• 301
    ilk yarinin ardindan: galatasaray

    antrenörlük hayatı boyunca iyi oyunu önem sıralamasında neticenin önüne koyan terim, 2012-13’te kendi kariyeri açısından da bir ilki yaşadı: şampiyon 11’e kayıtsız koşulsuz sokulan 5 yeni transfer galatasaray’a hedeflediği sonuçları getirdi; ama 90 dakika baskılı oyunu götürdü. bu yeni görüntüden terim de memnun değil ki, iki cephede hedefe giden takıma kaka ayarında bir yıldız takviyesi düşlüyor

    şampiyon bitirilen 2011-12 sezonunda galatasaray’a oyun üstünlüğünü getiren faktör mutlak orta saha hakimiyetiydi. kazım’ın erken vedası, yiğit transferinin katkısızlığı gibi gelişmeler galatasaray’ı sezonun büyük bölümünde kanatsız 4 merkez oyunculu (selçuk, melo, engin ve emre’li) orta saha düzenine mecbur etti. bu düzen belki terim’in hücum seçeneklerini kısıtladı ama sarı-kırmızılıları ligdeki 40 maçın 35’inde topla yüzde 55’in üstünde oynayan taraf yaptı. skor yükünü santrforlar değil orta saha oyuncuları üstlendi.

    amrabat fazla geldi
    terim’in galatasaray’daki ilk ve ikinci görev yıllarında büyük takıntısı, “enli boylu, fiziği güçlü, hızlı rakip hücumlara ilk müdahaleyi yapacak ön libero” idi. bu uğurda quadros’lar, petre’ler, mehmet polat’lar transfer edildi ama aranan adam bulunamadan veda etti terim galatasaray’a…

    fatih hoca’nın üçüncü galatasaray dönemindeki takıntısı da “hızlı kenar oyuncusu” oldu. göreve gelir gelmez kazım’a çılgınca sarıldı, kıbrıslı kavruk gencin aklındaysa futbol değil kıyafetler ve takılar vardı! yiğit’i transfer etti, o da beklenen yiğitlikte çıkmadı. assaidi, aydın ve amrabat’ın hepsi de bu talebin tezahürleriydiler. faslı milli futbolcu kavgalı bir transfer senaryosunun ardından tam 8,5 milyon euroya kadroya katıldı ama ilk 26 resmi maçta bekleneni verdiğini söylemek güç. üstelik amrabat sahada olduğunda galatasaray, göbekte onlarca pas çeviren takımdan çizgiye giden ve orta yapan bir takıma dönüştü. geçen yıl belki takımda hiç kimse çalımla adam eksiltmiyordu; ama bu yeni çalımla adam eksiltme sevdası, galatasaray’ın pasla adam eksiltme özelliğini zedeledi.

    aslında amrabat’ın galatasaray’a bir de fırsat maliyeti oldu; zira ona tanınan kredi, emre çolak’ın borç hanesine yazıldı. geçtiğimiz sezon gibi direkt forma şansı bulamayan emre geriledi, orta sahada eskisi gibi pas trafiği kuramayan galatasaray geriledi, bir türlü özgüven kazanamayan amrabat geriledi…

    elmander az geldi
    aslında gs’2011 ile gs’2012’nin farkını dört kelime ile özetleyebilirim derseniz de haksız sayılmazsınız: “johan erik calvin elmander”… galatasaray’ı geçen yıl “4-5-2” oynatan adam, avrupa futbolunun az sayıdaki “defansif santrfor”larından biri elmander, terim’in elini (belki de hiç ummadığı biçimde) rahatlatmış, sarı-kırmızılıları beşli orta saha oynayan takımlara karşı hiç eksik bırakmamıştı. bu yıl isveçli’nin yaşadığı sağlık sorunları terim’i fena halde zor durumda bıraktı, o da kötü oyunla 2 puan bırakılan antep maçı sonrası basın toplantısında faturayı açıkça umut-burak’a kesti: “geçen yıl bir anda nasıl çift santrfora döndüysek, bu sene de bir anda tek santrfora döneriz. santrforlardan pres dahi değil, en azından baskı istiyorum”

    aslında yaz döneminde umut’un transfer amacı belki de buydu, elmander’i yedekleyebilecek en uygun yerli şüphesiz oydu. umut koşardı, umut pres yapardı, umut savaşırdı, umut haftalarca gol atmasa bile bu özellikleri nedeniyle sahada kalırdı. ama umut’un galatasaray macerasında beklenmedik bir şey oldu: umut’un gol yüzdesi yükseldi, mücadele yüzdesi düştü. bu durum da galatasaray’ı braga ilk yarısında, antep karşısında, sivas karşısında, karabük karşısında orta sahada mahkum bir oynamaya zorladı. terim ilk yarıda hemen her maçta 60’larda santrforlarından birini çıkardı ve beşli orta sahaya döndü. hatta ortada neredeyse hiçbir tehlike olmayan trabzon maçında bile…

    transferde galatasaray
    kaka doğru isim mi?
    artık 32 yaşına giren elmander’in tekrar eski günlerine dönüp dönmeyeceği muamması terim’i transfer markette bir “on numara” arayışına itti belli ki. çünkü elmander gibi “orta saha özellikli bir santrfor”u tekrar bulmak zor. terim de rotayı “santrfor özellikli orta saha”ya çevirdi mecburen. tabii ki şu sıralar transfer markette böyle bir adam arıyorsanız, düzgün karakteriyle kaka, bulunabilecek en doğru isimlerden biri. belki de birincisi.

    devler ligi’nde devam eden galatasaray’ın bir diğer acil ihtiyacı da şüphesiz “sol bek oynayabilen bir stoper” veya “stoper oynayabilen bir sol bek”… galatasaray’ın belli ki emeklilik ikramiyesini yatırmaya gönüllü olduğu cris, devler ligi’nde güvenebileceğiniz türden bir yedek değil. o yüzden galatasaray markette bir sol bek arıyorsa, onun stoper özellikli olmasına da dikkat etmeli sanki.

    ilk yarinin yildizi
    güneyli heyecanı, kuzeyli duruşu: semih
    geçen yıl yaptığı çıkış yerel bir heyecandı, bu yılki performansı uluslar arası bir gurura dönüştü. hem milli takımın, hem de ş.ligi grubundan terfi eden kulübünün bir numaralı stoperi oldu. istanbul’daki manchester united performansıyla kariyerinin türkiye’yle sınırlı kalmayacağını da gösterdi.

    ilk yarinin hayal kirikliği
    “düşünen adam” engin
    11 maçlık cezasının ardından “düşünmeye çok vakti olduğunu” söylemişti ama gerek antep maçında yaptıkları, gerekse futbol sahası dışında verdiği fotoğraflar aksini söylüyordu. türk futbolunun en büyük hocalarından ikisinin kendisine tanıdığı kredilerden birini değerlendiremedi, diğerini de harcarsa önümüzdeki yıllarda düşünmeye çok daha fazla vakti olacak gibi…

    en etkili transfer
    umut-burak
    biri süper lig’i, diğeri devler ligi’ni kral tamamladı. toplam 28 golle geçirdikleri ilk yarı, her ikisinin de kariyerlerinin tepe noktası. ama bir arada oynamayı sürdürmek için skor yapmaları yetmiyor, orta sahayla bütünleşme mecburiyetleri var. üstelik kaka tipinde bir transfer yapılırsa birçok maçta dakikaları paylaşmak zorunda kalacaklar gibi.

    en etkisiz transfer
    hamit-melo: “tükenen kredi”
    tabii ki transferdeki en büyük hayal kırıklığı cris’ti, ama ilk yarıda fayda/beklenti endeksinde en dipteki adam melo’ydu. gerek hamit, gerekse melo, yaz dönemi hazırlık kampını eksik yapmanın bedelini ödediler. terim onlara çok uzun süre, hatta belki gereğinden uzun bir süre ekstra kredi tanıdı; ama her ikisi de henüz bu kredinin karşılığını ödeyebilmiş değiller.

    en büyük çikiş
    riera: karakterin ispatı
    belki olağanüstü bir sol bek değil ama olağanüstü bir karakter olduğu kesin. ingiltere-ispanya ve fransa gibi üç büyük ligde kendini sol açık olarak ispat etmiş, tüm zamanların en iyi milli takımına 16 kez girmeyi başarmış bir adamın 30’undan sonra istanbul’da oynamayabilmek için bunca çaba göstermesi futbol okullarında ders olarak okutulacak derecede güzel bir profesyonellik örneği.

    en büyük düşüş
    “frikiksiz” selçuk
    16’ncı haftada fenerbahçe’ye attığı muazzam frikik golüyle devreyi kurtardı ama geçen yılla kıyaslandığında çok büyük bir düşüş içinde olduğu da kesin. belli ki onu geçen yıl hayatta tutan şey bütün duran topları kullanmasıymış. bu sene duran topları hamit ve burak’la paylaşınca oyundan bölüm bölüm koptu ve düşüşünü bir türlü durduramadı.

    uğur meleke
  • 306
    yazılarını severim-sevmem ayrı mevzu, 9.03.2013 tarihli yazısında şu satırlara yer vermişti; (bizzat kendisi tarihe not düşmüştü)

    "galatasaray, salı 21:45’te kulüp tarihi açısından son 10 yılın en önemli maçına çıkacak ve cuma 22:00 itibariyle hiç kimse sarı-kırmızılıların gelsenkirschen’da ne oynayacağını bilmiyor! belki de terim bile... iki devler ligi maçı arasındaki 3 müsabaka (ordu-e.şehir-g.birliği) schalke provası olur diye düşünmüştük, gerçekten de terim, ordu ve eskişehir önüne benzer oyuncular/benzer dizilişlerle çıkmıştı. herkes gelsenkirchen öncesi son provada da burak sağda, drogba santrforda olacak sanırken, terim kartları yeniden dağıttı ! sistem 4-4-1-1’e döndü, kenarlara iki forvet yerine iki gerçek orta saha oyuncusu girdi. 5 oyuncu, 6 pozisyon değişikliği ve schalke sınavı öncesi belirgin bir karmaşa: gelsenkirchen’da sistem ne olacak? kim santrfor oynayacak? drogba kenarda mı olacak, oynayacaksa burak’ın rolü ne olacak? bence fatih terim’in ilk schalke maçındaki en büyük hatası sneijder’ı solda kullanmak değil, hollandalı’yı o pozisyonda akhisar-antalya önünde denemeden ilk testi devler ligi’nde yapmaktı. terim, 12 mart’ta yaşanacak sezonun en kritik günü öncesi kendi doğrusu her neyse 27 şubat’ta eskişehir’de bulup, son 180 dakikada bu doğruyu test etmeliydi kesinlikle.

    http://skorer.milliyet.com.tr/.../1678149/default.htm

    haftasonundan beri aşağıdaki satırları yazmak için sabırsızlanıyordum, halen daha sadece sistem, 4-4-2, 3-5-2 ile galatasaray'ı açıklama, tanımlama, anlama çabasında olanlar var, (galatasaray'ın şekillendirdiği) tarih boyunca akılla mantıkla istatistikle açıklanamayan onlarca örneği varken; türkiye liginde oynanan futbol kalitesi-hızı-temposu ortadayken; provadan söz etmek kolaycılığına yada yüzeyselliğine indirgeyerek yorum yapmanın ne kadar doğru-gerçekçi olduğunu gördük ...ve ben daha da bişey diyemem, sözü rahmetli gündüz kılıç'tan alıntılıyorum;

    --- alıntı ---

    gündüz kılıç hem profesyonel çalışan bir teknik direktör, hem de fanatik bir galatasaray’lıdır. galatasaray kulübünün kalıcı başarılara ulaşması, fark yaratması için bu amatör ruhla profesyonelliğin birleşmesi gerektiğini, bu birlikteliğin de kalıcı olması gerektiğini düşünmektedir. bu anlayışı futbolculara aşılamaya ve iyice benimsetmeye çalışır. bu anlayış iyice benimsensin ki kendilerinden sonra gelecek nesillere de aktarılabilsin diye düşünür. baba gündüz bütün bu düşünelerle 1962-63 sezonu başında futbolcularını toplayarak şu tarigi konuşmayı yapar: “bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır. biz sizlere burada galatasarayımız’ın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. galatasaray bir his takımıdır. renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. galatasaray feragat ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. kısacası galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.”

    --- alıntı ---
    fcnblog'dan
  • 307
    --- alıntı ---

    1969’da avrupa kupalarında yarı finale kalan ilk türk takımı göztepe oldu. 2000’de galatasaray, ay-yıldızlı futbol ansiklopedimize ilk avrupa kupasını kaydetti. 2013 baharında, türk futbolunda yeni bir tarihin eşiğindeyiz: bir aksilik olmazsa 15 mart cuma sabahı futbol tarihimizde ilk kez iki takımımız birden avrupa’da çeyrek final kurasını bekliyor olacak!
    avrupa kupalarında nisan’ı görecek muhtemel 16 takım içine ispanya, almanya, ingiltere, italya ve portekiz’le birlikte ikişer temsilci sokacak türkler’in bu yükselişinde galiba ligdeki rekabet düzeyinin artışının bir katkısı var. puan tablosu bu ortalamalarla seyrederse mayıs’ta lig şampiyonunun yalnızca 64, son küme düşeninse tam 40 puanı olacak! galatasaray ve fenerbahçe’nin bu sene ligde bu denli yıpranmasının uluslar arası mücadeleye de bir katkısı var sanki.
    dünkü galatasaray’ı schalke’ye karşı gelsenkirchen’da zafere götüren en önemli unsursa “tecrübe” oldu. türk futbolunun en başarılı ve en tecrübeli hocası terim, bağlasan durmayacak takımının genleriyle oynamadı; bu maça da saldırarak başladı. zaten ben bu galatasaray’ın herhangi bir maçı geride kabul ederek kazanabileceğine inanmıyorum, sivas ve ibb önünde iki buçuk pozisyonda atılan 3 golle kazanılan galibiyetler yanıltıcı olmamalı. tabii tecrübeli terim’in elindeki tecrübelilerin tamamını sahaya sürmesinin de bir başka kritik doğru olduğunu düşünüyorum: bu arenada kupa kazanan drogba-sneijder, final oynayan eboue-hamit’in hepsinin sahada olmaları yüzde yüz doğru. çünkü o meşhur * şampiyonlar ligi melodisi “zadok the priest” çalmaya başladığında ayakları titremeyen adamlar kazanır bu arenada... evet sadece iki yıl önce (mart 2011’de) schalke yine bu turdaydı ama o gün eboue de (arsenal’le), drogba da (chelsea’yle), sneijder da (inter’le), hamit de (bayern’le) devler ligi son 16’sında oynuyorlardı.
    türk futboluna 5 yıl sonra tekrar ş.ligi çeyrek final gururunu yaşatan herkese... 2-1 galipken bile sisteminden taviz vermeyen tarih yazarı terim’e... kopenhag taffarel’i gibi uzayan muslera’ya... 30 yaşından sonra bek oynamayı öğrenip dün can havliyle atladığı topla asist yapan riera’ya... yürekli oyunu sedyede biten semih’e... doğum yerinde ikinci kez doğmayı sonuna kadar hak eden hamit’e... ilk maçta kestiği 11 kritik topla savunmayı, ikinci maçta burak’a 2, umut’a 1 ara pasıyla hücumu yapabildiğini gösteren selçuk’a. en büyük ligde 6 maça 8 gol sığdıran kral burak’a... teşekkürler çocuklar... hepinize yürekten teşekkürler...

    --- alıntı ---
  • 308
    --- alıntı ---

    bobo’nun cezasını da erteleyin!

    kayseri stadı tarihi bir gün yaşıyor, tribünde 30 küsür bin seyirci, içlerinde mourinho ailesinin olması da güzel bir detay. ama sahada mete kalkavan’la gökhan zan’ın olması daha dikkat çekici. eğer kalkavan sadece bir müsabaka arayla yine büyük bir maça atanacaksa neden geçen hafta ona amatör küme sürgünü verildi ki? 1. lig olabilir, 2. lig olabilir, ama bir fifa hakemini (sebebini kimsenin anlayamadığı bir şekilde) amatör kümeye göndermek biraz garip değil mi?
    gökhan zan’ın dün sahada olması kalkavan’ın geçen hafta amatörde olmasından daha da acayip! g.birliği maçındaki kırmızı kart hatalı olsa ve zan’ın cezası kaldırılsa belki bu durum anlaşılabilir. ama petroviç’e (ulaşsın veya ulaşmasın) sallanan bir yumruk var, yani kırmızı kart doğru. öyleyse bu ceza 103’üncü madde kapsamında nasıl ertelenir ki! ortaya konan gerekçeler (failin geçmişi, failin pişmanlığı, failin yargılamadaki davranışları) türkiye’de gösterilen bütün kırmızı kartlar için kullanılabilir. öyleyse alt sınırdan (1 maç) verilen bütün kırmızı kart cezalarının ertelenmesi gerek! pes! disiplin talimatı’nın 103’üncü maddesindeki “cezanın ertelemeye uygunluğu” kapsamı kesinlikle daraltılmalı. yoksa bu ülkede bütün kırmızı kart cezalarını tartışma konusu yaparsınız. hatta bu maçtaki bobo’nun cezasından başlayarak!
    ***
    galatasaray’ın dünkü galibiyetini tabii ki gökhan’ın oynamasına ya da bobo’nun kırmızı kartına sıkıştırmak haksızlık olur. terim yeni sistemi 4-3-1-2’nin sürüş testlerini kayseri’de sürdürdü, ilk yarım saatteki uyum ve coşku zaten maçı fiilen erken bitirdi. yeni orta üçlünün sol iç parçası selçuk istim üstünde. birinci goldeki harika asisti sonrası sneijder’ın sevincini onunla paylaşmamasınıysa bir kenara not etmek gerekebilir. yeni ileri ikiliden drogba, yavaş yavaş elmander etkisi yapmaya başladı. yüksek topları indiriyor, hücumun son vuruşunu değil, ilk sihirli dokunuşunu yapıyor. ve bütün gollerin içinde (genelde de başlangıcında) o oluyor.
    mourinho, dün eski talebesi drogba’yı izlerken herhalde aklına bir türlü gelişemeyen benzema da gelmiş, bir iç çekmiştir gibi geliyor bana derinden...

    --- alıntı ---

    edit: 17 mart 2013 kayserispor galatasaray maçı ile ilgili
  • 309
    17 mart 2013 kayserispor galatasaray maçı nın yorumunda "birinci goldeki harika asisti sonrası sneijder’ın sevincini onunla paylaşmamasınıysa bir kenara not etmek gerekebilir." diyerek neyin peşinde olduğunu düşündürten yazar. ama en azından bir çok yazar gibi fenerbahçe maçını yazmayıp galatasaray maçını yazması ile dikkatimi çekmiştir. lakin nifak tohumları ekecekse yazmasın daha iyi.
    edit: hangi maç
  • 310
    " birinci goldeki harika asisti sonrası sneijder’ın sevincini onunla paylaşmamasınıysa bir kenara not etmek gerekebilir."

    kendisini yillar yilidir takip ediyorum, ilk olarak 17 mart 2013 kayserispor galatasaray maçı yazisinda su cumleyi kurarak sacmalamistir, hem de agir sacmalamistir. butun bir guzel oyunu, on numara atmosferi es gecerek, yaziyi gokhan zan'in cezasinin ertelenmesi uzerine kurgulamasi da cabasi. olmadi meleke, sana yakismadi.
  • 312
    18 mart 2013 tarihli yazısında sneijder ve selçuk arasında yaşandığını iddia ettiği saçma olay dışında, katılmadığım başka bir bölüm olmayan spor yazarı. kırmızı kart gören oyuncunun bir sonraki maçta sahada olması nasıl mümkün olabilir arkadaş? dünyanın neresinde görülmüştür böyle bir uygulama?
    gençlerbirliği maçında verilen saçma sapan penaltı, gökhan zan'ın cezasının ertelenmesi tff tarafından kasıtlı olarak yapılan hareketler. yarın bir gün bu saçma kararlar telafisi olmayacak şekilde bizim canımızı yakar fakat, sesimizi çıkarmamıza izin vermezler. böyle böyle olmuştu zamanında diyecekler. yönetimin lehimize de olsa bu tür saçma kararlara tepki koyması gerekiyor kesinlikle. tabi benim amatör görüşüm bu. milyon eurolar dönen bir pazarda don kişotluk yapılmasını beklemek ne kadar doğru, bilemem.
  • 313
    yazdığı her yazı, yaptığı her yorum düne kadar bizim taraftardan destek bulan yorumcu..

    lakin bugün yazdığı tek cümle taraftarın onu silmesine yetti..

    arkadaş bi soluklanın ne fanatik adamlarsınız? objektif olun biraz.. ya doğruysa? diye sorun kendi kendinize..

    o zamanlar taraftarın göz bebeği arda turan elano'ya neler yapmıştı? evet ben farkındaydım fakat siz fanatikler değildiniz, adamı kaptan yaptınız, aldı yanına servet'i gitti a.polat'a rijkaard'ı şikayet etti.. sonrası malum..

    açıkçası s.inan'da bir arda potansiyeli görmüyorum.. zamanında arda'ya kaptanlık verilmesine karşı çıkarken, selçuk'a kaptanlık verilmesi taraftarıyım.. ama yine de objektif olup, sarı-kırmızı gözlüklerimi bir kenara çıkarıp bakıyorum olaya.. ya doğruysa? umarım değildir..

    w.sneijder takımda aldığı topları yüzdesel olarak en olumlu kullanan oyuncu.. fakat hala maç içinde e.çolak kadar topa değemiyor.. sneijder takımın beyni ol(a)madığı sürece bu ihtimal aklımda kalacak.. önerim siz de benim gibi yapın..

    (bkz: uğur meleke/#1205668)
  • 314
    bobo'nun cezasını da erteleyin çıkışı doğrudur. tamam, fenerbahçe'nin yaptığı şikenin cezalarından kurtarılma operasyonu sırasında tff'nin tam anlamıyla şirazesi kaydı, tüm kurallar esnetildi ve gelinen noktanın sebebi bu iltimaslar. kabul ediyorum ama kırmızı kart cezası ertelemek nedir arkadaş? dünyanın neresinde var böyle abuk subuk bir uygulama? üstelik bobo'nun yaptığı hareket gökhan'ın gençlerbirliği maçında yaptığı hareketin muadili.

    olması gereken dün stoperde hakan balta veya her hangi başka biri ile maça başlamamızdı ve yine olması gereken fenerbahçe'nin bu sene en iyi ihtimalle süper lige yeni çıkmış bir takım olmasıydı. sebep sonuç ilişkilerinden bahsederek kendimizi aklamayalım, adaletsizlik adaletsizliktir. lamı cimi yok usta bunun.
  • 315
    selçuk - sneijder arasında bir şey varmış gibi yazı yazmasıyla gözümden düşmüştür. oysa ki, o ve onun gibi aklı başında yazarların bu tür şeylere gelmemesi gerekirdi. demirören'in gazetesinde yazması mı yoksa lig tv'de yorumculuğa başlaması mı onu bozdu bilmiyorum ama, bu gerçek olmayan bir olayı gerçekmiş gibi yazması kendisi gibi çokça takipçisi olan birisine yakışmadı.
  • 316
    tabi ki bu kadar objektif yazan, turk spor basinin bir elin parmaklarini gecmemeycek kadar nadide bir kose yazarini asmayalim ama bahsettigi pozisyonun onun yorumu ile alakasi yok ve maalesef ben kotu niyet seziyorum bu yorumda.

    http://www.ligtv.com.tr/...ht=2780&cstwit=1

    pozisyonu dikkatlice izlersek olay soyle gelistigini gorebiliriz. sneijder selcuk'un enfes pasiyla golu atiyor ve donup tribune kosacakken bir anda terse donuyor. herhalde asayin meleke'nin seytanin avukatligini yapip ortaya surdugu onerme sneijder'in selcuk'u gorur gormez donmesi. ama bana kalirsa sneijder'in terse donup golu kutlamasinin nedeni farkli. zira donup kosmaya basladigi tribun kayserisporlu taraftaralarin oldugu tribun ve bunu farkeder farketmez donuyor ve ters istikametteki ve burak'a sariliyor. burak'a sarildiktan sonra da donup muhtemelen selcuk'a gel isareti yapiyor ve galatasaray taraftarlarinin yogun oldugu tribune kosuyor. herseyi gectim selcuk'a tribi olan adam gidip burak'a sarilir mi? bu gibi seyleri tartismak bile yersiz ama madem meleke gibi bir adam buna dikkat cekti, bizim de gercekleri gostermemiz elzem oldu. takdir edersiniz ki bunu herhangi bir baska basin mensubu yazsaydi, arkasindan kufur kiyamet gitmistik. surekli gercekleri yazan, objektifligine inandigimiz meleke'ye bu kadar saygimiz da olsun.
  • 318
    içimizdeki bazı pollyanna'lar hemen başladılar bu adam dün iyiydi de bugün mü kötü oldu diye. evet bu adam iyiydi bugün kötü oldu. zaten bizi şaşırtan da o. bugüne kadar kimsenin objektifliğinden şüphe etmediği meleke kardeşim ne oldu da birden bir taraflarından sneijder ile selçuk arasında olumsuz birşeyler olabileceğini ima etti. bunu sorun bakalım bi kendinize. bu ligin en fazla gol atan adamı burak yılmaz kaç golünden sonra kendisine asist yapan futbolcuya gitmiş ki? vallahi ben güney altta izliyorum maçları ve kral arenada güney tarafındaki kaleye defalarca gol attı, bunların yarısında tribüne koştu diğer yarısında da yedek kulübesine. o zaman neden bu konuya dikkat çekmedi sevgili meleke kardeşim. aramayın olum bu takımda illa bi sorun, bulamayacakasınız, buldurmazlar.

    daha önce de belirttiğim gibi meleke takip etmekten keyif aldığım tek yorumcu idi. ama yapmayacaksın kardeşim, işkembeden sallamayacaksın, olmayan sorun yaratmaya çalışmayacaksın, düzene yenik düşmeyeceksin. galatasaraya durduğu yerde, hiç haddi değilken laf atan her kim olursa olsun 2 saniyeden fazla sürmez o adamla ilgili fikrimin değişmesi. bu da böyle birşey işte. altında her türlü art niyet ararım. zamanında, melo ile hamite terim adaleti işlemiyor diyerek imparatora sallamaya çalıştığında bendeki kredisini tam bitirmemişti meleke kardeşim ama bu yaptığının objektiflikle ya da iyi niyetle uzaktan yakından alakası yok.

    gökhan zan ile ilgili düşünceleri ise umurumda bile değil, onun "yorum" olduğu besbelli. tamam adam orda kendince yorum yapıyor. ama o kadar.

    herkes haddini bilecek, galatasarayla uğraşmayacak.
  • 319
    gökhan zan üzerinden yaptığı 'adaleti kaymış ülke futbolu' genellemesi için eleştirilecek ise objektifliğimizi yitirmeye başlıyoruz demektir ki bu tarz galatasaray seyircisinin tarzı değildir; hatta galatasaray seyircisine bu tarz yakışmaz.

    ancak bir tek antremanı izlememiş, florya'da takımın antrenman dışı atmosferine tanık olmamış, futbolcular ile ayak üstü bir sohbet etme şansına sahip olamamış bir spor adamı olarak, takımın iç dengelerine dair yorumlar yapıyorsa da bugüne kadar tanıdığımız ve onu değerli kılan objektifliğini ve karakterini yitirmiş demektir ki; bence işin vahim kısmı da budur. çünkü onu bugüne kadar değerli kılan şey; futbola farklı bakabilmesi, objektif olması idi. sen bu işlerden uzak dur bence, meleke. iki futbolcu arasında olumsuzlukların olabileceği komplo teorisini üretecek binlerce boş adam var, bence sen yine dolu kalmaya özen göster, sıradanlaştırma kendini.
  • 321
    son yazısının* sneijder'in sözde selçuk ile paylaşmadığı gol sevinci haricindeki kısmına noktası virgülüne katıldığım spor yorumcusu/yazarı. gökhan yerine selçuk ya da burak olsaydı o ceza ertelen(e)mezdi bu bir, aynı erteleme kararı çubuklu tosun için çıksa bu sözlüğü yıkardık bu da iki.

    edit: o katılmadığım kısmını da kuzeni yazmış olabilir. hiç yakıştıramadım zira kendisine.
  • 322
    http://www.meleke.com/?p=5401

    --- alıntı ---

    dünkü maçta sneijder golü attıktan sonra doğal bir biçimde yüzünü selçuk’a dönmüş olmasına rağmen ona gitmemiş, ters tarafa dönüp gitmiştir. selçuk onun arkasından koşup sevince katılmıştır. bunu fark ettiğim için doğal olarak yazdım. şimdiye kadar ne gördüysem yazdım.

    --- alıntı ---

    gercekten bu kadar sofistike, objektif yorumlar yapan bir adamin, bu kadar erman toroğlu, serhat ulueren, sergen yalçın, vs. kokan bir açıklamayı yapmasını akıl erdiremiyorum. zorunlu aciklamasini okurken, herhalde dedim, boyle birseyi yazmak icin adamakilli bir nedeni vardir ama tam anlamiyla özrü kabahatinden buyuk olmus melekenin.
  • 323
    sozluk polisi tarafından kendisini elestirenlere karsı korunan yazar.

    normal bir insanın dusunceleri zamanla degisim gosterir cunku zamanla daha cok bilgiye sahip olma sansın olur. bilgi de beyinde derlenerek dusunceleri olusturur. yani normal olan dusuncelerin zamanla degisebilmesidir. tabi ogrenebilme, okuyabilme, anlayabilme, vs. sıkıntıları cekenleri ayırmak lazım.

    sunları demis artık neyini tartısacagım

    - gokhan zan a gosterilen kırmızı kartı haklıymıs.

    - sneijder selcuk'a tavır almıs.

    bugune kadar yorumlarını begendiysen bundan sonrada begenmen lazım degil, saksıyı surekli calıstırabilirsin, bak bugun yeni bir bilgi ogrendin onu da hesaba kat, gecmisi bosver, bugunku yazıya odaklan, anlamaya calıs ne yapamaya calıstıgını, ingiltere 2. liginden bahsetmiyor vay anasını ne futbol bilgisi var adamda diyecegin, galatasaraydan bahsediyor, senin de en az onun kadar bildigin bir konu. ingiltere 2. ligiyle ilgili anlattıklarından etkilenip galatasarayla ilgili anlattıklarını hemen kabul etme.
  • 324
    arkadaş taktım ben bugün bu konuya. durdu durdu son dakika vurdu resmen adam. arkadaşım ağzınla söylemişsin işte selçuk arkasından koştu diye. bu adamların arasında bir sorun varsa selçuk neden arkasından koşuyor.

    bu adamın amacı dikkat çekmek olsaydı bugüne kadar başka konularda türlü şekilde dikkat çekebilirdi. var bu işin içinde bir iş. bundan sonraki yazılarında çıkar ne de olsa kokusu. bekleyip görmek lazım.

    ayrıca sözlükte bu adamı canını dişine takıp savunan arkadaşlara sesleniyorum; bu adamı savunduğunuz kadar futbolcularınızı savunmuyorsunuz aga ne iş.
  • 325
    17 mart'ın wesley sneijder ile yolanthe cabau çiftinin evlilik yıldönümü olması detayını kaçırmış yorumcu. yengemizin bu konuyla ilgili bir tweeti de vardı hatta. sneijder'in golden sonra selçuk'a koşmak yerine yüzüğünü öperek kameraya doğru koşmasını böyle açıklasa daha doğru olurdu bence. zira göründüğü üzere es geçtiği pas sonrası bile sabri'ye sarılarak özür dileyen sneijder takımdaki en iyi niyetli adamlardan.
App Store'dan indirin Google Play'den alın