1
eskiyi çok özleyen biriyim. bu arada eskiyi çok özlüyorsanız eğer, bu yaşlanma belirtisiymiş. sanırım 60 yaşında varım şu an.
hem hayatımın en güzel senelerinden biriydi, hem de tanık olduğum en keyif veren sezonlardan biriydi.
2006 ve 2008 şampiyonlukları da efsaneydi ama tüm sezon boyunca kan ve gözyaşı vardı.
2011-12 ise futbola tam anlamıyla doyduğumuz sezon oldu.
ujfa & semih, selçuk & melo, necati & elmander, kanatlarda emre & engin, bekte hakan & eboue, kalede muslera. inanılmaz keyif veren, tempolu ve hücum odaklı bir futbol.
savunmada anlamsız paslar yoktu. top necati'nin ayağındayken muslera'ya geri dönmüyordu.
ben o sıralar lise 3'tüm. tek derdim hoşlandığım bir kız vardı ve platoniktim. derslerde bazen onu, bazen de eboue'nin gençlerbirliği'ne attığı golü düşünürdüm.
bu arada merak edenler için o gol:
https://youtu.be/lg1CBD47EcI
o sezon şike soruşturmasından dolayı lig geç açıldığı için her gün maç oynanırdı. akşam okuldan gelir gelmez maç saatini beklerdim. hatta 7 aralık 2011'de oynanan derbi hafta içine denk gelmişti. hiç unutmam, o gün arkadaşımla okuldan dönüyorduk. acayip yağmur yağıyordu. maç hakkında konuşurken "ulan 7 aralık 7-0 olsa ne güzel olur" demişti. gerçekten de oluyordu. ah baros ah.
yine unutamadığım şeylerden biri de şudur; 2010-12 arası barcelona'yı hatırlarsınız, müthiş bir takımdı. ben de hep merak ederdim, acaba barcelona taraftarı olmak nasıl bir duygu diye. o duyguyu ilk kez o sezon hissettim. ciddi anlamda ligin barcelona'sı olmuştuk, inanılmaz domine etmiştik.
süper finalde oynanan fenerbahçe maçını inanılmaz bir şekilde kaybettikten sonra, üzerimde galatasaray sweatshirt ile okula gidiyordum. otobüse bindiğimde şöför dayı dalga geçmişti. fenerbahçe'ye kaybettiniz şampiyonluğu diyordu. ben de içimden "harbiden kaybettik amk" demiştim.
o günü unutamam. bir lise klasiği olarak herkes fenerbahçe formasıyla gelmişti okula. tek galatasaray armalı bendim. açıkçası o görüntüyü görünce, keşke giymeseydim diye düşündüm.
tabii kadıköy'de şampiyon olduktan sonra her yer sarı-kırmızı olmuştu. o gün o otobüscü dayıyı görmeyi çok istedim ama maalesef o gelmedi. umarım durumu iyidir.
platonik olduğum kişi platonik olarak kaldı bu arada. ama hayatımın en güzel zamanlarıydı. dert yok, tasa yok. liselisin işte amk. bir de galatasaray öyle top oynayınca, kadîköy'de şampiyon olunca çok daha anlamlı kıldı o seneyi. şimdi her şeyden çok özlüyorum o zamanları.
hem hayatımın en güzel senelerinden biriydi, hem de tanık olduğum en keyif veren sezonlardan biriydi.
2006 ve 2008 şampiyonlukları da efsaneydi ama tüm sezon boyunca kan ve gözyaşı vardı.
2011-12 ise futbola tam anlamıyla doyduğumuz sezon oldu.
ujfa & semih, selçuk & melo, necati & elmander, kanatlarda emre & engin, bekte hakan & eboue, kalede muslera. inanılmaz keyif veren, tempolu ve hücum odaklı bir futbol.
savunmada anlamsız paslar yoktu. top necati'nin ayağındayken muslera'ya geri dönmüyordu.
ben o sıralar lise 3'tüm. tek derdim hoşlandığım bir kız vardı ve platoniktim. derslerde bazen onu, bazen de eboue'nin gençlerbirliği'ne attığı golü düşünürdüm.
bu arada merak edenler için o gol:
https://youtu.be/lg1CBD47EcI
o sezon şike soruşturmasından dolayı lig geç açıldığı için her gün maç oynanırdı. akşam okuldan gelir gelmez maç saatini beklerdim. hatta 7 aralık 2011'de oynanan derbi hafta içine denk gelmişti. hiç unutmam, o gün arkadaşımla okuldan dönüyorduk. acayip yağmur yağıyordu. maç hakkında konuşurken "ulan 7 aralık 7-0 olsa ne güzel olur" demişti. gerçekten de oluyordu. ah baros ah.
yine unutamadığım şeylerden biri de şudur; 2010-12 arası barcelona'yı hatırlarsınız, müthiş bir takımdı. ben de hep merak ederdim, acaba barcelona taraftarı olmak nasıl bir duygu diye. o duyguyu ilk kez o sezon hissettim. ciddi anlamda ligin barcelona'sı olmuştuk, inanılmaz domine etmiştik.
süper finalde oynanan fenerbahçe maçını inanılmaz bir şekilde kaybettikten sonra, üzerimde galatasaray sweatshirt ile okula gidiyordum. otobüse bindiğimde şöför dayı dalga geçmişti. fenerbahçe'ye kaybettiniz şampiyonluğu diyordu. ben de içimden "harbiden kaybettik amk" demiştim.
o günü unutamam. bir lise klasiği olarak herkes fenerbahçe formasıyla gelmişti okula. tek galatasaray armalı bendim. açıkçası o görüntüyü görünce, keşke giymeseydim diye düşündüm.
tabii kadıköy'de şampiyon olduktan sonra her yer sarı-kırmızı olmuştu. o gün o otobüscü dayıyı görmeyi çok istedim ama maalesef o gelmedi. umarım durumu iyidir.
platonik olduğum kişi platonik olarak kaldı bu arada. ama hayatımın en güzel zamanlarıydı. dert yok, tasa yok. liselisin işte amk. bir de galatasaray öyle top oynayınca, kadîköy'de şampiyon olunca çok daha anlamlı kıldı o seneyi. şimdi her şeyden çok özlüyorum o zamanları.