• 44
    pasquale sensibile takımımızın yeni sportif direktörü olduğundan beri bir sürü şey söylendi durdu.
    en önemlisi de menajer bağlantısı vs.
    yahu menajer bağlantısı olmayan ve hatta onlarla ilişkisi olmayan sportif direktör mü olurmuş.
    alış ve satışta en çok muhatap olacağı insan menajerler.
    bide sportif direktör dediğimiz mesleği kulüpten sadece maaş alan insan olarak görenler var.
    şirketlerin satış ve pazarlama departmanında çalışanlar bile bir dünya prim alırken bu adamların kuru maaş ile yetineceklerini düşünmek baya iyi niyet olur.
    adam bağlantılarını kullanıp senin 10 m euro edebilecek futbolcunu 15’e satarsa bunun en az % 5’ini alır.
    dünya üzerinde menajer komisyonuna bizim kadar takılan bir ülke daha yoktur.
    yönetici istemediği sürece menajer kulübü kazıklayamaz.
    o yüzden gelen sportif campos ve sensibile’a bakış bu yönde olmalıdır.
  • 80
    galatasaray’da ya liyakatsiz insanların kısa süreli görev yaptığı ya da hiç kullanılmayan şey. fenerbahçe 8-10 yıldır sportif direktörlerle çalışıyor hem de uluslararası network sahibi kişilerle. biz de işte kısa bir cüneyt tanman çalıştı o kadar. bizim transfer anlayışımız bir yönetici belirleyip orta sahadan üçlük at diyoruz. çok amatörüz galatasaray olarak maalesef. işimiz hep bir duygusallığa, son hamleye falan kalıyor. bir kere de gidin alın gelin yahu. bu niye olmuyor? çünkü kurumsallığımız yok. fenerbahçe bizden daha kurumsal. hatta beşiktaş bile daha kurumsal friedel falan aldı adamlar. bizim transfer anlayışımız ise ibrahim görev senin al yanına cenk’i halletmeye çalış şeklinde. bu ne abi? yanlış anlaşılmasın bundan önceki süreçler de yanlıştı. erden git hallet şeklindeydi geçen iki yıl da. hep bir hallederizcilik, hep bir amatörlük. sportif başarı sağlıyor muyuz evet çünkü bu bizim büyüklüğümüzden fenerbahçe’nin ise bazı yanlışlarından. fenerbahçedeki network ağı ve kurumsal yapısı bizde olsa iddia ediyorum her yıl şampiyon oluruz.

    edit: galatasaray büyük bir kulüp. iyi oyuncular her zaman alabiliriz. ancak kurumsal olmadığımız için süreçlerde her zaman acı çekeceğiz. her yıl çekiyoruz zaten.
  • 85
    george gardi'yi al istersen yıllık 5m euro maaş bağla. o zaten gerek gelecek futbolcuların bonservis bedelinden, yıllık ücretinden, gerek yüksek bedelle satacağı oyunculardan gerekse yaşatmayacağı rezil transfer süreçlerinden maddi ve manevi olarak aldığı paranın karşılığını misliyle verecektir. dursun özbek, nihat hatipoğlu ve cenk ergün gibi karakterler bu kulübün ayağındaki pırangalardır. sorsan para almıyorlar, tek giderleri ulaşım ve yemek giderleri ama varlıklarının yaşattığı zarar 10 milyon eurolarla bile ifade edilemez.
  • 84
    artık sportif direktörü olmayan avrupa kulübü kalmadı gibi bir şey. son dönemde daha çok eski futbolcular bu görevi üstleniyor. deco, zidane gibi.

    ligimizde de beşiktaş ve fenerbahçe başta olmak üzere bazı takımlar sportif direktörden yararlanıyor.

    sportif direktör özellikle transfer sürecinde önemli bir göreve sahip. teknik direktör ile birlikte kadro planlamasını gerçekleştirip, oyuncu bulup, tüm görüşmelerden sorumlu oluyor.

    ilk olarak bu görevi üstlenen kişinin futbolcunun dilinden anlaması lazım, uluslararası ağının geniş olması lazım, çokça menajer tanıması lazım. futbol dünyasında bir tanınırlığı, statüsü varsa o zaten ayrı bir bonus oluyor.

    kendinizi futbolcu yerine koyun. galatasaray sizi takıma dahil etmek istiyor ve bir projesi var. bu projeyi size ibrahim hatipoğlu mu anlatınca daha çok etkilenirsiniz, yoksa wesley sneijder mi?

    sneijder dedim çünkü bence galatasaray sportif direktörü eski uluslararası futbolcularından biri olmalı. mata da olabilir, isme çok takılmayın.

    sorsan çok kurumsalız, eğitim kurumu kökenliyiz falan. ancak hala amatör bir şekilde yönetiliyoruz. futbol eskisi gibi değil, haliyle eskisi gibi de yönetilmiyor. bir an önce farkına varırız umarım.
  • 43
    ali koç getirdi ve işlemedi diye kestirip atılmaması gereken mevki. ali koç ne yaptı da başarılı oldu ki? para basıp elimizden aldığı, fenerbahçe taraftarına kutlama yaptıran oyuncular bile takım içinde çeteleşip hoca devirdiler. başarılı olduğu iş yok.

    yabancı hoca türkiye'de olmaz inadı yavaş yavaş kırılıyor. sportif direktör olmaz fikrinin de kırılması lazım. bunu başaran bizim getirdiğimiz birisi olursa diğerlerine öncülük etmiş oluruz. türk futboluna da bir katkımız olur.

    bütün yetkilerin tek kişide toplanmasındansa görev dağılımı yapılması çok daha iyi. artık işlerin "tek adam" usulü yürümemesi lazım. hem bizim halk birisine tapınmaya çok meyilli olduğundan birkaç isim olursa bir ambale olur en azından kime kulluk edeceğini tam çözemez.
  • 75
    türk futbolunda daha önce hiçbir takımın doğru bir şekilde uygulamamış olmasından dolayı başarısız gibi gözüken sistemdir. oysa doğru bir isim ve yapılanmayla sürdürülebilir başarı için gayet olumlu bir ekleme olacaktır. erden timur'un ayrılması galatasaray için çok büyük bir darbedir, sportif direktörümüz olsaydı o kadar büyük bir darbe olmayabilirdi.

    örneğin, yarın bir gün okan buruk takımın başından ayrılırsa sportif direktör okan hoca'ya benzer oyun oynatan teknik direktörleri tarayıp onlardan biriyle anlaşacaktır. bugün pres oyunu, yarın tiki taka oynamaya çalışırsanız muhtemelen bir sene başarılı diğer sene başarısız olursunuz. alınan oyuncuları da yine oyun sistemine uygun olarak belirleyecektir. dünya futbolunda bu durumun birçok örneği vardır. galatasaray, yönetim ve hoca kim olursa olsun aynı oyun sistemini benimsemeli, aynı amaca yönelik yönetilmelidir. sürdürülebilir başarı ancak böyle gelir. isimlere bağımlı olmaktan ancak böyle kurtulunur. ligin bayern'i ancak böyle olunur.

    kulübün geleneklerine hakim, yönetim üstü bir sportif direktör, galatasaray'ın devamlı başarılı olması ve mehmet özbek, cenk ergün gibi isimlerin takımı ekonomik/nitelik olarak mahvetmesine engel olması açısından bana göre çok önemlidir. yönetimler değişse bile sportif direktör sabit kalmalı, kulübün transfer ve oyun anlayışı değişmemelidir.
  • 96
    şu işin organizasyonunu bi yapamadık gitti. allah aşkına şu kulübe doğru düzgün bir sportif direktör alın. en azından oyuncu gönderirken bu kadar kazıklanmayız. yok bu ülkede sportif direktör olmaz, yok yabancı teknik direktör başarılı olamaz. geçin abi hikaye. galatasaray çağın gereklerinden kopuk olursa böyle şeyler bahane oluyor işte.
  • 45
    sportif direktör pozisyonu zamanın ve oyunun değişmesiyle organizasyonel bir ihtiyaç haline gelmiştir. kulüpler, kulüp hakkında her şeye hakim bir teknik direktör bulmanın zorluğu ve oyun değiştikçe karmaşıklaşan işler, teknik direktörlere fazla yük bindirdiği için, teknik direktörün saha dışı görevleri ve yönetimin uygun gördüğü gözlemcilik, transfer yetkisi, oyuncuların performans takibi, kiralanan oyuncu takibi vb. gibi görevlerin bir kaçı veya hepsini bu unvana sahip kişilere devretmeye başladılar. hatta daha büyük organizasyonlarda bu saydıklarım ve benzeri görevleri sportif direktöre veya varsa genel menajere bağlı alt birimler haline dönüştürüyorlar. bundan önceki dönemde bu işleri teknik direktörlerin yapması bekleniyordu. bunun en iyi örneği alex ferguson'dur. bizim için de fatih terim tabi ki. fm oynayan arkadaşlar bilecektir. football manager oynarken oyuncular alex ferguson tipi teknik direktörlük yapar. yoksa dünyada o kadar yetkiyle donatılmış bir teknik direktörlük yoktur. güncel serilerde sorumlulukları da oyunculara bırakmışlar. isteyen ben hocayım transfere falan karışmam diyerek şenol güneş tipi teknik direktörlük de yapabiliyor artık*.

    peki efendim bu kadar mükemmel bir sistem türkiye'de neden tutmuyor? birincisi mükemmel bir sistem değil. organizasyonun gerektirdiği bir sistem. demek ki türkiye'deki organizasyonlar buna ihtiyaç duymuyor. dolayısıyla kullanılmıyor veya yanlış kulllanılıyor. ikincisi güncel bir sistem. on yıl sonra zaman değişir, oyun değişir bu sistem de bir önceki gibi çağın beklentilerini karşılayamaz hale gelir ve terkedilir. önceden fiziksel olarak oyuncu gözlemine dayanan bu mesleği şimdi sadece oyuncuların verilerini analiz ederek yapan kulüpler var. kim bilir gelecekte sportif direktörlerin yaptığını bir bilgisayar programı yapar. o zaman da bu programa hakim insanları istihdam etmek durumunda kalınır.

    türkiye'de sportif direktörlük kulüp başkanlarının görevlerinden biri gibidir. fatih hoca dönemlerinde bizim kulüp bu konuda istisna tabi. hal böyleyken başkan sorumluluğunu, kovabileceği bir çalışana verecek; iki üç hafta sonuçlar kötü geldikten sonra onu, o veya bu sebepten kovmayacak ya da çalışması için şartları zorlaştırmayacak öyle mi? sadece kötü senaryoda değil işler çok iyi giderken de ilginin kendinden bu elemana kaydığını gören başkan veya hoca bizans oyunlarının startını verebilir. medya, güneşe doğru bakarken eliyle gözlerini koruyormuş diye bir bahane bulur; basar gazı. twitter'da bir tt, taraftar şu hesaplar dediyse yanlış olamaz diye zaten hazır. kellesini ister ve alır bu adamların. hem maaşı görece düşük hem ne yapıyor bu adam belli bile değil(!). oysa kazın ayağı öyle değildir. başkan bu kişiye nelerden sorumlu olacağı konusunda net olmaz. gri alan yaratır. net olmaz ki kötü sonuçlar gelince suçlusu sensin diyebilsin. daha önce bu görevi türkiye'de yapmış bir sportif direktör görevimin sonlarına doğru yönetime sorduğum soruların ya cevabı gelmiyordu ya geç geliyordu. başkanla da pek yan yana gelemez olmuştuk diyor. bir diğeri bana sormadan başkan transfer yapmış, taraftar benim yaptığımı düşünüp beni haksız eleştirdi diyor. zaten bizim ülkede her yerde bu gri alanları görürsünüz. çalıştığımız iş yerleri, devlet dairelerinden tut çocuğun durduğu kreşten en şaşalı, en komplike kurumlara kadar. gri alan olacak ki bir şeyler oluyor gibi olsun ama gerçekte hiç bir şey olmasın. kimse sorumlu olmasın. biraz zaman geçsin unutulsun mevcut durum devam etsin. kendinden önceki sportif direktörlerin durumunu gören elemanlar da kendisini işe alan adamı yiyemeyeceğine göre teknik direktörün başını yeme, altını oyma işine girerler ki kulüpte daha fazla kalabilsinler. yoksa kovulması teknik direktöre göre daha kolay olan pozisyonda her gün kelle koltukta gezilmez yani.

    sportif direktör/futbol direktörü, üstte belirttiğim durumun aksine ne istediğini bilen, sınırları doğru çizmiş, yetkileri uygun paylaştırmış yönetimlerle futbol takımlarını ileri götürmek adına (özellikle türk takımları için) elzemdir. nedenleri basit; hesap sorulabilir olmaları. genelde bizdeki yönetimlerin görevde kalma sürelerinden bağımsız ve daha uzun görev süresine sahip olacakları ve en az iki yönetime hesap verecekleri varsayımı altında, görece istikrarlı bir yapıya olanak sağlaması. futbola dair kararları alanların, uzun dönemli planlama yapanların tüpçüler, betoncular, tekstilciler değil futbolun içinden gelen insanlar olduğu bir durum olması. doğru uygulandığı takdirde başkanların keyfi, savurgan, şov amaçlı ve günü kurtarmaya yönelik eylemlerini sınırlandıran hatta hiç izin vermeyen bir yapıda olmaları. (bu zaten türkiye'de neden tercih edilmediğinin, başarısız olduğunun da açıklamalarından birisidir) "başganım bize şunu da al" "başganım bunu da onlara gaptırmayalım" diye 60 gün taraftarı mutlu edecek sonrasında 3 sezon küfür edilecek transferleri, sadece bugünü değil önümüzdeki iki sezonu da düşünmek zorunda olan bu adamlar yapmayacaklardır. başkan zaten sezon sonu gider. taraftar "bana hiç bakma kanka, bana transfer zamanlarında bişeyler oluyor. basiretim bağlanıyor. düzgün düşünemiyorum. sen benim düşünemediğimi düşündüğün için bu maaşı alıyorsun" deyip haklı konuma geçer "yapamıyorsan bırak. sportif direktör istifa" demeye başlar. bunu bir defa yaşayan adam veya bunu tahmin edebilen adam hiç transfer çalımıdır, taraftarı mutlu etmek için yüksek maliyetli oyuncu alımıdır bu işlere girmez. elindeki plana göre gider. çünkü değerlendirileceği şey yönetimin de bilgisinde olan bu plandır. peki, başkanlar son senesine girince elindeki plana göre gider mi? kendinden sonra gelecek başkanı düşünür mü? cevabını bildiğimiz sorular bunlar. başkan değişimlerinde enkaz bırakmak yerine, elinde mali duruma vakıf, takıma, takımın eksiklerine hakim, geçmiş 3 yılı raporlamış kalan iki yılın da öngörüsünü yeni başkana bildirecek, başkanın takıma adaptasyonunu hızlandıracak bir sportif direktör kullanmak daha mantıklı değil mi? en kötü ihtimalde, yeni gelen başkan her raporu inceler, oyuncu alış satışlarını, beklenen satış tutarlarıyla karşılaştırır, plandaki öngörüsü ve 3 yılda bunun ne kadarını yapmış ona bakar. adamın devam edip etmeyeceğine karar verir. başarılı olup olmadığını sattığı/aldığı oyuncudan da görürsün, aldığı oyuncuların gelişiminden, hocanın takıma, takımın birbirine olan uyumundan da. lig performansı en önemlisi tabi, bizim için şampiyonluk ve avrupa kupalarına düzenli katılım. olmuş mu olmamış mı hepsi raporda yazar. bu adamların hazırladıkları raporlar, gelecek için öngörüleri kulüpte duracağı için kendinden 10 yıl sonra gelen adam bile açık açık bunu görür. ne yapılmaya çalışılmış neden olmamış. tekrar denenebilir mi vs. vs. kurumsal hafızaya da katkısı olur. ha para kaçırdığından mı şüpheliyorsun mahkemeye verebilirsin. haklı bulunursan zararını tazmin ederler. kılıfına uyduruyor, bir şeyler döndürüyor diye şüpheleniyor musun? görevine son verirsin başka bir takımla anlaşmak üzereyken referans vermezsin. geri kalan çalışma hayatını karartırsın. daha da yapabileceğin bir sürü şey var. dışardan olan adamları galatasaray her türlü ezer zaten. orda sıkıntı yok. sıkıntı bizden dediğimiz adamların bize verdiği zararlar. onları dava edip verdikleri zararı tazmin edebiliyor muyuz? tepki gösterilecekse, bizim çocuk bir hata yapmış affediverelim kafasına tepki gösterilmelidir. en büyük dezavantajları ise, etkileri kısa sürede görülen bir iş yapmamaları. o yüzden ben beş yılı baz alıp yazdım. yanlış anlaşılmasın bu adamlara sabır etmek gerekir demiyorum. yaptıkları şeyleri değerlendirmek için zaman gerekir diyorum. işin doğası gereği böyle.

    ayrıca başarılı olmaları için yeni gelen başkanın, kardeşinin veya kuzeninin sportif direktörün yerinde gözü olmamalıdır. bizde başarılı olan her insanın yaptığını yapabileceğini düşünen yığınla boş beleş adam olduğu için kendileri bunu yapmayı seçmeyip yapan adamın yerine geçmeyi tercih ederler. bu bakımdan türkiye'de bu iş olmaz diyen arkadaşlar da haklıdır. ha şu da var; bu iş, sınırların tam belirlenemediği her yerde sıkıntı çıkarıyor. sadece türkiyede değil. tuchel mesela leonardo ile farklı vizyona sahip oldukları için psg'den ayrıldı.

    özellikle bizim kulübün bu konularda dünya standartlarını yakalaması gerektiğini düşünüyorum. mevcut organizasyonumuz çok kırılgan. fatih hoca her gidişinde kulüp ve florya taş devrine geri dönüyor. madem galatasaray bir marka diyoruz ona göre davranılmaya başlansın artık. yöneticilerini sorumlu tutsun. alt yapıdan sorumlu olanların belirli bir yol haritası olsun. en basitinden üç senede üst takıma bir tane bile oyuncu veremeyen kişiler orda uzun yıllar çalışmasın.

    ben asıl, kulüpte çalışan antrenörleri, sportif direktörü, gözlemcileri, sağlık departmanını kısaca kulüpte çalışan bütün profesyonellerin performansını, yetkinliğini, maaş/verim oranını, işe alındıkları tarihten itibaren mesleklerinde gelişim gösterebilmişler mi yoksa yerlerinde mi saymışlar takip edip değerlendiren yetersiz bulduklarını işten çıkartıp yeni profesyonel alımları yapan direktörlük çeşidi fmdeki tanımı ile "technical director" türkiye'de çalışmaya başlayınca çıkacak cümbüşü merakla bekliyorum*.
  • 53
    bizim ülkemizde yerli antrenörler ve yerli antrenörlerin kankası olduğu ünlü menajerler ile birlikte spor medyasının da dahil olduğu bir ittifak tarafından iyiden iyiye itibarsızlaştırılmış departmandır.

    bu ittifakı destekleyen ve arkasında duran kulüp yöneticileri olmaz mı? olur tabii. öne çıkmak isteyen, har vurup harman savurup transfer şovları yapma amacında olan yurdum yöneticisi, sportif direktörlere tahammül eder mi hiç?

    sonra “bizim ülkede sportif direktör tutmuyor hacı” derler. tutmaz tabii kardeş, niye tutsun ki. ülke futbolu başka bir şey tutmuş. neyi tuttuğu da belli.

    son olarak, ben galatasaray’ın iyi bir sportif direktörü olsun isterdim. erden timur’un süpervisor gibi tepede konumlandığı ve onun himayesinde kadro mimarisinden sorumlu bir sportif direktörün yer alması gerektiğini düşünüyorum.
  • 90
    ihtiyacımız olan, eksikliğini çektiğimiz, plansızlığımıza çare olacak kişidir. mümkünse almanya’dan olsun. iyi bir sportif direktör, bu potansiyelimizle 2 yılda bizi avrupa’da tepeye çıkarır. sadece son 1 yılda düzgün planlama yapabilecek bir sportif direktörümüz olsaydı, müzemizde bir avrupa kupamız daha vardı. beklediğimiz her an gecikiyoruz, piyasası olan oyuncularımızı satamıyor, elimizdeki genç yetenekleri yok ediyor, yok pahasına satıyor, yerlerini yüksek kontratlı yaşlılarla doldurmaya çalışıyoruz. kısaca galatasaray’ın geleceğini çalıyoruz.
  • 78
    ihtiyacımız yok, güvenilir değil, işe yaramıyor denildiği için bir transfer döneminde daha sizleri pişman edecek departmandır.

    aziz yıldırım’ın kürsüde üyelerine haykırışı gibi “bakın buradan üzülerek gidersiniz.”

    rastgele transferlere ve dursun özbek önderliğinde metin öztürk/eray yazgan/cenk ergün triosunun marifetlerine hazır olun. bir de bu transferleri sıvamaya kalkan dar vizyonlulara hazır olun. ön elemede ecel terleri döküp burada hır gür çıkacak yine. film daha yeni başlıyor.

    (bkz: 2024-2025 yaz transfer dönemi)
  • 86
    rakip kulüpten yola çıkarsak futbol aklının zayıf olduğu ortamlarda net bir şekilde ihtiyaç hissedilen makam olduğu sonucuna ulaşabiliriz. ali koç başkan seçildiğinden bu güne eli yüzü düzgün transferleri genelde mario branco zamanında yaptı. bizim de malesef erden timur gibi bu işi iyi yapabilen bir ismimiz artık yokken cenk ergün ile filan vakit kaybetmeden başarılı bir sportif direktör bulmamız gerekiyor. yıllardır ağızlardan düşmeyen kurumsal devamlılık da bu şekilde daha kolay ilerler.
  • 51
    avrupa'da erden timur'un yaptığı işi yapıyorlar. bizde ise o işi yapan erden timur sportif direktör değil başkan yardımcısı. yani futbol şube sorumlusu yönetici varken türkiye sınırları için sportif direktör tanımı çok gereksizdir. ya yedek teknik direktördür (aykut kocaman ve emre belözoğlu) ya da çöp transferlere tonlarca para saçıp 6-7 ayda kovulacak adamlardır (damien comolli ve giuliano terraneo).
  • 32
    turkiye'de basariyla uygulayan hatayspor, rizespor gibi takimlar var ama genelde bu pozisyonu cok yanlis anliyoruz. son olarak fenerbahce sportif direktoru emre belozoglu'nun takimin teknik direktorlugune getirilmesi bunun en guzel ornegi, ki fenerbahce bunu daha once aykut kocaman-daum ikilisiyle de yapti. halbuki bu ikisi cogu zaman farkli meziyetler gerektiren pozisyonlar.
  • 93
    elzemdir. gerekirse her gün bu başlığa yazacağım, galatasaray'ın sportif direktöre ihtiyacı var. sen projeni, hedeflerini, kulübünü ibrahim hatipoğlu ile anlatamazsın futbolcuya. sneijder, mata, futbolu bıraktıktan sonra mertens gibi değerler var elinde. bunları kullan artık. bir tane uluslararası futbol kariyeri olan, insan ilişkileri iyi, saygın bir adamı al sportif direktör yap. zarar görmezsin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın