resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 4576
    3 yıl üst üste şampiyonluk sözü vermemiş başkan. güzel savunma. ama iyi değil.

    galatasaray'da bilmem kaç yılda şu kadar şampiyonluk sözü verilmez. bunun sebebi ise çok basit. her sene şampiyonluk hedeflenir. ne beşiktaş gibi 3-4 yılda bir şampiyonluğu yeterli görürüz, nede fenerbahçe gibi üst üste 3-4 şampiyonluk sözü veririz. direkt oluruz. olduk. yine olabiliriz. ama saçma sapan davranışlarla değil.
  • 4577
    her başarısız olaydan sonra olduğu gibi yine suçlayacak birilerini arıyoruz. herhalde bugün de o günlerden biri. transferler yapınca büyük başgan ama kötü sonuçları peş peşe alınca bu nasıl başgan yaa, onu bilmiyor bunu bilmiyor denmeye başlanıyor. iyi de arkadaşım adama demezler mi, bu adamın asıl görevi nedir ? bu adamın asıl görevi galatasaray sportif kuübünün başkanıdır. görevi kulubü yönetmektir. adamın saha çıkıp top oynamasını mı bekliyorsunuz ? asıl eleştirilmesi gereken futbolculardır. maç boyunca * sadece 3 tane korner kullanılmış. galatasaray gibi bir takım için normal bir istatistik mi?

    edit: eleştirelemez değil, eleştirilebilir ama yönetim konularında eleştirilebilir. görevlerini iyi yapıp yapmadığına dair.
  • 4578
    para ve guc ugruna galatasaray'i satan fatih terim'i, akli basinda? galatasaray taraftarinin gozunde efsane olarak kalabilmek icin kendisi istifa etmeyip kendini kovdurmaya calisan fatih terim'i kovan buyuk baskan. daha o gun de soylemistim yine soyluyorum bu yil da, seneye de sampiyon olmayabiliriz ama galatasaray'in itibarini ve serefini korudugu icin kendisine tekrar tesekkur ediyorum. fatih terim'e de kader ortagiyla ve sozlesmeye beraber ters bakip aklinca galatasaray'in baskaniyla dalga gecen kafalariyla beraber basarisizliklar dilerim.
  • 4579
    başkan olduğu ilk zamanları hatırlıyorum ağır acemi idi. ama soğukkanlığı işini kolaylaştırdı. geldiği zaman ne galatasaray ne türk futbolu güzel günler geçirmiyordu, hatta bir dönem hergün yeni bir olay patlak veriyordu. o zamanı çok iyi kullandı. geldiğinde yönetim kurulu çok iyiydi o yüzden bu kadar başarılı oldu. bir sene sonra biraz daha olgunlaşmıştı, mikrofonlara sürekli demeçler veriyor, en çok o söz sahibi olmak istiyordu, başarılı her iş adamı gibi, ön planda olmak keyif veriyordu. daha sonra ondan beklenmeyecek bir hareket yaptı, daha tam olmamışken ben bu işi kaptım moduna girdi ve birlikte başarılı olduğu arkadaşlarını tasviye etti. ve yönetim kuruluna bir sürü vasıfsızı koydu bunun nedeni belliydi, tek adam olma, tek ve son söz sahibi olma. evet kendi ayağına sıktı. zaten medya ve içeriden yaratılmaya çalışılan ünal aysal-fatih terim gerilimi tetik verdi, tampon vazifesi gören yöneticilerin eksikliği sonun başlangıcı oldu.

    ünal aysal-fatih terim gerilimi ayrı konu. fakat yaptığı talihsiz değişiklik ile ayağına sıktı. gönderdiği isimler gerek kulüp içinde gerekse dışarıya verdiği enerji ile daha sağlam daha aklı başında daha olgun bu işi bilen insanlardı, son 2 senedir tff'nin yapamadığı şeyleri yeni yönetimimiz yarı sezonda yaptırdı. ve yapmaya devam ediyor.

    galatasaray futbol takımı bu sene şampiyon olmaz ise bu camia ne maddi büyümeye, ne diğer şubelerdeki başarıya bakar, kendisi ve yönetimi için son sezon olabilir.
  • 4580
    kendisi başkan olduğu zaman, başkanlık seçimleri yapılırken dışardaydım. ve hiçbir yerden ulaşamıyordum. başkanın kim olacağını merak ediyordum. e bi zahmet merak edeyim. mesaj attım arkadaşıma "beni haberdar et" diye. mesaj attı 10 dakika sonra "ünal aysal" diye. ardından geldiğine "oh be ulan rahatladım he" diye sokakta sesli bir şekilde sevinip üzerime şaşkın bakışları çekmeye neden olan başkanımız. kendisinin gayet beyefendi biri olarak görüyordum, değişmedi. mali sıkıntılar galatasaray tarihinde hep süregelen bir sorundur. dedim ki bu adamla biz bu sorunları çözeceğiz. öyle de oldu.

    2010-2011 sezonunda taraftarın gönlü çok kırıktı. açık söylemek gerekirse 2010-2011 sezonundaki futbolculardan daha yorgundu taraftar, yani bizler. yorgunduk gerçekten. ve bu adam gelince umutlandık. ne de olsa bitmek tükenmek bilmeyen bir galatasaray umudumuz var. önce fatih terim'i getirdi başa ünal aysal. dedim ki; "sen kulübün tarihini getirdin başa, niye tasalanalım?". fatih terim ile gelen teknik ekiple dedim ki; "2000 ruhu oluşmazsa takımda, adımı değiştiririm". 2000 ruhu oluşmasa da o yıl sahada mücadeleci ve ruh dolu bir galatasaray izledik. önce kendisi fatih terim'in istediği her şeyi yaptı, fatih terim'in istediği oyuncuları transfer etti. gerçekten 2010-2011'deki kanayan yara diye tabi ettiğimiz mevkilere transferler geldi. rahatladık. o yıl şampiyonluk herkesin gayretiyle geldi. ünal aysal'ından, malzemecisine kadar hepsinin payı vardı.

    2012-2013 sezonu daha başlamadan transferlerin ardı arkası kesilmedi. dany nonkeu, burak yılmaz, amrabat, hamit altıntop, sneijder, drogba gibi bir kısmını fatih terim'in istediği için, bir kısmını kendisinin istediği için transfer etti. 2012-2013 sezonunun ortalarında kendisi "eleman" kelimesini kullandı fatih terim'e. fatih terim egolu bir insandır. zor bir insandır. fazla gecikmeden bir basın toplantısında kırıldığını çok net bir şekilde ifade etti. bunu duyan yandaş medya yalan yanlış haberler yaparak araya fitne fesat sokmaya başladı. galatasaray futbol takımı da bir iki maç galibiyet alamayınca, hemen bu sürtüşmeye bağlandı her şey. neyse. bu olay fazla uzatılmadı. o yıl da şikecilerden 8 puan farkla üstün bir şekilde şampiyon olduk ve hatta şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynadık. artık avrupa'da da bu sayede tanınıyorduk.

    2013-2014 sezonu 6+0+4 gibi bir kabusla başladı. fatih terim sistem kurmakta zorluk çekti. çünkü ne yapsa etse olmuyordu. sonra milli takım'dan teklif geldi. fatih terim kendisi ile görüştü. kendisi de kararı hocaya bıraktı. hoca da kabul etti. milli takım aralarından sonra gayet kötü bir periyod çizen galatasaray izledik. dedik ki; "olmuyor. iki taraftan birini seçmeli babamız". sonra ünal aysal saçma sapan bulduğum bir şekilde "telefonlarıma cevap vermiyor" diye malzeme verdi basına. fatih terim de "telefonlarıma ben bakmıyorum. asistanım bakıyor. ona söylesin o bana iletir" diye bir diğer şekilde basına malzeme verdi. böylece olayları daha da büyüten basın mevzuyu çorba etti. bunun sonucunda da fatih terim'i -bence- hiç haketmediği bir şekilde gönderdi. haketmediği kısım, antremandan çıkmış olup daha üstündeki ter soğumadan kovulduğunu basından öğrenmesi. tek haketmediği durum burda budur fatih terim'in. yoksa biraz dik kafalılığından vazgeçmiş olsaydı, ne bizi üzerdi ne taraftarı. neyse. oldu bittiye geldi ve bir sabaha fatih terimsiz başladık.

    herkesin soru işaretleri vardı kafasında. "şimdi ne olucak?", "başa kim gelicek?", "şimdi ne yapacağız?" şeklinde. sonra gündeme gelen birkaç isim vardı. o isimlerden mancini seçildi. italyan dedik, savunması iyi olur dedik. city'i şampiyon yaptı dedik. ilk şampiyonlar ligi maçında takımda gördüğümüz savunmayla dedik ki bu adamla çok mutlu olacağız. tam olarak öyle değiliz ama suç kendisinin değil. başkanın. mancini 3-5-2 sistemini denemek istedi. savunmada verilen zaaflarla mutlu etmedi. 2013-2014 ara transfer döneminde mancini'nin raporo doğrultusunda istenilen oyuncuları aldı aysal. bazıları türk statüsünde oynatılamayacağı yüzünden geri gönderildi, bazılarının babası türk olduğu halde bile türk statüsünde oynatılmayacağı için izin verilmedi, bazıları oturdukları yerden para kazandıkları halde halen gönderilemedi. bu yabancı kuralının peşine düşmediği için kızgınım başkana. nasıl transfer politikası izlediğini anlamış değilim. ayrıca şu şerefsizlere karşı hakkımızı savunmadığından şikayetçiyim. burak yılmaz'ın gereksiz yere yediği bir kırmızı kart sonucunda hala çıkıp bir açıklama yapmamıştır. mali konuda iyi olduğu gibi, kurumsallaşmada da iyi olduğu gibi(u: gerçekten çok iyiyiz (!) keşke bu hak savunma konusunda da iyi olabilse.

    neşet baba'nın bir türküsünde "kendim ettim kendim buldum gül gibi sararıp soldum" der. ünal başkan'a o türküyü armağan ediyorum. kendisi profesyonelleşme adına, kurumsallaşma adına takımın bünyesindeki bütün amatör yürekleri uzaklaştırmıştır. hatırlatmak isterim başkanım; bir işte başarı gerekiyorsa, o işte yürek olmalıdır. emek olmalıdır. her şey profesyonellikte değildir. amatör yüreklere ihtiyacı vardır bu takımın, olacaktır. altındaki yatan ruh bunu gerektirir.
  • 4581
    https://twitter.com/...s/428111975189458945

    büyük adamdır. türkiye'den herhangi bir kulüp başkanının fransa cumhurbaşkanı ile bu kadar samimi olması daha önce görülmemiş birşey.

    bu adam bayağı farklı, wesley sneijder transferinde de gördük. inter başkanı moratti ile dostluğu, transfer sürecinde çok işimize yaramıştı. hatta milan başkanı galliani ile de bir yemek yemişti, milano'ya gelmişken bir göreyim hesabı.

    gerçekten çok ilginç, 33. dereceden mason diyorlardı da inanmıyodum. şimdi 'acaba ?' diyorum.
  • 4582
    ilk geldiği zaman kendisini sevmiş ve bu sevginin gün geçtikçe daha da artacagını düşündüğüm ve yanıldığım başkanımız.
    takımda şu an elle tutulur bir başarısızlık yok o yuzden kimsenin sesi çıkmıyor. ülkemizde takır takır imza attırdın mı kimsenin sesi solugu cıkmaz.
    şimdi takıma bir sürü sagdan soldan adam geldi, bonservisler verildi. takım da müthiş bir takım iken bir anda antepten 3 gol yiyebilme potansiyelli takıma dönüştü. bu takım olur da bu sene 2. olamaz seneye de şamp.ligine katılamazsa karşılaşacagımız ekonomik buhran döneminde ne yapabileceğini çok merak ediyorum. umarım ben hep merak ederek kalırım da takım şamp. ligine gider.
  • 4584
    araştırmayan, soruşturmayan, sorgulamayan taraftarımızın toz kondurmadığı başkanımız.hakkında destan yazabilirim ama karşılıklı çatışmalardan, bildikleri sadece okuduklarından ziyade olan kişilerle yakınen bildiğim süreçleri, olayları tartışmanın mantıksızlığı yüzünden artık yazmaktan usandım sözlük.

    galatasaray başkanıdır, destekliyorum elbet.başarılı olsun istiyorum ama yaşananları ve sorgulamadan toz kondurmayanları da görmezden gelemiyorum.

    vizyon vizyon diyerek peşine takılmayı anlayabilmiş değilim mesela, nedir ortaya koyduğu ve daha önce görmediğiniz vizyon ? öyle bir yazılıyor ki sanırsın kuş kondurmuş, yok öyle bir şey.

    kimse itiraz dahi edemez, yakın tarihteki galatasaray başkanları arasında en ama en şanslı başkandır ünal aysal. yokluklar içinde, borç içinde, alacaklıların kapılara dizildiği, haciz olaylarının olduğu günlerde değil, galatasaray tüm olanaklara kavuşmuşken gelmiştir başkanlık makamına.

    ünal aysal isminden kaynaklı galatasaray'ın bir kazancı yoktur, ki galatasaray adı ünal aysal'dan kat ve kat büyüktür.gelen teklifler, sponsorluk anlaşmaları, yapılan transferler vs. hepsi galatasaray adının büyüklüğünden kaynaklıdır.

    taraftarlar tarafından bu derece sevilmesinin, tutulmasının başlıca kaynağı tartışmasız galatasaray'ın başkanlığı döneminde yaşadığı başarılardır.bunda da kendisinden çok yakalamış olduğu ekibin katkısı vardır.

    elbet önemli bir şahsiyettir, ama derseniz ki " galatasaray ünal aysal'dan ne aldı veya kim kimden daha çok aldı ? " elbet alan taraf tartışmasız ünal aysal'dır.hele ki eski olayları, süreçleri deşerseniz çok enteresan şeyleri tekrardan hatırlayabilirsiniz.

    kişilik olarak kendini çok iyi gizler mesela bu bilinmez.fatih terim'de sevmediğimiz ego, kibir vs. tüm huyların fazlası başkanda mevcuttur ama dediğim gibi bunu çok iyi gizler.mesela deniz kıyısında terim ve eşi ile birlikte yediği bir yemek sırasında etraftan hocaya kedisine gösterilenden çok daha büyük ilgiden inanılmaz rahatsız olmuş ve yemek boyunca somurtarak oturmuştur.

    eleştirebileceğim, sıralayabileceğim çok ama çok şey var.galatasaray'a verdiğinden çok galatasaray'dan kazandığı var.ama galatasaray başkanıdır, destekliyorum elbette ve başarılı olsun istiyorum.kişisel bir düşmanlığım yok, yalnızca gereğinden fazla gösterilmesine anlam veremiyorum.ki fikirler zaman içinde değişir, hep beraber ilerleyen zamanlarda görüp yaşayabiliriz bu durumu.

    aslolan galatasaray'dır, isimler değil.herkese hakkını vererek, kimsenin zerrece hakkını yedirmeden ama önceliği istisnasız galatasaray'a vererek düşünüp hareket etmek lazım.

    bana sorsanız galatasaray başkanı olacak kişide aradığın en önemli kriterler ne olsun diye cevap olarak en başa ;

    1 - galatasaray'ın çıkarlarını her şeyin üzerinde gören.
    2 - futboldan ve özellikle türkiye'nin spor camiasının içinde dönen entrikaları bilen ve başedebilecek.
    3 - kesinlikle ve kesinlikle devlet ile iş bağı olmayan, olsa da bunu galatasaray başkanlığı süresince gözetmeyecek

    diye sıralamama devam ederdim...
  • 4589
    eğer bilmediğimiz birşeyler biliyorsa muhteşem bir başkandır. eğer olası bir küme düşümünden sezon başından beri haberdarsa ve mancini hamlesi, gençlik aşısı transferleri ile bu sezonu hazırlık sezonu gibi öngörüyorsa şapka çıkartılacak bir başkandır. aksi takdirde bu takım 2. de olsa nasılsa direkt gider şampiyonlar ligine diye düşünüyorsa şunu bilmelidir ki galatasaray taraftarı sağda solda fb bayrağı görmeyi sevmez.
  • 4596
    gorev suresi boyunca basardigi herseyi federasyonun basinda demiroren gibi biri varken basardigini goz ardi etmememiz gereken baskan. eger kendisinin akilci yonetimi olmasaydi bu duzende tarafsiz(!) medyamizdan fenerin uefaya ragmen kazandigi sampiyonluklari, besiktasin feda senesinde elde ettigi basarilari izliyor olurduk. sene basindan beri benimde zamansiz olduguna inandigim teknik direktor degisikligi konusunda elestirilirken futbol takimimiz suanda belkide sampiyonlar liginin 1 ve 2. sinin en net soylenebilecegi grubundan cikmayi basarmis, kupada yari finalde, ligde ruzgari yavas yavas arkasina almis, hocasi takima alismis, devre arasi transferlerinin neredeyse tamami isabetli olmus, kadro genclestirilmis bir durumdadir. ben sahsen unal aysalin uzun yillar klubun basinda kalmasini ve giderek avrupada daha basarili olan bir galatasaray gormek istiyorum. kendisine olan inancimda bazi arabesk taraftarlarimiza kiyasla oldukca fazla.
  • 4597
    o,kimsenin hatırlamak istemediği sezondan sonra gelerek,aslında bir 'enkaz' devralan başkanımız.başkanlık süresi içinde çok güzel hamleler yaptı.hep büyük oynamayı seçti.türk olsun,yabancı olsun,kendini ispatlamış futbolcuları transfer etti.teknik direktörlüğe fatih terim'i getirerek çok doğru bir iş yaptı.o kaostan sadece fatih hoca düzlüğe çıkarabilirdi.bu süreçte iki şampiyonluk,iki süper kupa,şampiyonlar ligi çeyrek final başarısı gösterdi.

    bu aralar da genç,gelecek vaateden oyunculara yöneldi.bu hareketi de benden tam puan aldı.tek yanlışı fatih hocanın gönderiliş şekliydi belkide.birbiriyle çalışmak istememeleri doğal tabii,keşke bir orta yol bulunarak yollar ayrılsaydı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın