• 71
    eğer federasyon ve anadolu kulüplerinin yöneticileri akıllı davranırsa, bundan sonra çok daha kaliteli olacak lig.

    ihale sonucu turkcell süper lig avrupa’nın en değerli 5. ligi oldu. bu bedelleri hak ediyor mu, ya da bu fiyat gerçek bir fiyat mı? bizim üzerimizdeki 3 ligin yayın hakları ne kadar ve bu liglerin piyasa değerleri ne , öncelikle onlara bir bakalım;

    premier league championship’in yayın hakları 665 milyon euro’ya satılmış. buna karşılık, premier lig ekiplerinin toplam değeri 2 milyar 771 milyon euro. tabi bu yayın hakları sadece ingiltere için geçerli.

    sonra la liga var. bu ligin yayın hakları 576 milyon euro’ya satılmış. bu ligin 20 takımının toplam değeri ise 2 milyar 360 milyon euro.

    sonra bundesliga. almanlar yayın haklarını yıllık 412 milyon euro’ya satmış. ve bu ligin takımlarının toplam piyasa değeri 1 milyar 477 milyon euro.

    gelelim son ihaleden sonra bizim turkcell süper lig’in durumuna. ihale sonucunda ortaya çıkan çıplak bedel 321 milyon dolar. buna %10 federasyon payını, %2 organizasyon payını ve %18 kdv’yi eklediğimizde 424 milyon dolar gibi bir bedele ulaşıyoruz ki bu da bugünkü kurlardan 296 milyon euroya tekabül ediyor. bunun yanına da bizim ligimizin takımlarının toplam değeri ise 665 milyon euro.

    değerlendirmelerden önce bir not düşeyim, fransa’da ligue1 ve ligue2’nin yayın hakları tek paket halinde satıldığı için oranın durumu farklı, o yüzden yukarıda yazmadım. keza italya’da da durum farklı. bildiğim kadarıyla son 8 takımın yayın hakları ile diğer takımların hakları ayrı ayrı satılıyor.**

    neyse konumuza geri dönelim. şimdi bu liglerin değerleri ile ihale bedellerini oranladığımızda karşımıza şu tablo çıkıyor.

    premier league championship : 4.16
    la liga : 4.09
    bundesliga : 3.58
    turkcell super lig : 2.24

    bizim ligimiz için bu orana iki açıdan bakabiliriz; aslında çok kaliteli bir ligimiz olmasına rağmen, biz bu değerin farkında değiliz, underrated bir ligiz ya da bizim ligimize baktığımızda yayın hakları olması gerekenin çok üzerine çıkmış.

    ben ikinci görüşe inananlardanım. neyse konumuz zaten o değil. bu ihalenin sonuçları, ligimize ve takımlarımıza nasıl yansıyacak onlara bakalım biraz da;

    bugüne kadar hep kendi yağında kavruluyor dediğimiz anadolu kulüplerinin gelirleri birbenbire katlanacak, 3 puan başına aldıkları paralar artacak. lige ayakbastı parası iki katına çıkacak.

    şimdi super lig’de mücadele eden takımlar, lig başladığında ayakbastı parası olarak 10 milyon liraya yakın para alacaklar. bunun da ötesinde, ligdeki her galibiyet başına 700 bin lira para alacaklar.

    şampiyonluğa oynayan takımların gelirleri 50-60 milyon dolara çıkarken, küme düşen bir takımın bile yıllık geliri 12 milyon dolar civarı olacak.

    bu gelir artışlarının anadolu kulüpleri tarafından doğru yönetilmesi demek, turkcell super lig’in kalitesinin de artması demektir. eğer kulüp yöneticileri bu paraları har vurup harman savurmaz da, hiç olmazsa bir kısmını*, altyapı yatırımlarına, tesisleşmeye harcarlarsa, o zaman ligimizin izlenebilirliği artar, keyifli ve bu bedellere değen lig oluruz.

    önümüzdeki dönem, yıllardır imkansızlıklar içerisinde oldukları için altyapıya ve tesisleşmeye kaynak ayıramadıklarından yakınan yöneticilerin bir samimiyet testi olacaktır. gerçekten parasızlıktan mı yatırım yapılmadı yoksa amaç günü kurtarmak mıydı? bu soruların cevaplarını hep beraber göreceğiz.

    biz garip memleketiz **, burada çoğu şey tersten işler. normalde olması gereken, ligin değeri arttığında yayın hakları gelirlerinin artmasıdır ama biz ligin değerini arttırabilmek için yayın hakları gelirlerini arttırdık.

    ben gelecekten umutlu muyum? takımım adına evet. şark kurnazı yöneticilerimiz yok başımızda bizim. bu gelecek paranın olumlu kanallara kanalize edilerek en güzel şekilde değerlendirileceğini biliyorum. **

    anadolu kulüpleri açısından bakıldığında ise, bazı kulüpler hariç, yine hayırlı olacağına inanıyorum. bu paraları geleceğe değil de günü kurtarmak için transfere harcayacak kulüpler de bu sene, önümüzdeki sene değil belki ama, elbet bir gün bu ligden gidecekler, yerlerine altyapıları sağlam tesisleşmiş kulüpler gelecek. *
  • 72
    (bkz: #287133)'de de degindigim gibi yeni yayin ihalesinden sonra; taraftardan takim yonetimlerine kadar, federasyon'dan merkez hakem kuruluna kadar, yayinci kurulusundan turk spor basinina kadar herkese yeni gorevler ve sorumluluklar yuklenmistir. daha oncede yazdigim gibi; son yapilan ihale turk futbolu icin en son ve en buyuk sanstir.

    federasyon: federasyon artik bir guven ortami yaratmali. hasan dogan zamaninda olusan ortam kalici olmali, herkes federasyon baskaninin tarafsizligindan emin olmali. degil aziz yildirim, gokten allahi gelse gider yapamaz konuma gelmeli federasyon baskani. (bkz: polat alemdar federasyon baskani olsun kampanyasi). federasyon uye ve baskanlik seciminde herhangi bir klube uye olanlar secilememeli ayni sekilde federasyonda gorev alanlar takim yonetimlerinde gorev almamali (bkz: sekip mosturoglu). boyle durumlar federasyonun guvenilirligini ve tarafsizligini zedeler. tarafsizligi tartisma konusu olan federasyon kaos ortami olusturur, her yenilen takim yoneticileri federasyona giydirirler ondan sonra.
    guven ortamindan sonra, turk futbolu icin sert ve kararli adimlar atmasi gerekiyor federasyonun. birakin yabanci sayisini arttirmayi, turk takimlarini genc futbolculari oynatmasi icin tesvik edecek kararlar almali. bu konuda benim aklima gelen ve cok tuttugum 2 adet proje onerebilirim kendilerine haddim olmadan;
    1) lig maclarinda, takimlar 20 yasindan genc, altyapidan yetismis en az 1 oyuncuyu ilk 11de baslatmak zorundalar.
    2) ilk 18de alt yapidan yetismis 3 oyuncu olmali.
    bu 2 kural cok sert de gozukse, kluplerin kendi altyapilarina yatirim yapmak icin zorlanmalari gerekiyor. bu 2 kural da bu zorlamayi, arkadan iteklemeyi saglayacaktir. elimizdeki potansiyel cok buyuk kullanmiyoruz diyerek bu hayat gecmez, turk futbolu duzelmez. duzelecekse boyle sert kurallarla biraz zorlayarak gelisecektir.
    baska duzenlenmesi gereken konu ise; turkcell super lig’de oynama kosullari yaratilmasidir. sadece 1. ligden cikti diye ıstanbul bb, ankaraspor gibi takimlar yerine, kemiklesmis seyircisi olan goztepe, karsiyaka gibi takimlarin yer almasi lazim 1. ligde. marka degerinden bahsediyorsak eger, 80.000 kisilik stadda 100 kisinin izledigi maclar olmamasi lazim super lig’de. dolu tribunler hem futbola ilgiyi arttiracak, hem de sehirlerin kalkinmasini saglayacaktir.

    merkez hakem kurulu*: baskani eski hakem olucak diye bir kaide olmamalidir. nasil ki bugun dunyanin en iyi hakemi kabul edilen collina italya'da hakem kurulu baskanligi yapmiyor, onun guvenilirliginin 100de 1ine sahip olmayan oguz sarvan, mustafa culcu gibi isimler de bu gorevi yurutmemeli. gerek federasyonda gerek de mhk'de bu isi profesyonel yoneticiler yapmali. agaci bagli kopegimi emanet etmeyecegim oguz sarvan baskanlik yaptigi surece; bu kurul ile, futbolumuzun ilerlemesi icin gerekli olan guven ortami tabiiki de saglayamayiz.

    futbol klupleri: 2010-2014 arasi en buyuk sorumluga sahip kurumlardir. oncelikle 3 buyuk klup; (ki yildirim demiroren baskanligi ile besiktas'in hala buyuk olup olmadigi tartisilir) yayin haklarindan gelecek para ile yapicaklari yatirim geleceklerini belirleyecektir. hep ustunde durulan konu alt yapi icin gerekli kaynak yaratilmistir. su linkte; http://blog.sport.co.uk/...raining_Grounds.aspx avrupa'nin en iyi 10 altyapisi incelenmistir. (link ingilizce ozur dilerim o yuzden) linkte gorulebilecegi uzere, sinirsiz olanaklara sahip olan altyapi kurumlari, buyuk takimlar icin maden gorevi gormektedir. yaklasik 10 milyon dolar masrafla, 0dan 1. sinif bir altyapi kurulabilir. ısmail koybasi’nin 5, mehmet topuz’un 9, sercan yildirim’in 8-10 milyon euro bonservis bedeli oldugu dusunulurse, alt yapidan cikacak tek bir adamin bile tum bu alt yapi tesisinin masrafini cikartabilecegi gorulebilir. yukarida bahsettigim gibi federasyon zorlamasiyla bu islerin yapilmasi zorunlu hale gelecektir. ıste o zaman bizim defansif orta saha bulmak icin brezilyali adami turklestirme zorunlulugumuz kalkacaktir.
    stad ve stad altyapisi da ayri bir konu. ertelenen 23 ocak besiktas ıstanbul bb maci bir buyuk takima hic yakismadi. ozellikle inonu stadindan 20 km bile otede olmayan ali sami yen’de bir gun sonra mac oynandigi dusunuldugunde, ayibin buyuklugu daha da ortaya cikiyor. artik stadlarda alttan isitmali zemin, isitmali tribunler sart oldu. ozellikle mac gunu gelirlerinin surekli arttigi dusunuldugu zaman taraftarin her maca gelmesi icin rahatina yatirim yapilmasi gerekiyor. kar yagarken montla degil de ustundeki formayla mac seyretme hayali inanin imkansiz degil, sadece emek ve yatirim gerekiyor.
    basina karsi da biraz tutumlarini sertlestirmesi gerekiyor takimlarin. sanirim bu konudan en cok muzdarip olan biziz. x muhabir yalan haber yapiyorsa, haber yaptigi gazeteyi almayacaksin hic bir sekilde kamplara yada basin toplantilarina. haber yalansa kimse basin ozgurlugunden bahsedemez. basin ozgurlugu yalan haberi kapsamaz cunku.

    devlet: turk futbolunun gelismesi adina, devletin de bazi duzenlemeler yapmasi gerekiyor. herseyden once altyapilara lise statusu kazandirilmali. boylelikle futbol mu okumak mi sorusu ortadan kalkmali ve o altyapilardan mezun olan genclere, nasil ki meslek liselerinde farkli katsayilar veriliyor, spor akademilerine girerken farkli katsayilar verilmeli. spor akademileri demisken; onlarda da duzenlemelere gidilmeli. spor akademileri, sadece beden egitimi ogretmeni yetistirmemeli, anadallara ayrilip, genclere degisik secenekler sunmali. ne olabilir bu secenekler derseniz eger; ben aklima gelen ilk bir kac seyi yazayim..
    1) futbol antrenorlugu
    2) bugun avrupa’da cok ragbet goren, sporcu ve klup isletmeciligi.
    3) scoutluk
    bu sekilde, genclerin gelecekleri garanti altina alinir. genc yasta sakatlanan oyuncu gelecek kaygisi yerine okuluna odaklanarak, gonul verdigi futbola hizmet etmeye devam edebilir. biz de bu isi ogrenmis, yerli cok kaliteli antrenorlere sahip oluruz. bu bolumlerden mezun olan ogrenciler, federasyonun ihtiyaci olan profesyonel yonetici acigini da kapatabilir. ayrica gelecek kaygisi olmayan genc oyuncularda futbola daha cok konsantre olabilirler. dusunebiliyormusunuz? sadece futbola odaklanmis, genc yetenekler ve her biri biliyor ki eger cok calisirlarsa takimda yerleri hazir. nufusunun yarisindan cogunu genclerin olusturdugu bir ulkede, dogru bir rehberler her sene neden 10 tane arda turan yetismesin?

    digiturk: turk futbolunun kanayan en buyuk yaralarindan biri “aksam erman hoca maraton’da yorumlasin” diyen futbolcudur. hakemlerin bu kadar tartisildigi bir ulkede, hakemlere guvenilmesini beklemek utopyadan baska birsey degildir. bunu duzeltmek icin en buyuk gorev, attigi adimlarla her zaman spor yayinciligina ornek olmus digiturk’e dusuyor. onlar beni sasirtarak ustune dusenleri yerine getiriyorlar. (bkz: erman toroglu’nun maraton’dan kovulmasi). bu adimla beraber, hepimizin umudu hakemin yerine futbolun tartisildigi, bu tartismada fanatizmin degil gerceklerin on plana ciktigi bir program yayinlanmasidir. bu yonde bakarsak eger herkesin begenisini kazanan “haftanin renkleri” programini pazar aksamlari yayinlamak cok dogru bir adimdir. umudum diger kanallarinda bu adimi takip etmesi.

    turk spor basini: suan ki hali kangrendir. ıyilesicek bir durum yok artik ortada, kesip atmak gerekiyor. ama tabii demokrasinin 4. gucu olan medyayi silip atamayacagimiza gore, rolunu degistirmek gerekiyor. oncelikle “tarafsiz” sifatini bir atmali. spor medyasinin tarafsizliginin sadece sozde kaldigini yillardir hepimiz biliyoruz. erhan tell’nin muhabir, ercan saatci’nin spor muduru oldugu basin nasil tarafsizlik iddiasinda bulunabilir ki? tarafsizlik yerine rengini belli etse cok daha hayirli olucaktir spor adina. nasil ki ispanya’da marca ve as renklerini belli ederek yayin yapiyor, bizde bilelim hangi gazette hangi takim lehine yayin yapiyor, gerekirse sadece galatasaray yada besiktas haberleri yapan gazeteler ciksin. piyon kose yazarlari da kendilerine uygun gazetede istedikleri kadar atip tutsunlar. baska turlu basin adam olmayacak.

    taraftar: futbolun olmazsa olmazidir taraftar. herkesein rolu oldugu bir organizasyonda gene en buyuk rollerden birine sahibiz. herseyden once su gercegi kabul edelim; “herseyin en iyisini biz bilmiyoruz.” bizim bildigimizden daha fazlasini bildikleri icin teknik direktorler milyon eurolar kazaniyor yada yoneticiler yoneticilik yapiyor. elestiri her zaman olacak amahaddimizi her daim bilerek elestirmeliyiz. suan turkiye topraklarinda frank rijkaard’i elestirecek bir insane yok. buna eski teknik direktorler, futbolcular da dahil. adam hala bugun ki barcelona’nin yaraticisi olarak kabul goruyor. sen nonda’ya penalty attirdi diye siktirsin gitsin diyorsun. cok bisi istemiyorum haddini bil yeter de artar bile.
    baska bir gorevde lisansi klup urunleri kullanmak. tamam galatasaray klubunu hepimiz elestiriyoruz mecidiyekoy store’un 10 metre ilerisinde korsan sattiriyor diye, ama sen almak zorunda degilsin. kimse senden her sene milyarlik alisveris yapmani ve kombine sahibi olmani beklmiyor ama her sene al bir forma. ortalik taksitten gecilmiyor. 89 lira bile vermek zorunda degilsin, formanin taraftar replikasi 40 lira. daha oncede bahsettigim gibi, hediye alacaksan birine, ilk ugrayacagin yer gs store olmali. tamam karsi yakada oldugu kadar urun cesitliligi yok (ki bu argumanda artik gecerliligini kaybetmek uzere, en son kirtasiyeden bilgisayar urunlerine kadar cesitlilik vardi) sen haddini bilerek elestiriceksen bile once klube katkida bulunucaksin. evet bu anlayisin oturmasi icin zaman gerekiyor biliyorum ama senden benden baslayarak yayilacak bu anlayis, sen arkadasina aldiktan sonra arkadasin da sana alacaktir storedan hediye. ortalama 20 milyon taraftara sahip bir takimin, 1 milyon forma satmasi gerekiyor her sene. sen forma aldikca izleyebileceksin istedigin yildizlari, sen klube katki yaptikca gelecek jo gibi adamlar.

    sonuc: yukarda yazilanlar ve benzerleri uygulanirsa, 4 sene icinde bambaska bir havaya burunecektir turkcell super lig. bugun 3 buyuklerde izledigimiz yildizlar, 4 sene sonra anadolu kluplerinde oynar hale gelir, 3 buyuklerde oynayanlari da zaten avrupa izlemeye baslar. agizlara sakiz olan marka degerinden bahsediyorsak, yukarda yazilanlara dikkat etmek gerekiyor. baska turlu ulasamayacagiz, ve hala “70 milyon nufusumuz var nasil hala dunya kupasina gidemiyoruz?” diye tartismaya devam edecegiz. goruldugu gibi her atilan adim, domino etkisi yaratiyor. federasyonun alacagi karar, klupleri alt yapiya yoneltiyor, devletin de destegi ile alt yapidan yetisen oyuncular klaslasiyor vb gibi bir surec ortaya cikiyor. bu 5 senelik yeni donemde, herkesin herkesi desteklemesi, ve alinan kararlara saygi duymasi gerekiyor.

    sen kimsin lan bunlari soyluyorsun? diyebilirsiniz; haklisiniz. ben sadece futbolu cok seven bir futbolseverim. rekabetin basariyi getirecegine inaniyorum ve yukarda yazdiklarim ve onerdiklerimde ki tek amac turk futbolunun gelismesidir. ben de biliyorum benim yazmamla birseylerin degismeyecegini ama okuyan herhangi bir yazar; ulan soy ozan hakli su konuda diyip; herhangi bir tartisma ortamaninda buradan okuduklarini kullanirsa ben ustume duseni yapmis olurum. bu entrynin tek amaci okuyanlara baska bir bakis acisi kazandirmaktir.
  • 85
    18 nisan 2010 fenerbahce besiktas macindan sonra cok daha iyi anladim,

    biz ne yapiyoruz burda? neyin kavgasini veriyoruz ? kendi camurumuzda debeleniyoruz, ve bunu cok ciddiye aliyoruz, bunu sallayan bizden baska kimse yok !

    bir bakiyorsunuz, bir takimin *hocasi donum macina 9 savunmaciyla basliyor, devre arasindaki ilk hamlesi, bir on libero daha sahaya surmek oluyor.

    bir digerine bakiyorsunuz, ortaokul cocuklarinin yapmayacagi basitliklerde, penalti noktasi kazilarina katiliyor.

    kendimize bakiyoruz, orasi ayri bir alem. 2 senedir avrupada final dusturuyla baslayip, devre arasinda avrupa`da oynayamayacak futbolcular transfer ediyoruz..

    tum sene boyunca, ulke sike skandallariyla calkalaniyor. neler neler olmus, daha yeni gorebiliyoruz. hem de almanlar sayesinde. *

    sahi biz ne yapiyoruz ? neyi kovaliyoruz ?

    dun gece, 18 nisan 2010 fenerbahce besiktas macini izlerken, yanimdaki arkadasima soyledigime geliyorum hep. bir sene icinde, futbola yatirdigim para yaklasik 2000 lirayi buluyor. bu parayi, ingiltere liginden 2 maci yerinde izlemek icin kullansak, daha iyi olmaz mi acaba ? *
  • 13
    güzel ülkem türkiye' nin ;

    18 takımdan oluşan, deplasmanlı, maç saatleri yayıncı kuruluşun keyfiyetine bakan, genelde en büyük (galatasaray) ve takipçisinin (fenerbahçe) sırayla şampiyon olduğu, eyyamcılık yapıp niye ben avrupa' da maç yönetemiyorum bık bık bık vık vık vık diye ağlayan hakemlerle dolu olan, alenen oynacakları maçın hakemine sen çaldır ben ararım diye mesaj atan kulüp başkanlarının kemikleştiği, tribüne gelen taraftara bağırsana lan ... koyduğum diye bağıran maganda tribün liderleri ve -19 yardakçılarıyla tribünlerin şenlendiği, deplasman takımını ve taraftarının taşlanmasının neredeyse polis tarafından serbest bırakıldığı, gaz bombası stoklarının deplasman taraftarının üzerine boşaltıldığı, biletix denen yasal karaborsa şirketinde özellikle büyük maçlar öncesi bilet bulmanın imkansız olduğu, kanalları ve gazetelerinin futbolcu ve yöneticilere giydirmekte pek usta olduğu, yorum programlarının akşamdan sabaha taşındığı, yöneticilerinin ise bu kadar desteğe rağmen kulüpleri büyütmekte geç kaldıkları, öncesinde misal bundesliga' dan özetleri izlesem bizde niye böyle gol olmuyor allahım dediğim

    ligidir.

    not : tüm bunlara rağmen evde ve işyerinde galatasaray maçlarını kaçırmam. benimkisi kara sevda.
  • 66
    takım kurup dahil olmak istediğim platform. isim haklarını çekilen veya oynatılmayan takımlar bize versin. sözlük adına takım kuralım. federasyon ilk senemizde para talep etmesin. zaten bir alt lige düşeriz. sonra güzel güzel bir alt lige daha. sonra bir alt lige daha. daha sonra amatörde bir şeyler yaparız. önemli olan katılmaktı. maksat kontenjan boş kalmasın. ama fikir iyi değil mi? galatasaray yönetimi yapsa böyle bir güzellik. pilot takım hüviyetinde. oh ne de güzel olurdu. tabii bu bir rüya.
  • 98
    inanılmaz basit bir ligdir.

    şöyle ki kabataslak, basit bir parmak hesabıyla; bu ligde bulunan kendi takımınız hariç 5 takım***** dışında diğer kalan 12 takımı yendiğinizde 72 puanla büyük ihtimalle şampiyon olursunuz. üzerine bir de bu 5 takımla oynadığınız maçlardan toplamda en kötü ihtimal 10 puan toplarsanız açık ara şampiyonluğunuzu ilan edersiniz.

    ama bir de öbür boyutu var bu ligde;

    -o kadar büyük bir takımsınızdır ki başına frank rijkaard'ı yani dünyanın tanıdığı bir ekol'ü getirirsiniz ama bazı egoizmin kölesi taraftarlara kabullendiremezsiniz.

    -takımınız yapılanma sürecindedir, yaş ortalaması 22-23'lere çekilmiş ve yeni kurulmuş bir takımınız vardır ama taraftarlarınız ağızlarından salyalar aka aka yaklaşık 5-6 sezonun emeğiyle alınmış uefa kupasını daha yeni yetme birbirine alışamamış oyuncularla kazanmanızı ister, ligi süpürmenizi ister ve bu kadroyla bi de haftaiçi oynayacağınız türkiye kupasını ister.

    -herşeye rağmen takımınız süper oynamaya başlar ama bi bakarsınız son dakikada bireysel hatalarla maçlardan puan kaybedersiniz ve eve gelip tam "olsun ya güzel oynadık" tepkileri beklerken kıçını öptüğümüz(!) rijkaard'a laf atan taraftarımsılarla karşılaşırsınız.

    -takımınızın en iyi forveti sakatlanır. onun yedeği bir futbolcunuz vardır. ama yaşlıdır ve koşamaz haldedir. ayağında top tutamaz, penaltılara bile vuracak gücü kalmamıştır. ama futbol oynamaya hali kalmamış bir futbolcuyu gödnerdiniz diye size edilmeyen küfür kalmaz, futbolu bilmiyo olursnunuz. ama onlar kör olduklarını hiçbi zaman kabullenmezler.

    -rakip takım başkanları ağlaya zırlaya diğer takımları ve hakemleri provake ederler ama siz susunca futbolu bilmeyen, aciz bir yönetim olursunuz.

    -yenildiğiniz maçlarda bile o maçları domine edersiniz. ezile ezile yenildiğiniz hiçbir maç yoktur. fakat gelip bunu at gözlüklülere anlatamaz; yine berbat bi takım olursunuz.

    -galatasaray'a yakışmayan, yönetimi takmayan, teknik direktör umrunda bile olmayan yetenekli bir futbolcunuz vardır. siz etik değerler umrunuzda bile olmadan gözünü hırs bürümüş bir şekilde bu futbolcuya taparsınız. havalanan bu futbolcu takım eşek gibi çalışırken tatil yapar ama suç yine sizin desteklediğiniz takımın yönetiminde olur.

    -bu ligde kelepçeli seks partisi yaparsınız hemen üzeri örtülür ama adınız galatasaray ise kaptanınız evleneceği kızla yemeğe çıkar aylarca manşetlerde haberlerini okursunuz.

    -yeni bir stadyum yaptırıyorsunuzdur. o stadyuma ocak ayında açılacaktır ama sizin taraftarlarınız her sene çeyrek finale çıkan bir takımınız varmış gibi şubat ayında oynanacak şampiyonlar ligi maçlarını hesaba katarak niye bu stadyuma şampiyonlar ligine gidemiyoruz diye tepenize biner.

    -bu ligde bir futbolcu transfer etmek istersiniz. herşey kurallara uygundur fakat hukuken serbest olan oyuncunun kulübü sizi etik değerleri hiçe saymakla, adilikle, şerefsizlikle suçlar ama gelin görün ki daha lig bitmeden bu ligde aynı şeyi o takımın yaptığını görürsünüz.

    -bu ligde şampiyonluğa oynayan bir takımın rakibiyle maç yaparsınız. hemen o takımın medyadaki yalakaları sizi yatmakla suçlar, allah korusun yenilirseniz ölünüz çıkacakmış, linç edilecekmiş havası yaratarak ortamı gerer ve sizi inanılmaz gaza getirir. siz de ister istemez bu işlerin oyuncağı olursunuz.

    -bu ligde bir takımla maç yapacaksınızdır. bilet fiyatları uçuk bir fiyat olarak belirlenir ve o takımın yöneticileriyle görüşüp o biletlerin hepsini elden alıp resmi bir şekilde teşvik yaparsınız. kimsenin sesi çıkmaz.

    -bu ligde hakemleri atayan merkezin başkanını fenerium'da görebilirsiniz.

    -bu ligde deniz arazisine stadyum yaptırıp bunun işletim hakkını da alabilirsiniz.

    -bu ligde bir arazi alırsınız gündem değişir. ama herşey hukukidir, yine de herkes üzerinize çullanır. ama bu ülkede kendi villalarınızı başkanı olduğunuz kulübe satarsınız. kişisel servet yaparsınız ama medya bunu haber bile yapmaz. çünkü orası fenerbahçe cumhuriyetidir. burası ise sultani.

    -bu ülkede senin stadyumuna provakasyon için giren birisi sarhoş bir halde kendini geri geri tribünden atar ama aylarca çıkan haberlerde o kişiyi siz atmış olursunuz.

    -bu ligde kimse işini sağlama almadan bi söz vermez. hele 3 senelik bi söz hiç vermez. bunu bilmeniz bile bu ligden nefret etmenizin temel sebebidir.

    pardon bu arada şampiyonluk muydu konu? bana ordan biraz etik, üzerine de fıstıklı şeref ve haysiyet lütfen...
  • 27
    şimdi öncelikle anlamlara bir göz atalım;" süper": nitelik, nicelik ve derece bakimindan üstün olan * belli bir normun üstünde olan , pekala ligimiz bu sıfatı almış çok güzel

    şimdi de bir başka kelime "premier": birinci, ilk; baş, asıl; başbakan.

    neden böyle bir karşılaştırmayla başladım kendi ligimizi tarif ederken az çok tahmin etmişsinizdir sanırım. hepimizin bildigi gibi biz türkler yapı itibariyle çok çabuk galeyana gelen yapılan bir icraatın içeriğinden çok görüntüyü ve şekli seven bir toplumuz ya da bu hale geldik bu kısmı tartışılır.

    bunun bir çok örneğini futbol adına vermek bugün çok kolay. olimpiyat stadından tutunda yeni yapılan kayserinin stadı, cap canlı olarak önümüzde duruyor. ikiside birbirinden farksız hediye paketi çok şık duran ama içini açtığınızda bom boş birşey çıktığını görüp şaşırdığınız şeyler gibi. "premier" yukardaki anlamlardan en çok almak istediğim "asıl" anlamı olmuştur. evet biz kendimize süper diyip duralım ama gerçek anlamda kendimizi kandırmaktan öteye gidemiyoruz. neden mi?

    bugün bunu her manada söyleyebilirim; futbol kalitesini hiç tartışmayacağım aradaki farkı ekran kartı eskimiş bir bilgisayarla yep yeni alınmış bir bilgisayarda futbol oynamak diye açıklayabiliriz.

    ama asıl nedir bizi bu "süper" sıfatını koyduğumuz halde onu haketmeme sebebimiz? işte yukarda bahsettiğim yapımızdan geliyor ; istikrarı sevmiyoruz, sabrımız yok, birbirimize güvenimiz yok, futbolun oyun olduğunun farkında değiliz. futbolun güzelliklerinden başka herşeyi öne çıkarmayı marifet sayıyoruz. ya futbolcularımız? oynamaktan çok yerden kalkmamayı tercih ediyor, hakemleri aldatmayı seviyor, taraftar olarak yenilgiyi kabullenmek diye bir mekanizma gelistirememisiz, hep kucuk cocuklar gibi kazanmak istiyoruz hepsi bizim olsun en ufak haksızlıkta başlıyoruz sövmeye...

    diyeceksiniz ki tüm bunların yanında ingilizlerin premier ligi sütten çıkmış ak kaşık mı? belki hayır, onlarında kötü tarafları var holiganizm denen kavram bu ülkeden çıkmış belkide... ama "premier" yani asıl anlamını son damlasına kadar hak ediyor bu lig. cap canlı stadlarıyla (ondan öte sahalarının zeminiyle) yalnız kendi şehir takımlarına gönül veren taraftarlarıyla ligden düşse bile takımlarını ayakta alkışlamalarıyla, yaptırımın adil olmasıyla kendini en çok izlettiren ve tad veren, kalitesinden ödün vermeyen futbolu sevdiren ligdir.

  • 46
    neden süper isminin konduğunu merak etiğim lig. neresi süper muhabbetine hiç girmeyeceğim. ama marka değeri yüksek olan liglere bakalım örneğin. la liga, yanılmıyorsam anlamı lig demek. bundesliga, anlamı ülke çapındaki lig demek. premier leauge, anlamı yaklaşık olarak birinci lig olarak çevrilebilir. bizim bu überliğimiz ne? neden bu kadar kastırıyoruz? kırk kere söyleyince oluyor mu? olmuyor. zaten türkçe bile değil kelime. haydi onu geçtim. yahu koskoca lisanda bir tane sözcük yok mu bunu karşılayacak? bula bula süperi mi bulabildiniz? millet bu kadar sade isimler koyunca kaliteleri düştü de biz süper deyince mi 5. lig oluverdik hemen. ama işte anca konuşuruz bu ülkede. kafayı değiştirmeyince ismi değiştirsen ne fayda? 8-10 tane teknik direktörün kah orada kah burada çalıştığı, futbolla yenemeyince milletin ayakları kırdığı bir ligde zihniyeti değiştirmeyince ister süper de ister über. pardon sayın baylar, özür dilerim aslında siz çok haklısınız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın