• 348
    an itibariyle tv100 kanalında canlı yayında konuşuyor, vah benim galatasaray'ım vah. abdürrahim albayrak aday olursa listesine bakarız, destekleriz gibisinden bişeyler söyledi. kendileri istediği için oy verecek 100-200 kişi olduğunu da söyledi.
    3 kelimeyi bir araya getiremeyen adam kalkmış, koca camiayı yönlendirmeye çalışıyor.

    ertem şener, evren turhan abi çekiyor ya şaka gibi.
  • 22
    bugün, tribün olarak hiçbir özgünlük sunamayıp, sürekli cepten yiyorsak; ezeli rakiplerimizin tezahüratlarıyla santra yapar hale gelip, let's go gibi gubidik teahüratlara imza atabiliyorsak ve geçtim diğer büyükleri, bursa, eskişehir, ankaragücü, kocaeli, karşıyaka'nın dahi gerisinde kaldıysak bunun müsebbibi, bu ve bunun gibi adamların kabul görüp, saygı uyandırmasıdır.

    net bir şekilde nefret ediyorum.
  • 272
    ultraslan denen grup galatasaray uefa'yı kazandıktan sonra 2001 yılında kuruldu. ulan siz kimsiniz de galatasaray'ı avrupa'ya dünya'ya tanıtıyorsunuz? galatasaray ismi sayesinde edirne'den dışarıya çıkabilmiş insanlar galatasaray'ı avrupa'ya tanıttık diyor. tribünde liseli ergenler abi çekiyor diye kendini galatasaray'ın sahibi sanıyor herif. bu kulübün efsanesi fatih terim daha bugüne kadar çıkıpta galatasaray'ı biz tanıttık demedi; sen kim oluyorsun!

    derhal bu açıklamasından dolayı galatasaray kulübü ve taraftarından özür dilemeli yoksa bir daha stada alınmasın.

    açıklması burada ilgili kişinin
    https://twitter.com/...516718507884546?s=19
  • 402
    kendi pozisyonundaki bir insanın yazabileceği en sert yazıyı yazmıştır. şu açıklama halkın en beklenmeyecek kesimlerinin bile yeter artık deme noktasına geldiğini gösteriyor. ayrıca deplasman hakkına değinmesi de önemli.

    arkadaşlar lütfen ülke gerçeklerinden bu kadar kopuk yaşamayın. bakın adam koşulsuz biat etmenin norm sayıldığı bir alemde bu lafları ediyor, siz hala neler diyorsunuz buradan. ya bir boku da beğenin be arkadaş. beyaz yakalı 4 dil bilen odtü mezunu mu yönetsin ultraslanı? hiç deplasman otobüsü içini gördünüz mü siz?
  • 197
    ultraslan tribün liderinin katıldığı garip toplantı cümlesinde bahsi geçen abimiz. türkiye'de batılı anlamda holiganizmin hardcore şekilde yaşandığı, şimdilerde sabahlama dönemi olarak da anılan seksenlerin başından 1995 yılındaki "barış"a hatta hafifleyerek ikibinli yıllara kadar devam eden sürecin hızlı ve namlı isimlerindendir.

    asıl ismi muzaffer şirin olup haznedar eşrafındandır. taa seksenli yılların başından beri galatasaray tribünlerinde söz sahibidir. bu hardcore dönemde azınlıkta olduğu için geri planda kalan galatasaray tribününü sabahlama olaylarında söz sahibi yapan peygamber hüseyin'in bir trafik kazası sonucu genç yaşta hayatını kaybetmesi, peygamber hüseyin'e "ben seni kendi yerime layık görüyorum" diyerek tribünü devreden amigo mehmet'in de bu kaybın ardından bu işlerden elini eteğini çekmesi ile galatasaray tribünlerinde mutlak hakimiyetin sahibi olmuştur.

    bu tabiri de biraz açmak gerekir. sivilize taraftarın haklı olarak sandığının aksine tribün liderliği başkanlık ya da yöneticilik gibi bir olay değildir. kastedilen tribün de bilet/kombine vs alarak girilen yer değildir. bir takım bedeller ödenerek, bir takım kavgalar verilerek kazanılan bir ünvandır. bir temsiliyet varsa da aslında "o dünya"ya aitbir temsiliyet ya da iktidardır. bu ingiltere başta olmak üzere tüm avrupa'da hatta güney amerika'da da böyledir. bugün hem saha içinde hem de saha dışında gıpta ile baktığımız pek çok takımın "ilkokul mezunu" tribün liderleri falan vardır.

    bu işlerin, bu dünyanın da dinamikleir bu şekildedir. real madrid'in "ultras"ları mesela takımdaki ispanyol futbolcularla "içli dışlı" olmaları ve bu futbolcularla olan bir takım para mevzuları ile anılır ki real madrid efsanelerinden raul gonzales bu konudaki bayrak taşıyıcı konumundadır. milan'ın koreografileri yüzünden hayran kalınan curvası "bilet gelirleri" için molotoflu kavgalala birbirine girer mesela. ya da güney amerika'da tribün liderliği silahlı çatışmalar hatta "faili meçhul"ler sonucu el değiştirir....

    ancak biz sadece kendi yaşadığımıza tahvil edip olayın içinden çıkmaya çalışırız...

    ha dünyanın başka yerinde de "ultras" liderler televizyon kanallarında camia adına söz almak gibi ilginç işler yapar mı o ayrı bir merak konsudur...

    daha yukarda da yazıldığı gibi asıl ismi muzaffer'dir. bugün hala daha bu işlere meraklı "genç" neslin andığı, kızıltoprak polis karakolunda biten 1987 yılındaki meşhur fenebahçe-beşiktaş sabahlaması ile ilgili haberlerde "ayakta tedavi gören bazı taraftarlar" olarak verilen listede adı olsa da hangi tarafta yer aldığı belli değildir...

    http://gss.gs/Kgl.jpg

    mühendis oktay cinayeti olarak da bilinen, 5 aralık 1992 galatasaray beşiktaş maçı sonrasında mecidiyeköy'de yaşanan oktay aydemir'in linç edilmesi olayında yer alan grubun başında olduğu, hatta o olaydan kalan bir hükümden dolayı muzaffer olan isminin yerinde sebahattin ismini kullanmaya başladığı söylenir hep...

    hatta sefa kalya'nın asıl adının sefa kalya mı nihat özpolat mı olduğu da hala daha tam çözülememiş bir olaydır...

    http://gss.gs/y45.jpg

    o yılları hatırlayanlar oktay aydemir'in öldürüldüğü bu olaydan sonra yıllar yılı "nasılsa birbirlerini vuruyorlar" diye göz yumulan üç istanbul takımının tribün aleminin rahmetlinin mesleğini de ön plana çıkararak medya tarafından incelenmeye hatta ifşa edilmeye çalışıldığını da hatırlar. bu "hardcore" dönemin yaşanabilmesinde devletin toplumdaki hastalıklı bireyleri siyasetten uzak bir yerde kendi haline bırakma tavrının da etkisi vardı.

    ancak o olayda ilk defa bir takım şeyler farklı şekilde cereyan etmiş, maçtan sonra çatışmak için sözleşen iki gruptan galatasaraylı olanların yolunun üzerinde bulunan ve hakikaten "tribün" alemiyle alakası olmayan bir beşiktaş taraftarı linç edildikten sonra aldığı hasarın etkisiyle hayatını kaybetmişti.

    bu olaydan sonra basın/medya uzun yıllar süren sessizliğini bozup ciddi şekilde bu alemdeki isimleri incelemeye aldı. oluşturulan kamuoyu baskısıyla polis de bu insanların üzerine gitmeye başladı. yaşanan onlarca kötü hatıra, acı kayıplar, kelle koltukta gezme durumuna bu baskı da eklenince; bir de her kulüp kendi stadını açıp bir de kombine olayına geçip ortada uğruna sabahlayacak(!) bir tribün kalmayınca 1995 yılında üç istanbul takımının tribün liderleri bu "hardcore" dönemi sona erdiren barış anlaşmasını yaptı. kuran'a el basarak artık organize sabahlamaların, ayarlanmış kavgaların, hatta bunun devamı olan mekan baskınlarının bir daha yapılmayacağına dair yemin ettiler. "tribün kültürü" olan, daha doğrusu istanbul takımları ile çatışan diğer anadolu takımları da bu barışı tanıdıklarını ilan ettiler ve eskiye kıyasla devede kulak bile sayılmayacak olaylar hariç bu kötü dönemlerin sonu gelmiş oldu...

    işte bu barış olayına ön ayak olanın sebahattin şirin'dir. her ne kadar yukardaki bir dolu sebebin getirisi olsa da "futbolcular bütün gün beraber, yöneticiler birbiriyle sarmaş dolaş/iş ilişkileri var. ee biz vuruyoruz birbirimize" diyerek bu barış konusunda uzlaşıldığını söyler hep. bu konuda adımı atan kişi olmasında diğer tribünlerce gördüğü saygının yanı sıra sabahlama döneminin ağır topları olan fenerbahçe ve beşiktaş tribünlerine eşit mesafede olmasının da rolü vardır...

    buna ek olarak seksenlerin ortasından beri tribünde en aktif şekilde yer almak bir kenara tribünün lideri olarak kalmayı başarabilmiş bir insandır. hardcore dönemin önde gelen isimlerinden hala hayatta olanlar ya bu işlerden tamamen elini eteğini çekmiş, ya da bu underground mafyavari örgütlerden eğitimli insanların yer aldığı görece şeffaf organizasyonlara doğru yaşanan gelişim sonucunda inzivaya çekilip emeklilik günlerini yaşamakta iken hala daha aktif olarak tribün lideri sıfatının hakkını vermeye devam etmektedir.

    yeni bir devre medyan okurcasına eski kurallarla yaşayan biri mi, yoksa miadı dolmuş bir geleneğin inatla ayakta kalan son örneği mi olduğu ise bambaşka bir yazı konusudur. ancak mevcut statükoda galatasaray tribünü için(taraftarı demiyorum) bir denge noktası olduğu gerçeği yadsınamazdır. tüm gücü kendinde topladığı için farklı maksatları olan tüm grupları belli bir düzenle bir çatı altında toplayabilmektedir. bir şekilde yokluğunda doksanların sonundaki kaotik ortama dönüş artık pek mümkün olmasa da ciddi güç savaşları yaşanabilecektir. zaten tribünsel anlamda parlak gençlerini önemli oranda inzivaya çekilmeye zorlayan ultraslan yapısının bir de bölünmesi zaten olmayan tribünselliği iyice bitirecek, ilaveten iç saha deplasman farketmeksizin alakasız insanların da çok çekeceği olaylar yaşanacaktır. hele bir de hakkın rahmetine kavuşması ya da kendi rızasıyla bu işlerden çekilmesi harici bir şekilde pasifize olur/oldurulmaya çalışılırsa tribünlerde yaşanacakları kestirmek iyice zorlaşacaktır.

    ancak galatasaray taraftarı da bir semt ya da şehirle sınırlı kalmış, stadın müdavimleriyle sınırlı olmayan, dünyanın her köşesine yayılmış durumdadır. bu abimizin de tribün alemindeki yerinin sadece o alemdekileri ilgilendirdiğini, hayatınıın hiçbir evresinde stada gitmemiş ve gitmeyecek milyonlarca galatasaray taraftarını temsil etmiyor olduğunu ona inatla bu payeyi vermeye çalışanların aklında çıkarmaması gerekiyor....
  • 270
    istisnalar haricinde türkiye tribünleri, tarihsel olarak her zaman sağ siyasete hatta çoğunlukla mhp çizgisine yakın olmuştur. reis figürü etrafında çeteleşme, rant gibi konularda maharetli lümpen topluluğun aynı zamanda türkiye'deki sağ partilerin kitle tabanı olmasından kaynaklanıyor sanırım bu durum. öncelikle birçoğumuzun malumu olan bu bilgiyi aklımızda tutalım.

    galatasarayımızın son 30 yıllık süreçte avrupa'daki istikrarlı varoluşu galatasaray tribününü birçok yönden türkiye'deki diğer tribünlerin önüne geçirdi. evet, galatasaray tribününü o dönem de sebahattin şirin, yılmaz başkan gibi isimler yönetiyordu ancak avrupa'daki türkler içinde galatasaray taraftarının sayısının artışı olsun, gidilen deplasmanlarda görülen rakip avrupa tribünleri olsun; galatasaray tribünü "ultras" kavram ve kültürüyle tanıştırmış oldu.

    ultraslan'ın kuruluşu, ülkemizde 70'lerin sonu, 80'lerin başından beri var olan "tribün koşturma" olayını daha profesyonel bir zemine oturtsa da, doğası gereği galatasaray tribünü de çete benzeri lümpen topluluk halini korumaya devam etti. alpaslan dikmen'in ultraslan projesine ve galatasaray tribününe daha profesyonel yaklaştığı doğrudur ancak kendisi de bu ilişkilerden tümüyle azade bir pozisyonda durmuyordu. 2004 yürüyedur olayında bunu gördük zaten.

    "sebo reis" olarak tanınan sebahattin şirin'in (gerçek adının muzaffer olduğunu bilmeyen yoktur heralde artık) türkiye tribünlerinin genelinde gördüğü saygı ve galatasaray taraftarlarının sayıca çok olması ve ciddi bir bölümünün kendisini ultraslan'ın doğal parçası olarak görmesi, galatasaray yönetiminin ultraslan'a karşı, aziz yıldırım'ın gfb'ye yaptığı tarzda, bir tasfiye operasyonuna girişememesi gibi sebepler kendisinin pozisyonunu çok güçlendirdi.

    2010'lu yıllara gelindiğinde türkiye'de siyasal atmosferin iyiden iyiye değişmiş olması, sebahattin şirin'in tavırlarını ve galatasaray tribününü çektiği yönü de etkilemeye başladı. başlangıçta tribünlerde her dönem etkili olan milliyetçi rüzgarın arttırılmasını, 2013 haziran isyanı (gezi olayları) sonrası açıkça tribünü akp lehine hareket ettirmek izledi. örneğin 2013-2014 sezonunun ilk lig maçında tribündeydim ve 34. dakikada "her yer taksim, her yer direniş" sloganı atılınca bu vatandaşın talimatıyla insanlara nasıl müdahale edildiğini, yer yer saldırıldığını çok net hatırlıyorum.

    2011-2012 sezonundan itibaren tribün liderlerinin televizyonlardaki maganizel futbol programlarında daha fazla yer bulması, sebahattin şirin'i kısmen medyatik bir şahıs haline getirdi. her olaydan sonra düzenli olarak beyaz futbol'a bağlandığı ve hem kendini hem galatasaray tribününü madara ettiği bir dönem oldu.

    15 temmuz'un ardından sebahattin şirin, sedat peker gibi organize suç örgütü liderleriyle, ismailağa gibi dinci gerici organizasyonlarla organik bir birliktelik içinde hareket etmeye başladı ve işler maalesef bu noktaya geldi.

    sanıyorum kendisinin son dönemde yaptığı nefret suçu niteliğindeki ırkçı ve saldırgan açıklamalar, akp-mhp ittifakı etrafında şekillenen mafyatik rant ağı içindeki hiyerarşide yükselme hevesinden kaynaklanıyor.

    sebahattin şirin'in şahsının merkezinde gelişen, galatasaray tribününü mesken edinmiş bu suç örgütü benzeri yapıya öncelikle türkiye yargısı tarafından, ardından galatasaray yönetimi tarafından müdahale edilmesi gerekiyor. galatasaray tribünün düzlüğe çıkması için gerçekçi tek formül bu.
  • 16
    fenerbahçe galatasaray maçında metin oktay forması giydiğini öğrendiğimiz reisimiz.

    saygıdeğer reisim;

    eğer götümü kesmiyecekseniz (bkz: başıma birşey gelmiyecekse) size pek kanımın ısındığını söyleyemem ama içki, sigara ve küfüre karşı tavrınız nedeni ile her zaman sonsuz saygı beslemişimdir. umarım siz ve teşkilatınız ultraslan ileri gelenleri ve amigoları hakkında galatasaray sözlükte yazdığım "hiç bir maçta forma giydikleri görülmemiştir" içerikli entrylerim birileri tarafından kulağınıza üflendi diye yıllardır ilk defa forma giyme ihtiyacı hisetmemişsinizdir. çünkü, gördüğüm kadarı ile sözlükte baya ahpabınız var.

    uzun yıllardır göz aşinalığım olmasına rağmen sizi ve teşkilatınızın ileri gelenleri ile amigoları hiç galatasaray forması ile görmedim. belki deplasmanlarda giyiyorsunuzdur. ben 2005 yılından beri deplasmanlara gidemiyorum. bırakın deplasmanları, malum 28 mayis 2005 galatasaray denizlispor macinda olanlar nedeni ile korkudan 3 sene ali sami yen'e bile doğru dürüst gelemedim. gelsemde gizli saklı girip çıkmaya çalışıyordum.

    deplasmanda metin oktay forması giymeniz bence çok doğru bir şey olmuş. öncelikle tebrik ve teşekkür ederim.

    bir de sayın reisim, rica etsem ali sami yendeki maçlara formalı gelmeleri için şu yeni açığın apaçilerinin kulağını çekebilirmisiniz. o sivil halleri ile tribünde çok yanlış bir görüntü oluşturuyorlar ve bizler onlardan da götümüzü keserler diye koktuğumuz için bunu yüzlerine karşı söyleyemiyoruz. bu sorunu da hallederseniz minnettar oluruz. saygılarımla.
  • 274
    --- alıntı ---

    ultraslan başkanı sebahattin şirin: "ultraslan demek, galatasaray kulübü'nün kalbi, beyni ve ruhudur. biz galatasaray'ı, avrupa'ya ve dünyaya tanıttık. ultraslan, 40 senelik ali sami yen kapalısının ruhudur"

    --- alıntı ---

    bunlardaki öz güven aşırı sucuktan kaynaklanıyor galiba :(

    galatasaray sizden önce de avrupa'da tanınırdı keza avrupa'da taraftarı vardı.

    galatasaray kapalısındaki o kaliteli adamların çoğu bugün çoluk çocuğa karıştı, sizin gibi tipler yüzünden de tribünden koptu.

    siz önce galatasaray'ı tanımlayan,

    --- alıntı ---
    “kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat, kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim. bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür galatasaraylıyım!"

    --- alıntı ---

    sözlerini içselleştirin sonra kim kimi tanıtmış, fayda sağlamış konuşuruz.
  • 285
    aşağı yukarı 30 yıldır galatasaray tribünlerine hükmeden kişi. bundan otuz yıl önce, ya da kırk yıl önce; bu işlere meraklı insanlar ne yapıyorsa o da benzer şeyler yapıyordu. başını çektiği haznedar grubuyla birlikte ön plana çıkmaya başlamış. mühendis oktay'ın öldürülmesi olayında adı anılır semtiyle birlikte. "cenk dönemi"nin meşhur olaylarından, kızıltoprak karakol baskını olarak da anılan gece beşiktaşlılar ile birlikte yer almış hatta adı gazete haberlerinde geçmiştir. beşiktaşlıların inönü stadı'nda kapalı tribüne kimseyi sokmadığı dönemde de muhtemelen fenerbahçe tribününden bazı kimselerle birlikte çatışmıştır beşiktaşlılara karşı.

    2020 yılında dönüp bakınca eleştirmek kolay, anlamlandırabilmek zor böyle şeyleri. bahsi geçen olaylar buzdağının görünen yüzü, belki de bir havuzun içinden alınmış bir şişe su...

    yetmişlerin türkiye'sinde çatışma hep vardı zaten sağ-sol kutuplaşması yüzünden. o çatışmalar önce semt çatışmaları haline geldi, oradan tribünlere yansıdı. ya da belki tribünlerde var olan insanlarla zaten çatışma meraklısı insanlar kaynaştı(rıldı); tam bilemiyorum...

    kurtarılmış bölge kavramının aktif olduğu dönemlerdi. sağcıların bölgelerine solcular, solcuların bölgelerine sağcılar giremiyordu. o konjüktürde "tribün" alemi de bunu kendi içinde sağlamaya çalıştı. zaten üç takım da maçlarını inönü stadı'nda oynadığı için tribün için sabahlama ortamı da kendiliğinden oluşmuştu.

    cenk dönemi diye geçer literatürde. düpedüz vahşettir sözlük karşılığı. yumruk kavgası şeklinde başlamıştır önceleri, sonra sopalar, sonra bıçaklar, en sonunda silahlar... "bu kapıdan bizim taraftar girecek" kavgası diye başlamıştır da sonra insanların kelle koltukta gezdiği, ligin bile oynanmadığı zamanlarda "mekan baskınları"nın yaşandığı bir ortama kadar gitmiştir.

    bütün gün sokakta, bir duvarın üstünde beraber yaşanan zamanlardı. cep telefonu yoktu, telefon sınırlıydı, televizyon yeni yeni geliyordu. o zamanların, o şartların olaylarıydı bunlar hep. mahallede bir olay olduğunda camın arkasından telefonla canlı yayın açıp "vahşete bak" denilmeyen, "sen kimsin bizim mahallenin çocuğuna/kızına dokunuyorsun" diyerek olaya müdahil olunan zamanlardı.

    2020 yılından dönüp bakınca o günleri, o ruh halini, kafa yapısını anlamak zor. takımların bayrağı altında yapılıyordu ama kavgalar insanların kavgasıydı. daha doğrusu şehir dışındaki galatasaraylıları, örneğin benim gibi kıbrıs'ta yaşayan birini çok da alakada etmeyen olaylardı. zaten şimdiki gibi kolay da değildi şehir dışından hatta ülke dışından müdavim şekilde gidip gelebilmek maçlara. bilgi akışı da bu derece olmadığından herkes istanbuldaymış gibi yaşayamazdı 7/24...

    taa bu zamanlardan beri sözünü geçirmiş, hakimiyetini kurmuş birisidir. reis lakabı da ordan gelir. galatasaray tribünü kadar diğer tribünlerde de saygı görür. hem yaşına, hem geçmişine, hem ağırlığına hürmetten. "barış" sonrası da galatasaray tribünlerinde hakimiyetini devam ettirmiştir. fenerbahçe ve beşiktaş tribünlerinin aksine mutlak hakimiyetini aradan geçen 30 yıla yakın sürede korumayı bilmiştir.

    tabi zurnanın zırt dediği yer neresidir? ultraslan...

    bugün ultraslan, hakikaten, dünyanın en büyük taraftar örgütlenmesine sahiptir. ülkenin tüm illerinde, pek çok ilçesinde, tüm üniversitelerinde, kktc'de, tüm avrupa'da, dünyanın pek çok ülkesinde aktif "tayfa"sı bulunan bir örgütlenmeden bahsediyoruz. kulübün hangi branşının hangi takımı nereye gitse karşılayan, oteline götüren, maçta destekleyen, maçtan sonra ağırlayan, sonra da yolcu eden insanlar var. münferit taraftar da yapıyor elbette bunu ancak ultraslan ismi altında birileri illa ki en önde oluyor.

    ultraslan genellikle orta sınıf, iyi eğitimli, iyi yetişmiş insanları tribüne entegre edebilmek hedefiyle başını çıkardığı zaman; bunun sebo reis'e rağmen yapılamayacağı denenmiş görülmüş bir olaydı.

    (bkz: aslanlar)

    ultraslan, tayfa etiketiyle sebo reis ve hakimiyetindeki galatasaray tribününü hiyerarşinin başına koyup desteğini arkasına alarak işe başladı. "her galatasaraylı bir ultraslan'dır" sloganı da hemen ortaya çıktı. amaç insanların haliyle uzak durduğu tayfa ile münferit galatasaraylı taraftarları kaynaştırmaktı. böylelikle tribünde bir tek vücut hali olacak, tüm tribünler koordineli şekilde tribün performansı gösterebilecekti.

    ancak özellikle internetin gelişmesiyle ultraslan örgütlenmesi tahmin edilenin de ötesine geçince işler de çığrından çıkmaya başladı. 1990'daki futbol ile 2020'deki futbolun da değişimi de eklenince epey çarpık bir durum ortaya çıktı. semtinin mutlak hakimi, tribünün reis'i, istanbul tribünlerinin abisi iken bir anda tüm dünyadaki 20 milyon galatasaraylıyı temsil edebilme konumuna yükseldi.

    hem sebahattin abi'nin geldiği kültür, hem de onu "reis"liğe yükselten yapı için hayalin bile ötesinde bir durumdu bu. o insanlar gecenin karanlığında ücra sokaklarda ya da mezarlıklarda birbirini kovalarken günün birinde işlerin bu hale geleceğini düşünmemişlerdi elbette. dediğim gibi takım bayrağı altında yapılıyordu elbette bu kavgalar ama o insanların kavgasıydı aslında. en fazla bir deplasmana gidip stada girdiklerinde "istanbul" diye bağırdıkları vakit tribündekilerin sağa sola çekilip yer açmalarını falan beklerlerdi. hasta oldukları zaman dünyanın dört bir köşesinden "geçmiş olsun reis" diye pankart yapılıp fotoğrafının yayınlanmasını değil...

    geleneğin yenilikle mücadelesidir aslında ortaya çıkan tüm durumlar. kendisine getirilen tüm eleştiriler de bu çatışmanın ortaya çıkardığı tezatlıkların sonucudur.

    sabahlayan tayfa yara bere içinde ama mağrur bir ifadeyle stadın önüne geldiğinde kuyruktakiler tereddüt etmeden yer verirdi. en fazla içerde biraz daha sıkışılır yine hep beraber durulurdu. 9 taksitle kombine satılan, "al kardeşim bu koltuk bu sezon senin" diye sözleşme imzalatılan, passolig çıkarılan bir düzende insanlardan bunu beklemek farklı bir olaydır.

    "sebo reis" ile "ultraslan tribün lideri sebahattin şirin" arasında dilemma da tam olarak bu noktadadır...
  • 391
    tribüncülük olarak tanımlanan kültürde bu adam gibi üç kuruşluk bile bilgi birikimi olmayan, konuşmayı ve oturup kalkmayı bilmeyen tipler söz sahibi oluyor, bu tiplerin kendini bir şey sanmalari sağlanıyor ve onlar da gayet tabii kendilerinde sınırsız had buluyorlar. halbuki insanlar bir birey olduğunu hatırlasa, bu tiplere prim vermese, medeni insanlar gibi maçını izleyip bu tiplerin peşine takılmasa böyle olmazdı. döner bıçağıyla rakip taraftarı kovalasa şaşırmayacağımız tiplere saygı gösterilip abi çekiliyor. adam da kendini galatasaray camiasının fikir önderi sanıp hadsizce yeni transferleri karşılamakta beis görmüyor. yeni transfer edilmiş bir oyuncunun kulüp ile ilgili kafasında ilk imajı bu adamın oluşturmasına izin vermemiz de bizim ayıbımız olsun. yuh bize.
  • 350
    bu şahsın galatasarayımın ve fatih hocamın ismiyle yanyana geçmesinden dolayı utanıyorum. ben senelerdir kombine alıp, forma alıp, kulübüme türlü yardımlar edip, bu tür ne olduğu belirsiz isimlerin nemalanması ve yöneticilerin böyle insanları beslemesini ben şahsen hazmedemiyorum. eğer bunları hazmeden insanlar varsa buyursun ama ben galatasarayıma ve galatasaray kültürüne yakıştıramıyorum. galatasaray milyonlara hitap eden, milyonlarca taraftarı olan bir kulüptür. böyle vasıfsız insanlar ne galatasarayı nede galatasaray taraftarını temsil edemez!!
  • 376
    (bkz: #3195748)

    1959 öncesi şampiyonluk yalanında verdiği mücadeleye teşekkür amacıyla galatasaray sportif a.ş.'ye atanmasının isabet olacağı ultraslan grubunun lideri. sesimizi #sportifsirin tagi ile twitterda duyurabiliriz. daha da mücadele verecek çok konu var. birlikte çok şey başaracağız.

    geyik bir yana illa ki dili döndüğünce oraya buraya bu yalanı anlatmaya çalışmıştır, sonuçta hepimiz çalıştık. yine de insanların yerlerini idrak etmesinde ve uluslararası havacılık kurallarına aykırı şekilde uçmamasında fayda vardır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın