• 61
    o golün de amk. zaten ne geldiyse başımıza belki de o gol yüzünden geldi.

    caner erkin zaten bir sonraki turda eşleştiğimiz atletico madrid'e tek başına verdi turu.

    keşke atmasaydın o golü belki şu an bu takımda olmazdın.

    edit : düzeltme

    edit2 : kuran çarpsın kafa kalmadı. o sene atletico değil hamburg'a elenmiştik. düzelten değerli arkadaşlar bojan43, outta control ve drngcnm'e teşekkürlerimi sunarım.
  • 63
    hayal kirikligindan galibiyete sonra tekrar hayal kirikligina derken o geceyi adrenalin patlamasiyla gecirmemize neden olmus olan goldu. maca is cikisi gec kalmistim ki daha ilk dakikada yedigimiz golun haberini henuz ben yoldayken kendisi tribunde olan ve birazdan bulusacagim babam soylemisti. sonra hersey guzel olmustu arda, kewell ve tekrar arda'nin golleriyle. ancak bir anda bordeaux maci 3-3'e getiriverdi! bir sekilde umidimizi kaybetmemistik tribunde, ki bekledigimiz gol 89.dakikada sabri'nin ayagindan geldi. bu golle beraber tribunlerin sevincle birbirine karismasi ve yikilmasi... inanilmaz ama bir o kadar da cok inandigimiz bir goldu!
  • 67
    müteveffa mabed ali sami yen'in uzun tadilattan sonra yıkımına kadar kapanmadığı 23 yıllık "hell" döneminde tanık olduğu son mucize. oradaydım...

    sene 2009, aylardan şubat. bir önceki sezon 5 maç seyircisiz, son 6 maçı ise teknik direktörsüz oynayıp kariyerinin pik dönemini yapan bir sürü vasat yerlinin acayip performanslarıyla ipi göğüslemişiz. ertesi sezon birer birer normal performanslarına dönüyorlar, ilk devreyi sivas ve trabzonspor'un 4 puan arkasında 3. bitiriyoruz. ligin ikinci yarısının başlamasıyla bizim için karar dönemi yaşanıyor. önce içerde kayserispor beraberliği, ertesinde antalya deplasmanında bırakılan 3 puan. şubat ayının 22'sinde, o sezon küme düşecek olan kocaelispor, sezonun gol kralı baros'un penaltı kaçırdığı maçta ali sami yen'de 5 atıyor. lig treni yavaş yavaş kaçmaya başlıyor, skibbe istifa ediyor, meşhur skib bıraktı capsi de o gün ortaya çıkıyor. sabri sarıoğlu ise "siktir ol git" tezahüratı eşliğinde sahayı ağlayarak terkediyor o gün..

    15 günde lige havlu atılmış, hoca gitmiş. o sezonun geri kalanında bizi ayakta tutacak tek motivasyon finali kadıköy'de oynanacak olan uefa kupası. büyük kaptan bülent korkmaz geçmişi, galatasaraylılığı ve kariyerinin ilk yıllarındaki fena görünmeyen teknik direktörlük referansı ile birlikte florya'dan içeri giriyor. 3 gün sonra 3. tur rövanş maçında bordeaux'u ağırlayacağız. öyle bir ahval ve şerait içindeyiz camia olarak.

    biz izmir'den bir grup rahatsız olarak muhtelif şekillerde epey bir bilet "çekmeyi" başardık, kocaeli maçından 4-5 gece önceki bol sabahlamalı biletix atraksiyonunun ardından. otobüs ayarladık, elde kalan biletleri satış fiyatından okul dışından ulaşabildiğimiz renktaşlara dağıttık. apar topar giriştiğimiz organizasyon işinde otobüs şöförünün çektiği yüksek fiyatı amorte edip otobüstekiler yolmamak için ekipçe para verdiğimiz otobüste koridorda gidip gelmeyi göze almıştık. öğrenci evlerimizden kopup gelen battaniyelerimiz, sömestır dönüşü free shoptan aldığım vodkalarımız ve "kazanmadan döneyin" diyerek uğurlayan bir büfeci abimizin hediyesi cappy meyve sularımız eşliğinde yola çıktık.

    maç klasik bir deplasman yolculuğuydu. mola yerlerinde serpiştiren kar, "bozuk meyve suyu" geyiği, otobüsün kapısından sızan soğuk gibi nice anektodla birlikte istanbul'a varmayı başardık. bu tür yolculuk yapan her kafilenin yaşadığı ortalama bir günün ardından maç saatine gelmeyi başardık. bütün gece soğuk koridorda yatıp gün boyu istanbul'da yağmur hatta yer yer sulu kar altında gezen bünye iyice yorgundu. orjin köfte üzerine eski açık ile numaralının köşesinde malum marketin(!) içindeki ısınma turlarının ardından eski açık'ta yerimizi aldık. arada gelen kadın basketbol takımımızın yarı finale çıktığı "söylentileri" * bizleri iyice gaza getirmişti.

    maça dair çok fazla anı girip daha da uzatmak istemiyorum ama acayip bir maç olmuştu. daha üçlüyü bitiremeden gelen fransızların golü, arda önümüzdeki kaleye atınca yaşanan "devreyi berabere bitirmek" sevinci ve golden sonraki pınarbaşı "burma burma" olurken kewell'ın attığı muhteşem gol... devre arası ekipçe birbirimize sarılıp ısınmaya çalışmamız, son yarım saate girilirken arda'nın yeni açık tarafındaki kaleye akıl dolu dokunuşu ile "tur geldi" sevincimiz, ve üzerinden 15 dakika geçmeden arka arkaya gelen goller...

    maçın bitimine 15 dakika kalmış. yağmur hala yağmaya devam ediyordu... koca bir sezon, hatta ezeli rakibin sahasında avrupa kupası kaldırma hayali gözlerimizin önünde elimizden kayıp gidiyordu.. kimileri eli belinde sahayı izliyor, kimileri dua ediyor, kimileri bir yandan tezahürat yapmaya çalışıp diğer yandan da etrafındakileri tezahürata katılmaya çağırıyordu. ben herşeye rağmen bağırmaya çalışanların içindeydim. tabi tribünde maç izlemiş olanlar bilir, bu anlarda tezahürat yapmak da zordur. o hayal kırıklığı içinde mantıklı ve sakin kalabilmek herkesin harcı değildir. en saçma tezahüratlara bile en azından gürültü çıksın, kollektif bir olay olsun gayretiyle daha da beter böğürüyorduk...

    özetle herkes bir şekilde bir mucizenin ucundan tutma çabası içindeydi. öyle böyle dakikalar geçiyordu, sahadaki panikle karışık baskıdan öteye bir türlü gidemiyorduk. normal sürenin bittiği anlardı artık, numaralı ile yeni açığın köşesinden bir köşe vuruşu kullanıyorduk. sağ ön tarafta rocker tipli bir arkadaşın ellerini kaldırıp dua ettiğini gördüm, bizim tayfadan bir arkadaşsa koluma kapanmıştı "ben artık bakamıycam" diyerek. top geldi, kafalardan mı ayaklardan mı artık bir yerden sekip ceza yayına doğru açıldığını gördüm sadece. 20 dakikadır senkronize olamayan sami yen tribünlerinin tamamından gayrı ihtiyarı bir "vurrr" sesi yükseldi; öylesine refleks ve yürekten bir haykırıştı ki doğru dürüst "gol" sesi bile çıkmadı. herkes yerlerdeydi...
  • 69
    bu golü eski açık'ta canlı izlemiştim. hayatımda canlı izleyip en çok sevindiğim üç golden birisi olabilir. felaket bir senaryoyla başlayıp muazzam bir kapanışla bitmişti. attığımız diğer golleri net olarak hatırlayamıyorum çünkü tribün ortamından dolayı doğru düzgün maçı izleyemiyorduk. heyyy gidi ali sami yen.

    bu gol artık tedirgin bekleyişin olduğu son dakikalarda olduğu için bütün stadyum dönüp maçı izliyorduk. hani anlatılmaz yaşanır diye klasik bir tabir vardır ya işte bu gol öyle bir goldü. ben buraya paragraflarca yazı yazsam da yine bir şeyler eksik kalır.

    bu arada maçtan sonra tabii ki eve gelince keyifli bir şekilde maçın özetini izlemiştim. spiker emre tilev'in sesi bu gol atıldıktan sonra duyulmuyordu hem de uzunca bir müddet duyulmuyordu, ne dediği anlaşılmıyordu. bir ara popülerdi; stadyumlarda desibel ölçümü, rekorlar falan kasılıyordu. emin değilim ancak bu golün arkasından çıkan gürültü bütün desibel rekorlarını altüst etmiş olabilir. ben hiçbir stadyumda herhangi bir gol anında böylesine bir gürültü duymamıştım. inanmayan tekrar izlesin.*

    https://youtu.be/e_tVvicllKE
App Store'dan indirin Google Play'den alın