şöyle bir açıklaması var.
----
alıntı------
sevgili arkadaşlar, yaklaşık 30 seneye yakın bir zamandır, elimden geldiğince galatasaray’ımızın maçlarına gitmeye çalışan biriyim. ve de yaşımın kendimce kemale(!) ermesinden ötürü, bazı şeylerin geç te olsa farkına varıp hayat felsefemi tamamen değiştirerek; galatasaray’ımı direk körü körüne, şovenist ve popülist söylem, tutum ve duruşla desteklemek, yani “başarı için her yol mübahtır” ilkesiyle beslenen bir taraftar profili çizmek yerine; “eksende insan, barış, dostluk, eşitlik ve kardeşlik” olgularını prensip edinen bir insanoğlu olmaya karar verdiğim günden itibaren, yazdığım tüm makalelerde hep bunları gözettim. yazdıklarımın bir kısmı tabi ki kadıköy’deki fenerbahçe maçına giderken, 9 yaşındaki bir çocuğa bile saldırmaktan geri kalmayan holiganist yapıdaki sözde(!) bazı taraftarlarımızın hoşuna gitmedi ve de asla gitmeyecek bunu çok iyi biliyorum. ama dediğim gibi, ben popülizm yerine, “dost acı söyler” misali bu toplum ve de insanlık adına, bazı gerçekleri her zaman elimden geldiğince masaya yatırıp, dilimin döndüğünce anlatıp, işlemeye devam edeceğim. zira gerçek galatasaraylilik budur. galatasaray sadece bir spor kulübü değil aynı zamanda türkiye’nin modern ve medeni dünyaya açılan bir kültür yuvasıdır, insani ve vicdani konuları asla göz ardı etmeyen yaşam şeklidir.
işte bu bağlamda, bu yazımda tribünlerde bulunan hastalıklı beyinlerin toplumda nasıl derin tahribat açtıklarını anlatmaya gayret göstereceğim.
malumunuz son haftalarda, tüm takım taraftarlarının dilinde kanal d’nin yeni sezon dizisine atıfta bulunan bir slogan dolaşıyor. ama öyle bir akla zarar slogan ki, kaç kadının onurunu incitecek, rencide edecek ve onu hedef gösterecek oldukça seviyesiz bir slogan..
"fatmagül’ün suçu yok, biz onu bihter sandık!"
peki ne olacak bihter olunca? ne değişecek? tecavüz hafifleyecek mi? insanlık suçu olmaktan çıkacak mı? maalesef türkiye bir dönem son derece üzücü ve kaygı verici bir tartışma yaşanmıştı. “vesikalı çalışan kadınlara tecavüz etmenin cezası indirilsin mi indirilmesin mi?” tartışması. şimdi bir insanoğlu olarak, bu kader mahkumlarının içine düştüğü durumu önemsemeyip "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mı diyeceğiz? "aman canım, nasıl olsa onlar ahlaksız kadınlar, başlarına ne gelirse gelsin!.." diye omuz mu silkeceğiz? böyle mi vicdanlı bir insan, bir vatandaş, bir demokrat olacağız?
bütün bunlarda temel problem tecavüz edene değil, tecavüze uğrayana bakılması, ona yüklenilmesidir. sarkıntılığa uğrayan kadın acaba ne giyiyordu? gece vakti dışarı mı çıkmıştı? tahrik edecek şekilde mi yürüyordu? acaba adı çıkmış bir kadın mıydı? uzun lafın kısası "hak etmiş miydi?" öyle bir zihniyet var ki, sarkıntılık yapana ceza vermek yerine adeta sarkıntılığa uğrayandan kendisini aklamasını bekliyor. "önce bir ispatla bakalım. ahlaklı kadın mısın ahlaksız mı?"
bir de son bir haftadır belli bir kesim galatasaray taraftarının dilinden düşürmedikleri ve de kimse kusura bakmasın ama insanlıktan nasibini almamış ancak hastalıklı bir beyinden çıkabilecek, dünyadaki en kutsal varlıklardan biri olan anneler başta olmak üzere, kadınlara, kızlara tecavüz etmeyi mübah sayan “çarşıya tecavüz etmeye, beşiktaş ananı … meye geldik” diye bir beste söyleniyor ki, ben bir erkek olarak bunu kaldıramazken, bazı bayan arkadaşlarımızın da bu tezahürata büyük bir coşkuyla katılmasını anlamak ta büyük güçlük çekiyorum. daha doğrusu anlayamıyorum..
tdk sözlüğü bakın tecavüzü nasıl tanımlamış; “kişiye ait bir manevi değerin zorla alınması, elde edilmesi. namusuna saldırma, sarkıntılık, manevi gasp. “
bir insan kendine nasıl böyle bir rolü yakıştırır. şimdi bu tezahürata büyük bir istekle eşlik eden arkadaşların; irak’ta binlerce kadına tecavüz eden askerlerin ruhuyla ne farkı var? ben söyleyeyim; sadece mantalite farkı var, evet bu arkadaşların çoğu irak’taki bu tecavüz eylemlerine katılmayacaktır ama potansiyel olarak tecavüze yeltenebilecek kişiler olduklarını unutmamalıdırlar. zira insan hal, tutum ve davranışlarıyla iyiyi ve kötüyü kendisi yaratır. düşünceler gayeyi doğurur. gayeler eyleme dönüşür, eylemler alışkanlıkları oluşturur. alışkanlıklarda karakter belirleyerek kaderimizi tayin eder.
hz. mevlana’da bu durumu; “sen düşünceden ibaretsin. gül düşünürsen gülistanlık, diken düşünürsen dikenlik oluverirsin.” sözüyle mükemmel bir uslupla anlatmıştır.
evet yukarıda da belirttiğim üzere maalesef, tribünlerdeki kadınları aşağılayan tezahürata bazı hemcinsleri de katılarak, bu haksız ikiliğin devam etmesine belki de farkında olmadan katkıda bulunarak destek veriyor.. işin trajikomik tarafı da bu olsa gerek!..
ayrıca sadece erkekler değil, kadınlar da birbirlerini "iyi kadın-kötü kadın" diye damgalıyor, kategorilere ayırıyor. ona göre muamele yapıyorlar. unutmayalım ki biz büyükleri örnek alan bir sürü ergen taraftar var çevremizde. onların birçoğu bizlerin söylemi tutum ve davranışlarımızı gözeterek birebir taklit ediyorlar. ve biz belli bir yaşa gelmiş taraftarlar olarak onlara kadınlardan daha üstün olduklarını, her şeyin ellerinin kiri olduğunu, yıkasalar geçeceğini öğretirsek, onların hatalarından bizler de mesulüz demektir. emin olun onların da günahları bize de yazar. yok şayet biz küçüklerimize, kız kardeşlerinden başlamak üzere, her kadına eşit ve saygılı davranmalarını öğretirsek, işte o zaman bir fark yaratabiliriz. daha insanca, daha yumuşak, daha muhabbetli bir gelecek için.. kadını dışlayan, metalaştıran, agresif bir enerji değil; dost ve ahlaklı, olgun ve centilmen bir ortam görmek istiyoruz stadyumlarda. ve ister fatmagül olsun ister bihter, tüm kadınların saygı ve eşit muamele gördüğü bir ülke olmayı diliyorum.
sevgi ve saygılarımla..
osman özütler
uaes - ultraslan eyüp sultan
kurucusu ve başkanı
-----
alıntı----
-sonuna kadar katılıyor ve destekliyorum.