3760
efsane kadronun orta sahadaki tek değişik stildeki oyuncusuydu. aslen kanat forvet başladığı kariyerini, sakatlığı sonrası mezzala'ya evrilerek inanılmaz bir şekilde süsledi. orta sahada diğer oyuncular (hagi,tugay,emre,suat) playmaker yönü kuvvetli oyunculardı. okan ise şok presleri, sürpriz koşular sonucu attığı golleri, ve topla mesafe kat etmeye çalışması ile kadronun temel yapı taşlarından birisi oldu.
sonrasında, türlü türlü huyu olan oyuncu, kaçmanın yollarını yaparken, inter'e 'okan abimi de almazsanız gelmem ha' diyerek asıl şeytanlığını o gün yapmıştı. işin garip tarafı ise, medya önünde 'emin değilim, bilmiyorum' derken, okan ise gemileri yakmış gibi davranıyordu. yani türlü türlü huyu olan arkadaş, okan'ı kalkan gibi kullanmıştı. bilmiyorum belki de okan kendini kullandırmıştı. zaten eşantiyon olarak gittiği yerde de kariyerini mahvetti. artık avrupa kupalarında çeyrek finaller son 16'lar oynayan kadronun kilit bir oyuncusu değil, geniş bir kadronun alelade bir oyuncusuydu.
ankaragücü maçında yaşananları asla affetmiyorum. hele hele şu bıyıklı sportif direktör fenerbahçe'ye gelmişken ve zamanında hakan şükür'ü götürmek için azizle hülle yapmaya çalıştıklarını açıklamışken... kim bilir okan'la emre'yi koparmak için ne dümen çevrildi ve suyun karşı tarafı nasıl aracılıklar yaptı?
sonrasında teknik direktörlük kariyeri başladı. sırasıyla elazığ, antep, sivas, göztepe'de korkunç kötü bir performans sergiledi. elazığ ile de ligden düşerek başladı kariyerine. sonrasında antep'te sıradan bir performans sonrası orta sıralarda biten bir sezonun ardından istifa etti. sivas'ta 11 hafta sonrasında 2 galibiyet ile bir istifa daha takip etti. bu kısma kadar bir diğer teknik direktör sergen yalçın ile hep halef selef oldular. sergen parlak bir başlangıç sonrası korkunç düşüşler gösterirken, okan ise hep ortalama ancak kötüye yakın bir performans gösterdi. göztepe'de alt ligde şansını denedi ama yine olmadı.
akhisar'da 1.5 senede takımı hem ligde iyi bir konuma getirip, hem de türkiye kupasını almasını sağlayarak yükselişe geçti. sonrasında düşme hattındaki rizespor'u üst sıralara taşıdı. başakşehir sezonu zaten malumunuz. oğlunun sağlık problemleri olmasa belki de uzun yıllar istikrarlı bir performans gösterebilirdi başakşehir'de. neyse, inşallah o performansı bizde gösterir.
şimdi ise bizim teknik direktörümüz ve canı gönülden başarılı olmasını istiyorum. bunun ise temel nedeni, artık fatih terim'in bir daha dönmeyeceğini düşünmem* ve bizim yeni bir bayrak teknik direktöre ihtiyaç duymamız. şimdilik performansı gerçekten umut verici, terim'in terk ettiği 1996-2000, 2012-2013 futboluna benzer bir yapı ortaya çıkarmaya çalışıyor buruk. yüksek tempolu, kutunun orta sahaların da katıldığı, savunma çizgisinin orta sahaya yaklaştığı keyifli bir futbol.
gelelim okan buruk'un başka bir iyi yönüne. benim için her teknik direktör bir liderdir ve kendine has yöntemleri mevcuttur. örnekler üzerinden anlatmak isterim.
1. dönüşümsel liderlik
ana fikri değişime odaklanmaktır. dönüşümcü liderler değişim konusunda rahattır ve örgütsel başarı için gerekli olduğunu anlarlar. takipçilerinin de değişim konusunda rahat olmalarını ve buna uyum sağlayabilmelerini sağlamak için çalışırlar.
türkiye'den örnek: frank rijkaard. o güne kadar yabancı olduğumuz 4 3 3 ilk defa o zaman denenmeye başlamış, ve başarı gelmese de sistem galatasaray oyuncuları ve taraftarları tarafından kabul edilmiştir.
dünya'dan örnek: diego simeone.
2. delegatif liderlik
genellikle “laissez-faire” olarak adlandırılan delegatif liderlik tarzı, inisiyatifi ekip üyelerine devretmeye odaklanır. bu genellikle en az müdahaleci liderlik biçimlerinden biri olarak bilinir, bu kelimenin tam anlamıyla “yapmalarına izin ver” anlamına gelir. bu nedenle bu çok elden bir liderlik tarzı olarak kabul edilir.
bu tarzı benimseyen liderler, işlerini yapmaları için çalışanlarına güven duyarlar. bunun yerine temsilci liderler, çalışanlarına hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak için yaratıcılıklarını, kaynaklarını ve deneyimlerini kullanma özgürlüğü verir.
türkiye'den örnek: eric gerets galatasarayıdır. hasan şaş'ın sınırsız özgürlüğü vardır. yeri gelir 4 santrafor oyuna girer, taktik disiplinden çok oyuncuların sorumluluk alması beklenir.
dünya'dan örnek: jurgen klopp. antrenmanlarından taktiklerine kadar sınırsız bir esneklik ve grup üyelerinin katılımı vardır. yanındakilerinin her türlü fikrini önemser ve sürece dahil eder. firmino salah mane üçlüsünden üçüne de serbestiyet tanıyacak kadar inisiyatif bırakma konusunda mahirdir
3. yetkili liderlik
bu şekilde liderler bir rota çizer ve etraflarındakileri takip etmeye teşvik eder.
otoriter özellikler sergileyen liderler, etraflarındakileri motive etme ve ilham verme eğilimindedir. genel yönlendirme sağladıkları gibi, ekiplerine rehberlik, geri bildirim ve motivasyon da sağlarlar. bu, bir başarı veya başarı duygusunu teşvik eder.
yetkili liderlik tarzı büyük ölçüde bir ekibin her üyesini tanımaya dayanır. bu, bir liderin daha kişiselleştirilmiş bir düzeyde rehberlik ve geri bildirim sağlamasına ve bireylerin başarılı olmalarına yardımcı olmasına olanak tanır.
yetkili liderlik açıkça çok pratiktir, ancak liderler mikro yönetmemeye dikkat etmelidir. bu tarz bir eğilim, ekip üyeleri ve yaratıcı olumsuz duygular için zorba olabilir.
türkiye'den örnek: fatih terim. florya'nın tek anahtarı ondadır, motivasyon konusunda dünyanın sayılı hocalarındandır. başarı da başarısızlık da ona mal edilir, oyunculara geri bildirim sağlanır. oyuncularının manevi babasıdır, ve onların en derin sırlarına bile vakıftır. hatta kimisinin saat gece 3'te radyodan hangi şarkıyı istediğini bile bilir.
dünya'dan örnek: jose mourinho. tottenham sürecinde paylaşılan videolar internetten izlenebilir.
4. işlemsel liderlik
genellikle yönetsel liderlik olarak adlandırılan işlemsel liderlik, ödüllere ve cezalara dayanan bir liderlik tarzıdır. bu liderlik tarzı, bireylerin görevlerini tamamlamak için gereken motivasyona sahip olmayabileceğini varsayarak yapıya açık bir vurgu yapar.
bu ödül tabanlı sistemle bir lider, takımları için net hedefler veya görevler belirler. liderler ayrıca ekiplerinin çalışmaları için nasıl ödüllendirileceğini (veya cezalandırılacağını) açıkça belirtir.
türkiye'den örnek: igor tudor. igor'un her oyuncusu için kafasında tanımladığı bir sorumluluk vardır, ve en ufak bir sorunda onları çekinmeden medyanın önüne servis eder.* ödüllendirme sistemi neydi bilmiyorum ama cezalandırma sisteminde, iş maicon'u dövmeye çalışmaya kadar varır.
dünya'dan örnek: thomas tuchel.
okan'ın uzun süre eric gerets gibi bir lider olduğunu düşünüyordum. ancak takımımıza geldikten sonra net bir biçimde yetkili lider olduğu ortaya çıktı. takımdaki aksayan yerlere de anında atıyor neşteri. van aanholt'u boey yorulana kadar sigorta olarak bekletmesi, kanat aksiyonlarını boey yunus ikilisi yoruluncaya kadar oradan kurgulaması, kerem'i çizgiye yönlendirmesi. bunların hepsi iyiye işaret. oyuncuları da bu konuda ikna edip, motive edebiliyor olması çok önemli.
okan'ın sırf ankaragücü maçı ve inter'e transfer süreci yüzünden gelmesini istemedim. hatta hakan şükür 'içimizdeki en azılı galatasaraylı okandı' dediğinde 'hadi oradan' dedim içimden. teknik direktör olarak açıklandığından beri, başarılı olmasını canı gönülden istesem de kalbim hep buruktu. ta ki, oğlunu görene kadar. çocuk hastayken bile dileği, babasının galatasaray'ın teknik direktörü olması. üstüne üstlük, 3'lü çektirdikten sonraki o mutluluğu... süper bücürü affetmemi, başka bir süper bücür sağladı. onu gördükten sonra, okan buruk'un gerçekten galatasaraylı olduğuna inandım. iyi ki varsın, ali yiğit buruk.