• 302
    yıldırım demirören, aziz yıldırım, ilhan cavcav, ibrahim yazıcı, mecnun otyakmaz gibi isimleri aynı dönemde* görmüştür. buna rağmen hala bir şekilde ayaktaysa -fanatik kimliğimle konuşmuyorum ki zaten değilim- bunu kesinlikle galatasaray'a borçludur. galatasaray'ın kazandığı ve temelini attığı başarılar marka değeri ve uefa puanlarını akabinde mevcut statüyü getirmemiş olsaydı şu anda türk futbolu diye bir şeyden konuşuyor olmazdık. biz aramızda yine konuşurduk belki de halı sahaları ne kadar konuşuyorsak o kadar.

    şimdi elde avuçta kalan az bir şey de ne kadar sürede yitip gidecek hep birlikte göreceğiz. bu hale getiren herkese yazıklar olsun diye haykırmak istiyorum ama bu isimlerin tamamı hala futbolun içinde üstelik tam ortasında. ama hapisten ama evden, ama kulüp başkanı ama federasyon başkanı ama kulüpler birliği başkanı olarak yönetiyorlar. isimler dışında her şey değişiyor. kime anlatıyorsun, kime anlatıyoruz?
  • 305
    yayın geliriymiş falan avrupa'nın en pahalı 6. ligi olabilir ama kesinlikle temizliği ve kalitesi ile dünya sonuncusudur. ne kadar pahalıysa o kadar iyi diye düşüne düşüne futbolun içine sıçtılar. mesela yıllar önce arkadaşımla yüzme kursuna yazılmıştık. ben 3.5 milyonluk bone almıştım. o 600 bin liralık bone almıştı. benimki 15. günde patlarken onunki kurs sonuna kadar gitmişti. bu da böyle bir örnek işte. türk futbolu 50. sezonda patladı. futbolumuz altın semerli eşşek. hatta eşşek oğlu eşşek oğlu eşşek. hala elin kır atına laf yetiştirmeye çalışıyoruz.
  • 311
    hala bir mana veremediğim bazı durumları içerisinde barındıran ülke futbolu. bahsedeceğim şeyin örnekleri başka liglerde, ülkelerde varsa bilgisi olan arkadaşlar bilgilendirirse sevinirim.

    şimdi malum, kulüpler futbol şubelerine bağlı olan futbol takımlarının yönetimi için başına teknik direktör getiriyorlar. işte her şey burada başlıyor. bu teknik direktörlük yapan adamı sadece bu futbolcu topluluğunu yönetsin diye getiren kulüpler var. özellikle bu transfer dönemlerinde görüyoruz, duyuyoruz ki; teknik direktöre mikrofon uzatılıyor. hocam takım nasıl durumda, eksikleriniz var mı gibi sorular soruluyor. adam da diyor ki mesela, bir forvet eksiğimiz var, bu durumu yönetime ilettik, şimdilik takıma bir forvet bekliyoruz. forvet gelecek ben de yönetecem işte eheh. ben burada şaşkınlıktan takılıyorum işte. ya bizler yıllardır alışkın olduğumuz menajerlik oyunlarına fazla kaptırdık kendimizi, ya da bunda bir sorun var. tamam, oyuncu almak, maaşını ödemek işin ekonomik boyutudur. bunu yönetecek, hesaplayacak olan yöneticidir de, madem ilk başta sen, teknik direktör olarak bir başarı istiyorsun, bunun araştırmasını, takımına ne tür bir forvet gerektiğini de sen belirleyeceksin. isim isim araştıracak, sonrasında raporunu sunacaksın. bunu için donanımlı, global anlamda bilgi sahibi olacaksın. ben forvet istiyorum, ilerde oynasın yeter anlayışıyla ne yönetim ne teknik direktör herhangi bir başarı hayali kurabilir mi ki..

    madem olay sadece yönetmek, işe teknik direktör yerine istatistik üniversite mezunu birini alırsın işe, teknik direktörüne verdiğin paranın ellide birini verirsin. o adam gece gündüz bilgisayar programları vasıtasıyla geçmiş verilerden faydalanarak hem rakibin hem senin takımın en yararlı dizilimini, taktiğini çıkarır, sana bildirir. sen de dizersin adamlarını sahaya. bak burada takımı mental olarak yönetmeyi işin içine katmadım daha. katmama da gerek yok zaten. çünkü türkiye'de bunu yapabilen bir tane teknik direktör var..
  • 312
    bu sene son 10 yılın en önemli sınavlarından birini verecek, ülkemizin afyonu. saha içinden bahsediyorum tabi ki.

    uefa sıralamasındaki ilk 12 takımın sonrakilere göre avantajı, bu ülkelerin ligerinin şampiyon olanlarının şampiyonlar ligi'ne direk katılması. türkiye de bu sene 12. sırada ve 5 takımla katılıyor. 13, 14 ve 15. sıradaki kıbrıs rum kesimi, avusturya ve danimarka tam anlamıyla ensemizdeler ve bu sene bizi geçme olasılıkları hayli yüksek.

    12. numaralı pozisyonun kaybedilmesi çok kolay ancak geri kazanılması çok zor. zira şampiyonlar ligi önelemesinde yalnızca iki maçla ve sıfır puanlar sezonu kapatmak mümkün hale geliyor. ve bu turlarda gitgide zorlu rakiplerle oynuyorsunuz.

    felaket senaryosu burada bitmiyor. ülke sıralamaları son 5 sezondaki katılan takımların ortalama puanlarıyla yapılıyor. türkiye'yi de bu denli ayakta tutan 07/08 puanıydı, ancak önümüzdeki sene bu puan siliniyor. yani bu puana erişmediğimiz sürece puanımız düşecek. 08/09 ve 09/10 puanları da yine yüksek, yani önümüzdeki 2 sezon daha bu tehlike devam edecek. diğer yandan rakiplerimizin silinen puanları düşük. hiç bir rakibimiz bizim kadar puan kaybetmeyecek.

    bir de tüm bunların üstüne fenerbahçe ve beşiktaş gibi takımların avrupadan men cezaları işin içine girdi. geçen sene fenerbahçe sıfır puan almasına rağmen türk takımlarının avrupa puanının ortalamasına dahil edildiği için 1.3 puanlık bir kayıp yaşadık, ki eksik bir takımla mücadele etmiş olmamız da cabası. önümüzdeki sene bunun tekrar gerçekleşmesi şansımızın tamamen dibe vurması demek.

    bu kadar yayın gelirinin hibe edildiği bir ligin yunanistan, belçika gibi ülkelerin gerisinde kalması ve kıbrıs rum kesimi, danimarka, avusturya gibi ülkelerle çekişmek durumunda olması tam anlamıyla fiyasko.

    sonuç şu: önümüzdeki senelerde beşiktaş ve fenerbahçe avrupa'da olmazsa galatasaray yine eskiden olduğu gibi hem kendisi için hem de ülke için tek başına savaşacak. bu sefer görev eskisinden daha zor. hakkımızda hayırlısı...
  • 315
    marka değeri falan diyen adamlar vardı bu ülkede maa gibi, türk takımlarının edirne dışına çıktıklarında ne kadar kötü olduğu özellikle son 5 yıldır o kadar ortada ki, milli takım desen o da aynı, ondan sonra yabancı sayısı, marka değeri, sahaya yansıdı yansımadı, tapeler, mahkeme kararına rağmen verilemeyen cezalar, adamına takımına göre cezalar vb...

    ülkenin futboluna bak, avrupa'da az da olan itibarını nasıl yitirdi ki az da olan itibarı biz sağladık, bir de ülkenin genel olarak yönetilişini irdele ve dünyada kaybettiği itibara bak, birebir aynı, ülke ve futbolu tamamen paralel gidiyor.
  • 318
    avrupanın averaj takımı ülkeleri için bulunmaz nimettir. kulüp bazında da, milli takım bazında da çok sayıda ülkede çok iyi anılıyoruz, çünkü tarihi başarılar kısmında adımız geçiyor. yanlış sayımız elbette çok, ama kökü nerede, nereden başlıyor bu yanlışlar bilemiyorum. ama yapılacaklar listesinde ilk sırada oyuncu maaşları var, bundan eminim. lafa gelince, en iyi paraları isterler, kulüpler bonservis bedellerini uçururlar, fakat oyun oynamaya gelince, kalite gösteremezler, avrupanın sıradan ülkelerine karşı hiç bir şey sergileyemezler. rakip güçlüyse de zaten bahane hazır, bizden iyilerdi, elimizden gelen bu. elinden gelen buysa, çapın buysa, buna göre laflar konuşacaksın, buna göre paralar alacaksın. öyle biz büyük camiayız, biz avrupanın en iyilerinden biriyiz demekle, transfer yaparken arsenal'den, liverpool'dan oyuncu bakmakla falan olmuyor bu işler. daha eylül ayını görmeden yine 2 takımla kaldık avrupa kupalarında işte..
  • 320
    bir kısım kulüp yöneticilerinden futbolcularına, yine bir kısım federasyon yöneticilerinden bir kısım taraftarına kadar kendi çıkarları için harcamaktan çekinmediği futbol. bakalım bitirdikleri zaman neyi harcayacaklar. eskiden 1-2 istisna dışında dandik dundik takımları eleyebilirdik. çok değil son 3 senede o kadar kötü takımlara eleniyoruz ki futbolu yönetenler utançtan yerin dibine girmeli. ama yok burası türkiye. en suçsuzlar en büyük alandan sorumlu olanlardır zaten. iyice anasının amı ligine çevirmeye çalışıyorlar. uefadan ceza yiyerek başaramadılar. şimdi futbol kalitesinin içine ederek başarmaya çalışıyorlar. istiyorlarki seneye 5 takım da ön eleme oynasın 5'i de elensin.
  • 321
    lafa geldiginde marka degeri vs diye agzindan sican yetkililere bu seneki avrupa macerasi kapak olmalidir. gerci her isi yarim yamalak halledilen bir ulkenin, turk futbolu konusunda cigir acan isleri yapacak kapasite ve zekasi malesef yoktur. bu ulke din-namus-vajina gibi kavramlari böyle en tepeye ve öncelik olarak ilk siraya koydugu surece bizden hicbir skim olmaz ve olmayacaktir. dunyada bu önceliklerle yasayip basarili olmus bir ulke an itibariyle yoktur. hayatlari bu kavramlarla mahvedilen, akli bir karis havada genclerimize yazik olmaktadir.

    bu ulkeyi ve ulke futbolunu bu hale getirenlerin allah belasini versin...
  • 322
    bütün köşeleri şikeci ve şikecilerin dostları tarafından tutulmuş bir garabet yuvası...

    elalem futbolundaki pislikleri temizlemek için kendi takımlarını beş yıl avrupa'ya göndermezken, bunlar, sırf birilerini kurtarmak adına kendi pislikleri içinde boğulmak için beş yılımızı heba etmeyi göze aldılar.

    birilerini kurtarmak için, kendi kulübünü batıran basiretsizleri, futbolumuzun başına geçirdiler. şu ülkenin en büyük değerine karanlıklarda kupa almayı layık gördüler. hoş, alamasın diye de türlü türlü dümenler çevirdiler.

    şimdi, bu ''adamların'' yönettikleri zavallı türk futbolundan bir halt olacaksa, galatasaray'ı yönetenlerin vizyonu eksi yolumuza koyulacak taşlar kadar olacak. ey galatasaray'ı yönetenlerin vizyonu küçüldükçe küçülen, bu doğrultuda tüm önemli koltukları zaptedilmiş türk futbolu! hadi yine iyisin lan, biz geliyoruz!
  • 325
    lafla yürüyen peynir gemisidir. ortada doğru dürüst hiçbir başarı olmamasına rağmen, böbürlenme ve astronomik ücretler gırla bu ülkede. artık bir anadolu kulübü başkanının, ''iki üç sene içerisinde takımı avrupa kupalarında mücadele edebilecek bir konuma getireceğiz.'' benzeri laflarına acıyan gözlerle bakar oldum. sadece hayalperest laflar etmeyi iyi biliyoruz.

    galatasaray olarak üç dört senedir avrupa'da istediğimiz başarıları pek elde edememize rağmen o yıllarda fenerbahçe, trabzonspor ve bursaspor'un şu durumlarından çok daha iyiydik. 2008/2009 uefa avrupa liginde hamburg maçındaki * talihsizlik olmasa şu an belki final oynuyorduk. bunu düşününce rakiplerimizle aramızdaki dağlar kadar fark ortaya çıkıyor. yani kısacası şu ki yine türk futbolunun umudu galatasaray.
App Store'dan indirin Google Play'den alın