• 138
    (bkz: fatih terim/#3208239)

    ilgili entrynin başında "fatih hoca'ya kendi kardeşime beslediğimden daha yoğun hisler besliyorum" diye bir cümle kurmuş yazar. entrynin devamını okumaya gerek duymadım. o noktadan sonra ne yazılmış olursa olsun ciddiye almaya değmez benim için.

    bu cümleyi bizzat fatih terim'e kursa fatih terim "kardeşim dışarı çık bi hava al, bu kadar abartma, sadece futbol" der. bu tarz bir fanatiz kişi, kurum, ideoloji fark etmeksizin sağlıklı bir yanı olduğunu düşünemiyorum.
  • 157
    (bkz: #4153527)

    ellerine sağlık okurken benim de çocukluğum geldi aklıma.

    85 doğumluyum, annem bana gebe iken babam yurt dışına çalışmaya gidiyor ve 85-89 arası yurt dışında kalıyor. 4 yaşıma kadar babamı bazen 6 ayda 1, bazen 10 ayda 1 görmüşümdür.

    bebeklikten çocukluğa geçişin başladığı dönemlerde dayımlar sayesinde galatasaray içime işlenirken bir anda, belki de maçtan 6-7 ay sonra suudi arabistan'dan gelen bir postanın içinden bir kaset çıkıyor (büyük raksotek kasetleri yaşı yetenler bilir) ve kasetin üzerinde şu not yazıyor: ağlatan maç - oğluma mutlaka izlet.

    ben çocuk aklımla hayal meyal annemin o kaseti koyup bana izlettiğini hatırlarım hep. tanju'lar, uğur'lar, prekazi'ler bir anda kahramanım olmuştu anlamlandıramasam da. hani takım tutmak ne demek nasıl bir şeydir hiç bir fikrim yokken ben açıp açıp bu kaseti izlerdim, içim de kıpır kıpır olurdu nedense. hatta hiç unutmuyorum sanırım bir filmin üzerine kaydedilmişti ve maç görüntüleri bitince havuzda öpüşen ablamızı ve abimizi bi anda bir delikten giren binlerce pirhana yiyordu. *

    he bu arada galatasaray kendine inanmayanları g*t etmeyi çok sever.

    *benim oğlumda 3 yaşında şu anda. belki rabbim bana da yakın zamanda raksotek kaset olmasa da youtube üzerinden ağlatan maç izlettirmeyi nasip eder oğluma.
  • 156
    (bkz: #4153527)

    çok güzel yazmış.

    babam hep anlatırdı, ama hep anlatırdı belki 20 yıldır aynı hikaye. ilk neuchatel 3-0 lık maçtan sonra şirkete gidiyor bütün arkadaşlarına “haftaya 5 tane atacağız kimler geliyor” diye herkese soruyor. klasik “abi saçmalama ne 3ü ne 5i” diye kimse inanmıyor. şirketten maça giden tek kişi yine babam, bu sevinci orada yaşayan yine o.

    bana kalırsa bence de az maçı pek gerçekçi değil. ama yine de o gün maça gideceğim, içimde o heyecan olacak, ilk 30 dk bir gol gelir mi acaba diye düşüneceğim. bu heyecan içimizde yoksa maçı izlemenin bile pek anlamı yok bence.
  • 131
    (bkz: #3083244)

    entry'sine sonuna kadar katıldığım yazar. şimdi bazı
    arkadaşlar diyecek ki ' ya ama hiç mi elestirmeyeceğiz' , 'eleştiri olmadan gelişim olmaz, hocayı elestirmeyenler hocaya en büyük kötülüğü yapıyor ' vesaire.

    cevap ise şu:

    evet elestireceğiz ama nasıl ? mesela siz sosyal yaşantınızda 15 yaşında bir ergenin kafasına göre sizi elestirmesini yapıcı bulur musunuz? bence hayır çünkü elestiri önemlidir evet ama öncelikle bunu yapabilecek yeterli olgunluğa,kapasiteye, tecrübeye sahip olunması gerekir yoksa o yapıcı değil yıkıcı elestiri olur ve sadece baş ağrıtır. yani sorun eleştiri yapılması değil sorun elestiri önemlidir mottosunu kalkan olarak kullanıp niteliksiz ve şuursuzca eleştiri yapılması.

    bu olay genelde şu şekilde ilerliyor; takımla ilgili eğreti duran bir şey vardır ve herkesin dikkatini çeker mesela e.akbaba'nın aldığı süreler mesela keremin oyuna geç girmesi falan. insanlar doğal olarak bu neden böyle diye geçirir içinden sonra ise yol ikiye ayrılır ve kimisi bu kararları alan kişinin arka plandaki fikrini saha içi sebepler, takım içi dinamikler gibi etkenleri değerlendirmeye katarak anlamlandırmaya çalışır ve 'bu böyle olmalı' demek yerine ' böylesi daha makul sanki ', ' böyle olsa daha iyi olmaz mı ' çizgisinde kendi bilgisizliğini de hesaba katarak düzgün bir üslupla eleştiri yapar kimisi ise bu eğreti duruma basit bir çözüm bulur :

    inat !! evlatçılık!! bilmem kime kafayı taktı !! ego !!

    bu sosyal medyanın hastalığı malesef ve sözlükte de bolca var benim gs sözlük yazarlarından ricam sadece fatih hoca değil herhangi bir profesyonelle ilgili eleştiri yapacaksak, en sert eleştiride bile yazımızın içerisinde şikayetçi olduğumuz şeyle ilgili mantıksal bir süreç, sebep-sonuç ilişkisi olsun ki elestirinin değeri öne çıksın yıpratıcı niteliksizliği değil.
  • 115
    galatasaray sözlük vasıtasıyla tanıdığım kalemi en güçlü yazarlardan. her ne kadar yazdığı onlarca yazısını yıllar önce silmiş olsa da vakti zamanında okumaktan en çok keyif aldığım yazılar şahsına aittir.

    yazın çok önemli bir sanat. gelecek nesillere aktarılması da bir o kadar değerli. keşke onca emek vererek kalem aldığı o güzel yazılarını herkes okuyabilseydi.
  • 134
    (bkz: #3208239)
    bir kısım hariç içten ve nitelikli bir yazı kaleme almış yazar.

    ama fatih terim' in eleştirilmediğini düşünen kesime yaptığı açıklamada yazının içeriğiyle tezat bir örnekleme vermekte ve eleştirdiği tayfanın hitabet ve üslubunun aynısını kullanmaktadır.

    kuş sesleri ve rüzgar uğultusu arasında yaptığım huzurlu bir doğa yürüyüşünde, ayağım çamura batmış gibi hissettim ve duraksadım o kısımda. yürüyüşü de ayağım çamurlu bitirmek zorunda kaldım.

    eline sağlık yine de güzeldi.
  • 129
    (bkz: #3083244)
    harika bir yazı kaleme alan, ellerine sağlık dediğim yazar.

    --- alıntı ---

    ama hafta içi o florya'da neler oluyor, antrenmanda hangi futbolcu hangi performansı gösteriyor, emre akbaba'yı kaybetmekle kazanmak arasındaki farkın grup psikolojisine etkisi nedir, hoca hangi kısa, orta ve uzun vadeli saiklerle bu kadar ısrar ediyor, bilmiyorum. bilmediğimi bildiğim için de sadece fatih terim veya futbol hakkında değil, uzmanlık gerektiren herhangi bir dal ve o dalda uzmanlığını kanıtlamış insanlar hakkında konuşurken ahkam kesmeyip temkinli davranmaya çalışıyorum.

    --- alıntı ---
    harika bir tespit, üstelik her bireyin anlayabileceği şekliyle.
  • 130
    (bkz: fatih terim/#3083244)

    kalemine hayranım, daha çok yazsın.

    refere entry'sinin içeriğine katılmakla birlikte ilave etmek isterim; galatasaray taraftarını diğer taraftar gruplarından ayıran temel özellik, fatih terim'i dahi eleştirebilme haddine sahip oluşudur. fatih hoca her ne kadar bizler için lütufsa, galatasaray taraftarının bu "kendince yanlış gördüğünü eleştirebilme" tasarrufu da fatih hoca için bir lütuftur.

    fatih hocayı eleştiriniz. fatih hocanın doğru eleştirilerden beslendiğine adım gibi eminim zira yalnızca kendi düşüncülerinin dikine giden bir adam olsaydı fatih terim olmazdı, olamazdı.
  • 39
    bu yazar arkadaşımız çok takip ettiğim birisi değildi. ilk geldiği zamanlar 1-2 yazısını okumuştum. o zamanlar scoutgs'nin transfer haberlerini sözlüğe taşıyordu. olacak olmayacak tartışmaları olduğu zamanlar gidip onları savunuyordu. ben de transfer gündemini sözlükten takip ettiğim için, onun yazılarını da okuyordum.

    sonra transfer dönemi kapanınca, transfer döneminde yazdığı sağduyulu yazılardan dolayı, kendisinin yazılarını takip etmeye başladım. çok damardan gelmişti.* ee buraya da arada bir stres atmak için girdiğimiz için, kaldıramam ben bu kadar damarı demiştim. özelden konuştuğum birkaç arkadaş, güzel yazıyor, okumaya değer demişti.

    sonra bir yazısına daha bakıyordum ki, o an halet-i ruhiye'min o yazıyı kaldıramayacağını farkettim. yani şimdi ne diyeyim bilemiyorum, seveni çok olduğu için de saygı duyuyorum kendisine. ben beğenmesem bile, saygı duymasını bilirim insanların tercihine. ki kendisine de saygı duyuyorum her zaman.

    sözlükte uzun yazıları okumayı her zaman sevmişimdir. tarzını belli eden adamlar vardır ya hep, ykaraca da onlardan birisi olmuştur benim gözümde. yazının ilk 2-3 cümlesini okuduğumda, gidip rumuzuna bakardım, ykaraca yazmış, neyse derdim, güzeldir ama benim kaldırabileceğim bir yazı değil diye es geçmeye başladım bir yerden sonra.

    hepi topu sözlükte okuduğum belki 10 yazısı vardır, o uzun soluklu olanlardan. o yüzden, çok fazla bir şey diyemem ama, ne bileyim ben okuyamıyordum. bana sürekli gelip linkini yolluyorlardı yazılarının. tamam diyordum, arkadaşlarım beğendiği için de on numara verip geçiyordum okumadan.

    belki tarzlarımız farklıydı, belki dünyalarımız farklıydı, bilemiyorum. yani şimdi düşünüyorum. hagi'nin gelişiyle ilgili bir yazı yazmak istese, metni şu olurdu sanırım;

    ----
    gözyaşlarımı tutturamadığım bir ağustos sabahıydı transferini öğrendiğimde ... o yazki çocuksu huzursuzluklarım ve hayallerime yeni bir raptiye gibi sokulmuştun sen hagi... şimdi ise o zamanları hatırlayıp galatasaray'ına bunu yapanlara nasıl tokat atacağını merakle bekleyeceğim.
    ---

    ben hagi'nin geldiği günü hatırlıyorum futbolcu olarak. fenerli bir arkadaşım koşa koşa gelmişti, "lan olm hagi'yi almışsınız." demişti. ben de inanmamıştım doğal olarak, " isim benzerliğidir amk" demiştim. o da bana cevaben " he ya, bence de isim benzerliğidir amk, gel lan maç yapak." demişti.

    yani demek istediğim, tarzlarımız, hayata bakışlarımız farklı olsa da, seveni vardır, okuyanı vardır, beğeneni vardır. yanlış anlamasın kimse, ben beğenmiyorum demiyorum ama bana göre değil diyorum. burada olması lazımdı, okuyanı çoktu, keşke gitmeseydi diyorum.

    bugün veda yazısı yazmış. veda yazısını okudum. aklına bir şüphe düşmüş, birisi kulağına su kaçırmış. nedir, kimdir, ne demiştir bilmiyorum da, burası sanal ortam kardeşim. burada hakkında yazılanları, iyi veya kötü ciddiye alma. burada yapılan yorumlar, seni pohpohlayanlar, sana yol gösterenler ya da seni yerenler gerçek hayatta sana yardım etmez, edemez. gerçek hayatta belki hayatına bile girmez. buralarda yapılan muhabbetler burada kalır. seni öven de buradadır, seni yeren de.

    ben çok giden gördüm. buradan sürekli görüştüğüm insanlar da var. onlar da sözlüğü bıraktı. gideceksen, kimseye bir açıklama yapmana gerek yok. varsa beğenmediğin bir şey, sessizce gidersin. ben hiç tanımadım ama, kumandan hüsamettin diye birisinden bahsederler hep, adam birisine mesaj atarak, hadi eyvallah demiş. o günden beri nerde olduğu ne yaptığı belli değil.

    ama varsa yazmak istediğin bir şey, burası senin mekanın. ama burada şöhret olmak, pohpohlanmak seni değiştirmesin. anladığım kadarıyla derdin de biraz o. ben değişir miyim diye düşünüyorsun. o zaman senin de sevdiğin şekilde cevap vereyim ben;

    "karakterinize şöhretinizden daha fazla önem verin , çünkü karakteriniz aslında ne iseniz odur , oysa şöhretiniz insanlar sizi ne sanıyorsa odur."
  • 158
    (bkz: #4153527)

    galatasaray'la büyümüş ve belki de galatasaray tarihinin en başarılı periyoduna tanık olma şansına sahip olan nice galatasaraylıdan birisi.

    diğerlerinden farkı galatasarayın neler yapabilceğini, son iki sezondur önüne geleni devirmiş takımın neleri tekrar başarabilceğini hala hayal edebiliyor.

    avrupa kupası hayali kurduran takımın bu konuma 1-2 maçla çıkmadığını biliyor ve dolayısyla 1-2 maçla inmeyeceğini de biliyor.

    yaza dursun. entrisinin son cümlesini ofisteki masamda sadece içimden haykırabildim. bu da benim ayıbım olsun tüm gücümle haykırmalıydım ofiste de olsam.
  • 65
    o kadar yazısını okudum, maşallah hepsi de muhteşem. hep merak ettim; acaba normal hayatta nasıl davranıyor ? bu sene hangi maçtı hatırlamıyorum ilk olarak zirvede gördüm kendisini, yazdığı yazılar gibi bir adam. * * resmen kendisini yansıtıyor yazılarında. siyah pardesüyle gelir kışları maça; maç esnasında o yakalar hafif kalkar havaya. adam bildiğin yazar tadında takılıyor hayatta. bu arada sen yazarsan biz neyiz ak ?
App Store'dan indirin Google Play'den alın

Güvenlik hatası! (Ref)