• 29
    ekşiye arkadaşları vasıtasıyla mesaj göndermiş röveşata reis.

    --- alıntı ---
    "herkese merhaba.

    dün videomun twitter ve ekşi sözlük'te gündem olduğunu tesadüfen öğrendim. hepinize teşekkür etmek istiyorum. gerek dostlarımın, gerek beni tanımayan insanların tepkileri inanılmazdı. aldığım tebrikler, iyi dilek mesajları beni çok mutlu etti. ben de bir 90'lar çocuğuyum. ben de vurduğunda havada bir kaç kez yön değiştiren plastik toplarla maç yaptım, bisikletimi rengarenk paletlerle süsledim, ailemle beraber sobada ekmek ve kestane kızarttım, okulda patates baskısı yaptım, lig maçlarının teletext'ten takip ettim, sokakta bilye oynarken salçalı ekmeğimi yedim ve tabii ki tsubasa izledim:)

    şimdi geriye baktığımda tüm o günleri çok özlüyorum. keşke hiç büyümeseydim dediğim zamanlar oldukça artmaya başladı. kimse yanlış anlamasın, elbette halime şükrediyorum fakat hayat herkesi olduğu gibi beni de yıpratıyor. o gün de işten yorgun bir vaziyette çıkmıştım. birden önüme doğru yuvarlanan o balonu gördüm ve resmen zaman durdu. o anda sadece sokakta röveşata çeken adam değildim; caddede asfalt zemine aldırmadan sokak lambası direği ve taşla yapılmış kaleyi hedefleyen çocuktum, juventus'a galibiyeti getiren golü atmak için sıçrayan del piero'ydum. tüm bunların aynı anda hepsiydim. balonu ayağımla kontrol edip dizimle yukarı sektirdiğimde artık 'özgür'düm.

    30 yıllık ömrümde öğrendiğim tek bir şey varsa mutluluğun sen onu elde ettiğinde kaybolan bir şey olduğudur. o yüzden balonu ıskalamak asla moralimi bozmadı, aksine bana özgürlüğümü verdi. videoyu izleyen herkesin gözünden kaçan bir şey var: ben ayağa kalkarken gülümsüyordum. arkamdaki kızın kaçışması, ayakkabımın mağazanın camekanına fırlaması umrumda değildi. o balonu omzumda sektirirken hayatın ağırlığıyla da dalga geçerek onu hafifletiyordum. uzun zamandır ilk kez gerçekten içimden geldiği gibi davranabilmemin mutluluğu bana göre paha biçilemez. izleyenlerin de yüzünde tebessüm bırakabildiysem, "bâki kalan gök kubbede hoş bir sadâ olabildiysem" ne mutlu bana.

    benim bir hayalim var. bunu söylemek ne kadar doğru olur bilmiyorum ancak dünden beri insanlar hayallerinin peşinden gittiğinde başaramayacakları şey olmadığını düşünüyorum. şu ana kadar yurtdışına gitme fırsatım olmadı, ileride olacak gibi de görünmüyor. çocukken saat 21:45'te şampiyonlar ligi maçları için tv karşısına geçtiğimde o görüntüler beni çok heyecanlandırırdı. "bir gün yurtdışına gidip maç izleyebilecek miyim acaba?" diye düşündüm hep. 6 aralık'taki leipzig-beşiktaş maçına gidip o atmosferi yaşamak, bir günlüğüne de olsa o çocuğun hayalini gerçekleştirebilmek beni çok mutlu ederdi. keşke beşiktaşlı yöneticilere ve futbolculara ulaşabilse bu mektubum.

    hepinizi çok seviyorum, sevgilerle. içinizdeki çocuk hiç ölmesin."

    sokakta röveşata çeken adam.

    --- alıntı ---
  • 35
    sokakta elleri cebinde, nereden gelip nereye gittiği bilinmez bir şekilde yürürken, daha da önemlisi hem ayağından fırlaması, hem de ters açıdan daha net görülen tekrar giyme şeklinden kolayca anlaşılacağı üzere bu kış soğuğunda ayakkabısını arkasına basarak giyen ve son olarak da balona rövaşata çekerken kaldırıma düşüp bir yerini sakatlama riskini ciddi ciddi göze alacak kadar garip düzeyde cüretkar ilgili şahıs hakkında yapılan esprileri de, güzellemeleri de en başından beri ayrı ayrı yadırgadım. elbette ilk başta bana da gayet komik geldi fakat yalnızca düşüncelerimi yazıya dökecek kadar bir süre geçtiğinde işin pek de ilk başta hissettirdiği gibi olmadığını düşündüm.

    meğer hayatında çok büyük bir trajedi varmış ve akıl sağlığı da yerinde sayılmazmış. yani bunları fark etmek için illa ortaya mı çıkması gerekiyordu? belki bir zamanlar, aklen ve ruhen nispeten iyi olduğu dönemlerde futbol oynamış ve beyin-vücut koordinasyonu hala kendisine bir rövaşata hareketi yaptıracak kadar faal olabilir fakat şartlar ne olursa olsun video dikkatlice izlenip üzerine de birkaç saniye düşünüldüğünde ortada yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu anlaşılıyor.

    bu insan ne çocukluğumuzu yaşıyor, ne de hayallerimizi gerçekleştiriyor. hayata da rövaşata atmıyor, bir başka mecazi şövalyeliğe de konu falan olmuyor... tam tersine başını ya da kolunu ciddi derece sakatlayabilecek, normal koşullarda aramızda kimsenin kaldırım üzerinde yapmayacağı bir hareket yapıyor ve genel görünüşü itibariyle de şu an için bana göre birçoğumuzun konuşmaktan bile belki biraz çekineceği bir genel görünüşe sahip.

    en sondaki omuz hareketi de bilinçli bir hamle değil, beyni balona o kadar odaklanmış ki, tam o düştüğü anda bile en uygun durumdaki uzvu refleks olarak balona gitmek istiyor. zaten düşüş sonrası balon çok umurunda olsa ayağa kalktıktan ve aklı yerine geldikten sonra balonla ilgili bir şey mutlaka yine yapardı. tam da popo üstü oturulan, yani kafa ya da kol gibi önemli bir organın ciddi olarak sakatlanmadığı ve balonun da hala görüş açımızda olduğu o kısacık anda benim düşünceme ve hayat tecrübeme göre hepimizin eli ya da omzu refleks olarak balona hamle yapardı.

    bence bu kardeşimize gülmek ya da üzerinden roman yazmak yerine bulunup ailesine teslim edilmesine ya da topluma kazandırılmasına yardımcı olmalıyız.

    edit: iki gün önce bulunup ailesine teslim edilmiş. bir başka sosyal medya fenomeni olarak harcandı ve bitti... yakında da unutulur zaten.
  • 37
    bir dönem sokakta önüne çıkan balonla röveşata çekmeye çalışarak hepimizin dikkatini çeken ve sempatisini kazanan gülbey türkücü'ye kendi memleketinin takımı olan elbistanspor tarafından güzel bir jest yapıldığı haberi bugün haber ajanslarına düştü.

    gerçekleştirdiği transferi hakkında şu şekilde açıklamalarda bulunmuş:

    cristiano ronaldo gibi futbolcu olmayı çok istiyorum. bu hayalime yaşadığım yerin takımı olan elbistan belediyespor ile kavuştum. çok mutluyum. onlarla birlikte artık antrenmanlara çıkacağım.
    https://t.co/M23AwewOIS
App Store'dan indirin Google Play'den alın