• 76
    sacma sapan bir istir ve hic de saygi duymuyorum hic hic. hadi sempatin vardir diyelim, nasil yabanci bir takimla kendin arasinda bag kurabiliyorsunda taraftari olabiliyorsun? birde galatasaraylisin bu takimlardan birisi sampiyonlar liginde karsina cikiyor diyelim, ne diyeceksin iyi olan kazansin mi? kusura bakmayin elin yabancisina bunu anlatamazsiniz. alman vatandasligim var ama hic almanim demedim, hic alman takimi tutmadim, entegre olmak ve uyum saglamak disinda da fazlasina mecbur degilim zaten.
    karikatürde sami isimli bir karakter vardir bilen bilir. "sanki kirk yillik manchesterli, dedesi manchester united taraftariymis, iste adanalisin, tut adanaspor´u otur asagiya amk, ne kasiyorsun?"
  • 77
    küçüklüğümden beri babamdan dolayı liverpool’a sempatim var. kendisi gençliğinde ingiltere’de yaşamış liverpool maçlarına gittiğinden evde liverpool maçlarını takip ederdi. liverpool desteklediğim tek yabancı takım.

    nba tutkumu da babama borçluyum. 2008 final serisini beraber izliyorduk. babam nba’den lakers’i destekliyordu, hala da öyle. bende ilk defa izlediğim bir nba maçının başında sırf babamla rekabet olsun diye boston’ı tutmaya başladım. o efsane final serisinden resmen büyülendim. garnett’in son maçtan sonraki sevinç gözyaşlarıyla şampiyon olmuştuk. o seriden beri nba’de boston’u desteklerim.
  • 79
    bir futbolcudan veya ekran basinda izlenilen bir mactan dolayi etkilenmisizdir genclik yillarimizda. benim en sevdigim yabanci takim diego milito'dan dolayi genoa. yillardir hala takip ederim. yabanci takim tutmak iyidir. tuttugunuz takim kaybederken sinir krizi gecirmezsiniz. galatasaray maclarinda ister istemez heyecanlanip gereksiz strese giriyorum. mesela kasimpasa macindaki penaltidan sonra bu sezon sonuna kadar galatasaray maci izlememeye yemin etmistim. insanin illa arada futbol maci izlemesi gerekiyor ve ben de senede 20ye yakin genoa maci izliyorum musait olursam. negatif bi etkisini gormedim daha. milito ayrildiktan sonra inter takip ettim. mourinho faktoru de var tabi. burada real madrid'i barcelona'yi tutuyorum diyen de olabilir ancak galatasaray ile karsilastiklarinda umurlarinda olacagini sanmak cok komik kaciyor.
  • 80
    internet'in olmadığı yıllarda sempati sahibi olabilmek veya tutacak kadar bilgi sahibi olmanın, sadece "avrupa'dan futbol", teletext ve az sayıdaki kitap/mecmuacı'daki dergiler sayesinde olduğu yıllarda bu iş bana çok doğal ve samimi geliyordu. hiç bir zaman avrupa'dan da başka bir coğrafyadan da takım tutmadım ama sempati duyduğum onlarca takım vardı şu yıllarda.

    günümüzden bahsedersek dünyanın en boş beleş insanları olan futbol romantikleri ve onların kendilerinden daha boş beleş olan blogları sayesinde bu yabancı takıma samimiyet duygum da köreldi. herif 15 yaşında yok efendim ennio tardini'nin vizyonu, caniggia mı, batistuta mı yalan dolan edebiyatlar parçalıyor. ulan bülent timurlenk, meğer ne menem bir zehirmiş o başlangıçta severek okuduğumuz blogun. internetten zamanının az meşhur futbolcusunu google'layan o takımın ateşli bir taraftarı olarak karşımza çıkıyor. ali ece'nin de az payı yok değil, 18 yaşındaki yeni yetmelerin "george best yaa, you'll never walk alone" diye kafamızı pekmeze çevirmesinde. allah belamı versin şu iki adam liverpool yerine başka takımları güzelleseydi, bu sorunun cevabı çoğu kişi için farklı olacaktı. bir de liman işçileri edebiyatı parçaladık mı ohhh!! katolik veya protestan değilsen celtic üzerinden neyin sevinmek için sevmedik muhabbetini çeviriyorsun? sempati duyarsın o ayrı da, bu ne arkadaş celtic'i tutup, rangers'tan vebaymış gibi bahsetmek, yazık.

    takımlar, kulüpler homojen ve statik değil ki yurt dışındaki bir takıma özel bir yaşanmışlık olmadan sempati duyasın, tutmak zaten yine böyle bir yaşanmışlık yok ise saçmalığın daniskası. bak üstte adam babasından örnek vermiş, evet işte bu sempati ateşler.

    benim şahsen sempatim yıl-takım ikilisine göre şekilleniyor o da futbol adına sergiledikleri performans üzerinden. mesela şimdi zihniyetlerinden tiksinmekle beraber "double gunners" olduğu sezonki arsenal'e sempatim vardı, onda da o sezonun formasının, posterlerinin bana hediye edilmiş olması müthiş etkiliydi.

    şampiyonlar ligi'ne ilk katıldığımız sezondaki barcelona'ya sempatim vardı yine hem futbol hem dayımın getirdiği forma setinin etkisi vardı.

    94 dünya kupası'nda romanya, nijerya, isveç, bulgaristan, her futbol sever gibi biz de ilgi duyduk.

    ki dediğim gibi bunlar eskiden biraz bilgi yetersizken, az karşılaşılırken yani kıymetliyken yeterliydi. bu formaları o yıllarda bırak türkiye'de bulmayı, galatasaray'ın sezon formasını almak olaydı.

    renklere bile güvensen yarı yolda kalırsın. roma'ya güveneceksin, al işte eşleşirsin, döverek gönderirler, ne diyeceksin galatasaray'lı diğer arkadaşlarınla konuşurken "ya aslında biz roma'lılar normalde böyle insanlar değilizdir de, isa'nın çarmığa gerildiği gün olan "kara cumartesi" denk gelmesi sebebi ile gergindik" mi diyeceksin. yemişim roma'sını diyeceksin o gün kuvvetle muhtemel, e bu mu takım tutmak.

    son not olarak, sempati duyduğum ya da bir vesile ile bende hatırası olan takımları tam listeleyemedim ama şu hayatta nefret ettiğim takımı şak diye yazabilirim: liverpool.
  • 85
    galatasaraylığım ve galatasaray'lı olarak öleceğim. bir ara totti ve roma'ya sempatim vardı malum roma deplasmanında bize yapılanlardan sonra onlara da olan az sevgimi sildim. zaten tutmak sayılmaz sonuçta bir sempati tutmak. hiçbir takım bana galatasaray maçlarında verilen stresi ve karın ağrısını veremiyor ve veremezde.

    (bkz: ben cimbom bom çocuğum neyleyim kanaryayı)
  • 87
    galatasaray'ın büyük zamanlarındaki büyük rakiplerine karşı son dönemlerde özellikle bir sempati geliştirmeye başlayarak dahil olduğum durum.

    real madrid'i zaten oldum olası severim onu ayrı tutuyorum ancak o dönemlerin tadını veren monacoolsun, arsenalolsun, ac milan olsun sürekli başarılı olsunlar istiyorum. sanki onlar başarılı olursa galatasaray da ait olduğu o büyük avrupa takımı günlerine geri dönecekmiş gibi geliyor.
  • 88
    tutmak demeyelim de, sempati duyuyoruz diyelim.
    bence iyi bir futbolsever olan herkesin vardır avrupa’da sempati duyduğu bir takım.
    bende sözlükteki bazı yazar arkadaşlar gibi liverpool’a karşı büyük bir sempati besliyorum. kimle oynarsa oynasın kendilerini desteklerim. 10 yıl önce aldığım gerrard formam bile duruyor hala, tabii giyemiyorum haliyle forma küçük geliyor.*

    (bkz: sözlükteki liverpool sempatizanları)
  • 89
    bence 10 numara olay; her ligden, futbolculara teknik direktörlere göre 3-4 yılda bir değişen takımlarım var izliyorum; müthiş zevkli oluyor futbol böyle, hiç gerilmiyorsun, yenilince dert etmiyorsun o kadar..* klopp'tan sonra özellikle son 1.5/2 sezondur liverpool maçı kaçırmadım mesela; bizim maçla aynı zamana geldiyse de spoiler falan almadan bizim maçımızdan sonra full izledim. juve, gattusodan sonra milan, barcelona, atletico, city, dortmund izlediğim, en azından her hafta özetlerini izlediğim diğer takımlar.

    ayrıca en önemlisi liglerin kalitesi de şikenin üstü kapatılan topun 10 dakika oyunda kaldığı hakem hatası ve eyyamla dolu bu berbat rant ligi gibi de değil. cidden soğuduğum futbolu tekrar sevmeye başladım. galatasaray içinde olmasa özetlerini bile izleyip de takip ediliyor dedirtmem şu siyasetin içli dışlı olduğu lige.
  • 90
    öncelikle spor; tıpkı sanat gibi evrenseldir arkadaşlar. o zaman micheal jordan'ı, mohammed ali'yi de tanımayalım, sevmeyelim. (sözüm yabancı takımı, sporcuyu desteklemeyi anlamsız bulanlara)

    uefa 2000 finalinden beri aramızda oluşan garip bağ ve devamında gelen (bkz: epl 2003-2004 sezonu) dillere destan namağlup şampiyonluğuyla the gunners'dır. nam-ı değer arsenal..

    nba'de sempatik olması, 3lüğe dayalı olmayan, hızlı harika basketbolu ve russell westbrooksevdamla oklahoma city thunder

    teniste de tabi kii idolüm, the adam : )) stan the man, stan wawrinka'dır.
  • 91
    benim için tutmanın bir tık altı, desteklemenin bir tık üstüdür. daha ileri seviyede desteklemenin de pek mümkün olmadığını düşünüyorum.

    naçizane kendimce sempati beslediğim takımlar ise:

    ingiltere: liverpool fc
    almanya: fc bayern münchen ve dynamo dresden
    hollanda: ajax ve ado den haag
    ispanya: valencia
    belçika: zulte waregem ve eupen

    bunların dışında çeşitli sebeplerden ludogorets razgrad ve östersunds fk*'ya da sempatim vardır. fm ve mackolik sayesinde çoğunu yakından tanıyorum, boş zamanlarımda da önemli maçlar denk gelirse takip ediyorum.

    şov yapmak veya gereksizlikten çok eğlenceli ve futbol kültürünü (bunun yanında genel kültürü) geliştirici bir aktivitedir.
  • 92
    çeşitli sporları izliyorsak normal olan durum. galatasaray'ın olmadığı çoğu sporda hep bir favorim var. ama özellikle roger federer, ronnie o'sullivan bireysel sporlarda desteklediğim isimler.

    takım olarak nba'de cleveland cavaliers , amerikan futbolunda baltimore ravens, rugbyde irlanda milli takımına sempati duymakla birlikte eski okul ve ev arkadaşlarımın oynadığı trakya gladyatörleri desteklediğim takımlar.

    futbolda ise anca sempati besleyebilirim. tribün olarak st pauli, takım olarak da manchester united son seneler hariç her zaman bana izlerken keyif vermiştir.
  • 95
    yabancı takım tutulmaz ancak sempati duyurulur. mesela sempati duyduğunuz takım kaybettiğinde tüh dersin, geçersin ancak galatasaray maç kaybettiğinde o hafta zulüm olur. işte takım tutmak budur. benim de sempati duyduğum bir takım var, o da arsenal. thierry henry hayranlığı ve o sebeple winning eleven serisinde sürekli arsenal ile oynamam bunda etkili. henry'yi sağ kanat forvet oynatırdım, ne günlerdi be.
  • 96
    tutmak değildir, sempati duymaktır. benim de barcelona'ya sempatim var. her maçını izlerim. kazandığında sevinirim, kaybettiğinde umursamam. bunun nedeni de futbol kültürleri ve oyuncuları. futbolu aklıyla oynamaları ve saha dışında çok fazla gündeme gelmemeleri, o kültürle yetişmeleri, futbolu oynamaya çalışmaları benim hoşuma gidiyor. galatasaray olmayacaksa şampiyonlar ligi şampiyonu olmasını isterim ancak olamazlarsa da önemsemem. tabii zamanla barca'nın kendi kültüründen uzaklaşmasıyla biraz azaldı ancak şimdilik messi ve iniesta için takip etmeye devam ediyorum. bu oyuncular oynadığı müddetçe de maçlarında barcelona'nın kazanmasını isteyeceğim.
  • 97
    muhammad ali ve michael jordan örnekleri verilmis. klüpler bazen bazi olusumlari, kültürleri, sehirleri, siyasi görüsleri, mezhepleri, irklari temsil eder aradaki fark barizdir ve bireysel icra edilen spor dallariyla ve bireylere duyulan hayranlikla kiyaslanamaz. kaldi ki muhammad ali amerikayi temsil etmez, jordan da ayni sekilde öyle ama biri bana celtic takiminin katolikleri, bayern takiminin bavyera eyaletini ve zihniyetini, barcelona'nin katalanlari, lazio'nun irkci italyanlari ve livorno'nun solcu italyanlari kismen beya büyük oranda temsil etmedigini söyleyebilir mi? hatta bazi klüpleri ayakta tutan, bazilarinin da varolus sebebi buyken neyle neyi kiyasliyorsunuz? kaldi ki kimse jordan'i, muhammad ali'yi tutmuyor, sadece hayran yada sempati besliyor ki o kadarini anlayabildigim/anlamlandirabildigim zaten girdigim entryde tarafimdan belirtildi, tabi okumasini bilene.
  • 99
    sempati duymak boyutunda bakabildik; liverpool fc, celtic fc ve ssc napoli. yıllardır düzenli şekilde, ilgiyle takipteyim. özellikle liverpool'u. kendimce sebeplerim var tabi.

    fakat bunların hepsinin dışında 2000li yılların başından beri ayrıca, özel olarak desteklediğim tek bir takım sayabilirim; wolverhampton wanderers

    ileride fırsat bulur da molineux'da bir maç izleyebilirsem çok sevinecegim.
  • 100
    fifa 99 oynadığım zamanlardan beri liverpool'u çok seviyorum. yenildiği zamanlar ciddi ciddi üzülecek, yendiği zamalar ise günümü neşeli geçirecek kadar seviyorum.

    bunların bir kademe altında ise sempati duyduğum takımlar bulunuyor. kim bunlar?

    italya: livorno, napoli, palermo.
    almanya: leipzig, dinamo dresden, hansa rostock ve schalke hariç neredeyse hepsi.
    fransa: red star paris, marsilya.
    iskoçya: celtic.
    arjantin: boca juniors.
App Store'dan indirin Google Play'den alın