• 251
    "ömrüm boyunca hep bir geç kalmışlık hissi yaşadım. kim bilir belki futbola bu kadar sevdalandığımdan otuzumdan sonra her şeyin bir anda değişeceğini, futbolda olduğu gibi otuzumdan sonra bir çeşit veteran olacağımı düşündüm.

    şu sıralar hayatımın öyle kötü bir evresindeyim ki elimden geleni yapmama rağmen iyileşemiyorum. yaşlandığımı hissediyorum, sigaranın nefesimi daralttığını, ufak tefek şeylerin bile kalbimde onarılmaz yaralar açtığını hissediyorum artık. sırtıma meteor düşse ne oldu ya diyip yoluma devam edecek kadar güçlü hissederken, ufacık bir sarsıntıda yerle bir olduğuma şahit oldum. kendime ait her şeyin değiştiğini kabullenebilsem de çevremde olanların ışık hızlıyla değişmesine adapte olamıyorum belki, bilmiyorum… 20’lerin başında olsam bütün bunlarla baş etmem daha kolay olurdu ama cem kısmet’in dediği gibi “olsun demek de zor artık, çocuk düşlerimiz yok artık.”
    her şeyin yoluna girdiğini düşündüğüm, sanırım bu sefer oluyor dediğim çok güzel bir kaç sene geçirdim, işimi belirli bir düzene soktum, ofisimi büyüttüm, şehirler arası otobüslerde, lise yurtlarında geçmiş ilk gençliğimi ardımda bırakıp çok daha iyi yaşam şartlarına sahip oldum bütün bunlardan da öte çok uzun zaman önce henüz ailesinden uzakta bir çocukken sevdiğim kadınla yıllar sonra bir araya geldim. ikimiz de 16’sında bir ergen değil 30’larına yaklaşmış iki yetişkindik hem de… belki yeni birine her şeyi baştan anlatacak gücüm yokken gelişinden, belki otuzumdan sonra bir veteran olacağım ve benim için her şeyin son bulacağı korkusundan, belki de artık belirli bir tecrübeye sahip olan iki insanın sevginin kıymetini bileceğine olan güvenimden bilmiyorum öyle çok istedim ki birlikte güzel bir hayat sürmeyi, ilk kez bunun olmayacağı ihtimalini düşünmeden aklımı bir köşeye koyup sevdim çünkü çok eskiydi benim hayatımda 13-14 yaşımda, masa kadar boyumla, bir tek tel sakalım yokken tanımıştı beni. ben de onu yine küçük bir kızken tanımıştım. ta başından, ikili ilişkilerde olan o aptal dengeyi gözetmeksizin, hissettiğim hiçbir şeyi saklamazsam yine o yaşlarda birbirini koşulsuz seven iki çocuk gibi severiz diye düşündüm, sevdik de. üç yıl insan ömründe bir şey değil ama dolu dolu yaşadık, ülkenin nerdeyse her yerindeydik. severek gittiğim her yere gittik birlikte, biz tanışmadan önce, binlerce kilometre ötede okuduğum ilkokuldan, onun babasını kaybettiği eve kadar her yerde birlikteydik. bir yıl oldu neredeyse görüşmeyeli, muhtemelen birbirimiz hakkında son bir yılda olan hiçbir şey bilmiyoruz ama ben utanarak söylüyorum, rüzgarda pencereden dışarı süzülen perdeleri görünce bile flashback oluyorum."

    diye depolamışım bu girdiyi ocak ayında, yedi ay daha geçmiş üzerinden kimseyi hayatıma almadım, kimseye dokunamadım. ne kadar zor zamanlar geçirmiş olursam olayım şimdilerde "belki mutsuzum ama keyfim yerinde." daha güçlü hissediyorum ve biliyorum ki hayatta "güçlü olmaktan daha iyi bir şey varsa o da kendini güçlü hissetmektir." benim lanetim bu sanırım unutmak konusunda pek mahir değilim. emrah serbes'in dediği gibi "6 yaşında bir yaprağa dokundum ve dedim ki sevgili yaprak seni hiç unutmayacağım." benim hayatım da unutamayacağım ayrılıklarla geçti. umrunuzda değil ve çok haklısınız ama bütün bunlara yıllar sonra dönüp baktığımda cemil meriç'in dediği gibi gerçekten "acılar hatıralaşınca güzelleşir" mi görmek istiyorum. neyse kafam güzel olunca böyle alıntı yapıp duruyorum öyle edebi şeyler üretecek şekilde çalışmıyor kafam... son bir alıntıyla gidiyorum nazım'dan. her şeye rağmen "fevkalâde memnunum dünyaya geldiğime, toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum." ve oturdum cümbüş çalıyorum hadi siz de gelsenize.
  • 257
    sözlük, unutamıyorum. aradan 12 sene geçti, 30 yaşına geldim. evlendim. ikiz bebeklerim oldu. ama içince aklıma geliyor. bazen bir şarkıyla, bir kokuyla, bir renkle, bir dizeyle, bir sözcükle aklıma geliyor. bazen tamam artık unuttum diyorum, pat diye bir gece rüyamda görüyorum her şey başa dönüyor. işin ilginç tarafı, bunun acısını yaşamaktan ilginç bir zevk alıyorum.
  • 263
    kadıköy barlar sokağında (sokaklarından birinde) oturuyorum. bugün toplamda yüz küsür interli evimin altındaki publarda içip marş söylediler. insanlara bira ısmarladılar, bağırdılar sarıldılar. bir tık zoruma gitti, bir tık da kıskandım sözlük. zoruma gitti çünkü ben eğlenmeye para harcamak için 10 kere düşünmek zorundayım, eğlenmek normal bir avrupalı için bu kadar kolayken benim için planlara ve şartlara bağlı. zoruma gitti çünkü bize herhangi bir mutluluğu bile çok gördüler. ve kıskandım çünkü finaldeki o takım galatasaray değil.

    sözüm söz, galatasaray finale çıksın, cebimdeki son 5 kuruş da olsa, final papua yeni gine'de de olsa kalkıp gideceğim. o şehre de hayatlarında görmedikleri eğlenceyi yaşatanlardan birisi olacağım. ve büyük olasılıkla da yakında bu ülkeden göçeceğim.
  • 265
    samiyen son senesi eski açık kombinesi almaya gittim son 3 sezondur almaya gittiğim gibi.

    cebimde 800 lira para var 250 tl eski açık.

    kapalı içimde hep ükte.

    önümde askerlik var.

    kapalı kombinesi 750 tl yarım sezon.

    evet kapalı kombinesi aldım tam göbekten tribün yaptım 50 tl ile o ayı geçirdim.

    tarihin en kötü sezonlarından birini geçirdik.

    son maç söktüğüm koltuk hala odada dolabın en üstünde.

    bakalım senle daha nerelere gideceğiz be galatasaray.

    afiyetler herkese.
  • 267
    bugün benim doğum günüm sözlük. tebrik eden etmeyen herkesi çok seviyorum. burası benim ailem gibi, hayatım gibi bir şey oldu. olumsuz ya da olumlu yazan herkes galatasaray'ın iyiliğini istiyor. bunu biliyor ve buna inanıyorum. istemeden kırdığım kim varsa özür dilerim. herkesi çok seviyor ve teşekkür ediyorum. bizim sevdamız galatasaray ötesi yok. sevgili, aşk, şu bu hepsi umrumuz dışı. bize her sevdadan geriye kalan galatasaray!
  • 268
    sözlük öpüyorum hepinizi.

    galatasaray’ı kötü oynadığında eleştirdiğiniz için öpüyorum.

    transferde çok para harcadağında geri dönüşü olmaz belki diye kendinizi bu kadar düşünmediğiniz için hepinizi öpüyorum.

    yıldız muhabettinde resmi hesaptan çok siz gider yaptığınız için öpüyorum hepinizi.

    daha neler var yazmak istediğim kafam güzel :)

    sizi seviyorum.
  • 270
    galatasaray atkımı ve formamı giyip, güneş gözlüğümü takıp, çakma lv sırt çantamla memlekete gideyim dedim, gitmez olaydım. beni ne zannettiler bilmiyorum ama kaçırdılar. bu sıcakta insan mı kaçırılır?

    ben serbest, özgür bir insanım beni kaçıramazsınız diyorum. biliyoruz sus, bu yüzden imza parası vereceğiz sana diyorlar. ben ne dediğinizi anlamıyorum diyorum. seni onların kalbinden söküp aldık, sen transfer çalımısın diyorlar. 15'inde fındık başlıyor, benim fındık toplamaya gitmem lazım diyorum. imza parası 9, bonuslarla 14, senelik 6 milyon euro diyorlar. cebime cırt cırtlı 0,3,5 yıldızlı bir şey koydular, görev anında hangisi lazımsa onu yapıştıracaksın diyorlar. sıradan bir insanım ben ne görevi diyorum. seneye de 17 milyona sattık seni diyorlar. şimdi bir sandalyeye oturttular, kamera kurdular önüme. yayına girince çok büyük, büsbüyük, en büyük, acaip büyük, çok yıldız, on yıldız, hep yıldız aklına ne gelirse söyle diyorlar. bundan sonra senin şarkın " lay la lay la lay sen güneş ben ay, annemde seviniyor" dediler. akşama da bap'a bildireceklermiş beni.bap ne? kim bunlar? fındıklar hep dalda kaldı ama abi. geri dönüp ocağın altını kontrol etseydim bari yaaa.
  • 272
    dert yanmak istiyorum sadece. sarhoşum da. galatasaray’ın her yıl ya nitelik ya nicelik olarak eksik orta saha rotasyonuyla sezona başlaması beni derin düşüncelere sevk ediyor. kaliteli orta sahalarımızın olduğu sezonlarda bile nicelik olarak sezonlara eksik başlıyoruz. bazı yıllar hiç kalite olmuyor bile. gözünüzü seveyim şu stoper ve kanat sevdasını bırakın. orta sahaya para yetmiyor işte sona bıraktığımız için. önce orta saha, sürekli orta saha. motto bu olmalı. orta saha yeterli olmayınca sezon gidiyor. mevcut sezonda da 4 orta saha ile sezona başlıyoruz. iyi oyuncular var ama sayısal olarak eksiğiz. torreira sakatlandığı an sezon bitecek böyle bir pamuk ipliğine bağlıyız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın