düşünsene lan avrupa'nın en önemli oyuncularından birisin. ne bileyim, artık o ballon do'r günlerinde değilsin ama yine de avrupa'nın elit takımlarına gidebilecek kapasitedesin. sonra üçüncü dünya ülkelerinden olsa da bir şekilde avrupa'da mücadele veren ligden bir kulüp kapını çalıyor, bu kulübün başında da
ünal aysal diye bir adam var. sana diyor ki "bak bizim geçmişimiz bu. gelecekte yapacaklarımız da bunlar. avrupa'nın en elit kulüplerinden biri olacağız, gel bu projenin merkezinde dur. hem adını tekrar duyur, hem de fena da olmayan paralar kazan. galatasaray ile birlikte büyü."
bir anda kafanda hiç bu ülke yokken bu vizyoner adam aklına giriyor. ikna ediyor seni. adam sen gelir gelmez söylediklerini bir bir yerine getirmeye başlıyor "sana" diyor, "senin yeteneklerinden maksimum düzeyde faydalanmak için önemli bir forvet alıcam". dediğini de yapıyor.
didier drogba gibi bir adam geliyor kulübe. "bu takım elit takımlar arasına girecek" diyor ve dediğini yapıyor. daha avrupa'daki ilk yılında çeyrek final oynuyor bu takım ve real madrid gibi bir takımı titreterek, bütün avrupa'nın alkışları arasında eleniyor. doğru seçimi yaptığını kısa sürede fark ediyorsun.
ertesi yıl teknik direktörün değişiyor. yine dünya'nın tanıdığı bir diğer isim, roberto mancini geliyor. kulübün temelinde fatih terim ismi çok sağlam. o yüzden onun ayrılışı derinden sarsıyor kulübü. bu yüzden şampiyonluğu kaçırıyorsun, ama yine de fena bir sezon değil. finalde attığın golle kupayı getiriyorsun. o "elit" galatasaray, sarsıntılı döneminde bile yılın final adayları olan real madrid ve juventus'lu gruptan bir üst tura çıkmayı başarıyor. sana söz verilen yıldız forvetin indiriyor ve sen galibiyet golünü atıyorsun. avrupa'da gündem oluyorsun. adın manşetlere taşınıyor ve sana söylendiği gibi "galatasaray" ismi avrupa'nın iyice çekindiği bir isim haline geliyor.
3. yılında bir kez daha teknik direktörün değişiyor. gelen adam dünyaca ünlü prandelli. ama garip bir şekilde, 28 maçta 12 gol attığın bir sezondan sonra seni kaleden uzaklaştırıyor ve savunmanın önünde görevlendiriyor. çekinmiyor elinden geleni yapıyorsun, olmuyor. sana bütün bu sözleri veren ve tek tek yerine getiren başkanın geçmiş başarılar hiçe sayılarak kulüpten uzaklaştırılıyor. geçici bir yönetim ve yerel bir teknik adamla yerel hedeflere oynamak zorunda kalıyorsun. yine de başını öne eğmiyorsun. sana çok şey veren bu kulübü sahiplenip, liderliğe soyunuyorsun. herşeye rağmen takımı şampiyon yapıyor, alınacak tüm kupaları alıyorsun.
ertesi sezon ise dursun diye bir adam geliyor başına. seni bu kulübe gelmeye ikna eden adamın tam tersi bir adam. daha bir iki yıl önce önünde drogba, elmander, burak, arkanda melo, riera, eboue gibi adamlarla oynarken umut'la, yasin'le, bilal'le, sabri'yle, carole'le oynamak zorunda kalıyorsun. bir sezon içinde kenara baktığında tam 4 farklı teknik direktör görüyorsun. kariyerinin son yıllarında avrupa'ya ismini yeniden hatırlatmışken kulübün ceza alıyor. avrupa'ya gidemeyeceksin deniliyor. kulüp dibe doğru gidiyor. kayıp bir sezon da olsa yine de kupayı alıp cezanın uzamasına engel oluyorsun. "ders çıkarılacak" bir yıl olduğunu düşünüyorsun.
ama ertesi yıl ise ders almayı bırak, daha da felakete sürüklendiğini fark ediyorsun. herşeye rağmen ligde mücadeleni sürdürürken, tüm aksiliklere, hakem hatalarına, medya baskısına ve kötü transferlere rağmen şampiyonluğa oynarken, yine teknik direktörün değişiyor. yıldızlara ders vererek adını duyurmaya çalışan bir adam seni dışarıda tutuyor. sakatlıklar yaşıyorsun ve sen de kendine iyi bakmamaya başlıyorsun. kilo alıyorsun ve bunca yıldır hizmet verdiğin kulübün taraftarları, kulübe verdiğin herşeyi bir çırpıda silip, bu kötü döneminde seni medya ile birlikte kötü gidişin baş sorumlusu ilan ediyor. sosyal medya üzerinden küfürler yağdırıp gitmeni, hatta "siktir olup" gitmeni istiyorlar.
adam sezon sonu bırakıp galatasaray kariyerini kitap haline getirse, türkiye'yi, galatasaray'ı bilmeyen "yok artık, vay be" diye okur bu kitabı. hiç bir noktasında istikrar olmayan, sürekli dibe giden bir kulüpte bir dönem istikrarı yok diye, kötü oynadı diye, bütün yaptıkları çöpe atılıp bu derece gömülmek ağır bir darbe olsa gerek. bazen facebook'da, instagram'da yaptığı paylaşımlara yapılan yorumları görünce kendimden, galatasaraylılığımdan utanıyorum. sezon sonu gitse dahi sırtımdaki parçalı formamın arkasında ismi yazdığı için her zaman gurur duyacağım ben. umarım herşeye rağmen kendisine müteşekkir olan, kendisini destekleyen taraftarlar olduğunu da biliyordur.