o muhteşem evin kapılarını bana da açmışlığı vardır
yapma hayrettin'in abimizin.
gerçi daire 54. kat olunca insan çıkarken biraz yoruluyor. bi de eve bi kaç kişi gideceksen apartman merdivenlerinden teker teker sırayla çıkmanız gerek. çünkü birazcık dar gibi. şaka lan apartman mı cami minaresi m belli değil. kaç kez o merdivenlerden çıktıktan sonra eve girince pencereye çıkıp allahu ekber allahu ekber diye bağırasım geldi.
ama kendisi adamdır. kendisine bir kez ihtiyacım düştü ona da hayır demedi. demez de zaten.
hele o evde bir fenerbahçe maçı anımız var ki yaşanmaz anlatılır. evet yaşanmaz. testesteron kokusundan 90 dakika zor dayandım. ama devre arası ponpon kızların şovu görülmeye değerdi. estetiği ve göz zevki yüksek bir gösteriydi. şimdi isim verip reklam yapmak istemiyorum. o ikisi kendini biliyor.
bi de evin maskotu
hira var. evin neşesi adeta. kendi halinde bir kedi. o kadar sevimli(!) ki. gözleri baygın baygın bakıyor. ne zaman görsem yüzünde hep aynı ifade. "yine mi geldi bu amk.duklarım." çok şeker gerçekten.
kısacası biraz yaşlı ama iyi insandır
yapma hayrettin. eski topraktır. kolay değil, ikinci dünya savaşı, titanic'in batması, yalova'daki ilk matbaa, anadolu'nun kapılarının türkler'e açılması, yazının icadı gibi büyük olaylara tanıklık etmiş biri. mumyalanmadan kendisini bu zamana kadar taze tutabilmiş tek insan. bizim için çok önemli bir değer. yaşıtlarının kafatasları kazılarda bulunurken kendisi bizimle oturup bira içebiliyor. geçen sokağında bi karga gördüm "bana bu yaşa kadar yapma hayrettin baktı, babama da o bakmış" dedi. hayvansever de aynı zamanda.
son olarak hakkında, zamanında bi evliyanın yanında hapşırdığı bu evliyanın da "çok yaşa" dediği rivayet edilmekte.
vesselam!