yavrum basının en sevdiği doksanlı yıllar klişelerinden. formaların sırt numaralarının 1'den 18'e kadar olduğu, arkada bırak reklamı isim bile yazmayan o eski güzel günlerde kalmıştır. günümüzde bilindiği hali ile uygulanması imkansıza yakındır.
bu operasyonların yapılabildiği zamanlar başka zamanlardı. mesela
oyuncu grubunu yönetmek gibi afilli laflar yoktu. futbolcunun imaj haklarını bırak, çoğu zaman normal bir sözleşmede yer alan hakları bile fiiliyatta yoktu. koskoca hagi'nin oyundan alındığı bir ankara deplasmanında kar tepeleri arasındaki yedek kulübesinde üstüne yorgan alıp maçın sonunu beklediği zamanlardı.
sakatsın sakatsın gibi bir olayın yıllar yılı saklı kalabildiği, lucescu ile yönetim arasında demeç savaşları kızışında
turgay vardar gibi bir adamın çıkıp "ben tercümeyi yanlış yapmışım" diyerek araya girebildiği dönemlerdi.
eskinin, eskide kalan güzelliklerinden biriydi.
bizim zamanımızda kreş nene-dede eviydi. montesori etkinliği hiç görmedik mesela. kimse bize pedagojik teorilerle falan da yaklaşmadı. öğretmenden laf da yerdik,
uyarının koyusunu da duyardık, bazen tatlı-sert dayak bile yerdik. öğretmen veli toplantısında aileye dert yandığı zaman evde de dayak yerdik.
şimdi gözü kesen öğretmen çıkıp da bir öğrenci ile ilgili ailesine olumsuz bir geri dönüş yapsın, bakalım başına neler geliyor?
bugün 3-4 yaşındaki çocuğa ve anne babasına laf geçirilemiyor. bir hareketiyle 50 bin adama aşk şarkısı söyletebilen, instagramda tek başına yüzbinlerce beğeni alan adamlara mı böyle eski model kabadayılıklar yapılacak?