görev(!) süresi bittiğinde,
bülent yavuz gibi yağlı-ballı bir teklif alıp, herhangi bir ulusal kanalda yorumculuk yapması ve kendi zamanında bir anadolu kulübü şampiyon olursa "biz objektiftik, bakın bir anadolu kulübü önü kesilmezse neler yapabiliyormuş gösterdik" diyebilmesi için ön hazırlık yapan hakem eskisidir.
bugün yaotığı basın toplantısında,
7 subat 2009 galatasaray kayserispor macindaki olaylara "ad vermeden" değinmeye çalışmış ancak bunu bile becerememiştir. söylediği tüm sözler, cümle kalıpları ve hatta vurguları bile aynı akşam yayınlanan
maraton programında
erman toroğlu'nunkilerle aynıdır. yani erman maçtan hemen sonra yolu göstermiş, oğuz beyimiz de o yoldan içeri girmiştir.
neymiş? "hemen" uygulaması kapsam dışıymış. çünkü
emre aşık topla oynamaktaymış ve hatta lincoln topla hareket yapmış. iyi de o zaman sormazlar mı adama, "emre hareketi yaparken atışı kullanan aghahowa mıydı?" diye! atışı kullanan toledo idi ve "hemen" başlatmaya çalıştı. dolayısı ile adı geçen kural, yorum, kitap her ne ise bu kapsama girer. rakip oyuncu arada 3,5 metre varken topu arkadaşına kazandıramıyor da bu tartışılıyorsa, ben art niyetin kralını ararım orada.
kaldı ki olay düdükte, ihlallerin uygulanmasında da bitmiyor. hakemin(!) o gün vücut dilini bir psikoloji bilimciye de sormak gerekir. eğer hakemin(!) notu yorumlanacaksa bir de bu gözle bakın bakalım, sinirleri ne kadar gergindi, oyunculara karşı nasıl davranıyordu? beyzade o kadar sinirliymiş ki, gözlemciye verdiği açıklamada "ben baros'un elinde kan görmedim, farkında değilim" diyebilmiştir. o zaman sen oyuncu sağlığı konusunda da sahada sınıfta kaldın hocam(!). allah bundan sonra maçını yönettiği takım oyuncularını korusun, adam farketmiyor yahu!
sivasspor ile oynadığımız lig maçında da kural hatası itirazımızı benzer ve çocukça bir ifade ile geri çevirmişler. olayın dışarıda olduğunu hakem süzememiş, içeride sanmış ve devam ettirmiş. o zaman bu hakemin de ağır ceza alması gerekirdi çünkü ortada "maç başına anlaşma yapan bir futbol emekçisinin" emeği gaspedilmiş demektir.
hem ayrıca "o süzememiş", "öbürü farketmemiş"! bu nasıl bir savunmadır yahu? siz hakemsiniz(!) arkadaşım, görmüyor veya süzemiyorsanız bırakınız oraya "görebilen" birileri gelsinler.
tabi bir de "kuralları kitabına uyduruyorsunuz" atağına karşı koymak için akıllarınca bir savunma geliştirmiştir, "onlar söylemeden ben söyleyeyim". hiçbir olayı kitaplarına göre uydurmuyorlarmış. yahu, "kıptinin merdi şecaat arzederken sirkatin söylermiş", açıklamasının başında kural kitabının aslen 55 sayfa olduğunu, dolayısı ile 56'dan itibaren ahmet çakar'ın savunduğu 122. sayfanın "yorum" içerdiğini söylüyor. yani diyor ki; "yorumlarım, kurallarımdan fazladır". e, o zaman kolaylıkla bir yorumu bu olaya dahil edebilirsin demektir.
bakalım bu "lunapark" komedisi daha ne kadar devam edecek?