270
istisnalar haricinde türkiye tribünleri, tarihsel olarak her zaman sağ siyasete hatta çoğunlukla mhp çizgisine yakın olmuştur. reis figürü etrafında çeteleşme, rant gibi konularda maharetli lümpen topluluğun aynı zamanda türkiye'deki sağ partilerin kitle tabanı olmasından kaynaklanıyor sanırım bu durum. öncelikle birçoğumuzun malumu olan bu bilgiyi aklımızda tutalım.
galatasarayımızın son 30 yıllık süreçte avrupa'daki istikrarlı varoluşu galatasaray tribününü birçok yönden türkiye'deki diğer tribünlerin önüne geçirdi. evet, galatasaray tribününü o dönem de sebahattin şirin, yılmaz başkan gibi isimler yönetiyordu ancak avrupa'daki türkler içinde galatasaray taraftarının sayısının artışı olsun, gidilen deplasmanlarda görülen rakip avrupa tribünleri olsun; galatasaray tribünü "ultras" kavram ve kültürüyle tanıştırmış oldu.
ultraslan'ın kuruluşu, ülkemizde 70'lerin sonu, 80'lerin başından beri var olan "tribün koşturma" olayını daha profesyonel bir zemine oturtsa da, doğası gereği galatasaray tribünü de çete benzeri lümpen topluluk halini korumaya devam etti. alpaslan dikmen'in ultraslan projesine ve galatasaray tribününe daha profesyonel yaklaştığı doğrudur ancak kendisi de bu ilişkilerden tümüyle azade bir pozisyonda durmuyordu. 2004 yürüyedur olayında bunu gördük zaten.
"sebo reis" olarak tanınan sebahattin şirin'in (gerçek adının muzaffer olduğunu bilmeyen yoktur heralde artık) türkiye tribünlerinin genelinde gördüğü saygı ve galatasaray taraftarlarının sayıca çok olması ve ciddi bir bölümünün kendisini ultraslan'ın doğal parçası olarak görmesi, galatasaray yönetiminin ultraslan'a karşı, aziz yıldırım'ın gfb'ye yaptığı tarzda, bir tasfiye operasyonuna girişememesi gibi sebepler kendisinin pozisyonunu çok güçlendirdi.
2010'lu yıllara gelindiğinde türkiye'de siyasal atmosferin iyiden iyiye değişmiş olması, sebahattin şirin'in tavırlarını ve galatasaray tribününü çektiği yönü de etkilemeye başladı. başlangıçta tribünlerde her dönem etkili olan milliyetçi rüzgarın arttırılmasını, 2013 haziran isyanı (gezi olayları) sonrası açıkça tribünü akp lehine hareket ettirmek izledi. örneğin 2013-2014 sezonunun ilk lig maçında tribündeydim ve 34. dakikada "her yer taksim, her yer direniş" sloganı atılınca bu vatandaşın talimatıyla insanlara nasıl müdahale edildiğini, yer yer saldırıldığını çok net hatırlıyorum.
2011-2012 sezonundan itibaren tribün liderlerinin televizyonlardaki maganizel futbol programlarında daha fazla yer bulması, sebahattin şirin'i kısmen medyatik bir şahıs haline getirdi. her olaydan sonra düzenli olarak beyaz futbol'a bağlandığı ve hem kendini hem galatasaray tribününü madara ettiği bir dönem oldu.
15 temmuz'un ardından sebahattin şirin, sedat peker gibi organize suç örgütü liderleriyle, ismailağa gibi dinci gerici organizasyonlarla organik bir birliktelik içinde hareket etmeye başladı ve işler maalesef bu noktaya geldi.
sanıyorum kendisinin son dönemde yaptığı nefret suçu niteliğindeki ırkçı ve saldırgan açıklamalar, akp-mhp ittifakı etrafında şekillenen mafyatik rant ağı içindeki hiyerarşide yükselme hevesinden kaynaklanıyor.
sebahattin şirin'in şahsının merkezinde gelişen, galatasaray tribününü mesken edinmiş bu suç örgütü benzeri yapıya öncelikle türkiye yargısı tarafından, ardından galatasaray yönetimi tarafından müdahale edilmesi gerekiyor. galatasaray tribünün düzlüğe çıkması için gerçekçi tek formül bu.
galatasarayımızın son 30 yıllık süreçte avrupa'daki istikrarlı varoluşu galatasaray tribününü birçok yönden türkiye'deki diğer tribünlerin önüne geçirdi. evet, galatasaray tribününü o dönem de sebahattin şirin, yılmaz başkan gibi isimler yönetiyordu ancak avrupa'daki türkler içinde galatasaray taraftarının sayısının artışı olsun, gidilen deplasmanlarda görülen rakip avrupa tribünleri olsun; galatasaray tribünü "ultras" kavram ve kültürüyle tanıştırmış oldu.
ultraslan'ın kuruluşu, ülkemizde 70'lerin sonu, 80'lerin başından beri var olan "tribün koşturma" olayını daha profesyonel bir zemine oturtsa da, doğası gereği galatasaray tribünü de çete benzeri lümpen topluluk halini korumaya devam etti. alpaslan dikmen'in ultraslan projesine ve galatasaray tribününe daha profesyonel yaklaştığı doğrudur ancak kendisi de bu ilişkilerden tümüyle azade bir pozisyonda durmuyordu. 2004 yürüyedur olayında bunu gördük zaten.
"sebo reis" olarak tanınan sebahattin şirin'in (gerçek adının muzaffer olduğunu bilmeyen yoktur heralde artık) türkiye tribünlerinin genelinde gördüğü saygı ve galatasaray taraftarlarının sayıca çok olması ve ciddi bir bölümünün kendisini ultraslan'ın doğal parçası olarak görmesi, galatasaray yönetiminin ultraslan'a karşı, aziz yıldırım'ın gfb'ye yaptığı tarzda, bir tasfiye operasyonuna girişememesi gibi sebepler kendisinin pozisyonunu çok güçlendirdi.
2010'lu yıllara gelindiğinde türkiye'de siyasal atmosferin iyiden iyiye değişmiş olması, sebahattin şirin'in tavırlarını ve galatasaray tribününü çektiği yönü de etkilemeye başladı. başlangıçta tribünlerde her dönem etkili olan milliyetçi rüzgarın arttırılmasını, 2013 haziran isyanı (gezi olayları) sonrası açıkça tribünü akp lehine hareket ettirmek izledi. örneğin 2013-2014 sezonunun ilk lig maçında tribündeydim ve 34. dakikada "her yer taksim, her yer direniş" sloganı atılınca bu vatandaşın talimatıyla insanlara nasıl müdahale edildiğini, yer yer saldırıldığını çok net hatırlıyorum.
2011-2012 sezonundan itibaren tribün liderlerinin televizyonlardaki maganizel futbol programlarında daha fazla yer bulması, sebahattin şirin'i kısmen medyatik bir şahıs haline getirdi. her olaydan sonra düzenli olarak beyaz futbol'a bağlandığı ve hem kendini hem galatasaray tribününü madara ettiği bir dönem oldu.
15 temmuz'un ardından sebahattin şirin, sedat peker gibi organize suç örgütü liderleriyle, ismailağa gibi dinci gerici organizasyonlarla organik bir birliktelik içinde hareket etmeye başladı ve işler maalesef bu noktaya geldi.
sanıyorum kendisinin son dönemde yaptığı nefret suçu niteliğindeki ırkçı ve saldırgan açıklamalar, akp-mhp ittifakı etrafında şekillenen mafyatik rant ağı içindeki hiyerarşide yükselme hevesinden kaynaklanıyor.
sebahattin şirin'in şahsının merkezinde gelişen, galatasaray tribününü mesken edinmiş bu suç örgütü benzeri yapıya öncelikle türkiye yargısı tarafından, ardından galatasaray yönetimi tarafından müdahale edilmesi gerekiyor. galatasaray tribünün düzlüğe çıkması için gerçekçi tek formül bu.