• 1059
    izafiyet teorisi doğrultusunda yorumlanabilecek bir formatı vardır. buna göre şampiyonluk kavramı izafidir, zira futbol farklı ülkelerde farklı seviyelerde oynanmaktadır.

    örneğin, 2019-2020 la liga sezonunu beşinci bitirerek şampiyonlar ligi bileti almanın kıyısından dönen getafe, spor toto süper lig ortalama kalitesindeki bir kümede rahatlıkla şampiyonluğa oynayabilecektir. öte yandan, norveç ligi şampiyonu ise spor toto süper ligi'nde dahi büyük ihtimalle şampiyonluk mücadelesi veremeyeceğinden dolayı bu formata göre grup aşamasından önce bir play off oynaması gayet mantıklı geliyor. kısacası bir ligin şampiyonu diğer ligin standartlarında şampiyon olamıyor. bu bakımdan belli bir kalitede kalabilmek adına eşitlikçi yaklaşımlar vasatı aşağıya çekmekten başka bir işe yaramıyor.

    daha "eşitlikçi" bir formata ulaşma fantezisini de michel platini son olarak uygulamaya çalışmıştı, ancak kendi sistemi dört büyük ligin özgül ağırlığının altında kalmıştı. bu ligler finansal açıdan o kadar büyük özgül ağırlığa sahipler ki futbol pazarına aynı büyük yıldızların uzayı daha fazla bükmesi gibi daha büyük bir gravitasyonel kuvvet uyguluyorlar. örneğin, premier lig o kadar kuvvetli bir oluşum ki buranın düşme hattındaki takımı türkiye süper ligi şampiyonundan futbol kalitesi bakımından geri olsa dahi bir sonraki sezon aradaki farkı rahatlıkla kapatabilecek kadroyu kurabilir.

    özetle dört büyük lig hem zamanının ötesinde bir futbol kalitesi olmasıyla diğer liglere göre daha hızlı hareket ediyor; hem de kütle olarak daha büyük! şampiyonları izlemek isteyen insanlara şampiyonları izletmek lazım. bir takım kendini ve kendi kümesini aşkınsa zaten şampiyonlar ligi'nde hak ettiği yere gelir. büyük galatasaray taraftarı'nın takımından beklentisi de bu doğrultudadır.

    edit: etimolojik analizlere bazen çok takılan bir renktaşınız olarak; "şampiyon" sözcüğünün aynı zamanda "çok üstün, meziyetli" sıfatları olarak karşılanabildiğini belirtmek isterim (en azından ingilizce'de bu böyle; fransızca kökenli olduğundan mütevellit oradaki karşılığına bakmak daha yararlı olacaktır). dolayısıyla illa ki her kümenin yeganesi akıllara gelirse kapsamlı bir düşünme yapılmış olduğu iddia edilemez, keza 2019-2020 premier lig sezonu ikincisi liverpool örneği taze şekilde önümüzde duruyor.
  • 306
    bu seneki gelir dağılımındaki değişiklikle bu ligin grup aşamasına kalmak hayati önem kazanmıştır. finansal açıdan bakarsak önemli olan şampiyonlar ligine katılmaktır, başarılı olmak 2. derecede öneme sahiptir.şöyle açıklayım.

    http://www.uefa.com/.../newsid=1845591.html

    1-bu sene olduğu gibi şampiyonlar ligine tek takım olarak katılırsak, 8 puan alıp gruptan çıkamazsak alacağımız pay şu şekilde.
    marketing pool 19.8m € (trabzonspor bu marketing pool'a uefa'nın 341m€ ayırdığı sezon 12,86 m€ almıştı bu poola ayrılan toplam miktar bu sene 530m€ ayırdı.türkiyenin alacağı oran sabit kalırsa galatasaray 19.8 m€ alacak.bu miktar tavan rakamdır.)
    2-katılım payı olarak minimum 8.6 m€ alıyoruz.
    3- 2 galibeytli 2 beraberlikli 8 puan da ise 3 milyon€ kazanabiliyoruz.

    yani 0 çeksek bile minimum 28,4 m € parayı cebe atıyoruz bu sene tarihimizin en yüksek oyuncu ücretli kadrosunu kurduk .bu durumda bile oyuncu ücretlerine 40m € ödüyoruz. şampiyonlar ligi gelirinin önemi burada ortaya çıkıyor.

    maç günü gelirleri, şampiyonlar liginin artırdığı marka değerimizi saymıyorum bile.

    gruptan çıkıp 16'ya girersek. 8 puanla 0 puanlı durumu göre puanlardan ekstra 3 milyon €, tur atlamadanda 3,5 m € ekstra gelir elde ediyoruz.

    basit bir mantıkla 0 çekseniz 28,4 m € kazanıyorsuz son 16 ya kalsanız 34,9 m €. aşırı bir fark yok. şampiyonlar liginde tabiki çok başarılı olmak istiyoruz. gruptan çıkalım çeyrek final yarı final yapalım ama stratejimizi doğru oturtmalıyız ana hedef her zaman şampiyonlar ligine takılan takım yaratmak olmalı, şampiyonlar ligindeki başarıda çilek olur.dolayısıyla bu sene başarısızda olsak enseyi karartmamak lazım bu sefer hakikaten önemli olan katılmak.
  • 637
    dünya üzerinde olup olabilecek en muhteşem organizasyon. her takım makine gibi top oynuyor, gözler bayram ediyor resmen. ayrıca son iki sezondur yaptıklarımızla buraya hiç ama hiç yakışmıyorduk. bence kendi içimizde yeniden toparlanana kadar burada olmamamız daha iyi. tekrar görüşmek üzere şampiyonlar ligi kardeş, biz şimdilik uzaktan izleyelim böyle de keyifli.
  • 301
    son 5 seneye bakıldığında, resmen 3 büyük klüp içerisinde en alt sırada yer almaktayız malesef puan olarak. 2 sene üst üste gruplardan çıkalım 3. sene 2. torbaya yerleşiriz diyorum.

    örneğin atletico madrid: son 5 sene içerisinde yaptıkları ile şuan 8. klüp durumda. onu porto ve lyon takip ediyor 9 ve 10. sırada. bu takımlar her sene avrupa kupalarına katılır ve en kötü gruptan çıkar. ve bu yaptıkları ile 1. torbada kalırlar ve başarı başarıyı çeker.

    galatasaray hepsinden de büyük takım. ama tablonun verdiği mesaj çok açık: avrupada kalıcı başarı. *

    http://www.uefa.com/...ings/club/index.html
  • 1175
    ilk provasi şampiyon kulüpler kupası 1991-92 sezonunda yapilmis ve bu kupada son sekize kalan takimlar 4’erli 2 gruba ayrilarak finalistleri belirlemişlerdir. plani sunan glasgow rangers ve real madrid olsa da, arka planda silvio berlusconi’nin olduğu soylenir, zira kendisi şampiyon kulupler kupasi’nda yapisal değisikliğe gidilmesi gerektiğini 1980’lerin sonundan itibaren dile getirmeye başlamistir.

    1992-93 sezonunda oynanmaya başlanan şampiyonlar ligi, pazarlama ve finans acisindan 3 çok önemli değişiklik getirmiştir: birincisi sponsorlarin maç maç belirlenmesi yerine "ana sponsorlar" uygulamasina geçilmiştir. ikincisi yayin haklarinin her tur için ayri satilmasi yerine her ülkede tüm turnuva için paket olarak satilmaya başlanmasidir. üçüncü olarak da ‘şampiyonlar ligi’ markasi yaratilmiş, bunun logosu, topu, marşi vs kararlarlaştirilmiştir.

    ilk sezonunda kulüplere toplam 15 milyon pound dagitan sampiyonlar ligi, kisa surede buyuk bir ivme yakalamiş ve örneğin 1999 yilina gelindiginde sadece kupayi kazanan takimin (manchester united) aldigi para 15 milyon poundu bulmustur. günümüzde uefa’nin gelirlerinin yaklaşik %80’i sampiyonlar ligi’nden gelir. ironik olan şudur ki bir uefa organizasyonu olan şampiyonlar ligi zamanla büyük kulüpler lehine uefa’nin ve ulusal federasyonlarin güç kaybetmesine yol açmiş, kendisini yiyecek bir avrupa süper ligi tartismalarini da alevlemiş olmuştur.
  • 633
    bu turnuvada gerizekalı yasin benfica'ya boş kaleye golü atıp son 16 yaptırsaydı bugün men ihtimali yoktu. 2013'te çeyrek finalde ve 2014'te şampiyonlar liginin en zor grubunda juventus'u siktir eden takım bu borcun üstüne -20 milyon daha koysa farketmez. uefa dünyanın en büyük organizsayonunda 2 sene üst üste başarılı olmuş bir takıma bu cezayı veremezdi. kadro sınırlaması 4 oyuncu bildirmeme cezası verirdi en fazla. 2 sezondur avrupa saygınlığımızı o kadar rezil seviyelere çektik ki uefa direk cezayı koydu. avrupa'nın gözünde 2.torba takımı mücadeleyi bırakmayan herkese sıkıntı çıkarabilecek bir takımken 4.torba takımı olduk. bu olayın baş sorumlusu ünal aysal'dır. galatasaray benim yönetim dönemim yüzünden avrupa'ya gidememe durumuyla karşılaşırsa bu zararı ben karşılayacağım tarzı şeyler söylüyordu. bugün gerek kamuoyu gerek camia içinde bir baskı yaratılarak şirketinden sponsorluk şeklinde bu zarar karşılanmalı. galatasaray tekrar bu büyük turnuva'ya son 16 iddiası olan bir takım olarak dönebilmeli.
  • 1083
    19/20 sezonunda boy göstereceğimiz arena. grubumuzda mutlaka barcelona, madrid ya da city ayarında bir takımın olması gerekiyor. eğer 4 takım da eşit güçlerde olursa grupta çıkma şansımız daha düşük. geçen sene* bunu gözlemledik. eğer grupta bir tane dev olursa, diğer 2'si dişimize göre olursa çıkma şansımız bence daha yüksek. grubun dev takımının rakiplerimizi yenmesi lazım. diğerlerine hiç puan bırakmadığı sürece rakibimiz 3 değil 2'ye düşmüş oluyor anında. bu durumda grup ikinciliğini zorlayıp üst tura çıkmayı denemeliyiz. umarım bu sene bu senaryo gerçekleşir.
  • 79
    sene sonunda şampiyonluk mu daha önemli yoksa şampiyonlar ligimi deseler bu sene için şampiyonlar ligi derdim. maç başlamadan önce şampiyonlar ligi şarkısı eşliğinde stad ışıklarına vuran sigara dumanını oyuncularımızın kolundaki şampiyonlar ligi logosunu o kadar çok görmek istiyorum ki... adam akıllı bir şehirde adam akıllı bir takımla oynadığımız deplasman maçına gidip yine boğazlarım patlarcasına gençlik marşını söylemek maç sonunda parçalı formamla şehirde tur atmak istiyorum. bunu başarmak imkansız değil gerekirse ligi ikinci bitirelim ama bu turnuvaya katılalım.
  • 831
    her sene kendini tekrarlamaya bayılan ve bayan bir organizasyon. her sene aynı takımlar maç yapıyor. real madrid - juventus, real madrid - dortmund... bu real madrid hiç chelsea ile maç yaptı mı? hatırlamıyorum bile. bu yetmezmiş gibi bir de aynı ülkenin takımları çeyrek finalde karşılaşıyor, liverpool- manchester city gibi. saçmalık. detaya inmeye gerek yok, düpe düz saçma sapan organize edilen turnuva.
  • 1084
    avrupanın üst düzey liglerinde orta sıra ve hatta küme düşme adayı takımların bile tek seferde 15-20 milyonluk transfer yaptığı günümüzde bizim ülkemiz gibi ülkelerin takımlarının bu kupayı alması neredeyse imkansız hale gelmiştir.
    burada başarılı olabilmenin yolu scout ve altyapıdan geçiyor. doğru yapılanmayı yaparsanız kupayı alamasanız da gruptan çıkma, çeyrek final gibi başarılar elde edebilirsiniz.
    bütçeleri kısmen düzenledikten sonra bu genç çocukların yanına tecrübeli isimler (hagi, popescu, taffarel gibi) eklenirse daha ileri noktalar hedeflenebilir.
    ama kısa vadede bizim büyük hayallerimize ulaşmamız kolay değil. her geçen sezon üstüne koya koya ilerlemeliyiz şu an.
  • 544
    geçen sene harika kura çektik de noldu dediğim lig. ingiltere'de 4-6. sıralara oynayan arsenal, tarihindeki en kötü lig performanslarindan birini gösteren dortmund ve belçika'nın 20-21 yaşındaki çocukları oynatan takımı anderlecht.

    biz iyi oynadiktan sonra o grupta juve, real veya manchester, braga olsa dahi bişey farketmiyor ama biz kotuysek rakip psv ve leverkusen olsa dahi sonuncu oluruz.

    elimizde hamur var ama ekmek yapmayı bilen bir usta yok. bu yüzden fatih terim olduğu zaman kimseden korkmuyorduk. çünkü biliyorsun yenilsen bile en kötü 1-0, 2-1 felan kaybedeceksin avrupa devlerine. ve maç bitince ful kendi kaçırdığın pozisyonları, hakemin ibneliklerini tartisacaksin. ama sen hamza gibi toy isimlerle ne yapabilirsin ki? nasıl melo'nun yerini rodriguez dolduramazsa terim gibi bir teknik direktörün yerini de hamza hoca ile dolduramayiz. burası büyük bir kulüp, teknik direktörün pisecegi ve kendini gelistirecegi biryer değil.
App Store'dan indirin Google Play'den alın