“biz bu sene başkanımız ve yönetimimizle beraber bir yola çıktık. özellikle türkiye gibi futbol iklimi çok çabuk değişkenlik gösteren bir yapıda günlük ve kısa vadeli başarıların aksine, uzun vadeli, uzun soluklu projeyi hayata geçirebilmek için kolları sıvadık. bu cesareti gösterdik. genç bir takım oluşturduk. eksiklerimizin olduğunu biliyorduk. hala eksiklerimiz var. bunların hepsini, tünelin sonunda ışık olduğunu düşünerek göze aldık. sezon başından beri, her şeye rağmen oturan bir oyun yapımız ve vaat ettikleri olan bir takımımız var. çok pozisyona giriyoruz, atamıyoruz, çok basit pozisyonları değerlendiremiyoruz. kalemizde pozisyon görmeden, hatta bazen bir organizasyona maruz kalmadan goller yedik. önümüzde de bir gerçek var. maalesef birinci sıradan çok uzak kaldık. burada bir kabahat varsa, yönetimimizden ve futbolcularımızından önce benimdir. ben bu takıma inanıyorum. biliyorum! gençlerimiz başaracak. bu yıl da diğerlerinin bir başlangıcı olacak. bu benim inancım.”
“mutluluğumuzu bizden alabilirler; ama umudumuzu asla! mutsuzuz. doğal olarak mutsuzuz. alışkın olmadığımız bir yerdeyiz. mutsuzuz ama hiç umutsuz değiliz. gençlerimizin uefa avrupa ligi’nde avrupa devlerini geride bırakacak, namağlup şekilde son 16’ya kalan bir takımımız var. gençlerimiz bunu başardı. hem de marsilya, lokomotiv ve lazio gibi devlerin arasında bunu başardı ve namağlup olarak, ilk günden beri lider olarak gruptan çıktı.”
“son 50 yılda futbolun her evresinde yer aldım. her evresinde yer alan bir insan olarak umudumuzu bizden almalarına izin vermeyeceğim! çünkü bu düzenin değişeceğine inanıyorum.”
“cezalı olduğum için aşağıda değildim. bizde ceza aldığınız vakit soyunma odasına giremiyorsunuz. orada saniyeler sayılıyor. 3 saniye önce girseniz, ben girdiğim için bir problem (!) futbolun en önemli aktörlerini atmakla kalmayan, aynı zamanda futboldan uzaklaştıran bir zihniyete sahip olduğumuz için yukarıdaydım. 15 dakikayı bekledim. sonra aşağıya indim. indiğim zaman koridorda bir şeyler olduğunu anladım. maalesef son zamanlarda alışkın olduğumuz gibi dün yine maçın önüne geçen bir hakem performansı izledik.”
“biliyorum ki bu yayını ve cevaplarımı çok heyecanla, umutla bekleyenler, izleyenler var. tabii bunun karşıtı, benim daha fazla ceza almam için fırsat kollayanlar da var. galatasaray’ı resim dışına atmak için hazırda bekleyenler de var. açıkçası kim üstüne alınır bilmiyorum. bu fırsatı size vermeyeceğim. yani ceza alma fırsatını vermeyeceğim demek istiyorum. dikkatli olmaya çalışıyorum o yüzden.”
“sezon başından bu yana aynı performanslara verilen farklı kararlara, standart başkalıklara daha sonra geliriz. önce başakşehir maçının hakemiyle ilgili bazı şeyler söylemeliyiz.”
nasıl bir psikoloji ve düşünce yapısında stada geldiği konusunda hiçbir fikrim yok; ancak maçı bir iki defa gece analizlerimizle birlikte izledim. başlangıç noktasından itibaren yaşananları galatasaray televizyonu’nda galatasaraylılarla paylaşmak istiyorum. dün maçın ilk yarısında yediğimiz golün ardından, oyuncularımızın maçı hakemine sınırlar içerisinde itirazını görüyoruz. dinleyen herkesten, hakemin tam o esnadaki vücut diline iyi bakmalarını rica ediyorum. bir nefret, kin gütme hali gibi bir vücut dili var. bu esnada ağzından çıkan ‘go ulan’ sözü var. bunu oyuncularımızdan birçoğu duyuyor. içlerinde kerem diyor ki, ‘hocam bize neden böyle konuşuyorsunuz?’. anında sarı kart görüyor. birkaç dakika sonra orta sahada kerem bir kez daha bunun nedenini sorduğunda hakem tarafından azarlanıyor. enteresan olan o hakem de kendinde bu haddi bulabiliyor.
“devre arasında kerem içeriye giriyor ve hocalarına bu konuyu anlatıyor. hakemin kendilerine yönelik ifadelerinden bahsediyor. necati hoca, ikinci yarıya çıkarken hakeme ‘benim oyuncumla nasıl böyle konuşursunuz’ diyor. hakem ben öyle bir şey demedim diyor. necati hoca da ‘benim için kendi oyuncumun beyanı esastır’ diyor… ondan sonra hakem kendisine ‘senin oyuncun yalancı’ diyor. böyle bir yanıt veriyor.”
“herkese soruyorum. ben veya galatasaray’ı temsil eden herhangi biri, tff’nin herhangi bir temsilcisine, buna hakem veya bir müsabakada bulunan görevli dahil, ‘sen yalancısın, senin hakemin yalancı’ desek kaç maç ceza alırız? hak mahrumiyeti nereden başlar? bunun maddi cezası ne olur? tff kerem’e yalancı diyen hakemi, futbol disiplin talimatı’nın hakaret başlıklı maddesinden ve maç sonundaki tahrik içerikli cevabı sonrası ‘sportmenliğe aykırı hareket’ başlıklı maddesinden disiplin kuruluna sevk edecek mi, etmeyecek mi? doğal olarak bunun peşinde olacağız.”
“geç geldim ama olayı dinlediğim için çok vakıfım. işi adli boyuta götüreceğiz. bu hakemden adli makamlar düzeyinde ve tff nezdinde şikayetçiyiz. bugün buraya kulüp avukatlarımız gelecek ve olaya tanıklık eden herkesten yazılı beyan alacaklar. bu yaklaşımı, bu hareketleri hakemin yanına kar bırakmayacağız. bu diyaloglara müsabakadaki tüm temsilciler de şahit. dün sordum. biz her şeyi bire bir yazacağız dediler. nasıl bizimkileri kalem kalem, virgülünden noktasına her şeyi kaleme alıp rapor ediyorsanız bunları da etmelisiniz dedim. temsilciler de şahit olmuşlardır. kayıtlara geçirilmesi için kendilerinden taleplerimiz oldu. rica ettik. gördük, duyduk ve yazacağız dediler. inanıyorum ki yazacaklardır. stat kameraları da çok şeyi kaydetmiştir.”
“buraya çok dikkat lütfen. ‘yalancı’ meselesinden sonra reaksiyonlar olunca hakem, ikinci yarıya çıkmadan hemen önce koridorda bizim oyuncularımıza ve çalışanlarımıza dönerek, ‘ben sizin ne yaptığınızı çok iyi biliyorum’ diyor. orada arda da var. her şeyi önemsiyorum; ama bu cümleyi hepsinden öne koyuyorum. ikinci yarıya çıkmadan galatasaraylı olanlara yönelik, ‘ben sizin ne yaptığınız çok iyi biliyorum’ diyor. ardından bu cümleye tepki görünce kaptanımız arda ile göğüs göğüse gelerek tahrik ediyor. bunların hepsi mevcut. en az 10-15 kişiyle konuştum.”
“şimdi herkese soruyorum. ben sizin ne yaptığını çok iyi biliyorum sözünü kullanan, yüzünde müstehzi bir gülüşle koridorda bulunan, herkesi tahrik etme tavrında olan bu kişiden ikinci 45 dakikada nasıl bir yönetim beklersiniz? bu ruh hali ile, kafasındaki ‘ne yaptığınızı çok iyi biliyorum’ komplosuyla doğru bir hakemlik yapmasına, doğru kararlar vermesine imkan var mı? tüm galatasaraylılar sizin ne yaptığınızı çok iyi biliyor diyor muyuz biz? sizin ne yaptığınızı tüm galatasaraylılar bilmiyor mu? maalesef bu atmosferin içerisinde hangi algı, hangi aradaki konuşma mevzusu hakemi ‘ben sizin ne yaptığınızı çok iyi biliyorum’ sözlerini konuşmaya getirmiştir. merak ediyorum. kazandık veya kaybettik… maçta çok pozisyonlarımız var. ‘ben sizin ne yaptığınızı çok iyi biliyorum’ sözüne en üstte yer veriyorum.”
“tff’nin kurallarına göre cezamın süresi bitip legal olarak aşağıya indikten sonra çok kalabalık vardı. herkesi kenara çektim ve tek tek sorguladım. maçın ardından keskin bir sessizlikle herkes odasına gidiyordu. hakemler de gidiyordu. ne tünelde bir ses var ne bir sataşma var. soyunma odasına giderken kendisini tahrik, tahkir edecek, kendisinin hakaret telakki edeceği herhangi bir söz yoktu. tam bizim soyunma odamızın önünde idari ekibimizden bir arkadaşımızın hakemin ilk olarak, 24. dakikada uyardığı rakip takım kalecisine 90+9. dakikada sarı kart göstermesini kast ederek, ‘hocam kartı 99’da vereceğinize bari yarın verseydiniz’ söylemine karşı verdiği cevabı söylüyorum. alaycı bir şekilde onu da yaparız. bir dahaki maçı da onu yaparız.’ diyor. kendisinin bu kadar güçlü ve rahat olduğunu düşünüyor. hakemler kartlarıyla, kurallarla konuşur. madem bu kadar konuşmaya meraklısınız, maçlardan sonra basın toplantısı yapsanıza! var kararlarını karşılıklı tartışsanıza! kim verdi, vermedi, var çağırdı mı? hep bunlar muallakta. kafamızda hep bir istifham var. o zaman çıkın konuşun. en azından söyleyebileceklerinizi söyleyin. orada hiç ses yok! herkes her şeyin bedelini öder, onlar hiçbir şeyin bedelini ödemeden devam ederler…”
“daha sonra arda diyor ki, ‘hocam, erken gösterdin kartı diyor’. yumuşak bir ses tonuyla. cevabı sırtı dönük ve ellerini oynatarak, ‘ne oldu? bana da mı krampon fırlatacaksın?’ şeklinde oluyor. açıkçası herhalde bu krampon hadisesini birçok kişi unutmuştur; fakat bu arkadaş arda’ya böyle bir cevap veriyor.”
“bak zorbay kardeş. çok genç bir hakemsin. bırak arda’yı ve galatasaray’ı hiçbir oyuncuya ve sporcuya bu şekilde davranamazsın, konuşamazsın. böyle bir hakkın ve haddin yok. arda turan bu ülkenin futboluna çok önemli hizmetlerde bulunan biridir. ülkesine, kulübüne futbol dünyasının en üst seviyesinde, başta galatasaray ve milli takımlarda olmak üzere en büyük takımlarda hizmet vermiştir. senin hayalini dahi kurarken, uykundan uyanacağın işler yaptı arda. sen bunu kendine kompleks yaparken, arda’nın o eylemi yaptığı hakemler bu sene uefa başlangıcımızda yaptığımız maçı yönettiler. o günkü hakemler bu olayı raporlamadı. danimarka’da o hakemler ve arda sarmaş dolaş oldular. bu olayı komik şekilde birbirlerine anlatma erdemi gösterip şakalaştılar. geçen seneki alanya maçından itibaren arda’nın söylediklerinden hareketle hem arda’ya hem galatasaray’a içlerinden kin gütmediler! ‘bir gün yakalarsam… ‘ demediler. tam tersine büyük bir saygı içerisinde maçtan önce şakalaştılar ve maçımızı idare ettiler. danimarka’da gördük ki taraflar bu durumu kendileri için gülünen bir anıya çevirdiler. bu kadar olgunlar. çünkü hiçbirinin herhangi bir kompleksi yok.”
“ben sana bunun altında kalacağını tahmin ettiğimi söylüyorum. altında kalırsın. nasıl mı? temsilciler sana geldi maçtan sonra, ‘hocam, sen bu sözü herhangi bir tahrik, sataşma veya hakaret üzerine mi söyledin’ diye sorduğunda sen, ‘hayır, hiçbir şey olmadı’ diye cevapladın. eğer sen bunu böyle cevaplarsan ben seni bir galatasaraylı olarak buradan uyarıyorum. bundan sonra kimse bir galatasaray sporcusuna bu denli saygıdan uzak, özensiz sözler kullanmasın. galatasaray’ın gücünü de kimse kendi üzerinde sınamasın. değil zorbay küçük, hiç kimse galatasaray’ın oyuncusuna yalancı diyemez. kimse galatasaray’ın oyuncusuna belden aşağıya konuşup canını acıtmaya çalışamaz. bu benim kişisel uyarımdır.”
“maçın hemen başında bir pozisyon var. kerem’in tolga’ya arkadan müdahalesi… bu kendisine de mhk’ya da örnek olacak bir şey. yalancı olarak adlandırdığı kerem, alt adalesine topla hiç alakası olmayan bir darbe alıyor. kayıtsız, şartsız, istisnasız, var’ı beklemeden kartı çıkarması lazım. çok da yakın olaya. bana kalırsa kırmızı. oldu ya sarı gösterdi… bu arada mete kalkavan’ın çağırması gerekiyor. rakibin topla alakası hiç yok. yüzde yüz kırmızı. yalancı dediği o çocuk, kendisini yere atsa, feryat figan yerde bağırsa kırmızı çıkacak mı? ‘o yalancı çocuk’ dürüstçe etkinin verdiği acı kadar reaksiyon gösterdi. bu, rakibin yaptığı hareketi değiştirmez. maalesef bu ligin hakemleri herkesi buna teşvik ediyor. tıpkı sarı kartı başakşehirli oyuncunun morutan’a yaptığı kartlık harekette oyuncumuzun kendisini yere atmayıp oyuna devam etmek istemesi gibi… dakika 51… chadli çift sarı karttan oyun dışıydı. dakika 3, yüzde yüz kırmızı! sarı kart bile olmadı o pozisyon. kim bana neyi anlatacak? ben hep bunları şikayet eden bir adam da değilim. benim şikayetim az oynanması, yalandan kendini atmalardı. biz oyuncularımıza bunları yapmamalarını tembih ediyoruz. teatral kabliyeti yüksek oyuncular kendilerini atınca, bağırınca, yedek kulübeleri çizgiden içeri girdiği maçlarda hepsini veriyorlar. var’a da gidiyorlar, oradaki de veriyor. “
fenerbahçe maçında diagne’nin penaltı pozisyonunda önce halil umut düdük çaldım dedi. fenerbahçeli oyuncuya ikinci sarı kartı gösterip kırmızıdan attım dedi. ikinci pozisyonun sarı kartla hiç alakası yok. o penaltıyı vermemek için bunu uyguladı. halil umut oyunu kesiyor. gol pozisyonundayız. nitekim penaltı oluyor. bu pozisyonda sarı kart var, ben rakibe ikinci sarıdan kırmızı göstereceğim diyor. çünkü yapacağı başka manevra kalmadı.
“yoksa şöyle mi düşünüyor? ben 3. dakikada başakşehir’den bir oyuncu atarsam, sonum son iki sezonda tff’nin normal şartlarda en fazla görev verdiği hakemlerimizden birileri olan fıfa hakemi ali palabıyık ve abdülkadir bitigen gibi mi olurum diyor? herhalde bundan dolayı.”
“orada ne olmuştu hatırlayalım. rize’de yediğimiz ilk gol öncesi vermediği faul var. bu arada ali palabıyık yüzünden geçen sene şampiyonluğu kaybetmiş olabiliriz. buradaki karagümrük maçında verdiği penaltıdan vazgeçmesi. ankara’daki gençlerbirliği maçında görmediği topa var’dan müdahale ederek ‘eline çarptı’ demesi… bir-iki golle kaybettiğimiz şampiyonluğa puandan olmamızı sağlayacak hareketler olmasına rağmen doğruya doğru demek lazım!”
“berkan’a faul var. faulü vermedi, gol verdi. alex’e yapılan net kırmızı kartlık faul vardı. hakem kendisine burada bir standart oluşturmuş. ona da vermedim, buna da vermedim dedi. tamam. maalesef galatasaray lehine hata yaptı algısı oluşturuldu bu iki hakeme. abdülkadir bitigen de var’daydı. 9 haftadır bu arkadaşlarımız hiçbir yerde yok. ne var’dalar ne de sahada görev veriliyor. benim dediğim mesaj mı hakemlere gönderiliyor? yaşar kemal, halil umut, cüneyt çakır, mete kalkavan gibi her galatasaray maçına aleyhimize hatalı karar verenlerin hepsi ertesi hafta maç alıyorlar. bu arada bir futbol paydaşı olarak, galatasaray’ın teknik direktörü olarak soruyorum. bazen oyuncularım da soruyor, cevap veremiyorum. tff kendisine bunu soranlara bir cevap vermiyor mu?”
“bu iki fıfa hakemi, geçen senenin en çok maç alan hakemlerinden. 10 haftadır yoklar. belki bu hafta verirler. futbol paydaşlarına, kulüplere, futbolculara, hocalara, kamuoyuna, ‘biz ali palabıyık’la abdülkadir bitigen’i bundan dolayı maçlara vermiyoruz. sakatlar veya bu işi bilmiyorlar, yapamıyorlar. biraz dinlediriyoruz.’ diye bilgilendirme ihtiyacıda hissetmiyorlar.”
“galatasaray - fenerbahçe derbisinin hakemi en az 15-20 gün önce belli olması gerekir. uefa, şampiyonlar ligi hakemlerini maçtan bir gün önce atamayacağına göre tff merkez hakem kurulu, bu maça halil umut meler’i nasıl verir? maçtan sonra rusya’ya yola çıkması lazım. dinamo kiev - bayern münih maçı salı günü. galatasaray - fenerbahçe pazar akşamı oynadı. 48 saat sonra şampiyonlar ligi maçı yönetecek. böyle saçma bir şey olabilir mi? bu saçmalığı uefa yapmaz. hiçbir bilgi, savunma yok. bu maça verilmemesi gereken bir sürü faktör varken nasıl verirsiniz? neden?”
“bir benzeri de ümit öztürk. dört senede iki galatasaray maçı verildi ona. üzerine yapıştırılan etiketle önce malatya’da var’a, sonra sivas’ta sahada hak ettiğimiz, tartışmaya açık olmayan iki pozisyonda penaltıyı es geçti. hakemler üzerinden galatasaray maçlarında nasıl mesaj veriliyor lütfen bize açıklasınlar. “
fatih terim