---
alıntı ---
cenk akyol’un hikâyesi malum, artık herkes biliyor. nasıl başladı her şey? önce genç sporcunun tepkisine hedef olan kurumun en tepesindeki yönetici, ntv spor genel yayın yönetmeni fuat akdağ, üniversite yıllarından beri tanıştığı dostu, galatasaray kulübü icra kurulu başkanı lütfi arıboğan’a bir şikâyet mektubu yolladı. içeriğine hâkim değilim elbet ama “sporcunuz canlı yayında bizim mikrofonumuzu yere attı. gereğini yapın, bu adamı cezalandırın” demiş olsa gerek.
…
cenk’i kulübüne şikâyet edenler, benzer bir başvuruyu federasyona da yapmış olamazlar mı? çok iyi biliyoruz ki, o tarafta elleri daha güçlü. aynı grubun amiral gemisi garanti bankası, 2001’den bu yana basketbol federasyonu’nun en büyük sponsoru. 2002’den beri tüm basketbol milli takımlarının maçlarını ntv yayınlıyor. diyelim fuat akdağ, lütfi arıboğan’a yazmış olduğu mektubun bir benzerini turgay demirel’e göndermedi. bir yerde durmaya ve olayı büyütmemeye karar verdi. peki, iktidarla sürekli al takke-ver külah ilişkisinde olan ‘sözüm ona özerk’ federasyon, durumdan vazife çıkarmış ve cenk’i ‘makaslamış’ olamaz mı? nihat iziç’in ağzından kaçan ‘devlet’ sözcüğü de buna işaret etmiyor mu zaten?
her şey kabak gibi ortadayken, tanjeviç çıkıp “teknik sebepler” diyor, bakan kılıç “kimmiş o devlet? ben değilim, sayın başbakan değil. kim öyleyse?” diye twit atıyor. suyu bulandırmaktan, hepimizi enayi yerine koymaktan başka işe yaramayan nafile çıkışlar... resmen zekâmıza hakaret!
...
---
alıntı ---
*cenk akyol konusunda herkesin aklına geleni yazmış yazar. fuat akdağ'ın mektubu ise işin başka bir boyutu.