hepsinin transferi kendi zamanlarında mantıklı hamlelerdi. hatta selçuk'un gelmesine büyük çoğunluk hayal gözüyle bakıyordu. burak'ı istemeyen vardı ama sayısı azdı. umut'a hamle oyuncusu olarak kimse itiraz etmemişti. olcan da anadolu takımlarında oynayan oyuncular arasında ligin en değerli yerlisi olarak geldi. hiçbirinin transferinde ciddi bir taraftar tepkisi olmadı. sadece selçuk ve burak'ın maaşları
ünal aysal tarafından tamamen saçma bir şekilde artırıldığında olması gereken bir tepki oldu. onda da selçuk ve burak'ın hiçbir suçu yok. akıllarında yeni sözleşme olmadığını, yeni kontrat teklifi karşısında şaşırdıklarını bizzat kendileri söylemişti. yani aldıkları para nedeniyle en son eleştirilecek isimler bu futbolcuların kendisi. sanki yönetime bu sözleşmeleri zorla imzalattılar.
işin teknik kısmına gelirsek. selçuk-burak ikilisini umut ve olcan'la aynı kefeye koymak haksızlık olur. ikisi de kabul etsek de etmesek de belli bir seviyeye gelmiş oyuncular. mancini'nin avrupa'da rahatlıkla oynatırım dediği oyuncular. gerçi bu ara barcelona'da oynayan topçulara da bok atıyoruz ya neyse.
* ha ben de burak'ın takımdaki tek forvet olmaması gerektiğini savunuyorum o ayrı mesele. anlatmaya çalıştığım şey umut ve olcan'la aynı sınıfta olmadığı.
aslında umut ve olcan'ı da aynı kefeye koymamamız lazım. ikisinin de takıma gram katkısı yok ama farklı şekillerde. umut çok iyi niyetli, sahaya çıktığında mücadeleden asla vazgeçmeyen bir sporcu. gel gör ki adamda gram yetenek yok. hal böyle olunca galatasaray'a yararından çok zararı dokunuyor. olcan ise tam tersi. yerli olmasina rağmen yeteneği belli bir seviyede. ancak bize imza attıktan sonra adeta emekliliğinde izmire yerleşen amcalar gibi yaşamaya başladı. takıma verdiği zarar belki umut'dan da fazla.
bunların dışında bu dörtlünün tek ortak özelliği geçmişte trabzonspor'da oynamaları ve çok iyi arkadaş olmaları. bence sondaki ikilinin yarattığı imaj
* taraftarı baştaki ikili hakkında daha olumsuz düşünmeye sevk ediyor. keşke bir mucize olsa da göndersek.