• 677
    --- alıntı ---

    sneijder’in 2 gol-11 asist, yani 13 gol katkısı var; 4’ü alanya, 3’ü akhisar, 2’si rize’ye! büyük oyuncu, büyük maçlarda sahneye çıkmış gerçekten!

    --- alıntı ---

    boş konuşmayı seven spor muhabirleri herhangi bir konu hakkında herhangi bir gazetede herhangi bir kelime yazamazken wesley benjamin sneijder öncelikle real madrid'de 10 numara giyerdi, sonrasında inter'le şampiyonlar ligi şampiyonu oldu. üzerine söylenecek çok bir şey yok. ligde sanki manchester city - juventus - bayern falan var da sneijder kendisini özellikle mi alanya - akhisar - rize maçlarında göstermiş? liginizin kalitesi bu. uyanın.
    saçmalamıştır.

    edit: imla
  • 678
    --- alıntı ---

    sneijder’in 2 gol-11 asist, yani 13 gol katkısı var; 4’ü alanya, 3’ü akhisar, 2’si rize’ye! büyük oyuncu, büyük maçlarda sahneye çıkmış gerçekten!

    --- alıntı ---

    bilindigi gibi* sneijder'i ayni argumanla 28 ocak 2017 galatasaray akhisar belediyespor maçı oncesi ben de elestirmistim ancak akhisar maci sonrasi olumsuz dusuncem tekrar sneijder'dan umitli olmaya evrildi cunku maclarin ismi buyuk olmasa da sneijder ust uste iyi performans gostermisti ve bu performansi gelecege dair iyi sinyaller vermekti. ugur meleke soyledikleri yanlis degil ama zamansiz. iyiye dogru ivme kazanmis bir futbolcu var sonucta karsimizda. bu yuzden sneijder 10 macta 1 mac o da alanya'ya iyi oynayinca cok buyuk bir olay degildi benim icin fakat 2 mac ust uste rakipler alanya ve akhisar olsa bile sneijder'in maca damga vuran performansi guzel gunlerin habercisi olabilir. sanirim bir kac hafta sonra her seyi daha net gormus olacagiz. umidim ve inancim odur ki sneijder buyuk kucuk mac ayrimindan cok istikrarli sekilde her hafta oynuyor olsun.
  • 683
    alıntı ---

    sneijder’in 2 gol-11 asist, yani 13 gol katkısı var; 4’ü alanya, 3’ü akhisar, 2’si rize’ye! büyük oyuncu, büyük maçlarda sahneye çıkmış gerçekten!

    --- alıntı ---

    benim bildigim aksihar, rize, alanya maclarinin da herbirine uc puan veriyorlar, fener, besiktas, ve trabzon vs. maclarina da. hayir aksihar maci sirf "kucuk mac" (kime gore neye gore) oldugu icin 2 puan veriyorlarsa yesillendirin...
  • 684
    --- alıntı ---

    galatasaray, 6-0 kazanırken yıldızlarının ilk kez ‘takım’ görüntüsü verdiği söylenebilir mi?

    galatasaray, bir dönemin ışıltılı la galaxy’si gibi. kariyeri sona ermek üzere olan yıldızları toplamış, özellikle tt arena’da topu onlara bırakan rakiplerine karşı çok keyif veren bir futbol oynuyor. sneijder, podolski, selçuk, oynadığı zaman de jong gibi pre-veteran oyuncuların keyif alanı bu tarz maçlar... karabük gibi, osmanlı gibi, g.birliği gibi topu isteyen-ısıran takımlara karşı kayboluyorlar tabii. sneijder’in 2 gol-11 asist, yani 13 gol katkısı var; 4’ü alanya, 3’ü akhisar, 2’si rize’ye! büyük oyuncu, büyük maçlarda sahneye çıkmış gerçekten!

    --- alıntı ---

    çok da garip bir şey söylediğini düşünmüyorum. burada bile ciddi bir kesim aynı şeyleri söylüyor. açıklaması bana gayet normal geldi.

    diğer bir soru da beşiktaş ile ilgiliydi. verdiği cevapta oğuzhan'ın adını bile anmamasını; zaten oğuzhan'ı görüş bildirmeye bile gerek görmemesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
  • 686
    dinlemekten en keyif aldigim spor yorumcularindan biri. ozellikle kaan kural ile 3 dakika icerisinde farkli spor olaylarini konusup, yorumladiklari programini cok sevmistim. uzun zamandir yazilarini da okurum. haliyle bu kadar cok tv'ye cikip, yazi yazan her insanda oldugu gibi kimisine katilmam. fakat ben babama da, sevgilime de, en yakin arkadasima da her zaman katilmam. goruslerine her katilmadigim insani sinsiden baslayip, elestirdigi fikrin dusmani olmaya varan bir skalada da suclamam. onu recep tayyip erdogan ve yandaslari yapar mesela. aziz yildirim ve yandaslari keza. o zihniyetteki insanlarin isi o. fatih terim yine bunlara guzel bir ornektir. "elestiriye acigim fakat" diye baslayan bir cumle sonrasi acarlar agizlarini, yumarlar gozlerini... elestiriye acik falan da degildirler. onlar herkes kendileri gibi dusunsun, kendi cikarlarina olacagina inandiklari seyleri soylesin isterler. en hafifinden garip insanlar nihayetinde.

    ugur meleke galatasaray'in temposuz ve gucsuz oldugunu, sneijder, selçuk, de jong, poldi gibi kaliteli ama yasi basi belli bir noktaya gelmis oyuncularin, fiziksel olarak rakibi isiran ekipler karsisinda sindiklerini soylemis. ornegi de bu isimlerin en iyisi olaninin uzerinden vermis haliyle. selçuk'tan veya de jong'dan ornek verse soyledigi tam olarak anlasilamaz. ne demis? sneijder 13 gole etki etmis ve bunlarin 9 tanesi alanya, akhisar ve rize karsisinda olmus. burada elestiri yalniz sneijder'e degil (kaldi ki ona da olabilirdi). buradaki elestiri galatasaray'in fiziksel olarak kendisini rahatsiz eden rakipler karsisinda dustugu duruma. sen sneijder'i tut yine ama arkasina deli danalar gibi ortaliga saldiran bir orta saha koy, bak bakalim sneijder nasil ucuruyor takimi.
  • 687
    şu açıdan haklı sneijder'i istatistikleriyle överken bu performansının sezonunun geneline mi yayıldığı yoksa bir kaç maç özelinde mi kaldığı sorusu önemli elbette.

    küçük büyük maçtan bağımsız bir bu konu. ben genele yayılmış iç açıcı bir tablo göremiyorum. son virajda göstereceği performans umuyorum ki ön plana çıkartacaktır sneijder'i. inşallah.
  • 688
    kendisinin sinsi olduğunu düşünüyorum. çünkü 2016 - 2017 sezonunun başında sözlükte de wesley sneijder eleştiriliyordu. daha etkili olması gerektiği dile getiriliyordu. ancak bahsi geçen gazeteci o zamanlar altın portakal hakkında böyle bir yazı yazma gereksinimi duymadı. ancak sezonun ilk yarısının son üç dört maçından beri wes'in performansında yüksek bir artış var. kendisinin çok etkili olduğu alanya ve akhisar maçları da bu dönemde oynandı zaten. yine bu dönemde puan kaybı yaşanan 21 ocak 2017 karabükspor galatasaray maçında da cezası yüzünden oynayamadı. şimdi sen kupada oynanacak 4 ocak 2017 başakşehir galatasaray maçı ile birlikte girilecek zorlu dönem öncesi adamın performansı da artmışken bunu yazarsan ben art niyet ararım. bir kaos çıkartma çabası ararım. taraftarı ayı avcısına karşı doldurma denemesi ararım. şöyle olsaydı kabülümdü. sneijder bahsi geçen kupa maçında etkisiz olsaydı, ardından 29 ocak 2017 kayserispor fenerbahçe maçında fener'e 4 gol atan kayseri karşısında etkisiz olsaydı ve bu gazeteci ardından bu eleştiriyi yapsaydı, kabülümdü. ancak şu anda yapılan bu eleştiri wesley sneijder'in artan performansından korkmaktan başka bir şey değildir. çünkü biliyorlar ki wesley böyle oynarsa mayıslar bizimdir.
  • 690
    bu sezon 3.1 kilit pas ortalamasına sahip bir sneijder var. tamam türkiye ligi ile avrupa liglerini kıyaslamıyorum ama avrupanın büyük liglerinde bu istatistiği yakalamış veya geçmiş 3 isim var.

    dimitri payet 4.1
    ryad boudebouz 3.1
    kevin de bruyne 3.1

    asist sayısına hiç değinmeden, bu kilit pas ortalamasını tutturmuş bir oyuncunun bahsedilen 3 maç haricinde yeterince etkili olmadığı düşüncesine katılmadığım yazar.
  • 693
    uğur meleke bazen beni hayal kırıklığına uğratıyor ama genelde beğendiğim bir yazardır -ki itiraf edeyim ben çok zor beğenen bir kişiyim-

    sistematik faul konusundaki yazısı aşağıda.

    --------------------------------

    ingiltere federasyon kupası’ndaki chelsea-manchester united maçını izleme şansınız oldu mu, bilmiyorum. en azından haberlerde görmüşsünüzdür, dünyanın en iyi orta saha oyuncusu kante golü attı, chelsea yarı final biletini alarak duble şansını sürdürdü.
    saha kenarında conte ile mourinho kapıştı. ama maçta hepsinden çok daha önemli bir detay vardı bence: bugün beşiktaş-olympiakos maçını yönetecek genç hakem michael oliver’ın, herrera’ya gösterdiği ikinci sarı kart...

    maçın 90 dakikasını kaçırıp sadece özetleri gördüyseniz muhtemelen şaşırmışsınızdır herrera’nın kartına. zira herrera’nın hazard’a hareketi tek başına izlendiğinde sıradan bir faul görüntüsünde. ama o sarı kartın altyapısı enteresan: manchester united’lı oyuncular maçın 1’inci dakikasından o kartın verildiği 34’e kadar sistematik bir şekilde faullü oynadılar hazard’a karşı. belçikalı yıldız, 34’e kadar darmian, jones, rojo ve pogba’dan da birer faullü hareket görmüştü.

    karti gösterdi çünkü

    o dakikaya kadar chelsea, pas isabetinde yüzde 88’e 68, şutlarda 7-2 üstündü. üstelik londra ekibi toplam yalnızca 1 faul yapmıştı, manchester’ın sistemli sert oyununa karşılık. oyunu chelsea oynamaya, manchester bozmaya çalışıyordu. hakem oliver da belli ki bunun farkındaydı ve herrera’nın faulünden bir dakika önce phil jones’u uyardı, bu oyunu sürdürmemeleri için. hatta bir iddiaya göre 33’üncü dakikada bu uyarıyı kaptan smalling’e de iletti. durum değişmedi, yalnızca 60 saniye sonra top hazard’ın ayağındayken herrera gereksiz bir faul yapınca oliver, ispanyol oyuncuya ikinci sarı kartını gösterdi. herrera şaşkındı, mourinho şaşkındı. portekizli teknik adam maç sırasındaki yoğun hayal kırıklığına rağmen, müsabaka sonrası oliver’ın büyük bir potansiyeli olduğunu söyledi yine de ingiliz medyasına.

    * * *

    benim de çok beğendiğim bir hakem olan michael oliver, bu akşam beşiktaş-olympiakos maçında nasıl bir yönetim gösterir bilemiyorum. ancak şundan eminim: oliver, oynayan taraftan yana olacaktır. futboldan yana. esasında, süper lig’in de en büyük problemi bu değil mi zaten? hafta sonu ayıla bayıla izlediğimiz, sezonun belki de en güzel maçında, vodafone arena’da kaç faul düdüğü çaldı biliyor musunuz? tam 35... premier lig’de maç başına ortalama yalnızca 23 faul olurken, hakemler hâlâ oyunu koruma derdinde. buradaysa nefesimiz kesilerek izlediğimiz beşiktaş-kayseri maçı bile 35 kez faul düdüğüyle durmuş, yalnızca 5 sarı kart çıkmış.

    değerli mhk başkanı’ndan ricam, tüm hakemlerimize michael oliver’ın herrera’ya gösterdiği kartı ve nedenini anlatması:

    bir sarı kartın çıkması için illa ki o faulün tek başına kartlık olması gerekmiyor.

    sistematik faul nedeniyle sarı kart çıkarmak için, illa aynı oyuncunun 3 faul peş peşe yapması, hakemin eliyle sayarak göstermesi gerekmiyor.
  • 694
    futbolla alakasız bir bilgi olarak yaklaşık yarım saat önce joy türk'te modern sabahlar programına telefonla bağlanmış ve programın bugünkü konusuna uygun olarak kendisinin hava attığı şeyler olarak orta okul arkadaşlarının ev telefonlarını ve illere göre plaka numaralarını ezbere hatırlamasını söylemiştir.

    hafızası kuvvetli bir spor yazarıdır. severiz kendisini.
  • 698
    tam olarak benimle ayni dusunceleri paylastigini gormek guzel. hatta ben sneijder'in miadinin doldugunu ancak bu sene itibariyle kabul etmisken kendisi 2 sene oncesinden soylemis. sonucta taraftarlik biraz duygusal dusunduruyor ama nihayetinde her mac gorulen rezil performanslar icin de daha fazla susmanin bir anlami yoktu.

    diger taraftan cenelerini calistiranlarin tabi ki selcuk inan ve sabri sarioglu gibi futbolcular oldugu da zaten hepimizin malumu. sneijder'in lobisi hic yok falan demek gulunc olacagi gibi, selcuk inan ve beraberindeki turk futbolcu tayfasi da ayri bir lobi. hatta illa bir futbolcu grubu takimda soz sahibi olacaksa (ki sonuna kadar karsisindayim bu durumun tabi ki) bunun uluslararasi tecrubesi olan ve takimin basarisini ahbap cavus iliskisinden onde tutmalari daha akla yatkin olan sneijder gibi yabanci futbolcular olmasini yeglerim.

    velhasili ugur meleke'nin de dolayli olarak dedigi gibi takimin yabancisi da yerlisi de futboldan uzaklasmis, lobicilik pesine dusmus, takimin ruhu gitmis maalesef. cok onemli bir reform yapilmasi gerekiyor.

    --- alıntı ---

    sakın yanlış anlaşılmasın; ben sneijder’in, de jong’un ya da chedjou’nun masum olduklarını düşünmüyorum asla. onların da miadının dolduğunu, dönemlerinin bittiğini ve ayrılmaları gerektiğini söylüyorum zaten 2 yıldır.
    ancak aynı parantezin içinde kesinlikle selçuk, sabri gibileri de olmalı. sırf onlar yerli diye çağ dışı bir pasaport ayrımcılığı yapılmamalı.

    --- alıntı ---
  • 699
    beğenirsiniz, beğenmezsiniz ayrı konu ama bugün hürriyette yazdığı makale cuk oturmuştur.

    http://www.hurriyet.com.tr/...oyle-kaptan-40483237

    --- alıntı ---
    geçen cuma akşamı işten eve dönüyorum, köprü girişinde lüks bir araç aniden sıkıştırdı beni.

    şans eseri kurtulduk büyük bir kazadan. arabamdan indim, söz konusu aracın şoför mahallindeki yaşlı adama bir yumruk salladım. araya girenler engel olduğu için tam da isabet ettiremedim yumruğu. adama hak ettiği küfürleri edip, kuş gibi hafifleyip döndüm arabama. sonradan öğrendim ki, yumruk salladığım yaşlı adam, arda turan’ın 60 küsür yaşındaki babasıymış. olsun. bunlar gibi 3-5 tane var trafikte zaten. bir daha karşılaşayım, bir daha yaparım aynısını...

    kaybedilen an

    - sonra arda aradı beni. sporcu-gazeteci saygısı çerçevesinde hukukumuz var on yıllık. “abi” dedi. “ister sen haklı ol, ister babam olsun. bunun bir önemi yok. ama allah aşkına, baban yaşında adama yumruk sallamaktan utanmadın mı?”

    kem küm ettim arda’ya. ama utanmaz mıyım, çok utandım tabii. yerin dibine girdim. hâlâ utanabiliyorum neyse ki. bir insan parasını pulunu, işini gücünü, eşin dostunu her şeyini kaybedebilir. hiçbir şeysiz ve hiç kimsesiz kalabilir bazen. ama bir insanın esas kaybettiği an, utanma duygusunu kaybettiği andır bence. neyse ki utanabiliyordum hâlâ. özür diledim arda kardeşimden. değerli babası adnan bey’i de aradım, bin bir özürle aldım gönlünü. ne de olsa eski toprak. şeker adam, çok kızdıysa da dayanamadı affetti beni...

    futbolun özeti

    - yukarıdaki öykü hayali. adnan bey’e saygım sonsuz. böyle bir hikâye hiçbir zaman yaşanmadı, yaşanmayacak. aynen, milli takım uçağında 30’luk arda’yla 60’lık bilal meşe arasındaki hadisenin yaşanmaması gerektiği gibi. aynen geçmişte emre’nin basın tribününe hareket yapmaması, volkan demirel’in vedat danacı’yı evinden aldırmakla tehdit etmemesi, gökhan töre’nin silah çekmemesi, başakşehirlilerin muhabir dövmemesi gerektiği gibi.

    bu tarz hadiselerin artık süreklilik arz etmesinin ve sıradanlaşmasının basit bir sebebi var: yumruk, vuranın yanına; tehdit, edenin yanına kâr kalıyor. bir ay önce muhabir döven volkan babacan, pazartesi akşamı milli takımın kalesini koruyor. tff başkanı’nın ve türkiye futbol direktörü’nün ülke futbolunu yönetmekten anladığı bu. daha önce bu durumu birkaç kelimeyle özetlediğimde çalıştığım kurumdan kovulmuştum. ama maalesef acı gerçek bu: “böyle federasyona böyle hoca. böyle hocaya böyle milli takım. böyle milli takıma böyle kaptan.”

    ne bir eksiğiz, ne bir fazla. ülke futbolunun özeti bu.

    başarısız kadro

    - üstelik bu havalı futbolcu jenerasyonumuz, son derece de başarısız. son 6 turnuvanın sadece birine gitmişler, 2004-2006-2010-2012-2014’ü ıskalamışlardı. 24 takımla düzenlenen, gitmeyeni dövdükleri, arnavutluk’un, kuzey irlanda’nın, macaristan’ın katıldığı euro 2016’ya mucizevi biçimde gittiler. 31 yaş ortalamalı italya 120 km. koşarken, bunlar 102 km. koşabildiler. doğal olarak da son 16’ya kalamadan döndüler. yani kabaca 10 yıldır avrupa’nın son 16’sının içine giremiyorlar. ama hâlâ başarılı olduklarını ve haksızlığa uğradıklarını iddia ediyorlar!

    bu ülke terim’e 3 kez milli takım, 3 kez galatasaray antrenörlüğü vermiş. türkiye futbol direktörlüğü pozisyonunu icat edip hizmetine sunmuş... arda’ya genç yaşında hem 10 numara, hem kaptanlık teslim edilmiş. ismi sokaklara, caddelere verilmiş. sevgiyse sevgi. saygıysa saygı. kazançsa kazanç. ama hâlâ mağduru oynuyorlar. hâlâ ülkenin onların değerini bilmediğini iddia ediyorlar! daha ne verebilir ki bu ülke size allah aşkına? eflak’la boğdan’ın anahtarını mı?

    burasi artik yolun sonu

    şu prim kavgasını da en başından beri anlamadım. anlamak da istemiyorum. euro hesaplarında 8 haneli paralar olan bu adamların kendi içlerinde halletmeleri gereken üç beş kuruş konusunu, kamuoyunun önüne taşıyıp bir yıldır sündürmeleri artık affedilebilir bir konu olmaktan çıktı, tadı kaçtı. tff, kendi milli takımını kurtarmak, halk nezdinde saygınlığını korumak istiyorsa, şu prim konusuna dahli olan herkesle yolları ayırmalı. bu konunun direkt aktörleri fatih terim, arda turan, burak yılmaz en başta, mevzunun parçası her kim varsa ulusal takımla ilişiği kesilmeli. tff bu hamleyi yapıp milli takımı sterilize edemiyorsa, demirören yönetimi de istifa etmeli. ay-yıldızlı formaya artık bayrampaşalılığı, karagümrüklülüğü, adanalılığıyla filan değil; medeniliğiyle, bilgisi ve görgüsüyle övünen sporcular, spor adamları hizmet etmeli. burası yolun sonu artık. bu, benim milli takımım değil. sokaktaki vatandaşın da çoğunluğu aynı görüşte. milli takım tehdit, kavga, kabadayılık yeri olmaktan çıkmalı artık. yeter.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın