• 87
    macın surekli onune gecen, topun oyunda kalmasına musaade etmeyen, kalecilerin topa oyuna surekli gec sokmasına goz yuman hakemleri, skandal var kararları, en ufak faulde 20 takla atan futbolcuları, iki pas yapamayan ve gol yememek uzerine maca cıkan anadolu takımları, her mactan sonra kara gece acıklamaları yapan yonetim ve taraftar grupları, federasyonu basıp yonetici dovmekten bahseden baskanları, her mac bitiminde futbol yerine hakem kararlarını konusan sayisiz kanal ve yorumcusuyla, bu rezillikleri playoff getirerek marka degerini yukseltecegini sanan ve normal bir ulkede futbolun yanından gecmemesi gereken yoneticilerinin oldugu bir ulkenin marka degeri ne kadar olursa bizimde odur iste.
  • 85
    futbolu gerçekten iyileştirmek ve geliştirmek isteyen, bu uğurda çalışacak insanlar olsaydı böylesine bir futbol ülkesinde inanılmaz rakamları konuşuyor olurduk. çok basit bir örnekle göstermek isterim.

    2011'de temeli atılan ve 2017'de bitirilen timsah arena'nın 2017 itibariyle maliyeti yaklaşık 500-600 milyon tl. 2017 tarihindeki dolar kuru 3.56 civarlarındaymış. yani 152 milyon dolar. bu bilgiyi cebimize koyalım.

    türkiye süper liginin yayın ihalesi ne kadar peki? 2.6 milyar tl. 89 milyon dolar.

    bursaspor'a 150 milyon dolarlık stat yaptırmak yerine verilen o parayı futbola yatırım yapabilirdiniz. bugün bakınca timsah arena'nın kimseye bir faydası yok, bursalılara bile.

    türkiye'de marka değerini arttıracak kişilerin bu işten tek anladığı şey stadyumlar yapayım, şekil olsun düşüncesidir. milyonlarca dolar akıtılan sahaların zeminleri ise mayın tarlasından hallice. çünkü önemli olan içi değil dışının fotoğraflarını slaytlarda göstermek, bakın biz bunu yaptık diyebilmekte.

    yani demem o ki burada süper ligin marka değeri acuna kalmış macuna kalmış hiç farketmez. yetkililerin gram umrunda olan bir şey değil bu. tff çok umursasaydı zaten bu altyapı meselesini ciddiye alır, gerektiğidne kulüplere yaptırım uygulardı.

    düşünün bugün türkiye'nin en iyi sol açığı kerem aktürkoğlu, ancak o bile babasının inadı sayesinde bir yerlere gelebilmiş. futbol altyapıları oyuncuları küstürmeye onları mobbinge uğratmaya çok müsait.
    çevrenizde amatörde-bölgeselde top oynamış birileri mutlaka vardır. bu insanlar potansiyeline erişemeden bu mobbingler sebebiyle futbolu bırakıyorlar.

    yetkililerin önce bu futbol altyapı ortamını temizlemesi ve güçlendirmesi gerekir. işte o zaman süper ligin marka değeri ve oyuncu değeri artar. o oyuncuları da avrupaya döviz karşılığında satarak ülkeye sıcak para sokmuş olursunuz.
  • 100
    rizespor başkanı açıklama yapmış: “galatasaray şampiyon yapılacak” diye.

    marka değeri konulan herhangi bir organizasyonda bu açıklama soruşturmasız kalmamalı. premier ligde veya la ligada böyle bir laf edeni duydunuz mu hiç?

    gel bakalım arkadaş sen neyi biliyorsun kanıtın nedir diye sorulmalı.
    kuru sıkı sıktığı anlaşıldığında marka değerine zarar vermekten ciddi ceza verilmeli.

    bu algılar yerleşirse kim neden yayın ihalesine para versin? oturup uzun uzun maç izlesin?
  • 86
    kıçıkırık maç özetleri ve görüntülerine bulunmaz hint kumaşı muamelesi çekip rakip kanallarla paylaşmayan, videolara telif atan digitürk/bein sports yüzünden marka değerimiz yerle bir edilmiştir.

    3 dakikalık resmi maç özetlerine de %100 gol pozisyonu yerine boktan sarı kartlık faulün 5 farklı açısını koymayı layık gören bein sports'a ayrıyetten küfürlerimi iletiyorum. ayrıca resmi yayıncının trio isimli garabet programı başlı başına yapması bile yanlış hele programdaki çifte standart ve yanlı tutumlar ise en galiz küfürleri hak ediyor ona da ekstra ayrı parantez açmak gerekiyor.

    yayıncı kuruluşun bu kanser politikaları nedeniyle elinde konuşmak için futbol malzemesi olmayan medya mecburen hep saha dışına, hep sansasyonel polemiklere kaydı ve türkiye'de insanların futbol izleme hevesini öldürdü.

    şimdi üzerine play off zırvalığını getirip. merak etmeyin tüm sezonu izlemenize gerek yok. sadece son 4 haftayı izlemeniz yeterli şeklinde gerizekalıca fikirler sağda solda dolaşıyor. gerçekten anlamak mümkün değil.

    gönül ister ki sky sports. fox vs. tarzı yabancı bir yatırımcı gelsin, ekranlardaki kaşarlanmış eski yüzler yerine tek başına sıfırdan kendi kadrosunu kursun da futbolun marka değerini yüceltsin ama ne yazik ki bu çok zor.
  • 78
    tam yabancı serbestisi sayesinde gelen kaliteli ayaklar ve altyapılardan çıkan geleceği parlak genclerin ülke dışında popularitesinin artması sayesinde yükselecekken esnaf kafalı patronlar yüzünden yeniden aşağı çekilmiş marka değeridir.
    süper lig yönetiminin tff'den bağımsız bir yapiya kavuşması ve ic kararlarını kendisinin almasından baska kurtuluş yolu yoktur.
  • 1
    türkiye birinci futbol liginin dünya çapında tanınırlığı ve barındırdığı tüm öğeler ile yaklaşık ekonomik değeri şeklinde özetlenebilecek 2 maddenin tümünü birden kapsayan tanımlama.

    son dönemde yoğun şekilde tartışılıyor ligimizin marka değeri. fakat her konuda olduğu gibi, saçma sapan bir konu üzerinden tartışılıyor. hepimizin bildiği, erman toroğlu mevzusu.

    o konuya hiç girmeyeceğim. kendisinin bu lige bir kene gibi yapıştığını ve safi zarar olduğunu düşünenlerdenim.

    asıl söylemek istediklerim başka. yukarıda sıraladığım maddeler aslında genel olarak bakıldığında birbiriyle iç içe maddeler. bakın biraz açayım konuyu.

    1. dünya çapında tanınırlık

    türkiye birinci futbol ligi dünya çapında ne kadar tanınıyor? sizce bunun en önemli parametreleri nelerdir? cevap belli: tabi ki de 2 önemli turnuva (dünya kupası ve avrupa kupası) ve 2 adet avrupa kupası (şampiyonlar ligi ve avrupa ligi).

    bu kupalardaki başarılarımız azımsanmayacak derecede. takımımızın başarısı bir yana milli takımımızın dünya kupasında ve avrupa kupasında son 10 yılda gösterdiği başarılar ligimizin bilinirliliğini oldukça artırdı. bu bir gerçek. artık avrupa'da bizim rakibimiz olan her takım, türk milli takımının ve galatasaray'ın avrupadaki başarısını hatırlayarak bizden çekinir hale gelimiştir. demek ki dünya çapında tanınırlık olarak iyi bir yerlere gelmişiz.

    yani marka değerine katkı olarak klüp takımlarımız ve milli takımımız elinden geleni yapıyor diyebiliriz.

    2. şimdi geldik esas konuya. ligin tüm öğeleri ile yaklaşık ekonomik değeri. burada bir rakam vermemiz gerekmiyor. fakat digitürk'ün ligin yayın hakları için ödediği para ortada. tam da bu noktada şu soru soruluyor. bu lig bu para eder mi? ben kendi fikirlerimi yazdığım bu yazıda, şu anda da tamamen bir taraftar gözüyle ligin ekonomik değerini etkileyecek parametrelere kısaca değineceğim.

    a. klüp takımları: elimdeki tek rakam digitürk'ün yayın haklarına ödediği para olduğuna göre, kimse kusura bakmasın ama, 1 takım eksik oynanan (başlı başına bir rezalet), başkanların her türlü transfer ve klüp içi numarayı çevirdiği, hala belediye destekli takımların yer aldığı bir lig, kesinlike dünyanın en değerli 6. ligi değildir. bunun yanında afrikadan otobüslerle (afrikadan otobüs gelmez yeaaa demeyin tabi, bişey anlatıyoruz) futbolcu adaylarının anadolu klüp başkanları beğenisine taşındığını biliyoruz. yani ligimizde oynatılan yabancı kalitesi de çok düşük. bunu engellemenin yolları var, mesela milli olmuş oyuncu alma zorunluluğu gibi, ancak bunun da ülkede uygulaması çok zor ve farklı bir tartışma konusu.

    peki klüp yönetimleri aldıkları futbolcuları ve teknik direktörleri mutlu bir şekilde takımdan yollayabiliyorlar mı? veya şöyle soralım, satılan futbolcular bütün paralarını alarak mı gidiyorlar? taffarel'in bile alacak parası olduğunu biliyoruz sözlükçü arkadaşlarım. demek ki önemli bir sıkıntı da burada var.

    toparlamak gerekirse, klüp takımlarının ligin marka değerine katkısı neredeyse yok denecek kadar az. hatta bazıları ankaragücü, ibb gibi takımlar ligin genel görüntüsüne negatif şekilde bile etki ediyor diyebiliriz.

    b. yayıncı kuruluş: tam bir fiyasko daha. kesinlikle futbolun ne kadar güzel bir oyun olduğundan birhaber, aklına estiği gibi davranan, istatistik tutmaktan aciz, berbat bir internet sitesine sahip olan, sadece faul, kırmızı kart ve ofsayt tekrarlarını gösteren ve seyirciyi kandıran, gollerin sadece golü atan ve asisti yapandan ibaret olduğunu düşünen ve bazen metrelerce uzaktan atılmış muhteşem bir ara pasının tekrarını göstermeye bile tenezzül etmeyen bir yayıncı kuruluştan bahsediyoruz. ligin marka değerine en büyük zararı veren öğe bizzat ligin yayın haklarını elinde tutan ve kendi kuyusunu kazan yayıncı kuruluştur. ha diyeceksiniz ki, kardeş, kim yapsın o zaman söyle bana, kim yapsın.

    dedim ya herşey iç içe diye. hakem hocaları etrafta cirit attıkça ve takım yönetimleri sürekli hakemler ve federasyon ile uğraştıkça bu paradoks devam eder. yayıncı kuruluş değişse de, seyirci istemese de, 57 kere topun en son kime deyip taça çıktığını izler ve üstüne saatlerce konuşur. bize de burada uzun uzun entry girmek düşer anca.

    c. federasyon: gerçekten yönetim şekli ve seçim süreci hakkında çok az şey bildiğim bir kurum. zaten bir seyirci olarak beni çok az ilgilendiriyor. az ilgilendirmeli zaten. bize ne kardeşim federasyondan. biz taraftarız. bunu sözlük içerisinde böyle düşünmeyenler olabilir. tabi ki tartışmaya açığım. ama ligin değerini belirleyen öğelerden biri olmadığını, öyle ise bile, diğer öğelerden çok az daha paya sahip olduğunu düşünüyorum.

    d. taraftar: ligin en değerli, en önemli kısmı. eğer takım tutmak diye birşey varsa dünyada, bu işin alası türk taraftarıdır. çok büyük birşey değil tabi, sonuçta takım tutuyorsunuz. ama bir maç yayını sırasında durmaksızın taraftar tezahüratları duymak izleyen herkezi inanılmaz etkiler, bu bir gerçek. ve bu bizim ülkemizde var. ve belki de basiretsiz yayıncı kuruluşların en büyük şansı da taraftardır. çıkan kavgalar, küfürler, bunlar dünyanın en pahalı liginde de var sözlükçü kardeşlerim. kaldı ki son maddeyi okuduktan sonra bana hak vereceksiniz ki, taraftar sadece taraftardır. taraftarı insanlıktan çıkartan ise basındır.

    e. basın: spor basını diye birşey var mı sizce bizim ülkemizde? yok bence. futbol basını var. gerçekten futbol ile alakalı kaç tane yazar var basında? bakın basın diyorum, internet siteleri, bloglar falan demiyorum. çok ama çok az var. basındaki futbol yazarları futbolu sevmiyorlar bir kere. futbolun tarihini bilmiyorlar, nelere yol açtığını bilmiyorlar, tuttukları takımın tarihini bilmiyorlar. onların tek amaçları hakem hatalarından, klüp yöneticisi denen kazmaların saçmalıklarından, futbolcu kavgalarından, taraftar kavgalarından nemalanmak. böyle bir basın ile bu ligin değeri nasıl artabilir arkadaşlar? hiç bir yazı okuyor musunuz basında, lucas neill'in gelişinin galatasaray takımına taktiksel açıdan ne faydaları olabileceğini? siz evde düşünüyorsunuz, blogunuza yazıyorsunuz, evet. ama diğerleri? onlar biliyorlar mı? onlar neyi biliyorlar söyleyeyim, lucas neill'in kewell'ı çok sevdiğini ve söylediklerinden kewell'ın gitmeme ihtimalinin olduğunun çıkartılabileceğini. bu mudur yani ya? bu mudur kardeş? bu adam bekte oynar, sağda oynar, ne bileyim, maç sıkışırsa defans üçlenir, neill sağa geçer falan. yok. bir tane yazı yok. umrunda değil ki basının. zaten taraftara onu vermiyor ki basın. taraftara kavga veriyor, dövüş veriyor, gerginlik veriyor.

    sonuç: demek ki sözlükçü arkadaşlarım, bizim daha çok ama çok çalışmamız lazım. bizim derken, gerçekten bizim. onların değil. gerçek biziz çünkü, gerçek olan taraftar, klüp sevgisi. bu ülkenin taraftarı çok daha kaliteli bir lig hakediyor. şişirilmiş rakamlar ilgilendirmiyor bizi. elano'nun attığı 50 metrelik pas ilgilendiriyor bizi. keita'nın 2 kişiyi peşine takması ilgilendiriyor. baros'un kaleyi bulan şut yüzdesi ilgilendiriyor belki de.

    bu ligin marka değeri çok ama çok düşük sözlükçü kardeşlerim. bu ligin avrupadan talep görmesi için daha çok çalışılması gerek. fakat bizler, sözlük gibi oluşumlarla, bloglarımızla, basına ve yayıncı kuruluşa alternatifler yarattığımız sürece herşey daha iyiye gidecek diye düşünüyorum.
  • 76
    hepimizin malumu olduğu üzere var olmayan ve üzülerek söylüyorum ki yaratılmaya da çalışılmayan değer.

    bu değerin tam olarak ne olduğuna dair az çok fikir sahibi olmak için premier lig, bundesliga, ligue 1, serie gibi önde gelen liglere bakmak yeterli olabilir. gelişigüzel yapılmış ve kullanılagelen logo dışında ortada ne lige air tanıtım videosu var, ne müzik var. hepsini bir kenara koyuyorum, süper lig'in yetkili instagram hesabı bile yok...

    premier lig instagram hesabı: 47.9 milyon takipçi
    https://www.instagram.com/premierleague/

    bundesliga instagram hesabı: 7.9 milyon takipçi
    https://www.instagram.com/bundesliga/

    ligue 1 instagram hesabı: 2.7 milyon takipçi
    https://www.instagram.com/ligue1ubereats/

    serie a instagram hesabı: 6.8 milyon takipçi
    https://www.instagram.com/seriea/

    la liga instagram hesabı: 36.5 milyon takipçi
    https://www.instagram.com/laliga/

    çok mu zor acaba resmi bir instagram hesabı açıp oynanan maçlardan jeneriklik pozisyonların veya avrupa'da nam salmış olan tribünlerimizin video ve görüntülerini paylaşmak? profesyonel bir ekip görevlendirip şu işe girişmek birkaç gün sürer ve meyvelerini de mutlaka kısa süre içinde verir. ama bizim yöneticilerimizin dert ve tasaları çok farklı olduğu için başımızı kuma gömmüşüz ve kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz tamamen. o yüzden de çağın birkaç on yıl gerisinde olmamıza hiç mi hiç şaşırmıyorum.

    umarım bizden sonraki nesillerin görebileceği böyle bir değer olur, tek temennim bu.
  • 66
    hiçbir zaman olmamıştır ve olmayacaktır maalesef. orta da futbol ve para konuları söz konusu ise her ülke de olduğu gibi birileri bu paradan pay veya itibar koparmak ister. bu olay bu sektor de olmazsa olmazlardan birisi diye düşünüyorum. bunun yolu da ya siyasetten ya da iş adamlari tarafından olur çoğu ülke de.

    ancak bazı konular ki bu konu da olduğu gibi, bizim memlekette olması gerektiğinden fazla şekilde oluyor. rant ve çıkar ilişkisi ortaya çıktığı zaman ne değerler ne de etik dediğimiz kavram kalır. ondan sonra da kim ne kopartirsa muhabbetine dönüyor iş maalesef.
  • 44
    bir ara bu muhabbet vardi ya sahiden noldu bizim bu ligin marka degjenbsjsiirjejd

    bu gece oynanan 2 mac ** uzun zamandir futbol nedir unutan bünyelere ilaç etkisi yapmistir. keske ikisi arka arkaya canli yayinlansaydi diye ic gecirmedim degil. 90+90 dakika bu iki maci soluksuz izlemek asiri dozdan zarar bile verebilirdi gerci. olsun ama buna da şükür.

    not:yonetim istifa
  • 80
    yine ayaklar altına alınan şey. instagram veya twitter gibi sosyal medya platformlarında az da olsa takılan biri 433 hesabını ve hesabın etkisini bilir. bu hesabı yöneten kişiler arasında bir türk'ün bulunmasını bile kullanamıyor olmak, sonra bu ligin popülaritesinin, etkisinin azlığından dolayı ağlamak tam bizim kafaya göre bir iş.

    433'ün sunucularından metecan kambur 3 nisan 2022 trabzonspor beşiktaş maçı için belgesel tarzı bir şey planladıklarını ama stadın içinde çekim yapmak için gerekli yerlerden izin çıkmadığından bu işin iptal olduğunu açıklamış.
    https://twitter.com/.../1510368499461505026

    twitter'da 1.8 milyon, instagram'da 48.6 milyon takipçisi olan bir hesap belki de son yılların en heyecansız geçen sezonunda liginin reklamını yapacaktı. tuhaf kafalar...
  • 65
    bir ara pek konusulan, simdilerde ise dile getirmesi dahi abes olan kavramdir.

    deveye boynun neden egri diye sormuslar mevzusuna cok benzese de insan premier ligi, bundesligayi hatta championshipi gorunce dahi ic gecirmeden edemiyor. ozenmek de degil bunun adi, ben daha iyisini yapabilecek potansiyeldeyken neden yapamiyorum ic cekintisi.

    ozenle dosyalayip kaldiralim bunu da uhdelerimizin arasina.
App Store'dan indirin Google Play'den alın