spor ve siyaset her zaman birbirine karışmış hatta iç içe girmiştir. bizim gibi ülkelerde ise durum daha vahimdir. özellikle cumhuriyet'in ilk zamanında başlayan ve günümüze kadar devam eden bir süreçtir.
beşiktaş; 1984 senesi kongresi ile başlayan seba ve çakıcı yakınlaşması. silah kaçakçılarının desteği ve siyasi rüzgarın nasıl arkalarına aldıklarının belgeleri, onlarca kitapta ve arşivde kanıtları ile sunulmaktadır. ya kimse sormuyor mit görevlisi adamın spor kulubünden ne işi var diye?. beşiktaş 1984 öncesine kadar 3 şampiyonluğu vardı. bu tarihten sonrasına iyice bakılmalıdır.seba geldikten 2-3 sene sonra nasıl her şey bir anda düzeldi. daha malatyaspor-beşiktaş ilişkisine girmiyorum.
fenerbahçe; bir ülke düşünün, bakan olan sonra başbakan olan şahıs aynı zamanda kulubün başkanlığını yürütüyor. bu şahsın adı aynı zamanda stadın adı olarakta geçmekte. şükrü saraçoğlu'nun stadı zamanında kulübe nasıl peşkeş çektiği belgeleri ile her yerde bulabilirsiniz. ne kadar ilginçtir ki, saraçoğlu zamanında fenerbahçe'ye ilk stat mülkiyeti kazandırmış şahıstır. ayrıca 1959 öncesi şampiyonluk sayılsın palavrasının, ülkenin başbakanın aynı zamanda kulübün başkanı olması zamanına gelmesi tesadüf olduğunu düşünmüyorum.
galatasaray: herhalde siyasetin tek giremediği yer olabilir. ufak-tefek olaylar olsa bile başlı başına bize etki eden bir olaya şahit olamıyorum. zamanında mesut yılmaz koalisyon başbakanı iken bile yumruklu saldıraya uğramış bir şahıstır. kendi cebinden başka kimseyi düşündüğünü zannetmediğim birinin galatasaray'a yararının olduğunu düşünmek hayalperestliktir.