• 52
    bu sadece bugünün konusu değil dedirten durumdur.

    fakat ne hikmetse oklar ne zaman yönetici erkin aleyhine dönse itirazlar yükselmektedir. bu ülkede siyasetin spordan arınmasını istiyenlerin önce iblis lakaplı kişiyi susturması gerekliliği hiç akla gelmez mesela. ya da sadece bir partinin üyesi gibi hareket eden başkanlar konuşulmaz. iktidar propagandası yapan futbolcular, spor/hakem yorumcuları, taraftar grupları unutulur… çarşı tehlikeli oldu 1453 kartallar kurulsun denebilir ve normaldir. adam gibi adam pankartı iyi ama istifa söylemleri ne cüret haline dönüşür…

    gençler hatırlamaz, ben dahi hayal meyal… metin kurt ve kemalettin şentürk ideolojileri sebebiyle unutturulmuş, oynarlarken dahi rahatsızlık vermiş adamlardı bu ülkede.

    o yüzden sadece bugünün meselesi değil bu durum… bu siyasi hizipçilik bu ülkede ne sporda ne de başka bir yerde hiç bitmedi… umarım biter de asıl konuşulması gerekenlere kafa yorabiliriz…

    edit: imla
  • 56
    spor ve siyaset her zaman birbirine karışmış hatta iç içe girmiştir. bizim gibi ülkelerde ise durum daha vahimdir. özellikle cumhuriyet'in ilk zamanında başlayan ve günümüze kadar devam eden bir süreçtir.

    beşiktaş; 1984 senesi kongresi ile başlayan seba ve çakıcı yakınlaşması. silah kaçakçılarının desteği ve siyasi rüzgarın nasıl arkalarına aldıklarının belgeleri, onlarca kitapta ve arşivde kanıtları ile sunulmaktadır. ya kimse sormuyor mit görevlisi adamın spor kulubünden ne işi var diye?. beşiktaş 1984 öncesine kadar 3 şampiyonluğu vardı. bu tarihten sonrasına iyice bakılmalıdır.seba geldikten 2-3 sene sonra nasıl her şey bir anda düzeldi. daha malatyaspor-beşiktaş ilişkisine girmiyorum.
    fenerbahçe; bir ülke düşünün, bakan olan sonra başbakan olan şahıs aynı zamanda kulubün başkanlığını yürütüyor. bu şahsın adı aynı zamanda stadın adı olarakta geçmekte. şükrü saraçoğlu'nun stadı zamanında kulübe nasıl peşkeş çektiği belgeleri ile her yerde bulabilirsiniz. ne kadar ilginçtir ki, saraçoğlu zamanında fenerbahçe'ye ilk stat mülkiyeti kazandırmış şahıstır. ayrıca 1959 öncesi şampiyonluk sayılsın palavrasının, ülkenin başbakanın aynı zamanda kulübün başkanı olması zamanına gelmesi tesadüf olduğunu düşünmüyorum.
    galatasaray: herhalde siyasetin tek giremediği yer olabilir. ufak-tefek olaylar olsa bile başlı başına bize etki eden bir olaya şahit olamıyorum. zamanında mesut yılmaz koalisyon başbakanı iken bile yumruklu saldıraya uğramış bir şahıstır. kendi cebinden başka kimseyi düşündüğünü zannetmediğim birinin galatasaray'a yararının olduğunu düşünmek hayalperestliktir.
  • 58
    18 temmuz 2024 tff başkanlığı seçimleri öncesi yeniden dillenen ama sezon içinde de dilimizden pek düşmeyen iddia. iddia dediğime bakmayın gerçek bu maalesef. ama servet yardımcı üzerinden bunu dillendirip sanki akp öncesi türk futbolu temizmiş gibi davrananların benden daha iyi bildiği yakın dönem futbol tarihinden bir olay anlatacağım.
    4 kasim 97 seçimleri. bir tarafta alaattin çakıcı ve sedat peker'in desteklediği bir aday diğer tarafta mehmet ağar'ın adayı haluk ulusoy. üçüncü bir aday da bizim eski başkanımız alp yalman. alp yalman başkan futbol camiasında sevilen biri olduğu için kazanabileceğini düşünerek aday olur. ama iş sevgi-saygı görmekle bitmiyor maalesef. seçimlerin olacağı hafta (veya bir gece önce) tüm adaylar aynı otele yerleşiyorlar (sanırım gelenek. orada oy kullanacak delegeleri ikna ediyorlar yüz yüze görüşerek). alaattin çakıcı'nın adamları otele gelmiş diğer adayları korkutarak seçimden çekilmelerini sağlamakla görevlendirilmişler. haluk ulusoy mehmet ağar'a telefon açarak durumu izah ediyor ve ağar da korkut eken'i oraya gönderiyor. korkut eken ulusoy'u güvenceye alıyor. sadece iyi niyeti ile aday olan alp yalman korumasız kalıyor ve o gece odasına gelen birkaç kişi tarafından tehdit edilerek seçimden çekilmek zorunda kalıyor. mafya da korkut eken'e dış geçiremediği için seçimi haluk ulusoy kazanıyor.
    bugün seçimlerde siyaset karışıyor diye yırtınanlar bu olayı benden iyi hatırlıyorlardır çünkü ben bir kere okudum onlar ise canlı şahitleridir. o dönem ile bu dönemin tek farkı hem devlet hem de mafya akp'dir yani çok başlılık (şimdiki seçimde iki aday çıkması da demokratik görünmesi için sadece) yok. bugün akp gitse yine mafya söz sahibi olacak seçimlerde gerçekten hizmet etmek isteyen alp yalman gibilerine de hiçbir zaman fırsat verilmeyecek maalesef.
    not: mafyanın adayı mustafa kefeli'ymiş.
  • 59
    türkiye'de siyasetin karışmadığı hiç bir alan olmadığı için şaşırılmayacak durum. haa bu ergenlerin deyimiyle son yirmi yıllık mesele değil; bu tanzimattan beri böyle.
    benim anlamadığım böyle şeyleri sevmeyen fifa, uefa nasıl bize ceza vermiyor bu yüzden.
    aaa buldum; bu iki kurum da rüşvetçiydi değil mi? kokuşmuşlukta hiç aşağı kalır yanları yoktu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın