lothar matthaeus kitabının 172.sayfasına başlığı bu şekilde atar. “so türkten die türken” (türkler beni böyle aldattı).-orhan uluca'nın çevirisiyle-
---
alıntı ---
macaristan’ın milli takımının başında son maçım olması gerekiyordu. çünkü ben beşiktaş ile anlaşmıştım. kulüp benim menajerlik şirketimle bağlantı kurmuş ve bana astronomik bir teklif yapmıştı. çin yolculuğu öncesinde milano’da buluşmuş ve çin yolculuğu sonrasında da frankfurt’da ikinci kez bir araya gelip detayları konuşup halletmiştik. beşiktaşlı oyuncuları tanımam için bana 30 kaset getirmişlerdi ama daha da önemlisi başkan, futboldan sorumlu insan ve menajerler tarafından her sayfası imzalanmış bir sözleşme vardı önümüzde. yıldırım demirören hali hazırda başkanlık seçimini kazanmak için benim adımı reklam amaçlı kullanmaya çoktan başlamıştı.sözleşme de imzalanmıştı. lakin gerçeği çok sonra fark edecektim.
takımla beraber hotele gitmek için otobüse bindiğimde nürnberg’den benim menajerlik şirketimde çalışan yakın arkadaşım ertan beni aradı. “sen sözleşme imzalamıştın hani, neler oluyor” dedi bana. “neden almanya maçından sonra beşiktaş’a gideceğini açıklamadın” diye sordu. ben de “macarların sevincini bozmak istemedim, sözleşme imzaladık, daha sonra açıklayacağım, ne oldu ki” diye sordum. ertan “şu an türkiye’de bütün haber merkezleri beşiktaş’ın “vicente del bosque ile anlaştığı haberini geçiyor” dedi. “ertan bu olamaz, bizim imzaladığımız bir sözleşme var” diyerek telefonu kapatım.
ertesi gün gerçekten de benimle sözleşme imzalamasına rağmen beşiktaş, real madrid’in eski antrenörü del bosque ile anlaşmıştı. ben sözleşmeyi uzman avukatlara gösterdim. avukat bana “burada her şey kusursuz ama küçük bir sorun var” diyerek devam etti “bu sorun da bu sözleşmeyi kağıt parçası haline getirmeye yetiyor “ dedi. sözleşme imzalandığı zaman orada imzası olan beşiktaş’ın aktüel başkanı değil gelecekteki başkanının imzasını yani yıldırım demirören’in imzasını taşıyor dedi. benim yolculuğu esnasında yıldırım demirören başkan seçilmiş ve antrenör konusunda da çark etmiş. “uefa bu davaya karışamaz daha çok istanbul’da açılacak olan bir mahkeme ancak buna bakabilir. benim sana tavsiyem ise sözleşmeyi yırtıp bu konuyu hızlı bir şekilde unutman en iyisi” dedi nihayetinde beşiktaş o sene benim organize ettiğim yere doğru kamp yapmaya giderken ben de sözleşme imzaladığın zaman değil, geçerli bir sözleşmeye sahip olduğunda sevinmem gerektiğini buradan kendime ders çıkardım.”
---
alıntı ---
bu hikaye bize gösteriyor ki yıldırım demirören’in çekirgesi bir zıplamış, iki zıplamış üçte del bosque’ye milyonlar dökülmüş. dörtte avrupa'dan men edilmiş.
şikeyi kapatmak için en midesiz adam gerekiyordu, buldular. bakalım türk futbolunun başına daha ne çoraplar örülecek?