---
alıntı ---
fenerbahçe'nin olmadiği yerde para kazanamayiz
tabiri yerindeyse ben yaşanan o talihsiz süreçte aziz bey'e hiçbir zaman çakmadım. ta ki denizlispor maçından sonra çıkıp "bu işi galatasaray yaptı" diyene kadar. ondan sonra hiç planda olmayan bir sürece girdik. ona girmese biz de fenerbahçe'yi savunabilirdik. bu konu büyümeden kapanırdı. f.bahçe'nin olmadığı yerde para kazanamayız. kulüpler için şampiyonluk ikinci planda, önce yaşamamız gerek. marka değeri türkiye'deki değil, yurt dışındaki başarılarla yükseliyor. fenerbahçe'yi ne kadar yenersem yeneyim bir şey değişmiyor. ama juventus'u, chelsea'yi yenince yıldızı takıyorum.
---
alıntı ---
http://www.sabah.com.tr/...za-attirmam?paging=220 şubat 2014 tarihinde sabah gazetesi'ne verdiği röportajda yukarıdaki ifadeleri kullanmıştır. bekledim, yalanlama gelecek mi diye, resmi siteden röportajın olduğunu kabul etmekle beraber ' bu drogba'yla çalışmam' kısmı hariç herhangi bir tekzipte bulunulmamış. yani yukarıda alıntıladığım bölümü birebir söylemiş sayın aysal. eskiden olsa sayın başkanımız derdim ama artık ben kendi vicdanımda kendisini galatasaray başkanı olarak görmüyorum. kendi kişisel meselemdir, tavşan dağa küsmüştür vesaire. ben sayın aysal'ın tepeden inme şekilde galatasaray spor kulubüne başkan olarak getirilmesini hiçbir zaman içime sindiremedim ve ilk günden itibaren de kendisinin başkanlığına karşı çıktım. galatasaray'ın büyükleri öyle uygun görmüşler, para sahibi, mevki sahibi, karizma sahibi diye bir gram bile hak etmediği başkanlık koltuğuna çökmüştür kendileri.
60 yaşına kadar galatasaray spor kulubüne üye bile olmayacaksın, galatasaray'a beş kuruş faydan olmayacak, hiçbir yönetimde aktif olarak görev almayacaksın, galatasaray için mücadele vermeyeceksin, sinirden stresten sağlığın bozulmayacak ama abramoviç misali seni parlatıp, allayıp pullayıp galatasaray spor kulubüne başkan yapacaklar. ne güzel dünyadır bu, zenginliğin gözü kör olmasın, para babası olmak böyle bir şey işte. sen, canını bile verecek kadar sevdiğin kulubüne üye bile olamazken, zalimler seni kulubün kapısından bile içeri sokmazken,
sözde liselipara babasının biri gelecek o kulubün en büyük mevkisine tepeden inme şekilde yerleşecek.
sözde liseli ne demek açalım madem. galatasaray geleneğindeki liseli-alaylı ayrımındaki liseli ibaresi galatasaray lisesi mezunu olmak anlamına gelmiyor. hasbelkader galatasaray lisesi'nden mezun olmuş her kişi bizim algıladığımız şekliyle liseli değildir. galatasaray lisesi mezunu olmak başka bir şey, mezun olduktan sonra bile camiadan, kulüpten kopmamak, cemaat anlayışı içerisinde birlik ve beraberlik içerisinde galatasaray için çalışmak liseliliktir. yoksa şu an bile galatasaray lisesi'nden her sene mezun olan kişilerin %60 ı galatasaraylı bile değildir, başka takım taraftarıdır. yıllardır bu hep böyle olmuştur, sınavla girilen bir liseden bahsediyoruz. buradan mezun olan herkesin galatasaraylı, liseli olduğunu savunmak aptallıktan başka bir şey değildir. ünal aysal da hasbelkader lisede bir dönem okumuş sıradan bir vatandaştır. 60 yaşında kulube üye olmayı aklına getirmiş bir insanın, yukarıda saydığım ölçüler çerçevesinde liseli olarak addedilmesi sıradışı bir trajedi olacaktır. haa bu apoleti kullanarak, başkanlık süreci hızlandırılmıştır, bu ünvan ile bazı şeyler en azından zihinlerde daha kolay aşılmıştır ama aklı başında her galatasaraylı 'abramoviç operasyonunun' liseli başkan kılıfıyla gizlendiğini görecektir.
lafı uzatmaya gerek yok, onlarca şey söyledik sayın aysal hakkında, 3 yıldır hayatımızda olan adama peygambercesine tapanlar yine görmezden geleceklerdir. ne söylese, ne etse 'bir hikmeti vardır' diyeceklerdir. şampiyonluklar getirdi, çalışıyor adam diyeceklerdir. hep derler çünkü. geri gelelim yukarıdaki röportajda sarfettiği sözleri bile savunacak adamın ciddi ciddi psikoloğa görünmesi gerekiyor. 3 temmuz sürecinden beri senin, benim hepimizin savunduğu her ne varsa yerle yeksan etmiş adam. utanmadan hala vardır bir bildiği diyenler olmuş, yüzsüzlükte son sınır bu olsa gerek.
ünal aysal resmen 'bizi karıştırmasalardı biz de fenerbahçe'yi savunurduk, olayı hasıraltı ederdik, konu büyümeden kapanırdı, fenerbahçe olmasa biz olmayız, para kazanamayız, şikeden fenerbahçenin ceza alması işimize gelmezdi' demiş. kör değilsen, ünal aysal fanboyu değilsen, birazcık da kafan basıyorsa bunu ilk okuduğunda anlarsın. yalan diyen yalan desin, sen boşuboşuna temiz futbol diye uefaya bilmemneye mektup kampanyaları düzenleme kardeşim, mal mısın sen? senin başkanın bile işi bize dokundurmasalardı şikeyi, şerefsizliği savunurduk, ortadan kaldırırdık diye itirafta bulunuyor.
işine geldiğinde, yıldırım demirören 'türk futbolunun markada değeri düşecek diye fenerbahçeyi kolluyor' diye ağla, etmediğin hakaret kalmasın, küme düşürmedi diye ana avrat küfret, senin başkanın aynı minvalde şeyler söyleyince başını devekuşu gibi kuma göm. galatasaraylıyız ya hani, farklıyız ya biz, bizim tek terdimiz adalet ya, fenerbahçe düşmanlığından değil de adalet yerini bulsun diye 3 yıldır yaygara koparıyoruz ya. çok büyük, çok kültürlü taraftarız ya. ünal aysal'a sadece fatih terimi kovduğu için yükleniyoruz zaten, biz galatasaray düşmanı, fatih terim fanboyuyuz, o yüzden laf söylüyoruz, yoksa ünal aysal mükemmel bir insan. yukarıda söyledikleri de ne kadar doğru ne kadar güzel şeyler. sen de zaten 3 yıldır aynı şeyleri savunuyordun değil mi güzel kardeşim? noolmuş şike yaptılarsa, herkes yapıyor değil mi? bu sebepten ceza alırlarsa biz nereden para kazanacağız? :)