saat 16:48 ve ben buraya düştüm. evet iş yerindeyim ve kafam güzel.
dünden rezerve ettiğim toplantı odasına öğlen girdiğimde yoğun çamaşır suyu kokuyordu. iş yerinin en sevdiğim, en kafa insanlarından olan temizlik görevlisi hanıma (o olmasa gerçekten çekilmez bir yer olurdu burası) neden toplantı öncesi odaya çamaşır suyu bastın, bizden kurtulmak mı istiyorsun dedim.
* güldü, sizden önce dışarıdan işletmeye gelen birileri çalışıyordu, size oda hijyenik kalsın istedim dedi. peki dedim, toplantıyı yaptık.
yarım saat kadar önce ise fabrikaya ilaçlama firması geldi ve ofisleri ilaçladılar. zararı var mıdır, çıkayım mı dedim. hayır dediler. çalışmaya devam ettim. benim nazik, yıpranmış, örselenmiş beynimin bu kadar etkileneceğini bilemediler.
şu an bulutların üzerinde gibiyim ama bir yandan da sanki savaş ay gibi varili yakmışım sokakta, dumanlar tütüyor. levent oran ile feminist bir kadın tartışıyor. az önce ilk aşkımın silüeti belirdi gözümde. hafif bulanık görüyorum. boynunda 1994 yılında hediye ettiğim galatasaray kolyesi var. evlenmesine rağmen çıkarmamış. behzat ç. gibi küçüklüğümle sohbet ettim az. yaşlılığımı da aradım ama bulamadım. ya genç öldüm ya da hiç yaşlanmıyorum. zaman farklı ilerliyor ya da ilerlemiyor, zaman sapması var. wish you were here çalıyor kafamda ve dolayısıyla eternal sunshine of the spotless mind'daki kumsalda yatıyorum. emin değilim orası başka bir kumsal da olabilir. serçe yaklaşıyor yanıma bir tane. bunu kafamdan atmak istiyorum ve şarkıya karşı koymaya çalışıyorum ama reflekslerim çok zayıf. anestezi almış gibiyim. beynimde filler s..işiyor. git diyorum, gitttt. kafamdan atmayı başardığım an bu kez orhan gencebay'dan aklım takıldı çalmaya başlıyor. güzel gözlerine aklım takıldı diyor şarkıda. tüm güzel gözler, film şeridi gibi geçiyor zihnimden. ölüyor muyum? onu sonlandırmak istiyorum, ferdi tayfur'dan sanma ki yaşıyorum başlıyor. az önce sesler karıştı sanki. where is my mind girdi devreye ve devrelerim hepten yandı sanırım. bir yanık kokusu geliyor burnuma. yanan kablolarımın kokusu. miyelin kılıf mıydı o? endoplazmik retikulum ne işe yarardı? proteinlerin sindirimi midede başlar. büyükçe balıkların olduğu bir denizde yüzüyorum ama balıkları ben görmüyorum. ısıracaklarını düşünmüyorum ama ısıracakları söyleniyor. korkmuyorum. hey çalıyor ve taksi ilerliyor new york'ta güzel bir caddede. barney stinson ile robin scherbatsky öpüşmeye başladı. brad pitt (dünyanın en karizma adamı) legends of the fall'daki sahneyle bire bir aynı 7-8 tane at ile geçiyor fabrikanın bahçesinden. ooo kafamız çoook güzellll. asmalı, tünel, pera, beyoğlu aşık sana. cimbombom anlasanaaaa...