• 244
    dünyada organik gelire oranla en çok para harcanan ülkelerde zirveye oynaması ama harcanan paraya oranla da uluslararası turnuvalarda en başarısız ülkelerden biri olması.

    bu kadar çok futbolla yatıp futbolla kalkan insanın olduğu ülkede futbol kültürü adına inşa edilen bir şey olmaması. bunun yerine başarıyı en kestirme yoldan babasının parasıyla satın almaya çalışan ve bu sayede kulüpleri kendilerine bağımlı halen getiren iş adamlarının yönettiği kulüpler ve hem ekonomik hem sosyal anlamda fakir veya fakirleşen gergin ve mutsuz taraftar kitlelerinin hayatlarında gereken anlık mutluluğu tuttuğu takımdan talep eder oluşu.

    soluksuz bir şekilde birbirini alt etmeye çalışan iki ezeli rakip ve onlardan özenip boyunu aşan işler yaparken mali krizler yaşayıp transfer yasakları alan, amatör kümelere düşüp isim değiştiren diğer kulüpler. bu şuursuz rekabet ortamında oluşan toksik iklimin yöneticisinden medyasına, sokakta okulda iş yerinde birbirini yiyen rakip takım taraftarlarına kadar her yere etki etmesi. tüm bu didişmenin sonunda gelinebilecek maksimum noktanın yere ligde zaten olması muhtemel başarılardan ve denk gelirse avrupa'da geçilecek 1-2 turdan fazlasının olmayışı. kısır döngü.

    tüm dünyada; harcanan kaynaklara, paraya, emeğe, insanların hayatında kapladığı yere oranladığımızda en ama en verimsiz şeyin adı türk futbolu olabilir. gassarayı doğuştan bu kadar seviyor olmasak tası tarağı toplayıp gideceğiz de işte, gidemiyoruz...
  • 245
    plan, program, bütçe, analiz, strateji kavramlarından uzak olması sebebiyle sadece güne göre yaşaması sonucu ortaya çıkan mantıksızlıklar silsilesidir. elinde para varsa veya borç alarak o gün için belirli bir nakit yaratabilecekse sadece transfer yapabilmek olmak için veya "bak ya x kimi transfer etti, in x we trust", söylemlerindeki kişi olmak için ileriyi düşünmeden transfer yapan yöneticiler ülke futbolunu bu noktaya getirmektedir. her şey maalesef yönetici sıfatını alanların kişisel şovlarından ibaret. ülke futbolunun tepesinde doğru düzgün bir regülatör de olmayınca (esasen tff öyle olmalı ama ülkedeki her bürokratik kurum gibi tamamen bozuk durumda) futbol salıncak gibi bir ileri bir geri gidiyor. ileri doğru gittiğinde türkiyede futbolun geliştiğini zannedip başarı umutlarımız yeşeriyor ancak bir iki adım sonra o salıncağın iplerinin sabit bir yere bağlı olduğunu anlıyoruz ve bu sefer geriye doğru hareket başlıyor. kimi takımlar da zaten salıncaktan düşüp kafa göz yarıyor, bir daha da binemiyor. yol belli, yolu görüyoruz ama salıncaktan inip o yolu kimlerle nasıl yürüyeceğimizi bilmiyoruz, planlamıyoruz. maalesef tek hayalimiz salıncakta daha hızlı sallanıp daha yukarı çıkmak ve daha ileri gittiğimizi zannetmek....
App Store'dan indirin Google Play'den alın