• 555
    12 kasım 2014 türkiye brezilya maçını yorumlarken jenerasyon konusunda yine lafı gediğine oturtmuş yazar.

    --- alıntı ---

    brezilya, kendi evindeki dünya kupası’nda almanya-hollanda hezimetlerini yaşayınca scolari anlayışına neşteri vurmuş: takıntılı hocanın dünya kupası’na gitmeyi hak etmelerine rağmen geniş kadroda düşünmediği filipe luis, miranda, coutinho, lucas moura gibi isimler artık esas adamlar. 20’lik talisca, fred, marquinhos gibileri de artık seleçao’da. zaten 1990 ve üstü doğumlu tam 13 oyuncuyla geldiler türkiye’ye. doğru yere doğru neşteri vurdukları ortada.
    türkiye ise son 6 büyük turnuvanın yalnızca birine gidebilmiş. 2008’den beri milli takım uluslararası arenada yok; kulüpler seviyesinde de ilk kez ilk 12’nin dışına çıkıp şampiyonlar ligi’ne direkt katılamama tehdidiyle karşı karşıyayız. euro 2016 için de işleri fena halde zora sokmuşuz, bugün nesil değişikliği yapılmayacaksa hangi gün yapılacak; bugün ihtiyaç yoksa hangi gün var insan merak ediyor doğrusu...
    peki brezilya, türkiye’ye tamamı 30 yaş altı 23 oyuncuyla gelirken biz ne yapmışız? ilk 11’de tam 5 adet (volkan, bekir, hamit, bilal, umut) 30 yaş üstü oyuncuyla çıkmışız. tabii ki 30 yaşına gelmiş futbolcuyu çöpe atamazsınız, kimsenin sizden böyle bir talebi de yok zaten. ama milli takımla 7 yıllık kontrat yaptıysanız, 2018’in ekibini kurduğunuzu iddia ediyorsanız, 2018’de olma ihtimali olmayan adamlara hiç olmazsa daha kısıtlı şans vermek doğru değil mi? 2018’de 37 olacak volkan, 36 olacak hamit, 35 olacak umut’la mı oynayacağız allah aşkına? yoksa kaan’la, adem’le, oğuzhan’la, alper’le mi? takdir sizin.
    takdir demişken, akla hakan çalhanoğlu’nun “takdir-i ilahi” yorumu geliyor ister istemez... hakan, 2018’de, hatta gidebilirsek 2016’da da milli takımın esas adamlarından biri olmaya aday şüphesiz. sezon başından beri leverkusen’da tamamı ilk 11’de olmak üzere 19 maç oynamış, 5 harika gol, 6 süper asist yapmış. ve şu kötü milli takıma çağırılmamasını, “takdir-i ilahi” olarak yorumlamış genç futbolcu.
    “takdir-i ilahi” değil, “takdir-i fâni”dir o nazik adam.
    takdir-i fâni...
    bunu asla unutma ve umudunu hiç kaybetme olur mu genç adam...
    çünkü bizim hâlâ, adaletten yana umudumuz var.

    --- alıntı ---
  • 556
    şike sürecinde üç maymunu oynayan, digitürk'te kaldığı sürece yanlı yorumlarını sıkça duyduğum medya çalışanı. milli takımın, türk futbolunun halini sokaktaki 12 yaşındaki çocuğa sorsan da anlatıyor zaten. bu ülkede şike cezasız kaldıktan, 5 liralık futbolcular, 55 lira kazanmaya başladıktan sonra bitti bu ülkenin futbolu. şikeyi, şikeciyi savunan adamlara ülke futbolunun aydınlık yüzü yakıştırması yapmak olmaz, olmamalı.
  • 563
    trabzonspor maçından sonra birebir olmadı ama kısaca aşağıdakileri demiştir;

    --- alıntı ---

    sadece selçuk ve burağın maaşı yeni para ile 20 milyon lira, nedir kulüplerin geliri digitürk yayın havuzundan galibiyet başına 1 milyon lira öder, 3 büyükler yaklaşık 20 galibiyet alır, yani galatasaray tüm sezonu selçukla burağa yatıracak, ligde aldığı tüm galibiyetlerin toplam geliri sadece 2 oyuncunun maaşı, ekonomik tablonun kötülüğü ve maaşların astronomik olduğu ortada iken, bazı oyuncuları değerlendirmek normal ama 3.5 maaş alan ama geçen yıl şampiyonlar ligine sokan kasaya 15 milyon yuro getiren sneijder mı, türkiye kupasını alan sneijder mı yada fenerbahçeyi yenen. juventus'a gol atan sneijder mı yani getirdiği paralar bir sezonda 3-4 yıllık maaşını çıkarmış ama 1.5 yıldır görünmez olan selçuk var, formu her geçen gün düşen burak var.

    belli ki sneijder küstürülüp satılmak isteniyor ve burada da tercihlerin sportif olmadığı ortada, bugun galatasaray da adalet anlayışı da kaybedildi, 20 trilyon alıp verdikleri kısıtlı olan selçuk ve kulube de olmalı.

    --- alıntı ---
  • 567
    dinlemeyeli muhasebeciliğe başlamış yorumcu. kendisi ısrarla selçuk ve burak'ı hedef alarak komik duruma düşüyor. evet burak çok formsuz, evet selçuk çok sıradan oynuyor ama bu oyuncuları aldıkları para üzerinden vurmak ahlaksızlıktır. galatasaray'ın yasin'e verdiği parayı eleştir, koray'a, eray'a verdiği parayı eleştir çünkü kullanmadıkları oyuncular bunlar. eboue, engin diye uzar gider bu liste ama oynatılan oyunculara bu eleştiri bana göre haksızlıktır çünkü ortaya koydukları sonuç başarısız da olsa bir emek söz konusu. yeni sözleşmeyi yapan yönetim dolayısıyla eleştirilmesi gereken de yönetim.

    bir insanı aldığı para ile eleştirmek bana doğru gelmiyor. hele ki bu kişi işini yapmaya çalışıyorsa. şahsen ben bir işte gayet iyi bir para alsam ve insanlar beni aldığım para ile eleştirse sikerim paranızı pulunuzu diyip bırakırım. tabii bu profesyonelce bir yaklaşım olmaz, kaldı ki ben de profesyonel değilim. sorun 3 milyon alan selçuk ve burak'ın oynatılıyorken, 4.5 milyon alan sneijder'in oynatılmaması.

    bir şey daha ekleyeceğim, bu futbolcuların aldıkları parayı tl'ye çevirip çok gösterme çabası, 20 milyona yuvarlaması falan gerçekten sevdiğim bir yorumcunun samimiyeti hakkında tekrar düşünmeme sebep oluyor. genelde ntv yayıncı kuruluşları galatasaray'a karşı bu tarz haber yapar ve biz de küfür ederiz bol bol. şunu da belirteyim, yaşadığımız ülkenin para birimiyle değerlendirmek elbette olması gereken ama bu piyasada euro biriminden hesaplanıyor transfer bütçeleri, maaşlar vs.
  • 568
    spor yazarı denildiğinde kendisinden gayrısı yalandır. son yazısında hamza hamzaoğlu'nun galatasaray'ın başına geçmesiyle ilgili güzel tespitlerde bulunmuş:

    -"fatih terim'in birinci adam olduğu ortamda yanındakiler her zaman ikinci adam olmayı kabulleniyorlar, bu yüzden fatih hocanın yanında lider yetişmiyor, küçük fatih terimler yetişiyor ama asla bir lider yetişmiyor."

    -"hamza küçük fatih terim'lerden birisi, sneijder'e milli maç anında söylediği sözün arkasında bile fatih terimcilik yatıyor."

    -"hamza galatasaray'a ne katar bilinmez, gelişiyle birlikte yerlilerde bir devinim olacağı kesin, gekas ve bilal galatasaray'a gelebilir, 2-3 sezon için de ciddi anlamda katkı sağlarlar."
  • 569
    --- alıntı ---

    kaç emre var?
    emre belözoğlu'nun hemen her vakasının ardından, onun aslında saha dışında ne kadar iyi bir insan olduğundan bahsediliyor. bu izlenimi yaratması kendisi adına güzel.

    ancak normal hayatta saha içinde olduğundan farklı bir insan olduğu söylenen emre, hiç bir zaman saha içi davranışlarıyla ilgili bir pişmanlık bildirmiyor. yani saha dışındaki emre sahadaki emre’yi hiç eleştirmiyor. aksine, sahadaki emre’ye sürekli bahaneler buluyor. yanlış anlaşıldığı, zokora, şota ya da hakemlerin onu duyamadığı, ya da yanlış duyduğu, tahrik edildiği vs... kendi doktorunu saha ortasında azarlarken, arkadaşının üzerine yürüyüp şişe atarken, teknik direktörünün üzerine yürürken hiç bir zaman sahadaki emre’yi tekzip etmiyor.

    ve böylece saha dışında ve içinde farklı iki emre olduğu iddiasını bizzat kendisi tekzip ediyor.

    gerçek olan şu: emre’nin futbolunu olgunlaştırma eğrisi ne kadar iyiye gidiyorsa, sahadaki tavırları da bir o kadar terse işliyor.

    emre belözoğlu 35 yaşında... 15 yıldır o ya da bu şekilde eleştiriliyor. ancak o istikrarlı bir şekilde vaka sıklığını artırarak devam ediyor.

    durum buyken artık benim söyleyecek bir şeyim yok. bundan sonra tavırları sadece kendisini ve kulübünü bağlar. eğer o ve fenerbahçe halihazırdaki durumdan memnunsa söylenecek bir şey yok. bundan sonra fenerbahçeliler emre’nin atılacak bir şey yapmaması için her maç dua edecek. hepsi bu...

    --- alıntı ---
  • 570
    ne harika bir tespittir

    --- alıntı ---

    gençler, kaldırımlarında sağdan yürünen, yaya geçidinde yayaya saygı gösterilen bir ülke istiyorsanız... kırmızı ışıkta durulan, markette sıraya girmeyi becerebilen bir kent hayal ediyorsanız, deplase olunuz lütfen... yani yer değiştiriniz... şu anda hayatta bulunduğunuz yeri bir sorgulayınız: gerçekten de şu fani hayatta en önemli şey, beşiktaşlılık, fenerbahçelilik, galatasaraylılık olabilir mi? 4 milyar yıllık dünya tarihinde şu saçmasapan 21’inci yüzyıla denk geldik diye bütün bir ömrü, bütün bir etik anlayışını, bütün insani melekeleri tek bir spor kulübü uğruna heba etmeye değer mi gerçekten? hayattaki bütün meseleniz bir futbol takımının galibiyeti olacak kadar sığ mısınız sahi? gerçek amacı daha fazla tanınmak, şöhrete kavuşmak, dikta ettiği kurumu kişisel çiftliğine çevirmek olan holigan spor yöneticileriyle aynı yerden mi bakıyorsunuz dünyaya? kainatın hiçbir yerinde kazanamayacağı milyonları bu ülkede kazanmayı sürdürmek için bütün değerlerinden feragat etmiş bazı ahlaksız sporcuların hayranı olacak kadar mı dar vizyonunuz?

    ...

    gençler, deplase olunuz... yer değiştiriniz, güce tapmaktan vazgeçiniz lütfen. mülkün temeli adalettir arkadaşlar, güç değil... sarı-mavide, ak-karada, kırmızı-lacivertte değil, adalette birleşiniz. iyi olmak kolaydır aslında, zor olan âdil olmaktır.* varsın çoğunluk sizinle aynı fikirde olmasın; varsın adaletin tarafında yalnız kalın, varsın bu dünyada rahatınız bozulsun; “yaşanılabilir bir gezegende olmadıktan sonra, sarayda oturmak neye yarar ki?”**

    âdil, dürüst ve yaşanılabilir bir dünya umuduyla, mutlu haftalar...

    --- alıntı ---
  • 571
    --- alıntı ---

    ...

    prandelli gidiyor, hamzaoğlu geliyor... o gün florya’da fişi çeken aynı adamlar, aynı şekilde takıyorlar fişi prize, tamamlıyorlar devreyi! çarklar yeniden dönmeye başlıyor. selçuk italyanlar öncesinde bıraktığı top kazanma becerisini aniden tekrar hatırlıyor, burak takım oyuncusu niteliklerini birden sergilemeye başlıyor. emre çolak pas dağıtıyor, umut da savunmayı. geceyle gündüz kadar değişiyor takımın görüntüsü. efor muazzam. çaba muazzam. arzu muazzam. insan övmeli mi, yermeli mi şaşırıyor bu durumda! dünkü performans kesinlikle övgüyü hak ediyor, sonuna kadar. peki ya önceki performanslar ne olacak? ona da bu sporcuların vicdanları karar verecek artık...

    tabii ki dünkü galatasaray’ı sadece kafalarına göre fişi çekip/fişi takan sporcular üstünden okumak hamzaoğlu’na büyük haksızlık olur. hamza hoca da bir tür neşter vurdu aslında takıma, belki formsuzları kenara oturtmadı, ama en azından unutulanları kazandı yeniden: takımın her daim efor/dakika lideri olan umut bulut hak ettiği gibi 11’deydi dün gece. takımın koşu içinde vites değiştirebilen, sıkışan anlarda bireysel çözüm üretebilen, üstelik de sürpriz bir şekilde geriden çıkmasına da yardım eden adamı bruma da buldu kendini hamzaoğlu ile. bu iki sihirli dokunuş bile hamzaoğlu için kredidir şüphesiz.

    evet, galatasaray dün iyi oynayarak ve hak ederek kazandı, orta/uzun vadede bir şey söylemek içinse henüz erken. çünkü orta/uzun vade performansını belirleyecek faktör şu: bazı yerlilerdeki bu ani çıkış, kalıcı olacak mı? isteyince iyi oynayan bazı adamlar, bir gün istememeye karar verirlerse ne olacak? hamzaoğlu takımı bu isteyince oynayanların boyunduruğundan çıkarabilecek mi? sanırım zaman gösterecek bunu da.

    --- alıntı ---
  • 575
    --- alıntı ---

    tazminatları başkanlar ödesin.
    ....

    ülke futbolunun bu son derece klişeleşmiş ve hatta kabak tadı vermiş meselesinin bir de ekonomik boyutu var tabii. geçtiğimiz pazar günü hürriyet’te koray durkal’ın yaptığı güzel araştırmaya göre son 12 yılda 4 büyükler yabancı hocalara toplam 74 milyon tl tazminat ödemişler.

    yanlış transfer mümkün tabii. işlerin istediğiniz gibi gitmemesi olası. ama hiç kimse hiç kimseye zorla uzun süreli kontrat imzalatmıyor, zorla tazminat maddesi yazdırmıyor. kendi şirketlerini bin euro zarara uğratacak personele bir gün tahammül etmeyecek başkanların, gönüllü yönettikleri kulüpleri milyonlarca euro zarara uğratırken gözlerini kırpmamasına artık bir dur demek gerekiyor şüphesiz.

    mâlum, türkiye’de kulüp başkanları sadece sigorta ve vergi borçlarından sorumlu. sigorta-vergi dışında arkalarında nasıl bir tablo bırakırlarsa bıraksınlar, ceketlerini alıp çıkabiliyorlar kulüplerden. ispanya futbol federasyonu da bu kanayan yaraya bir çare düşünmüş ve şöyle bir karara imza atmaya hazırlanıyorlar: ispanya’da artık her isteyen başkan olmayacak. kulübe başkan olmak isteyen kulübün toplam değerinin yüzde 15’ini bankaya teminat olarak yatırmak zorunda. başkanlık döneminde mali tablo ekside ise, bu zarar başlangıçtaki teminattan kesilecek...

    türkiye’de spor kulüpleri yasası hâlâ rafta. öyleyse hiç olmazsa zaman kaybetmeden bu teminat yöntemine geçilmeli bence... özellikle de sezon ortasında görevlerine son verilen teknik direktör tazminatlarının tamamen başkan teminatından kesilmesi bence en güzel çare. belki o zaman türkiye’de spor kulübü başkanlığı, itibar kazanma, şöhret yapma ve ihale alma kurumluğundan çıkıp gerçekten takım menfaatlerini gözetme noktasına gelir ha, ne dersiniz?

    ...

    --- alıntı ---

    yine güzel değinmiş kendi şirketlerine arslan kesilen yöneticiler kulübün parasını kafasına göre harcayamamalı. ispanya örneği hiç gerçekçi durmuyor real madrid ve barcelona başkan bulamaz kulübün toplam değerinin %15'i ne demek!

    not: bu arada twitter'da gördüm web sitesi için yardımcı arıyormuş. yarı zamanlı iş arayan varsa...
App Store'dan indirin Google Play'den alın