galatasaray'ın son 16 kurasını arkadaşım ben işe giderken canlı olarak bana anlatmıştı. hepiniz malumu , kuralar başladı ve arkadaşım "abi galatasaray dedi ya" dedi ve hemen ardından schalke çıktı. şahsen o an işe giderken kullandığım ulaşım aracı olan trenin son vagonunda attığım sevinç çığlığı duyulması gereksiz , hayli rezil bir görüntüye ev sahipliği yapıyordu.
benim schalke'ye sevinme sebebim rakibin güçsüz oluşu değil futbol kimliklerinin diğer rakipler kadar oturmuş olmamasıydı. elbette schalke çok önemli bir takım ve alman ekolü her zaman iş yapar fakat schalke'yi burada yenmemek , orada türk taraftarın desteğiyle baskı altına almamak mümkün değil. o kuradan juventus çıksaydı da sevinirdim , malaga çıksaydı da mutlu olurdum. yahut barcelona çıksaydı karalar bağlayıp yas tutmazdım ama işte bunun belli sebepleri vardı.
şu an itibariyle ibrenin schalke'ye yakın olduğu mantık çerçevesinde kabul edilebilir fakat mantığın söylediğinin sahada ne kadar geçerli olduğunu da bugün
* gördük. futbol esasında o kadar basit bir oyun ki ; maçın başında bir duran top kazanır gol yaparsın , rakip baskı kurmak isterken kontra atakla ikinci golü atıp devreye girdiğinde o turu senden mümkün değil alamaz. tabi bunun tam tersi de olabilir , futbolu futbol yapan da bu.
benim bu başlığa gelip bunları yazmaktaki esas amacım ise muhtemel şampiyonlar ligi çeyrek final takımlarının çok uygun ekipler olma yolunda ilerlemesi. şu an barcelona , shakhtar ve real madrid gibi ekiplerin şansları az. bu durumda çeyrek finale daha önce yendiğimiz bir manchester united , psg , milan , juventus gibi çekinmeyeceğimiz takımlar kalıyor. bu turu geçersek yarı finale çıkacağımız inancım daha kuvvetlendi diyebilirim ve her galatasaray taraftarın bu turu ve daha sonrası geçecebileceğimize inanmasını dilerim.
bu arada şimdi düşündüm de bu sezon en büyük favori bayern gibi.