1
bu başlığı maalesef uzun zamandır açmayı planlıyordum, bugüne nasip oldu.
gömmeye değil çözüm yolu olarak yazıyorum bu yazıyı.
bu üçlü ile oynadığımız zaman fegu sağ kanat babel sol kanat belhanda da forvetin arkasındaki oyuncudan çok göbekte daha defansif oynayan iki oyuncuya daha yakın bir futbol oynuyor.
bu üçlü yaşları ve teknik özellikleri itibari ile hızlı geçiş oyunlarında etkisiz olurken, üçü de atağı yönlendirebilecek isim olup, top rakip sahaya geçtiğinde, kendi kabiliyetleri ile inisiyatif almaya çalışıyorlar.
belhanda'ya ilk günden beri ısınamadım. doğru yaptığı şeyler yok mu? elbette var.
fegu? geçen yıl bizi şampiyon yapan takımın en önemli parçası.
babel? daha bir kaç hafta önce almanya'ya karşı 2 gol atabilecek güç ve yetenekte.
ama.
aması var.
rakipler bizle oynarken topun arkasına geçiyor ve bu üçlüden topu kim alırsa iki adamla kademeli savunma moduna geçiyor. bu durumda da çalım yetenekleri benzer pozisyonda oynayan futbolculara göre daha düşük olan bu üçlü de, pas yaparak rakipleri ekarte etmeye ve kaleye yönelmeye çalışıyor.
babel hızlı mı? evet hızlı. yalnız babel topu alınca adam geçip sıfıra inemiyor. sebebi ne mi? sebebi tehdit oluşturamamamız.
belhanda şut tehdidi yapamıyor ve savunmaları dikkatli izlediğimde rakip sneijder'in orduspor maçında attığı golde boş bıraktığı gibi belhoyu takip etmeyi bırakıyor.
babel ilk yardımcı arkadaşına dönmeye çalışınca ya belhanda ya da nagatomo maalesef topa o yaratıcılığı katamıyor.
fegu mariano ile karı koca gibi anlaştığı o efsane performansını maalesef veremiyor ve kısa paslar ile markajdan kurtulup topu tehlikeli bölgeye taşıyamıyor.
belhanda ise tamamen gününe bağlı değişik kararlar alıp beni şaşırtıyor. bazen harika bir top kontrolü ile orta sahayı roket gibi geçerken (ama pasla ama topu sürerek) bazen de topu o kadar kötü kullanıyor ki izlerken dizlerimi dövüyorum.
yani olmuyor. bu üçlü ile hücumda istediğimiz yaratıcılığı sağlayamıyor, bizi biz yapan evimizdeki yırtıcı hücumlar oluşamıyor, deplasmanlarda ise kitlenmesi daha kolay bir takım oluyoruz.
fenerbahçe bomba gibi bir savunma tandemi ile geldi sahamıza. zanka olmayacak hatalar yapabilecek bir adam iken, ısıran bir hücum pres yapamadık. jailson kendi pozisyonunda oynayan bir adam değil. rakibin bu handikapından yararlanmak istiyorsak, ikisine de ölümüne baskı yapıp hataya zorlamamız gerekiyordu ama bunları saman alevi gibi yapmaktan başka bir şey yapmadık. çünkü o riskleri alamadık.
topu çeviriyoruz, pas yapıyoruz ama topun hızı git gide düşüyor ve bir langırt maçına dönüyor. topun şiddeti düştüğünde, rakip için savunma düzenini oturtma şansı veriyoruz. rakip 18'e de kolaylıkla yaklaşamayınca falcao daha geniş bir alanda futbola benzer birşeyler oynamaya çalışıyor ama git gide yoruluyor. forvetimizde falcao var ama kendisini penaltı noktasında değil santra noktasında topla buluşturuyoruz.
bizim sorunumuz forvet değil.
gomisten sonra eren ile birşeyler izledik ama ne olduğunu bilmiyorum, hele bir forvet gelsin dedik,
diagne geldi. hala söylerim ki diagne zeka ve futbol melekeleri bakımından bizim seviyemizde olmasa bile daima bir tehdittir. diagne ile saç baş yolacak şeyler yaşayınca falcao falcao dedik. bakın falcao'ya 3 maçta adam akıllı 4 kere top geldi. kasımpaşa maçında 2 defa kaçırdı, 1 kere attı, gol pozisyonu da "aha gol pozisyonu" diyebileceğimiz net bir pozisyon değildi. brugge maçında kornerden topu yan filelere vurdu,
veeee, fenerbahçe maçında, tam falcaoluk bir topla buluştu, topu filelere gönderdi ama ofsayt oldu.
artık istediğim şey, bu üçlü ile sahada aynı anda oynamamak. daha hareketli, rakip savunmayı yapacağı yalancı koşularla şaşırtacak dinamik oyuncalar kullanmak ve rakip ceza sahasına daha hızlı girip pozisyon üretebilecek bir forvet arkası hattı oluşturmak.
topu ilerde oynayamıyorsak, o top öyle ya da böyle bizim sahamıza gelecektir. geldikçe rakip maça ortak olacak ve direnci artacaktır. artan direnci de düşük tempoyla yıkamadıkça gol yollarında sorunlarımız devam edecektir.
kayseri maçını saymazsak, 5 maçta attığımız gol sayısı 3. maç başı 0.6 gol. geçen yıl küme düşen takımlar arasındaki en az gol atan bursasporun 34 maçtaki gol ortalaması ise 0,82.
daha da bir şey diyemiyorum.
gömmeye değil çözüm yolu olarak yazıyorum bu yazıyı.
bu üçlü ile oynadığımız zaman fegu sağ kanat babel sol kanat belhanda da forvetin arkasındaki oyuncudan çok göbekte daha defansif oynayan iki oyuncuya daha yakın bir futbol oynuyor.
bu üçlü yaşları ve teknik özellikleri itibari ile hızlı geçiş oyunlarında etkisiz olurken, üçü de atağı yönlendirebilecek isim olup, top rakip sahaya geçtiğinde, kendi kabiliyetleri ile inisiyatif almaya çalışıyorlar.
belhanda'ya ilk günden beri ısınamadım. doğru yaptığı şeyler yok mu? elbette var.
fegu? geçen yıl bizi şampiyon yapan takımın en önemli parçası.
babel? daha bir kaç hafta önce almanya'ya karşı 2 gol atabilecek güç ve yetenekte.
ama.
aması var.
rakipler bizle oynarken topun arkasına geçiyor ve bu üçlüden topu kim alırsa iki adamla kademeli savunma moduna geçiyor. bu durumda da çalım yetenekleri benzer pozisyonda oynayan futbolculara göre daha düşük olan bu üçlü de, pas yaparak rakipleri ekarte etmeye ve kaleye yönelmeye çalışıyor.
babel hızlı mı? evet hızlı. yalnız babel topu alınca adam geçip sıfıra inemiyor. sebebi ne mi? sebebi tehdit oluşturamamamız.
belhanda şut tehdidi yapamıyor ve savunmaları dikkatli izlediğimde rakip sneijder'in orduspor maçında attığı golde boş bıraktığı gibi belhoyu takip etmeyi bırakıyor.
babel ilk yardımcı arkadaşına dönmeye çalışınca ya belhanda ya da nagatomo maalesef topa o yaratıcılığı katamıyor.
fegu mariano ile karı koca gibi anlaştığı o efsane performansını maalesef veremiyor ve kısa paslar ile markajdan kurtulup topu tehlikeli bölgeye taşıyamıyor.
belhanda ise tamamen gününe bağlı değişik kararlar alıp beni şaşırtıyor. bazen harika bir top kontrolü ile orta sahayı roket gibi geçerken (ama pasla ama topu sürerek) bazen de topu o kadar kötü kullanıyor ki izlerken dizlerimi dövüyorum.
yani olmuyor. bu üçlü ile hücumda istediğimiz yaratıcılığı sağlayamıyor, bizi biz yapan evimizdeki yırtıcı hücumlar oluşamıyor, deplasmanlarda ise kitlenmesi daha kolay bir takım oluyoruz.
fenerbahçe bomba gibi bir savunma tandemi ile geldi sahamıza. zanka olmayacak hatalar yapabilecek bir adam iken, ısıran bir hücum pres yapamadık. jailson kendi pozisyonunda oynayan bir adam değil. rakibin bu handikapından yararlanmak istiyorsak, ikisine de ölümüne baskı yapıp hataya zorlamamız gerekiyordu ama bunları saman alevi gibi yapmaktan başka bir şey yapmadık. çünkü o riskleri alamadık.
topu çeviriyoruz, pas yapıyoruz ama topun hızı git gide düşüyor ve bir langırt maçına dönüyor. topun şiddeti düştüğünde, rakip için savunma düzenini oturtma şansı veriyoruz. rakip 18'e de kolaylıkla yaklaşamayınca falcao daha geniş bir alanda futbola benzer birşeyler oynamaya çalışıyor ama git gide yoruluyor. forvetimizde falcao var ama kendisini penaltı noktasında değil santra noktasında topla buluşturuyoruz.
bizim sorunumuz forvet değil.
gomisten sonra eren ile birşeyler izledik ama ne olduğunu bilmiyorum, hele bir forvet gelsin dedik,
diagne geldi. hala söylerim ki diagne zeka ve futbol melekeleri bakımından bizim seviyemizde olmasa bile daima bir tehdittir. diagne ile saç baş yolacak şeyler yaşayınca falcao falcao dedik. bakın falcao'ya 3 maçta adam akıllı 4 kere top geldi. kasımpaşa maçında 2 defa kaçırdı, 1 kere attı, gol pozisyonu da "aha gol pozisyonu" diyebileceğimiz net bir pozisyon değildi. brugge maçında kornerden topu yan filelere vurdu,
veeee, fenerbahçe maçında, tam falcaoluk bir topla buluştu, topu filelere gönderdi ama ofsayt oldu.
artık istediğim şey, bu üçlü ile sahada aynı anda oynamamak. daha hareketli, rakip savunmayı yapacağı yalancı koşularla şaşırtacak dinamik oyuncalar kullanmak ve rakip ceza sahasına daha hızlı girip pozisyon üretebilecek bir forvet arkası hattı oluşturmak.
topu ilerde oynayamıyorsak, o top öyle ya da böyle bizim sahamıza gelecektir. geldikçe rakip maça ortak olacak ve direnci artacaktır. artan direnci de düşük tempoyla yıkamadıkça gol yollarında sorunlarımız devam edecektir.
kayseri maçını saymazsak, 5 maçta attığımız gol sayısı 3. maç başı 0.6 gol. geçen yıl küme düşen takımlar arasındaki en az gol atan bursasporun 34 maçtaki gol ortalaması ise 0,82.
daha da bir şey diyemiyorum.