karakteri ve hakiki galatasaraylılığından dolayı takımda bulunduğu süre içerisinde en çok sevdiğim oyunculardan biriydi. kendisiyle ilgili çok da güzel bir anım vardır. hazır boşken anlatayım:
ben çoğunluğu yaz aylarında olmak üzere fırsat buldukça çanakkale'ye giderim. bir gün yine çanakkale kordonda müzik dinleye dinleye ilerlerken karşıma bir aile çıktı. ya bu aileyi gözüm bir yerden ısırıyor ama büyükler kamufle olduğu için tanıyamadım. çocuklarına baktım ve aha, bizim gözümüzün önünde büyüyen sarp'ı tanıdım ve o ailenin sarıoğlu ailesi olduğunu anladım. yanlarına gidip gitmemek arasında kararsız kaldım çünkü rahatsız etmek istemedim sonuçta belli ki ailesiyle kafa dinlemeye, gezmeye gelmiş dedim
*. gel git derken sabri'yi tanıyanlar çoğaldı ve etrafı birden kalabalıklaştı. kalabalığı görüp merak edenlerde ortalığı iyice kalabalıklaştırmıştı. tükenmez kalem alıp, koluna imza atmasını isteyen mi dersin (allah akıl fikir versin) yoksa fotoğraf çektiren mi dersin herkes ayrı bir kafada sabri reyiz'i rahatsız ediyordu. tam o sırada tipinden ve hareketlerinden anladığım kadarıyla fenerli bir adamın ağzından şu cümleler döküldü: "çektiğin şutlaaarr dağaa taşaa, stat dışına çıkıyoooo stat dışına. yaralı var mı yaralı hahahaaha" bağıra bağıra söylerken bir yandan da istifini bozmadan ilerliyordu. söylediği sözün arkasında gülen birkaç kişide olduğu için daha bir havalı yürüyordu ama tam o sırada reyizden hayatının golü geldi:
"sen söyle kardeşim, çarpan sensin."
etrafta ouvvvv sesleri yükseldi ve onlarca kişi oracıkta orgazm oldu.
adamda yediği bu laftan sonra güle güle sabri reyiz'e uzaktan elini kaldırarak selamını verdi ve gitti. e tabi reyiz de de 3 harf tavan.
*