• 80
    türkiye'nin kalkınmasının akılcı metotlarla gerçekleşebileceğine inanan, modern türkiye'nin fikir babalarından, dünyada en çok tanınan türk edebiyatçısı, galatasaray talebesi ve sonrasında müdürü, galatasaray spor kulübünün ilk teknik direktörü, vatanperveridir.

    ne yazık ki, ne eşi ne oğlu haluk ne ahbabı son halife abdülmecit ne mektepten arkadaşı ve meslektaşı ahmed haşim ne de başka herhangi bir gerçek yahut tüzel kişilik kendisini anlayamadı.

    öyle ki sadece enver paşa'nın vardar kapısı üzerinden dağa çıktığı haberleri geldiğinde umutlanan ardından tekrar süküt-u hayale uğrayan tevfik fikret, çareyi önce kendini galatasaray lisesinin demir kapılarına zincirlemekte ardından da aşiyanda münzevi bir hayata çekilmekte buldu.

    o kendi oğluna dahi batılı tarzda öğretim görüp doğulu tarzda eğitim almanın beraber götürülebileceğini anlatamadı... o bir yandan ilerici olurken öte yandan da pekala vatanperver olunabileceğini izah edemedi... haluk'un defteri'nde bunu en derin şekilde hisseder fikri hür vicdanı hür memleket çocuğuna model olarak yetiştirdiği kendi öz oğlunun bile kendisini anlayamadığına kahrolur; tevfik fikret ile birlikte öz oğlu haluk'un elektrik mühendisi olmak üzere memleketinden ayrılıp presbiteryen bir rahibe dönüşmesine hayıflanırsınız.

    peki gerçekten de kendi karısı ve çocuğunu dahi etkileyememiş midir büyük şair? hayır tabii ki zira onu gerçekten anlayan milyonlarca talebesi vardır. o talebeler biz galatasaraylılarız onu gerçekten anlayan tek cenahız...

    dediği gibi atatürk'ün; "tevfik fikret'in tarih-i kadim'i yok mu, işte o, dünyada yapılması gereken bütün devrimlerin kaynağıdır...".
  • 81
    sen olmasan… seni bir dakka görmesem yahut,
    bilir misin ne olur?
    şu gök, güneş ebediyyen kapansa, belki vücut
    soğuk geceyle uyuşmak yolunda çare arar
    ve bulur;
    fakat karanlığa mümkün müdür alıştırmak
    bütün güneşle ve göklerle beslenen rûhu,
    bu vurduğun rûhu?..

    sen olmasan… seni bulmak hayali kaybolsa,
    yaşar mıyım dersin?
    söner yok olmana bir an inanmış olsa hayal;
    soğur, donar, kırılır senden ayrılınca bakış
    ne hazin
    gelir hayat o zaman hem vücuda, hem ruha,
    yaşar mıyız seni kaybetsek ah, ben, kalbim,
    bu mustarip kalbim?

    sen olmasan… bu en içten bir itiraf işte :
    sen olmasan yaşamam :
    seninle bağlarımız hoş bir uzlaşım, işte;
    fakat bu bağ geri kalmaz ki ruhu ezmekten.
    akşam
    guruba karşı düşündüm sükûn içinde bunu :
    fena değil sevişip ağlamak, fakat yaşamak
    değer mi gözyaşına!..

    ne büyüksün tevfik fikret. galatasaray kültürünün, aydınlığının simgesi. ulu önderimiz’in fikir babalarından. her gün okumak , anlamak lazım kendisini. günümüz türkiye’si için bile fazla gelir bu adam.
  • 82
    tarihin ilk öğrenci boykotunun başlamasına sebep olan fikir önderimiz, ışığımız, öğretmenimiz.

    1910 senesi, dönemin iktidarında ittihat ve tarakki partisi var ve maarif nazırı enver bey isminde biri. o dönem tevfik fikret mekteb-i sultani'nin müdürü. tevfik fikret bakanlığın okul bütçesinden haksız yere kesinti yapması ve bir grup öğretmenin haksız tayini dolayısı ile bakanla tartışarak 9 nisan 1910 tarihinde istifa eder.

    hocanın istifası, öncelikle öğrenciler üzerinde şok etkisi yaratır. bu durumu bir türlü sindiremezler. tevfik fikret’in istifa kararını duyar duymaz, temsilci olarak seçilen 12 sultani öğrencisi, babıali’ye giderek dahiliye ve maarif bakanlıklarına durumdan duydukları üzüntüyü bildirerek; çözüm yolu ararlar. daha doğrusu baba olarak kabul ettikleri müdür öğretmenlerinin istifasından vazgeçilerek okula geri dönmesinin sağlanmasını isterler. başta çok sevimli görünen bu öğrencinin öğretmeninin peşinden gitme eylemi, sonucun değişmediğini gören öğrenciler de sinirleri gerer ve eğer sorun istedikleri şekilde çözülmezse dersleri boykot edecekleri tehdidiyle, bir anda bir eğitim krizine yol açar.

    maarif nazırı enver geri adım atmazken salih zeki beyi'i sultani müdürlüğüne getirir ve yandaş basın aracılığı ile öğrencileri baskı altına alacak haberler yaptırır.

    öğrenciler bu şartlarda derslere girmeyeceklerini bildirerek, 12 nisan 1910 tarihinden itibaren tarihimizin ilk öğrenci boykotunu başlatırlar. boykotun hedefi; tevfik fikret öğretmen görevine dönene kadar boykotu devam ettirmektir. 500’e yakın öğrenci aynı anda sokaklara dağılırlar. bunu yaparken meclis-i mebusan reisliği’ne, öğrenci temsilcisi ismail imzalı bir de boykot dilekçesi yazarlar.

    "müdürümüz tevfik fikret beyefendinin istifası üzerine okulumuzda meydana gelen yönetim kargaşasının ardından, öğretmenlerin istifasıyla öğretimin tümüyle işlemez duruma gelmesi, öğrencilerin okula manevi bağlılığını kırdığından, yüksek sınıfları oluşturan dördüncü, beşinci ve altıncı sınıf öğrencileri söz birliğiyle fikret beyin dönüşüne kadar okulu bırakmayı kararlaştırmışlar ve bu kararı tam bir düzen ve okul nizamlarına kusursuz bir söz dinlemeyle bağlı kalarak, bugün sabahleyin yerine getirmişlerdir. böylece müdürlerinin yeniden dönüşüne kadar namus ve vicdanları üzerine yemin ederek ayrılanlar yüz altmış kişi kadar olup, öteki sınıflardaki öğrencilerin de aşağı yukarı beş yüz kadarı onları izleyerek hep birlikte okuldan ayrılmışlardır.

    ülkenin kültür ve öğretim yaşamında tek kuruluş olan mekteb-i sultani’nin böyle yok edilerek dağıtılmasının hiçbir bakımdan uygun görülmeyeceği sizlerce de bilinmektedir. bir okuldan beklenen maddi ve manevi yarar ortadan kaldırılmakla, öğrencilerin düzensiz bir toplantı yerinden ayrımı kalmayan ve adeta zorla bu kadar alçaltılan bir okulda daha çok bulunmaya dayanamayacakları kuşkusuzdur. öğrenciler bu düşünceyi izlemekle,hak ve gerçekten ve vicdanlarının uyarılarından başka bir şeye boyun eğmeyeceklerini göstermiş oluyorlar sanırız.bu nedenle,memleketimizde düşünce ve vicdan hürriyetiyle gençlerin çok eski bir bilgi yurdu olan mekteb-i sultani’nin öğretim hayatına vurulan bu yok edici darbenin tek iyileştirme çaresini yüksek katınızdan bekleyen ve maarif nezareti’nin bencilce bir düşüncesiyle yok edilmiş geleceklerine ağlayan öğrencilerin üzüntüden bağırmalarına karşı,herkesçe bilinen vicdan yüceliği ve temizliği hiç kuşkusuz kayıtsız kalamaz.bu yolda gençliğin geleceğini kurtaracak bir kararı meclis-i mebusan’ın vatan ve aydınlanma sevgisinden beklemekteyiz.bu yolda emir ve ferman yüce başkanlık makamınındır."

    sabah gazetesi bakanlığı eleştiren bir yazı kaleme alır. gazete; "okulun yönetim ve eğitim kalitesinde hiçbir değişiklik olmayacağına dair öğrencileri ikna edememiştir. bu olaylar da aslında bu noktadan patlak vermiştir. bütün bunlara rağmen, galatasaraylı öğrencilerin ilim ve irfan sahibi olduğu bilindiğinden, kötü bir şey yapmayacaklarından eminiz" tarzında bir haber yayınlar. ancak polemik başlamıştır bi’kere. fransızca yayımlanan le moniteur oriental gazetesi de tartışmaya girer: "…idari disiplinle ilgili ve birkaç saatte çözümlenebilecek böyle bir sorunun bu derece büyütülmesini ve içinden çıkılmaz hale gelmesini anlayamıyoruz… ama öğrencilerin dersleri boykot etmesini de doğru bulmuyoruz… "

    boykot nedeniyle dersler yapılamamaktadır. boykota katılan dördüncü, beşinci ve altıncı sınıfların yanı sıra, okulun bazı öğretmenleri de istifa kararı alırlar. bu arada okulun yeni yönetimi, basın aracılığıyla bir tebligat yayınlayarak, derhal ders başı yapmadıkları takdirde, eylemci öğrencilerin kayıtlarının silineceğini duyurur. işte bu nokta da devreye aileler ve veliler giriverir. çocukları okuldan atılma tehdidiyle karşı karşıya kalırlar. bu şaşkınlık içinde olan veliler gazetelerden yardım isterler. bazı velilerse çocuklarını galatasaray’dan alıp robert kolej’e vermek zorunda kalacaklarını söylemektedir.

    "bu memlekette ilim ve irfan, yiyip içmek gibi zaruri bir ihtiyaç halinde iken ve elimizde mekteb-i sultani gibi mükemmel bir okul varken, onun böyle mahvedilmeye çalışılması ve çocuklarımızın tahsillerini ecnebi mekteplerde tamamlama zorunda bırakılması hakikaten acınacak hallerdendir."

    bütün bunlar olurken, eylemci öğrenciler de boş durmaz; heyetler halinde, öğretmenleri tevfik fikret’i ziyaret eder, onu görevine geri döndürmeye çalışırlar. fakat son derece prensipli bir eğitimci olan tevfik fikret, kararından taviz vermez. sadece çok sevdiği öğrencilerine; “derslerinizi terk etmemelisiniz” diye telkinde bulunur.

    tartışmalar oldukça alevlenir ve yurt çapında büyürken, sorunu küçümseyip yok sayan hükümet parti içinde bu konuyu görüşmeye alır. ancak çıkan sonuç çok keskindir: “ortada büyütülecek bir olay yoktur. hükümet maarif nazırı’nın icraatını onaylamaktadır."

    öğrenciler 24 nisan 1910 günü salih zeki’nin asaleten sultani müdürlüğü’ne atandığını öğrenirler. artık tevfik fikret’in geri dönme ihtimali kalmamıştır.

    toplanıp tevfik fikret’e giderler. tevfik fikret eğitim tarihimizin örgütlü ilk öğrenci boykotunu bitiren şöyle bir konuşma yapar:

    "gördünüz ki, idare işlerini halletmek, talebenin hakkı ve haddi değildir. mektebe gideceksiniz. 'fikret’e kapılanlar mektebi bitirmekten ümidi olmayan birkaç haylazdır' diyenlerin bu iddiasını çürütmek vazifenizdir. mektebi başarıyla bitirip onlara ispat edeceksiniz ki beni sevenler, kaçaklar, haylazlar değildir. doğrulukla, ciddilikle memlekete bağlı gençlerdir. ancak o zaman benim izzet-i nefsimi töhmet altında kalmaktan kurtarmış olursunuz."

    boykot, çok gönül rızasıyla olmasa da sona erer. her ne kadar, sıradan, silik gibi görünse de, iki hafta kadar süren bu öğrenci eylemi; iyi bir öğretmenin öğrenci üzerinde nasıl etki bıraktığına dair ilginç hikayeler bırakmıştır eğitim tarihine.

    tevfik fikret ve sultani öğrencilerinin hikayesi için şu denilebilir: "iyi bir öğretmen yeryüzünde ki tanrıdır."

    kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat,
    kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
    bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
    fikri hür, vicdani hür, irfani hür galatasaraylıyım.
  • 83
    eminim ki yaşasaydin bizimle gurur duyardın büyük üstat. iznin olursa büyük galatasaray taraftarına senin dizelerinle seslenmek istiyorum.

    "uğraş, didin, düşün, ara. bul, koş, atıl, bağır;
    durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır!"

    daha yapacak çok şey var renktaşlar, bu sadece başlangıç. yaşasın fikri hür, vicdanı hür olan galatasaray taraftarı!
  • 84
    ne yazıktir ki memleket sevdasına yazdığı şu şiiri bugün, gururla müdürlüğünü yaptığı lisenin satılık mensuplarına uyarlayınca cuk oturuyor, kemikleri sızlıyor usta'nın. yazık.

    --- alıntı ---

    han-ı yağma

    bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
    huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır;
    bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
    fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...

    yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

    efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
    yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
    bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
    bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...

    yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

    bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
    haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
    bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
    bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...

    yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

    büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
    gurur-ı ihtiıamı var, sürur-ı intikaamı var.
    bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
    sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...

    yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

    verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
    vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
    bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
    hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...

    yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

    bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
    yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
    bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
    atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...

    yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
    doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

    --- alıntı ---

    --- alıntı ---

    "bu memleket, efendiler, satılmak üzre tam hazır;
    huzurunuzda titreyen şu milletin sapır sapır,
    şu ıstıraplı milletin -ki ölmede ağır ağır-
    bütün hayatıdır, satın çekinmeden şakır şakır.

    satın efendiler satın, bütün bu memleket sizin,
    haraç mezat satın hemen, gerekmiyor izin mizin.

    evet bütün sizin ne varsa ortalıkta, vay ki vay:
    hasep, nesep, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray,
    bütün sizin efendiler, bu gök, deniz, bu yıldız, ay,
    bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay.

    bu milletin malı deniz, yemezseniz domuzsunuz
    kalın bir ense, şiş göbek, ne muhteşem olursunuz!

    büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar,
    tıkınmanın övüncü var, iç etmenin kıvancı var;
    bu memleket, bu sofra hep sizinle etti iftihar;
    sizin bütün tekel mekel, sizin bütün dolar molar.

    satın efendiler satın, vatan ilelebet sizin
    apar topar satın hemen, gerekmiyor izin mizin.

    verir zavallı memleket, verir bütün hayâlini,
    vücûdunu, hayâtını, ümidini, ayalini,
    zeminini, semâsını, cenubunu, şimalini;
    hemen satın, düşünmeyin haramını, helâlini.

    bu milletin malı deniz, yemezseniz domuzsunuz
    kalın bir ense, şiş göbek, ne muhteşem olursunuz!

    bu hortumun gelir sonu, kapıştırın gider ayak,
    yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak,
    bugün söğüşlemek kolay, hazır bütün köşe bucak,
    alıp satın, çalıp satın avuç avuç, bucak bucak!

    satın efendiler satın, bütün bu memleket sizin,
    haraç mezat satın hemen, gerekmiyor izin mizin

    --- alıntı ---

    şiirin türkçeleştirilmiş versiyonunu rowinthesameboat'un entrysinden aldım, kendisine teşekkür ederim.

    (bkz: han-ı yağma/#2381855)
  • 86
    --- alıntı ---

    vizyonu ve örnek kişiliği ile “fikri hür, vicdanı hür” ilkesiyle, sarı-kırmızı renklere adadığı yüreğiyle, türk edebiyatı’na ve sporuna verdiği katkıyla, cumhuriyetimizin temelinin atılmasındaki rolüyle tevfik fikret’in ismini ve yaptıklarını başta galatasaraylılar olmak üzere nesilden nesile aktarmak boynumuzun borcudur.

    bu nedenle; örnek galatasaraylı, kulübümüzün hami başkanı, tevfik fikret’i aramızdan ayrılışının 103. yıl dönümünde saygı ile anıyoruz.

    --- alıntı ---

    via:galatasaray.org
  • 87
    kendisini, rahmetle ve saygıyla anıyorum. yattığın yer nur olsun büyük galatasaraylı. ben de fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir galatasaraylı ve her şeyden önce bir cumhuriyet yurttaşı olarak izinden gitmeye çalışıyorum. tevfik fikret, yüce önder atatürk'ün düşünce sisteminin oluşmasında çok büyük role sahiptir. bana, "neden galatasaraylısın?" diye sorduklarında, "tevfik fikret de galatasaraylıydı. ben de onun izinden gidiyorum, onun ileri görüşlülüğüne hayranım ve o yüzden galatasaraylıyım." diye cevap veriyorum. yüce önder atatürk, kendisi için şöyle demiştir: "fikret kimdir biliyor musunuz? o’nu tanıyanlar, benim ne yapmak istediğimi kavrayacak kimselerdir""
    "tevfik fikret’in tarih-i kadim’i yok mu; işte o, dünyada yapılması gereken bütün inkılâpların kaynağıdır."
  • 89
    "sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
    beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
    ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,
    bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü;
    tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
    onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
    ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık;
    lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası!
    ey zulümler sâhası... evet, ey parlak alan,
    ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha!
    ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan,
    doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!
    ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden
    sefahate susamış bağrında yaşatan.
    ey marmara’nın mavi kucaklayışı içinde
    sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
    ey köhne bizans, ey koca büyüleyici bunak,
    ey bin kocadan artakalan dul kız;
    güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli,
    sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor.
    dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün
    iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun!
    canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;
    içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.
    sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,
    lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!
    zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır,
    içerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın.
    hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri;
    yalnız işte bu... ve sanki hep bunlarla yükselinecek.
    milyonla barındırdığın insan kılıklarından
    parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?

    örtün, evet ey felâket sahnesi... örtün artık ey şehir;
    örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi!
    ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
    kaatil kuleler, kal’ali ve zindanlı saraylar.
    ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler;
    ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,
    geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur;
    ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi.
    ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;
    ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler.
    ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler;
    ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
    edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu;
    “geçmişlere rahmet! ” diye yazılı kabir taşları.
    ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra
    canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler!
    ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;
    ey her açılan gediği bir vak’a sayıklıyan
    vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer.
    ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi
    sembole eden harap ve sessiz evler;
    ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan
    kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş,
    ve yıllardır tütmek ne... çoktan unutulmuş!
    ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü
    her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar!
    ey tabi’atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu
    bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp
    her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini
    gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir!
    ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş
    olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât!
    ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;
    ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!
    ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: nâmus;
    ey adamı ikbâl kıblesine götüren yol: ayak öpme yolu.
    ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki
    her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!
    ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için
    yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı!
    ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan,
    ey mahkemelerden biteviye kovulan “hak”!
    ey en şiddetlikuşkularla duygusu kö¨rleşerek
    vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;
    ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar.
    ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret!
    ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm;
    ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!
    ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış
    zengin – fakir herkes, meşhur koca bir millet!
    ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç;
    ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç!
    ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca;
    ey kimsesiz; âvâre çocuklar... hele sizler,
    hele sizler...

    örtün, evet, ey felâket sahnesi... örtün artık ey şehir;
    örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!"
  • 95
    "aksaray'daki mahmudiye valide rüştiyesi, 1876-1877 osmanlı-rus savaşı göçmenlerinin yerleştirilmesi için boşaltılıp kapatılmasaydı, fikret de o yüzden galatasaray sultanisi'ne verilmeseydi, haluk'un defteri şairi olur muydu, bilemem. ama onun yetişmesinde, gelişmesinde, hiç kuşkusuz ülkemizde çağcıl anlayışta ilk lise olan galatasaray'ın büyük etkisi, katıksız payı vardır diyebilirim."

    bedrettin tuncel; tevfik fikret ve galatasaray

    büyük galatasaraylı 119 mehmet tevfik ruhun şad olsun.
  • 97
    türk edebiyatının büyük şairi.

    aynı zamanda ilginç bir kişilik. dönemin sultanı 2.abdülhamit’e iki kere suikast girişimi olmuştur.

    meşhur o at arabasında hazırlanan düzenek 2. abdülhamit camiden geç çıkınca padişahı hedef almamış, kalabalığı hedef almıştı.

    şu dizeleri yazmıştır...

    ey şanlı avcı, tuzağını boşuna kurmadın!
    attın...ama yazık ki, yazıklar ki vuramadın!

    attın ama tutturamadın demiştir. dönemin en büyük abdülhamit karşıtlarından biridir.

    bununla beraber abdülhamit sonrası yaşananları gördükten sonra mezarına gidip ağlamışlardı da anlatılır.

    düzenleme : nerdebenimkoseckim uyardı 3 sene önce ölmüş abdülhamit’ten tevfik fikret.

    bir üzgünlük olayı duymuştum ancak beni de ölüm tarihlerine bakmaya itmişti üşengeçlik işte :)
  • 98
    sahaya çıkması için büyük bir mücadele verdiği futbol takımızın ilk şampiyonluğunda (1909) büyük payı olan , galatasaray için türkiye'nin batıya açılan ilk penceresi ifadesini kullanan büyük insan. öylesine galatasaray ile iç içe bir hayatı var ki, ölümünden 3 ay önce ziyaret ettiği galatasaray lisesinde sınıf mevcutlarının, çanakkale'ye cepheye gidenler yüzünden çok çok az olduğunu ve eski bir öğrencisinin arıburnu taarruzunda gözlerini kaybettiğini görünce aşırı üzüntü duyduğu söylenir.
  • 100
    https://gss.gs/Zpw.png

    1907-1908 sezonunda istanbul futbol ligi'nde şampiyon olan galatasaray futbol takımı, o sıralar mektep müdür olan şair tevfik fikret'le birlikte. üst sıra: adnan, milo, ali sami, ahmed robenson, asım tevfik, emin bülent, hamid hüsnü, hasan fuad. orta sıra: celal, mahir, tevfik fikret, hasan, bekir. alt sıra: hures, idris.

    kaynak: fotoğrafın kaynağı resmin sol alt kısmında belirtildiği gibi hürriyet. fakat ben taha toros'un kişisel arşivinin dijitale aktarıldığı şehir arşivinden aldım.

    ruşen eşref ünaydın'ın 1957 tarihli yenilik basımevi'nden çıkan "galatasaray ve futbol -hatıralar- adlı kitabında yukarıdaki fotoğrafla ilgili anılarını şöyle anlatır:

    --- alıntı ---

    "galatasaray gene o rejim altında yabancı ve yerli âlemi de yenerek, türk istanbul'un futbol liginin ilk türk şampiyonu olmaya doğru yol aldı.

    ve murâdına işte tam meşrutiyetin ilk yılındaki spor mevsiminde erdi.

    gazetelerinde 'nikâh, velîme ve hitân' dışında cemiyet sözünü bile yazdırmaz ettirmez istibdâdın mantıksız yasağına ayak direyerek kayırsız, nizamnamesiz, izinsiz oynar bir savaşçı topluluk olmaktan galatasaray işte o yıl çıktı; cemiyetler kanununa göre siciline kayıtlı, müsaadeli, meşrû bir spor kulübü oldu: meşru ve meşhur!..

    lisenin spor müzesinde ve bizlerin evlerimizde bir fotoğrafı vardır ki daha yukarılarda bir nebze tasvir etmiştim. ona ben, gönlüme hâlâ gençlik heyecanı ve başarı gururu duyuran şanlı olayın solmaz belgesi diye baktığım kadar memleketimizdeki sportif ve sosyal zihniyet tekâmülünün bir anıdı diye de bakıyorum... orta yerde en önde 'şild', zaferin ışığı gibi parıldıyor. galatasaray'ın spordaki kazancının başarısı hakkı olarak aldığı mükafat, fethedilen bir kalenin anahtarı gibi mânâlı görünüyor...

    zaten bu resim, gözde galatasaray'ın baştan başa bir çok ilkliğini ve birinciliğini bir araya toplamış bir sembol demeti gibi büyümektedir: 'şild'in arkasında ortada oturan insan, o tarihten yirmibeş otuz yol önce kendi sınıfının birincisi olarak bu liseden diploma almış bir galatasaraylıdır. bu resimden iki, iki buçuk yıl önce ilkin onun:

    'millet yoludur, hak yoludur tuttuğumuz yol'
    'ey hak yaşa, ey sevgili millet yaşa, var ol'

    diye haykıran sesi resne dağlarını çınlatmıştır; o ses ki en koyu istibdâd günlerinde haykıra haykıra millete, kendini sarmakta olan 'sis'i bildirmek cesaretinde bulunmuştu. işte o resimde, kulübün zafer armağanının başucunda o sesin sahibi; galatasaray'da, yeni.ağı ilk açmış, galatasaray idaresini ilk büsbütün türkleştirmiş; mektebin ikinci müdürlüğüne ilk türk ikinci müdür olarak salih keramet nigar'ı getirmiş; ilk türk birincisi galatasaray futbol kulübünün ilk fahri başkanı olmuş; modern bir anlayışla spora, futbola ve kulübe koruyucu kanadını açmış büyük ve inkilâbcı müdür tevfik fikret oturuyor'..

    gene o resimde, tevfik fikret'in arkasında ayakta duran futbolcular arasında başka genç şair daha var: meşhur 'kin' ve 'hisarlara karşı'nın şairi ve galatasaray 'tim'inin ilk türk kaptanı emin bülend!.. bir de en arkada sivil geyimliler arasında galatasaray futbol kulübünün kurucu başkanı ali sami yen!.. eli kalem tutar, dili söz eder ali sami yen...

    işte koruyucu müdürü, kurucu başkanı, ilk türk kaptan ile bir zaferi gözlerimiz önünde hâlâ diri tutan o resim, konuşan bir tarihtir... solmayacak bir anlamı bütünü ile belirten o belge diyor ki: 'galatasaray, bu memlekette ilk türk futbol kulübüdür; gösterdiği şu takım ise, işte, türkiye'nin ilk türk birincisi.'

    galatasaray -biraz önce de dediğim gibi- bu muradına meşrutiyet'in ilk yılı erdi; gerçekten, (1908*1909'da) memleket parlamentoya yeniden kavuştuğu yıl, galatasarat da şampiyonluğa, bu şampiyonlukla birlikte 'meden; hak'ka kavuştu; yani mektep ve hele hükümet idaresi ile kovalamaca ve kaçmaca, birbirinden sakınmaca ve saklanmaca devrinin artık bir daha dirilmemek üzere sona erdiği yıl... doğrudan doğruya lise müdürünün kulübe fahri başkan olduğu yıl..."

    --- alıntı ---

    not: orijinal metinde gözüme çarpan imla ve yazımları dijitale geçerken düzeltmeye çalıştım. belki metni korusaydım daha iyi olabilirdi. bilemedim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın