• 10
    sözlüğe büyük emek vermiş moderatörlerden. kendisini de severim. ancak gala sözlük hakkındaki tepkileri beni şaşırttı.

    galatasaray sözlükte galatasaray taraftarı hakkında yazılan çirkin entryler bunca zaman uçma nedeni oldu. hatta hüsnungalip gibi sözlüğün temel taşlarından bir tanesi bile bu sebeple ayrım gözetilmeksizin gönderildi. ancak merak ediyorum kendisi açısından bu kural sadece galatasaray sözlüğe mi özgüdür, yoksa galatasaraylılığın bir gereği olduğu için mi doğal olarak sözlük kuralı haline gelmiştir? bu kural sadece sözlük üyelerini mi yoksa tüm galatasaray taraftarını mı kapsamaktadır? sözlük üyesi olmayan galatasaraylı'lara dilenci denebilir, haklarında hakaretamiz söylemlerde bulunulabilir mi?

    insanlar hata yapar. hiç tanımadığım ve sanırım sözlük üzerinden bile hiç konuşmadığım ancak en azından moderatörlüğü esnasında yaptıkları yüzünden saygı duyduğum bu arkadaşımız da umarım hatasını telaffi eder. galatasaray konuşmak istedikleri için kendilerine özgürce yazabilecekleri bir platform oluşturmaya çalışan renkdaşlarımıza bir özür borçlu olduğunu düşünüyorum. moderasyon olarak durmadan saygı saygı derken o bahsedilen saygıyı tüm renkdaşlarımıza göstermek çok da zor olmasa gerek.

    kendisini önce yazdığı şu entrysini tekrar okumaya (bkz: #1279338) ve sonra galatasaraylı kardeşleri hakkında *twitter üzerinden ettiği sözleri düşünmeye davet ediyorum.

    edit: kendisi şunları söylemiş.
    https://twitter.com/...s/364386851747926018
    https://twitter.com/...s/364393360129138689
  • 14
    hukuktan bahsetmeye başlamışız. güzel. hakaret etmek yasakmış sözlükte. o daha da güzel.

    küçük sevimli bir örnekle başlayalım.
    buyrun entiri burada http://gss.gs/1075856 *

    bu entiriyi 10 defa (kaba bir sayı veriyorum, ama daha çoktur) ihbar ettim. her seferinde moderasyondan, isim vermek gerekirse; her seferinde harry kewell the wizard of oz'dan geri döndü. hatalı ihbar diyerek. ilk seferlerinde ihbar sebebim yanlıştı, o doğrudur. ama 10 diyorum ahali. sonlara doğru düzelttim ihbar sebebi hatasını.
    bana "soytarı" bir hakaret değil dedi ve tdk linki gönderdi, sonra da "teşbihte hata olmaz" dedi.
    teşbihte hata olmaz sözü belli ki çok yanlış anlaşılmış.

    daha sonra ben bu entiriyi, tck'nın ilgili maddesiyle birlikte neverfall'a gönderdim özel mesaj yoluyla. türk vatandaşı olmadığı için suç teşkil etmeyeceğine dair bir şüphesi vardı, konuştuk özelden. ilgileneceğim dedi. soracağım dedi. entiri orada. hala. unutulmuş olabilir. bu saatten sonra hiç bir önemi de yok zaten. teşbihte hata olmaz. silinmesin. örnek teşkil ediyor, yazarlarımız dilediğince teşbih yapsın.
    soytarı hakaret değil. ya da hani "teşbihte hata olmaz" ya, benzetmede hakaret kullanmak suç değil.
    buradan yazayım. sıradan tiksindiğim, midemi bulandıran kim varsa başlığının altına gidip "insan mı, soytarı mı belli değil.", "insan mı, katil mi belli değil" yazabilirim.
    bu sözlüğün; sözlük kurallarına, hukuk kurallarına ve insan haklarına gayet bağlı 2 moderatöründen vizesini aldım bunun.
    ha ama "soytarı" kabul edilebilir, "hırsız"ve "katil" kabul edilemezse, ufak bir kafa karışıklığı yaratıyor. lütfen kısa zamanda hakaret kabul ettikleri kelimelerin bir listesini yayınlasınlar, ona göre benzetme yapalım.
    sonra başım belaya girebilir, ama belli ki moderatörlerimizi endişelendiren kendi başlarının belaya girmesi daha çok. rahat olsunlar, öyle bir durumda suçumu kendi üzerime alırım, suçumun ortağı olmadıklarını söylerim. sözlüğü ve onları benimle birlikte yakmamak için elimden geleni yaparım. çok şükür, benim çok daha büyük korkularım var.

    velhasılı, benzeri tartışmalar daha önce de yaşandı. artık açıklığa kavuşsun. eğer burası böyle 3-5 samimi arkadaşın istediğini yapacağı, istediğini yazacağı, sonra keyfine esince millete höt zöt çekeceği bir yerse, söyleyin.
    bunun bence hiç bir sakıncası yok. bir dolu yer var öyle, kim ne diyebilir? biz kendi aramızda konuşup yazıyoruz, burada kendi kurallarımızı da öttürürüz dersiniz, kabul etmeyenler gayet efendice defolup gider.* ama kimse sözlük ve içinde bulunduğum ülke şu haldeyken, hak/hukuk ve üslup dersi vermeye kalkmasın.
    hiç kimsenin haddi değil.

    *düzenleme: entiri yaklaşık 2 yıl sonra, bugün silinmiş.
    şuydu http://i.imgur.com/6ZpGFYM.png
  • 16
    bilir kişi. derdim linç etmek değil önce bunu belirteyim. uyarısı uslubu nedeniyle kasıt aranabilecek bir hal almış. bu yüzden de tepki yiyor.
    olayı şöyle inceleyelim; kuralları koyarken bana mı sordu bu devlet? adam yedi sülalesinin dolandırıcılığını örtmek için tek gecede yasa çıkartıyor, sen o yasaya uy bu adama "hırsız" deme diyorsun. hangi adalet? hangi hukuk? hangi yasa kim için geçerli bu ülkede?
    asıl denmek istenen şeyi biz çok iyi anlıyoruz. zahmet etme. başçalan katil de aynısını konuşuyor, yardakçıları da. ayy bu yazarınız bize hırsız demiş diye ip mi isteyen savcıya veriyorsan da, o senin omurgasızlığın. benim günahım değil. dünya yerinden oynamış, ülkede milyonlarca insan haykırıyor, 5000aktif yazar var yok bir yerde yönetici gelmiş, hukuk diyor anayasa diyor, zorundayım diyor. ben de zorundayım kardeşim. hırsıza hırsız, katile katil demek zorundayım. yarın beni de öldürecek, dün beni de soyduğu gibi.

    tek tavsiyem var, gelsin yarın okmeydanında olacak yüzbinlere desin ki yaptığınız anayasal suç. bakalım berkin'in anası https://pbs.twimg.com/media/BieZ3CcCAAA_nl2.jpg ne diyecek ona? gel bir kulak ver bakalım hırsız mı katil mi cani mi ne diyor halk!
  • 17
    (bkz: #1441048)

    bütün gün polisin çeşitli araçlarıyla üzerimizde yürüttüğü bir savaştan çıktıktan sonra eve geldim. olayların sözlükteki yansımalarını da merak ediyordum. bir bakar çıkarım derken sözlük girişindeki berkin elvan resmiyle hüzünlendim. çok kayıp verdik, insanlarımız öldü, sakat kaldı. ben her gün dolmuştan inip işe giderken ethem’in vurulduğu yerden geçiyorum, her seferinde o gün geliyor gözlerimin önüne. hayatımızdan hiç silinmeyecek şeyler oldu, oluyor. sessiz kalmamız beklenemez.

    her neyse, neverfall’ın üslubunu tartışmayacağım. farklı hassasiyetlere sahip olabiliriz. kimimiz 14 yaşındaki bir çocuğun hayatını kaybetmesindeki adaletsizliğine isyan eder kimimiz de ölümün olduğu yerde “yasalara uyulması gerektiği”ni vurgulamayı tercih eder. kişinin böyle bir günde bu tercihi yapmasına neden olan siyasi düşüncesi benim için hiçbir anlam ifade etmiyor. kuşkusuz bu yüzden onların kafalarına biber gazı kapsülü atarak onun kafatasını parçalanmasını, keza gözünü kaybetmesini, felç kalmasını veya sokak arasında dövülerek ölmesini istemem.

    burada öncelikle doğru olmayan şeyler söylenmiş. neverfall ne iş yapar bilmem, eğer hukukçuysa yanlış yorumluyor, değilse bilmediği konular hakkında fazla iddialı konuşmamasını tavsiye ederim. yazarın ceza hukuku'yla ilgili tek doğru tespiti de kanunu bilmiyordum denilerek kimsenin cezadan sıyıramayacağı olmuş.

    yazarın isyanının belli başlı kelimelere odaklandığını görüyoruz: “katil, hırsız, şerefsiz.” bu nedenle yazarın söylediği bu ve benzeri kelimeler çerçevesinde, bu konularda dava yürütmekte olan birisi olarak kısa bir değerlendirme yapacağım.

    öncelikle;
    anayasanın 90.maddesinin son fıkrası: "usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır."

    bilindiği üzere türkiye, avrupa insan hakları sözleşmesi’ne taraf devletlerden biridir. aihs’nin denetim organı da avrupa insan hakları mahkemesi’dir. sözleşmede belirtilen hakların içeriğinin mahkeme içtihatlarıyla zenginleştirildiği bilinen bir gerçektir. özellikle ifade özgürlüğünün bu içtihatlar arasında oldukça önemli bir yeri vardır. hatta söylenebilir ki aihm içtihatlarla avrupa’da ifade özgürlüğünü düzenlemiştir. malumunuz türkiye de ifade özgürlüğü konusunda mahkemede çok kez mahkum edilmiştir.

    şu halde ifade özgürlüğü çerçevesinde bir mahkemenin görüşünü aktaralım: aihm handyside vs ingiltere kararında şöyle der:
    "ifade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. ifade özgürlüğü, 10. maddenin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen 'haber' ve 'düşünceler' için değil, ama ayrıca devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz." aihm şu an bulmak için uğraşamayacağım bazı kararlarında toplum için şok edici fikirlere hoşgörülü olması gerektiğini de vurgulamıştır.

    gelelim diğer örnek kararımıza. aihm pek çok kararında lingens vs avusturya kararında atıfta bulunmaktadır. olay özetle şöyledir: gazeteci lingens, avusturya şansölyesi bruno kreisky'yi eski nazileri koruduğu için eleştirdiği yazılarında 'en alçak oportünizm' 'ahlakdışı', şerefsizlik” gibi kelimeler kullanır. lingens avusturya mahkemeleri’nde mahkum olduktan sonra aihm’e başvurur. aihm kararında özetle şöyle der:

    “o halde bir siyasetçiye yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir. bir siyasetçi, özel şahıstan farklı olarak her sözünü ve eylemini bilerek ve kaçınılmaz bir biçimde, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açar; bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadır. hiç kuşku yok ki, sözleşme’nin 10(2) fıkrası başkalarının yani bütün bireylerin itibarının korunmasına imkan verir; bu koruma siyasetçileri şahsi sıfatları dışında hareket ettikleri zaman da içine alır. ancak bu gibi durumlarda söz konusu korumanın gerekleri, siyasi meseleleri açık biçimde tartışmanın yararıyla bağlantılı olarak tartılmalıdır.



    ne var ki olay kreisky’nin bir siyasetçi sıfatıyla ilgili olduğundan bu yazıların yazıldığı ortama bakılması gerekir. bu yazılar ekim 1975 seçimlerinden hemen sonra çıkmıştır. seçimler öncesinde birçok avusturyalı kreisky’nin partisinin mutlak çoğunuğu kaybedeceğini ve hükümet kurabilmek için peter’in partisiyle bir koalisyon oluşturacağını düşünmüştür. seçimlerden sonra wiesenthal peter’in nazi geçmişiyle ilgili açıklamalarda bulununca başbakan da peter’i savunmuş ve kendisini kötüleyenlerin faaliyetlerini “mafya yöntemleri” olarak tanımlamak suretiyle onlara saldırmıştır; işte bunun üzerine lingens sert bir tepki göstermiştir. o halde tartışma konusu ifadeler seçim sonrası siyasal tartışma ortamı içinde ele alınmalıdır. başvurucuya verilen cea ve buna dair ulusal mahkemelerin gerekçeleri sözleşme bakımından değerlendirilirken bu koşullar göz ardı edilmemelidir.



    başvurucunun ifade özgürlüğünü kullanmasına yapılan müdahalenin “başkalarının itibarlarının korunması için demokratik bir toplumda gerekli” bir müdahale olmadığı, izlenen meşru amaçla orantılı olmadığı anlaşılmaktadır. buna göre sözleşmenin 10.maddesi ihlal edilmiştir.

    ----------------------------

    kararın önemli bazı bölümlerini yazıyı uzatmamak için eklemedim. okumak isteyen şuradan edinebilir:
    http://www.inhak.adalet.gov.tr/...ihm_diger_ulke/3.pdf

    yukarıda da belirttiğimiz üzere türkiye aihs’e tarafsa sözleşmeyi uygulamak zorundadır. türkiye işte bunu uygulamadığı için aihm’de ihlal birinciliğini yıllarca kimseye kaptırmamıştır.

    şu halde “katil erdoğan” kelimesinin başbakan’ın gezi’de hayatını kaybedenlerden polise saldırın emri verdiği için sorumlu olduğunu belirten bir eleştiri olduğu açıktır. hatta belki gün gelecektir ki kendisi bu emirden dolayı yargılanacaktır. demokratik bir toplumda başbakan’ın bu sözü anlayışla karşılaması, mahkemelerin de ceza vermemesi gerekir. keza “hırsız erdoğan” sözünün ses kayıtları nedeniyle söylenen bir eleştiri olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. şerefsizlik kelimesini yukarıda somut bir örnekle açıkladığım için ayrıca bir şey yazmayacağım. tayyip zaten bu konuda oldukça sıkıntılı :(

    hukuk normlardan ibaret değildir. bu yüzden de kanun devleti ile hukuk devleti arasında fark vardır. sen tck’nın hakaret suçunu düzenleyen maddesini açıp “oha ya adama katil demişler” diye düşünerek insanlara ceza kesemezsin.

    sonuç olarak neverfall’un söyledikleri doğru değildir. ama illa ki kanun seviciliği yapacaksa tck md 81, 82/e’de tanımlanan kasten öldürme suçunun nitelikli halini incelemesini tavsiye ederim. hukuk devleti olalım istiyorsa da "sözlük olarak başımız belaya girer mi" diye düşünmek yerine mücadele etmesini öneririm.
  • 18
    (bkz: #1441676)

    aslında yazmayacaktım ancak sözlükten ayrıldığını açıkladığı ve ilgili entry'de somut yanıtlar beklediği için son bir şeyler yazmaya karar verdim. bunu polemik yaratmama sözüne güvendiğim için yapıyorum.

    kuşkusuz ayrılma kararı alması üzücü. bu kararı almasında bir şekilde benim payımın da bulunmasına ayrıca üzüldüm. zira ben, sözlüğün yazar olarak yenilerindenim ancak kendisi uzun zamandır takip ettiğim sözlüğün kurulduğundan beri içinde. bu yüzden modluğu bıraksa bile sözlükte yazar olarak kalsın isterim. bu arada yazarken kuşkusuz neverfall’a laf sokayım gibi bir derdim yoktu, sonuçta tanımam etmem, tanısam dahi hiçbir tartışmayı kişiselleştirmek gibi bir gayem olamaz. sonuçta neverfall’ın yazdıkları aynı zamanda moderasyonun genel eğilimini yansıtıyor. kuşkusuz herhangi bir yazarın görüşünü belirtmesiyle moderatörün görüşünü belirtmesi arasında bir fark vardır. tıpkı tayyip’in facebook/twitter kapatılmalı demesiyle bunu herhangi bir vatandaşın söylemesi arasında bir fark olduğu gibi. ayrıntıya girerek bir iktidar tartışması yapmaya gerek yok, iktidar olanın sözünün tek başına söz olamayacağını ve niyetten bağımsız olarak caydırıcı olmak gibi bazı sonuçlar doğuracağını belirtmekle yetinelim. benim hakkımda yazdığı son entry, artık bu şekilde değerlendirilmemesini istediği için kuşkusuz bu kapsamda değil.

    beklediği somut yanıtlara gelirsek aslında ben çoğunun ilk yazdıklarım arasında olduğunu düşünüyorum.
    öncelikle yazdıklarımdan şu anlamın çıkarılmaması gerekir: "...bir insana şerefsiz demenin de hakaret olarak kabul edilemeyeceğini iddia ediyorsa..."

    bu hem doğru hem de eksiktir ve eksik olduğu için de aynı zamanda yanlıştır. kullanılan kelimeler, içinde bulundukları yazıdan soyutlanamaz. biçim ve öz arasında bir denge vardır. bunun tartılması gerekir. örnek verdiğim kararda, sert bir eleştiri yazısının içinde bulunan bu kelime hakkında olayın ve muhatabın özellikleri vs. değerlendirilerek bir sonuca varılmıştır. doğal olarak bu kelimeye başbakan hakkında sert bir eleştiri yazısı içindeyer verilmişse, türkiye'de giderek yükselen tansiyon ve bizzat başbakan tarafından söylenen tahrik edici ve aşağılayıcı sözler değerlendirilerek bir sonuca ulaşılmalıdır. mesela, insanlar hayatını kaybederken bunun borsadaki sonuçlarını değerlendirmenin düpedüz şerefsizlik olacağı şeklindeki bir yorum bence makuldür. burada sadece tck şerhleriyle hareket edilemez. aihm’nin siyasetçilere karşı eleştirinin geniş olması gerektiği yorumuyla hareket edilmesi gerekir. çünkü kendisinin belirttiği üzere aihs>tck… tabi ki siyasetçinin, siyasetçi kimliğinden bağımsız olarak söylenen ve herhangi bir eleştiri amacı gütmeyen sözler hakaret suçunu oluşturur. sonuç olarak böyle bir kelimeyi gördüğünüz anda “oha hemen silelim” gibi bir mantık olmamalı, bakarsın başka ne yazmış, ne görüş belirtmiş vs. berkin’in babası oğlumun katili emri ben verdim diyen başbakandır dedi. hayatını kaybedenlerin aileleri bunu söylüyor. suç mu sizce?

    uluslararası hukuk açısında yaptığı yorumlarda kuşkusuz doğru şeyler var. ben de zaten aihm nezdinde türkiye'nin yıllarca ihlal birincisi olduğundan bahsetmiştim ki türkiye bugün ikinciyse bunu rusya'nın aihm'in denetimini kabul etmesine borçludur. türkiye aihm’nin denetimini 1980’lerin sonuna doğru kabul etmiştir. aihm’e başvurunun yurtdışı posta ücreti dışında (10 lira falan galiba) herhangi bir maliyeti bulunmamaktadır. (türkiye çakallık yapıp aihm’e başvuru paralı olsun diye bir öneri yaptı ancak bu tabi ki kabul edilmedi) tabi artık öncelikle anayasa mahkemesi’ne gidilmesi gerekmektedir. bunun da başvuru harcı 150 tl civarındadır ancak adli yardım talebiyle yapılan başvurular kabul edilmektedir. bunun için fakirlik kağıdı almanız yeterli olabilir. şu halde de sadece posta ücreti verirsiniz. kuşkusuz bu başvurular kural olarak iç hukuk yolu tamamen tükendikten sonra yapılmaktadır.

    burada bir parantez açmakta fayda var. vicdani ret yönünden bir kafa karışıklığı var, aihm arka arkaya cezalandırmanın ihlal olduğunu defalarca belirtmesine rağmen bu konuda bir düzenleme yapılmamıştı. aihm kararlarının uygulanmaması nedeniyle türkiye, bakanlar konseyi nezdinde büyük sıkıntı yaşama noktasına gelmişken bir ara çözüm buldular. konu hala tam olarak çözülmüş değildir ancak aihm, türkiye’nin zorunlu askerliği kabul etmesini değerlendirme konusu yapmamakta, zorunlu askerliğe karşı çıkanlara karşı sistematik cezalandırmayı eleştirmektedir. aihs'in türkiye'de uygulanması açısından durum o kadar da kötü değildir. son günlerde mahkemeler aihs'e atıfta bulunarak çok sayıda beraat kararı verdi. örneğin, tekirdağ gezi davası, denizli gezi davası, kartal adliyesi gezi davası, eskişehir yök protestosu davası...
    örneğin yeni çıkan bu karar: http://www.denizlihaber.com/...arar-hem-ders-verdi/

    yeni internet yasası açısından aslında şu anda bir yorum yapmak için erken. zira yasa çok yeni ve uygulama şekillenmiş değil. ama idari para cezalarına ilişkin hükümlerdeki “konusu suç oluşturan” ifadesi değerlendirildiğinde, `bu sözlerin aslında suç oluşturmadığı ve düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu savunmak`bir tercih. bu olası bir idari para cezasına itirazda kullanılabileceği gibi olası bir ceza davasında savunma konusu da yapılabilir. örneğin ekşisözlük’te sedat kapanoğlu ile birlikte toplam 40 kişinin yargılandığı bir dava var. bu davayı takip edin derim. burada kapanoğlu benzer bir savunma yapmıştı diye hatırlıyorum.

    bu fazla hukuk tartışması oldu ama her şey hukuktan ibaret değildir. bence buradaki mesele de hukuk meselesi değil. internet üzerinde bir baskı olduğu açık. siz ya sansür/otosansür mekanizmasını işleteceksiniz ya da baskıya karşı direneceksiniz. direnmek bizim işimiz değil diyorsanız o ayrı ama o zaman da varlık nedeniniz sorgulanır. keza direnmeyelim denildiğinde bile aynasız olmaya gerek yok bence.(u: kanunlara uyunuz :() bırakın onlar yapsın bunu...
  • 21
    --- alıntı ---

    onlara tatlı sürprizler hazırlamak isterseniz yapmanız gereken şey, bu entry'i fav'a atıp, arada bir kontrol etmek.

    --- alıntı ---

    (bkz: #1531032)

    bak bak lafa bak, paşam subliminal olarak çikiletalı fondu falan talep ediyor belli ki doom gününde. ayrıca benimkini yazmamış, isterse bulur yazardı. o yüzden 16 mayısı iple çekiyorum hediyesi hazır.

    tatlı söprüüzmüş,al sana tatlı, al sana söprüüz.

    http://galeri2.uludagsozluk.com/...C5%9Fakir_333285.jpg
  • 23
    kendisinin modluktan istifaya sürükleyecek süreci başlatıyorum allahın izniyle.*

    burası nasıl bir ülke? milli savunma bakanı, şah fırat operasyonunda süleyman şah türbesi geri taşınırın oranı canlıda 3.50ye yükseldiğinde, bankadaki tüm parasını çekmiş, nereye yatırdığı meçhul, aşk-ı memnu'da kıvanç tatlıtuğ yengesine yan gözle bakar mı diye yapılan tartışmayı, 9. kez evlenmek üzere olan seda sayan noktalıyor. ülkecek çok karışığız. kafamızı rahatlatmak için buraya giriyoruz. ancak burada da işler iyi gitmiyor. modumuz paralı bahis olmamasına rağmen ucunda ödül olan turnuvada her hafta galatasarayın puan kaybını isteyecek şekilde tahmin oyunu oynuyor. inanılır gibi değil! biz oynasak, gelip kulağımızdan çekmeli, kardeşim yapma, gerekirse 1.10 kazan ama 3.30 için takımına karşı bahis alma demeliyken, kendisi her haftagalatasaray berabere kalır oynamakta.

    neyden mi bahsediyorum? evet skorerden.
    kimimiz 1 yıl boyunca alamadığı o formaya kavuşmak için skorere kasmakta, memleketteki amcaoğullardan tüyolar istemekte, dayıoğlu balkes bu hafta çakar mı antebe ehihih" diye sorduğunda "antep 2 ters 1 düz" cevabını alınca moralleri sıfırlanmakta; kimisi soğuk günlerde boynunu ısıtacak atkıyı almak için maçkolikte istatistik kasarken gözlerini bozmakta ama modumuz işin kolayını bulmuş her hafta beraberlik oynamakta takımımıza ve sözlüğünün modluğunu yürüttüğü canparemize.

    kanıtlara geçelim mi.**
    17. hafta: http://i.hizliresim.com/VlrPXq.jpg
    18. hafta: http://i.hizliresim.com/N5Zlk5.png
    19. hafta: http://i.hizliresim.com/mG24E1.jpg (bu hafta cezalıyım)
    20. hafta: http://i.hizliresim.com/vgjXZ6.png (bu hafta da cezalıyım)

    evet sevgili sözlük. soruyum eyyyyy galatasaray sözlük. eyyyy haginin, gs nin kodladığı yürüttüğü, hktwoo tarafından entryleri silinen cimbomlu kardeşlerim. modumuz galatasaraya inanmıyorken veya ondan alacağı 3 3.50lik ganyana göz dikmişken, bizler nasıl yazarlık yapalım? aklınız alıyor mu?
    (bkz: faşiz mod skorerden elini çek)
    (bkz: ganyan kaçakçılığının her türlüsünü ayaklar altına aldık)

    bence skorerde eskişehirspor maçında son dakikada selçuk gol atınca kendisi :(
    http://galeri7.uludagsozluk.com/...an-yatmak_341056.jpg

    edit: link canlandırıldı.
  • 25
    (bkz: #1732941)

    şu konuyu peşinen açıklığa kavuşturalım. kendisi en başta yazardır. senin, benim ve onun gibi bir yazardır, burada da bir yazarlık kariyeri vardır. moderatör olduğu için iyilik timsali gibi davranmak mecburiyetinde değildir. kuralları uygulamak kendisinin görevidir, bu konuda da benim gibi tarafsızdır. kurallar ne diyorsa onu yapar.

    http://www.tdk.gov.tr/

    diyor ki, "çapsız" çapı geniş olmayan (konumuz bu değil) ve yetersiz, dar görüşlü demekmiş. küfür? hakaret? problem?
App Store'dan indirin Google Play'den alın