istanbul büyükşehir belediyespor'da ilk sezonunu geçiriyor, takım kaptanı!
ömer çatkıç, ilk defa antalyaspor formasını giyiyor, takım kaptanı!
sezgin coşkun'un eskişehirspor'da ikinci sezonu, ondan eskisi olmadığı için takım kaptanı!
murat erdoğan, daha önce bir sezon formasını giydiği ankaragücü'ne yeniden dönüş yaptı, takım kaptanı!
asla bu oyuncuların kariyerlerini, deneyimlerini, kalitelerini eleştirmek anlamında yazmıyorum.
ama kaptanlık ayrı bir şey. ne kadar becerili olunsa da en azından kulüp kültürünün bilinmesini gerektiren bir görev.
kaptan kulübün köşe taşı... bir anlamda demirbaşı. yalnızca oynadığı dönemde değil, futbolu bıraktığında da misyonu süren elemanı.
hadi bizimkileri bir yana bırakalım.
fenerbahçe'nin kaptanı alex... beşiktaş'ın delgado... galatasaray'ın ayhan yoksa lincoln... geçtiğimiz hafta üç büyüğün başında üç yabancı, kaptan olarak sahaya çıktı. önceki hafta, kocaelispor maçında hüseyin oyundan alınınca trabzonspor'un kaptanı da yattara'ydı.
günümüz futbolunda, bir noktaya kadar bunu da yadırgamıyorum.
lâkin kaptan, bir yandan yönetimle takım arasında köprü görevi üstlenmesi gereken kişi... diğer yandan teknik adamın saha içerisindeki sesi.
tüm bu ödevleri üst üste koyduğunuzda sizce de bir şeyler aksamayacak mı?
örneğin şu kulüp kültürü meselesi...
alex'e lefter küçükandonyadis'i sorsanız ne cevap alırsınız?
delgado'ya "baba hakkı" deseniz nasıl bir ifade ile karşılaşırsınız?
lincoln'e iki satırla metin oktay'ı anlattırmaya kalksanız, hangi yanıtı bulursunuz?
alex de, delgado da, lincoln de bizim ligde saygı duyulması gereken oyuncular. ama o farklı... bu farklı.
kaptan her şeyden önce diyalog adamı olmak zorunda. iyi de hangi dilde?
takımlar gelir geçer... başarıları ya da başarısızlıkları ile anılır. oyuncular da gelir geçer... takımlar gibi başarıları ya da başarısızlıkları ile hatırlanır. oysa kulüp ayrı bir yerde durur. tarihi ile yaşar ve değer bulur.
o tarihi, tıpkı bir bayrak yarışında olduğu gibi, nesilden nesile biraz da kaptanların duruşu, davranışı, sembolleşmiş kişiliği anlatır... dı.
artık anlatmıyor.
çünkü endüstriyel futbolun popülist yaklaşımları, o müesseseyi de yok etti.
şimdilerde ise ağırlıklı olarak ne yazık ki pazubant kaptanları boy gösteriyor takımların başlarında.
---alıntı---
17.12.2008 tarihi itibariyle, zaman gazetesi'ndeki pazubant-kaptanlari isimli yazısıyla beni benden almıstır.
---alıntı---
kaptan denilince, aklıma nedense önce hep baba hakkı gelir. duruşu, otoritesi, adalet anlayışı ile taraflı tarafsız herkesin saygı duyduğu efsaneleşmiş bir isimdir baba hakkı.
kaptanın tanımı ondadır.
çünkü baba hakkı, yalnızca koluna taktığı pazubantla takımın başında sahaya çıkan kişi değildir.
kulüp kültürünün temsilcisidir.
kulübün değerlerinin simgesel ismidir.
oturuşu, kalkışı, davranışı, sözü ve özüyle türk futbolunda apayrı yerde duran, çok saygın bir profildir.
kaptan dediğin, aslında biraz da öyle olmalıdır. taşıdığı formaya itibar katmalı, inandırıcılığı, güvenilirliği, saha içi ve dışı hareketleriyle örnek adam sınıfına konmalıdır.
endüstriyel futbolun yok ettiği değerlerden biri de ne yazık ki kaptanlıktır.
şöyle bir dönüp süper lig'e göz atın... kaç kaptan, kulüp kültürünün temsilcisi ya da kulüp değerlerinin simgesel ismi?
işte size birkaç örnek...
yusuf şimşek, bursaspor'a bu sezon geldi, takım kaptanı!
okan buruk, istanbul büyükşehir belediyespor'da ilk sezonunu geçiriyor, takım kaptanı!
ömer çatkıç, ilk defa antalyaspor formasını giyiyor, takım kaptanı!
sezgin coşkun'un eskişehirspor'da ikinci sezonu, ondan eskisi olmadığı için takım kaptanı!
murat erdoğan, daha önce bir sezon formasını giydiği ankaragücü'ne yeniden dönüş yaptı, takım kaptanı!
asla bu oyuncuların kariyerlerini, deneyimlerini, kalitelerini eleştirmek anlamında yazmıyorum.
ama kaptanlık ayrı bir şey. ne kadar becerili olunsa da en azından kulüp kültürünün bilinmesini gerektiren bir görev.
kaptan kulübün köşe taşı... bir anlamda demirbaşı. yalnızca oynadığı dönemde değil, futbolu bıraktığında da misyonu süren elemanı.
hadi bizimkileri bir yana bırakalım.
fenerbahçe'nin kaptanı alex... beşiktaş'ın delgado... galatasaray'ın ayhan yoksa lincoln... geçtiğimiz hafta üç büyüğün başında üç yabancı, kaptan olarak sahaya çıktı. önceki hafta, kocaelispor maçında hüseyin oyundan alınınca trabzonspor'un kaptanı da yattara'ydı.
günümüz futbolunda, bir noktaya kadar bunu da yadırgamıyorum.
lâkin kaptan, bir yandan yönetimle takım arasında köprü görevi üstlenmesi gereken kişi... diğer yandan teknik adamın saha içerisindeki sesi.
tüm bu ödevleri üst üste koyduğunuzda sizce de bir şeyler aksamayacak mı?
örneğin şu kulüp kültürü meselesi...
alex'e lefter küçükandonyadis'i sorsanız ne cevap alırsınız?
delgado'ya "baba hakkı" deseniz nasıl bir ifade ile karşılaşırsınız?
lincoln'e iki satırla metin oktay'ı anlattırmaya kalksanız, hangi yanıtı bulursunuz?
alex de, delgado da, lincoln de bizim ligde saygı duyulması gereken oyuncular. ama o farklı... bu farklı.
kaptan her şeyden önce diyalog adamı olmak zorunda. iyi de hangi dilde?
takımlar gelir geçer... başarıları ya da başarısızlıkları ile anılır. oyuncular da gelir geçer... takımlar gibi başarıları ya da başarısızlıkları ile hatırlanır. oysa kulüp ayrı bir yerde durur. tarihi ile yaşar ve değer bulur.
o tarihi, tıpkı bir bayrak yarışında olduğu gibi, nesilden nesile biraz da kaptanların duruşu, davranışı, sembolleşmiş kişiliği anlatır... dı.
artık anlatmıyor.
çünkü endüstriyel futbolun popülist yaklaşımları, o müesseseyi de yok etti.
şimdilerde ise ağırlıklı olarak ne yazık ki pazubant kaptanları boy gösteriyor takımların başlarında.
---alıntı---