• 29401
    "fatih hocayla yaşadıklarımızı bazen benzetiyorum. gel diyorlar geliyoruz, git diyorlar gidiyoruz. gönderdiklerinde gittik. ikinci kez çağırdılar yine geldik.”

    "latife bir yana, bu sezon kulüpte yaşadığımız en büyük sorun benim gönderilmemdi. oturmuş, şablonu olan bir takımdı. dış kuvvetlere mi, dış güçlere mi, çeşitli dedikodulara göğüs geremeyerek bir şey oldu. başkan da hata olduğunu ifade etti.

    ümit özat

    sanırsın pep guardiola amk :(
  • 29404
    eğer doğruysa cenk tosun ve beşiktaş'ı tebrik ederim. ülkemizin cari açığına katkıdan dolayı da teşekkür ederim. 80 milyondan fazla nüfusu ve futbola olan muazzam ilgiyi dikkate alırsak türkiye, net dış fazla vermeli. *

    ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı mehmet şimşek

    bu transferin yapılabilmesine en büyük katkı yabancı oyuncu sayısındaki rahatlıktır.
    sayın bakan bu konuyu sayın spor bakanımız ile de görüşmenizi temenni ediyoruz.
  • 29406
    (gbkz: ilk olarak almanya'dan türkiye'ye geliş sürecinle başlayalım. almanya'da doğup, futbola da orada başladıktan sonra türkiye'ye gelişin nasıl ve neden oldu?)

    - türkspor mannheim'de oynuyordum. almanya'nın 7. ligi oluyor. bizim seyfettin ağabeyimiz vardı orada yönetici. bize çok yardımcı oluyordu, yakın zamanda da vefat etti allah rahmet eylesin. afyonluydu oda benim gibi. o afyonspor'a transferimi çok istedi, biz de kabul ettik ve türkiye'ye adım atmış oldum.

    (gbkz: türk kökenli oyuncuların almanya altyapılarında şansları nasıl oluyor? fırsat eşitliği var mı, burayı da gördükten sonra türk altyapıları ile farkları neler?)

    - aynı kalitedeyse iki kişi alman olan tercih edilir. şimdi belki daha iyidir ama bizim zamanımızda yoktu. ben kendimde o potansiyeli görüyordum. belki daha iyi işler yapabilirim dedim kendime. almanya'da o fırsatı elde edemeyeceğimi düşündüm. ben kendim istedim ve türkiye'de deneyeceğim dedim. türkiye'ye gelmeyip almanya'da kalsaydım kendi kendimi yerdim keşke deneseydim diye. fırsat eşitliği yok tabii ki, çok çok üst düzey futbolcu olman gerekiyor ki tercih tamamen sana kalsın.

    (gbkz: almanya altyapısı olanların bir çoğu kariyerlerinin bir anında türkiye'ye dönüyor, kimisi dönmüyor ve hatta alman milli takımı'nı seçiyor. bu ikilemi nasıl değerlendirirsin?)

    - o herkesin kendi tercihi. almanya'da doğup büyüyen, biraz biraz da kendisini alman hissediyor normal olarak. kendisini alman milli takımı'nda oynayacak potansiyelde görüyorsa almanya'yı tercih edebilir. gurbetçi bir futbolcunun türk milli takımı'nda oynama şansı alman milli takımı'nda oynamasında daha fazladır her zaman. kendilerinde almanya milli takımı'nda oynama potansiyelini görenler orayı seçti zaten. kupa ve kariyer anlamında düşünenler daha yakın olacaklarını düşündükleri için almanya'yı seçtiler. yoksa baktığın zaman ilkay da türktür mesut özil de...

    (gbkz: gurbetçi bir insan türkiye'ye ilk geldiğinde ne gibi zorluklar yaşar ve bunları nasıl aşabilir?)

    - vatanımıza almancı buraya yabancıyız yani (gülüyor). orada doğup büyüyen bir insan için türkiye'ye gelip oynamak gerçekten çok ama çok zordur. bunların hepsini yaşadık biz. afyonspor'da kültür şoku yaşadık tabii ki. istanbul, izmir veya ankara da bulursun benzeri şeyleri ama almanya'daki yaşam şekilleri, hayatın akışı falan olsun burada göremeyince bocalama oluyor. ben gittiğimde afyon'da sinema yoktu mesela. bir de ilk başta oynamıyorsun normal olarak. çalışıyosun sadece ve bekliyorsun. o dönem hoca da oynatmadı beni, çıkış bekliyorsun. tek yapman gereken işini yapmak ve sadece işine konsantre olmak. afyon'dan sonra istanbulspor, sonra diyarbakırspor'a gittim. afyon'da oynarken 3-4 ay sonra belirli sıkıntıları atlattıktan sonra ümit milli takım'a seçildim. türkçen bile iyi değil, basit gibi görünüyor ama çok önemlidir bunlar. yaşamayı başarmalısın orada ki sonra futbola kontanstre olabilesin. bildiğin entegre olman gerekiyor yani.

    (gbkz: mannheim'dan sonra feudenheim, türkspor mannheim, afyonspor ardından istanbulspor ve diyarbakırspor'a gelerek futbol kariyeriniz üst düzeye çıkmaya başladı. galatasaray'a kadar giden süreç nasıl oldu?)

    - diyarbakırspor'da oynarken ümit milli takım'a devam ediyordum. orada da lige çıkıyorduk, finalde zeytinburnu'na kaybettik. rahmetli erdoğan arıca'ydı hocamız, afyonspor'da oynarken 3-4 maçta göstermiştik kendimizi biraz. o zaman 10 numara gibi oynuyordum. ümit milli takım'da da letonya'ya karşı oynuyorduk. ilk yarı oynamadım, ikinci yarı girdim 4-0 bitti ve ikisini de ben atmıştım. biraz da şanslı olacaksınız tabii ki (gülüyor). ümit milli takım o dönem a milli takım ile birlikte hareket ediyordu. maçlarımız aynı ülkelerleydi hep. bir idmanda 3-4 eksik vardı, çift kale maç yapılacaktı adam eksikti. ümit milli takım'dan çağırdıkları kişiler arasında ben de vardım. orada ilk idmanda fatih hoca ile tanışmamız oldu. o galatasaray'a gelince beni de istedi. o şekilde galatasaray'a adım attık.

    (gbkz: galatasaray'da çok çok önemli çapraz bağ ameliyatı oldun ve 6 ay sonra çok daha güçlü şekilde geri dönüp juventus'u 25 metreden avladın. o sakatlığı yaşadığın anı hatırlıyor musun önce onu soralım?)

    - 1998 yılındaydı o sakatlık. maç içerisinde de biraz didişmiştik, abdülkadir'di hareketi yapan. çok ağır geldi o hareketi yaparken. beklemediğim anda geldi. topu önüme almıştım, görsen gardını alırsın da hiç beklemeden olunca talihsizlik oldu diyelim. o zaman basın da yazıyordu 'futbol hayatı bitebilir' vs. diye. çapraz bağ bir de iç yan bağım koptu aynı zamanda. yıkıldık tabii o zaman. tedavi için amerika'ya gittim. 7 hafta amerika'da geçirdim. ameliyattan sonra rehabilitasyon dönemi oldu. kulüp doktorumuz burhan uslu'ydu. burhan ağabey ile birlikte fatih hoca da çok istedi tedavi olup sahaya dönmemi.

    (gbkz: bu kadar zor bir sakatlıkla nasıl başa çıktınız peki? her şey bu kadar kötü görünüyorken işleri olumluya nasıl çevirdiniz?)

    - ben herkese inat amerika'da çalışmaya başladım. herkes futbol oynayamayacak derken ben 5 ayda sahaya döndüm. çok çalıştım ama gerçekten. haftada 6 gün, günde 8 saat salonda çalıştım ben. ne yapılması gerekiyorsa yaptım. kuvvetlendirmeden önce dizini belirli bir açıya getirmen gerekiyor vs. çok zordu.

    (gbkz: orada neler yaşadınız peki, oradaki tedavi şekilleri nasıldı?)

    - şöyle söyleyeyim, ben bir ev almıştım oğuz ağabeyden (oğuz çetin). ilk bir para vermiştim, sakatlandıktan sonra da oğuz ağabeyin yanına gittim 'ağabey benim durumum belli değil, belki para kazanamayacağım bir daha sen benim paramı ver, eve de başka müşteri bul, belki tamamlayamam' dedim. 'sen ameliyattan sonra çalışır dönersin, para kazanınca ödersin takma kafana' dedi bana oğuz ağabey sağ olsun. sonra yeniden oynamaya başlayınca ilk aldığım parayı o ev için ödemiştim. bu psikolojiyle gittim yani. amerika'daki tedavi merkezinde ameliyat oldum, ertesi gün beni bir tekerlekli sandalyeye oturttular, ben zannettim ki hastaneyi falan gezdirecekler bana hava aldıracaklar. öyle değilmiş, beni bir odaya götürdüler, 15-20 kişi vardı içeride. yeni ameliyat olanlar orada birbirlerini görerek - bakarak ayağa kalkmaya çalışıyorlardı. amerikan futbolcu - rugbyci falan herkes sporcuydu. insanların birbirine bakıp güç alması için. ameliyatı herkes yapabiliyor artık ama sonrasında o rehabilitasyon dönemi çok önemli.

    (gbkz: tekrar galatasaray'a nasıl döndünüz, takıma yeniden nasıl dönüş yaptınız?)

    - eski haline dönmek içim çok fazla çalışmak zorundasın. 1-2 ay orada çalıştım, sonra burada da bir yere yazılıp sürekli çalıştım. döndükten sonra idmanlara da çıkmaya başladım belirli bir seviyeye geldikten sonra. idmanda top suat kaya'yla aramızda kaldı bir pozisyonda, seken topa koştuk ikimiz de. sonra paat diye bir ses, suat yerde. (gülüyor). hoca sonra geldi 'sen şimdi hazırsın işte' dedi bana. ilk maçta bursa'da sonradan girdim, içeride zeytinburnu'yla oynadık sanıyorum orada golüm var. sonra dünya karması olmuştu, dunga'lar hagi'ler falan yardım maçı tarzında. orada da oynadım, sonra juventus'a karşı oynadım orada da golüm var. böyle geri döndük işte. çok şükür, daha ciddi bir sakatlık da yaşamadık sonrasında.

    (gbkz: galatasaray'ın ezeli rakiplerinden teklif aldınız mı ve ezeli rakibe gitmeyi düşündünüz mü?)

    - ezeli rakiplerden teklif aldık tabii ki. beşiktaş'tan da fenerbahçe'den de oldu. ben galatasaray'a imza attığımda fenerbahçe tekrar görüşmek istedi benimle. bir arkadaşım daha vardı o zaman ümit milli takım'dayken selahattin ismi. onunla beraber galatasaray'a imza atmıştık ama fenerbahçe daha çok para vermişti o sonradan fenerbahçe'yi tercih etti, ben etmedim galatasaray'a gittim. çünkü beni hoca istedi! farkı anladın mı? o 2 sene sonra malesef kayboldu ama biz devam ettik. ben hep galatasaraylıydım. hocanın istemesi bir avantaj, çünkü sana bir şekilde şans geleceğini biliyorsun. şans gelince de sen değerlendireceksin, olay orada bitiyor.
    futbolculuk kariyerinizde çok fazla mevkiide oynadınız ve hep kritik gollerin adamı oldunuz. attığınız goller hep az ama çok önemliydi.

    (gbkz: her mevkiide oynayacak kalitede olmak veya kritik anlarda ön plana çıkabilmenin sırrı nedir?)

    - bu yaratılış meselesi veya sonradan kazanılabilecek bir beceri değil. milan maçında mesela penaltıda topun başına geçmek risk almaktır. bende ‘ya atamassam’ diye bir düşünce olmuyor. attıktan sonra 'ya atamasaydım' oluyor. attıktan sonra düşünüyorum ben (gülüyor)

    (gbkz: milan'da fatih hocayla birlikte yaşadıklarınız var. orada sadece türklerin gördüğü değil herkesin bildiği bir terim'i istememe durumu oluşmuştu. o zaman yerine ancelotti gelmişti. o süreçte neler yaşandı bugüne kadar konuşulmayanlardan?)

    - gelen hoca ancelotti'ydi. ben zorluk yaşamadım o gelene kadar. yoksa ben oynuyordum zaten milan'da. ancelotti'yi zaten bayern münih'te de gördük. ben baştan söylemiştim 'o oranın hocası değil, büyük takım hocası değil' diye. aynı sorunları bayern münih'te de yaşadı. sıkıntıları hep oyuncularladır onun. çünkü bir teması yok insanlarla, hep uzaktan. oyuncuya yanaşmıyor, birebir ilişkileri çok zayıftır. benim düşündüğüm gibi de oldu bayern münih'te. ilk geldiğinde beni hemen kesemedi zaten, banko oyunuyordum çünkü. tekrar oynatmaya devam etti beni sonra yavaş yavaş kesti. 70'te çıkarttı, sonra ilk yarıda çıkarttı, sonra sol açığa aldı. acaba batırır mı diye? (gülüyor) ama yine de kötü oynamadım. serginho vardı düşün takımda beni sol açık oynattı ancelotti.

    (gbkz: fatih hoca ile milan'ın yolları neden ayrıldı size göre? terim'e bir anda cephe alınmasının nedeni neydi? terim'in ayrılmasından sonra örneğin yıllar sonra çıkan pirlo'nun kitabında 'taksiksel çalışma yapılmadığı' yönünde eleştirileri vardı...)

    - karalama yaptılar açık bir şekilde. oyuncular tarafından gönderildiği için bazı şeyler normal gelişmedi. ligde 4.'ydü takım. liderle aramızda 4 puan mı ne vardı. gayet taktik de çalışıyorduk bir sorun yoktu o anlamda. ben de o dönemde çok şaşırmıştım. ancelotti'yi getirmek için neler yaptıklarını ben biliyorum o yüzden fazla da konuşmak istemiyorum bu konuyu. o kopukluk da neden oldu hiç anlayamadım.

    (gbkz: inter imzası nasıl oldu peki?)

    - simic ile takasa girdi milan orada, ben de inter'e imza attım. ama inter benim bonservisimi aldı, ben ne idmana çıktım ne tesislere gittim, aynı hızla beni galatasaray'a kiraladılar.

    (gbkz: milan'ın en ihtişamlı yıllarıydı sizin orada olduğunuz süre. milan'daki arkadaşlık ortamı, takım içindeki durum, kulübün işleyişi nasıldı?)

    - ilk gittiğimde zaten bir garip olmuştum. ilk soyunma odasına gidip ilk idman öncesini hatırlıyorum. bakıyorum solumda maldini, sağımda shevchenko. şaşırdım tabii (gülüyor) çok arkadaş canlısı insanlardı ama. çok yardımcı oldular bana orada. pirlo mesela o zaman italya ümit milli takımı'nın kaptanıydı, yeni yeni oynuyordu. albertini, costacurta, gattuso gibi isimler vardı. bierhoff yeni ayrılmıştı milan'dan ben de onun evine yerleşmiştim hatta. (gülüyor).

    (gbkz: italya serie a'da oynamak bir türk sporcu için mentalite, idman şekilleri, insani şartlar açısından uygun mu? italya ligi'nin kalitesi bizim ligimizden çok farklı mı?)

    - o dönem italya'da oynanan futbol çok fazla taktikseldi, çok fazla savunmaya yönelikti. savunma kurgusu üzerinden kuruluyordu herşey. eskisi kadar çok fazla takımı avrupa'da gösteremiyorlar. bu da italya ligi'nin gerileme döneminde olduğunu gösteriyor. biz galatasaray'dayken italyan takımlarına karşı çok oynadık. juventus, milan, bologna... o maçlarda kalite farkımız var mı italya'dan görebilirsiniz. o dönemki galatasaray italya ligi'nin içerisinde oynasaydı mesela rahat rahat götürürdük işi.

    (gbkz: milan'da oynarken 2002 dünya kupası'na gittiniz. maç eksiği ile o kadar üst düzey maçlar çıkartmak zor olmadı mı?)

    - hem oynamadım uzun süre hem de milano'da trafik kazası geçirdim ben. omzumdaki bağlarım koptu. o şekilde hazırlanmaya çalıştım bir de dünya kupası'na. arabada bir arkadaşım vardı, araba pert oldu, navigasyona bakarken ters yöne girmişim. yurtdışında navigasyonsuz yol bulamıyorsunuz normal olarak, gerçi burada da sürekli bakıyorum navigasyona (gülüyor).

    (gbkz: milan'dan sonra galatasaray'a tekrar döndünüz ve yeniden yurtdışına çıktınız. werder bremen'de şampiyonluk yaşadınız, bu da bir türk futbolcunun avrupa liglerinde yaşadığı ilk şampiyonluktu...)

    - ben kendim istedim yurtdışında oynamayı. almanya çıktı, ben de olur dedim. 4 günde takımı bulduk ve werder bremen'e imzayı attım. pubis sakatlığım vardı benim, çok çektim ben ondan. 33 yaşıma gelmeden de bırakmak zorunda kaldım. ben bunu almanya'da bir tv'de de anlattım. ben küçükken werder bremen taraftarıydım. thomas schaaf, burgsmüller, neubarth dönemlerinde bremen nevresimlerim vardı, onların arasında uyuyordum. bana 'senin buraya gelme amacın ne' diye sormuştu basın. ben 'şampiyon olmaya geldim, biz şuana kadar başka birşey görmedik ki' dedim. 'türk'e bak ne diyor' deyip dalga geçtiler. 13 senedir şampiyon olamamıştı o dönem werder bremen. dalga geçiyorlardı. ama sonra hem almanya kupası hem bundesliga şampiyonu olduk orada. o dönem tim borowski, micoud, fabian ernst, ailton, baumann, charisteas, valerien ismael, ludovic magnin'le birlikte oynadık. orada da sakatlık yüzünden bırakmak zorunda kaldım. sakatlanıp düzelip tekrar sakatlanmak kafa olarak da ateşinizi söndürüyor biraz. bu kadar sakatlanmaya başlamasaydım oynardım rahat rahat.

    (gbkz: almanya'da şampiyonluk da yaşayarak ve türkiye'de bir ilki başararak futbolu bırakmak nasip oldu. futbolu bıraktıktan sonra antrenör, teknik direktör, kulüp yöneticiliği yaptınız. bırakmadan önce bunları planladınız mı? emeklilikten önce mi planlama yapılır, yoksa şartlar nasıl oluşursa mı?)

    - fatih hoca a milli takım'daydı. beni de federasyona çağırdı hoca. u21'in başına geçtik. o zaman ünal karaman vardı u21'in başında, onun yardımcısı olarak başladım. sonra o konyaspor'a imza attı. 1 sene de kendim yaptım, mehmet tezcan ile birlikte. skibbe döneminde galatasaray'a giderken de takımım grup lideriydi. ben hoca olmak istiyordum, zaten başka bir iş bilmiyorsun ki. yorumculuk da yaparsın ama ben istemedim onu. yorumcuyken hocalık yapan da var. ikisinden birini yapmak daha mantıklı geldi bana. tümer metin mesela ben hiç hocalık yapmak istemiyorum dedi zamanında, sadece yorumculuk yapıyor şimdi. hakan ünsal teknik direktörlük yapmayacağım hiçbir zaman dedi ve yapmıyor da. tercih meselesi.

    (gbkz: ümit milli takım'da görev yaparken kimler vardı takımda?)

    - şuanda süper lig'de oynayan herkesi sayabilirim (gülüyor) 6-7 kişiyi a milli takım'a göndermiştik zaten o dönem, 2008 isviçre'deki turnuvaya. avrupa şampiyonası'na gitseydik fatih hoca demişti 'arda'yı veririm sana' diye.(gülüyor) o zaman arda a milli takım'daydı. nuri şahin, mevlüt erdinç, alpaslan erdem, ceyhun gülselam, zafer yelen, özer hurmacı, onur kıvrak, ufuk ceylan, volkan babacan, uğur uçar, ibrahim kaş, ferhat öztorun, edis bahtiyaroğlu vardı allah rahmet eylesin, sevdiğimiz bir kardeşti. orhan şam, mehmet battal, ilhan parlak vardı. iyi bir grubumuz vardı.

    (gbkz: bu isimler neden milli takım'ın daimi oyuncusu olmadı sizce?)

    - bu iş biraz onlara kalıyor. o gelişimi kendileri göstermesi gerekiyor. yüzde 90'ı a milli takım'da fırsat buldu. devam ettirmek biraz da onların işi oluyor.

    (gbkz: hasan şaş ile birlikte terim'in yardımcılığını yapıp 2 şampiyonluk kazandınız. o süreci kısaca anlatabilir misiniz? hasan şaş ile takım arkadaşlığından sonra saha dışında çalışmak nasıldı?)

    - o dönemde kulübeyi izliyordu insanlar. saha içi coşkuluydu ayrı ama kulübede de iyi hareket oluyordu (gülüyor). kavgalar, atılmalar. yoğun çalıştık. idare etmesi gereken çok zor insanlar vardı. futbol olarak değil insani olarak. bir problem çıktığı zaman bu sorunlar aile içinde kalmasını sağladık. bizim görevimiz oydu. çıkan tüm sorunları içimizde çözmeye çalıştık ve çözdük. dışarı yansıtmadığınız zaman içeride olması gerektiği gibi çalışabilirsiniz. sabah gidip gece çıkıyorduk kulüpten. kulübe yeniden coşku getirdiğimize inanıyorum o dönem. taffarel ve kim varsa çalışan hepimiz gerekeni yaptık. coşku olmadığı zaman başarılı olmanız da çok zor zaten. futbolculuk, hocalık, yöneticilik farklı şeyler. sadece bilmek de yetmiyor. futbolcular arasındaki bağları kuvvetlendirmek lazım. biz galatasaray'a gittiğimizde ilk yaptığımız iş, yemek masasında oturma düzeni dağınıktı mesela, onu hemen u şekline getirdik. masör odasına tost çay falan söyleniyordu, onları kestik. ilk işlerimiz bunlardı. lakayıt işleri kaldırmaz futbol.

    (gbkz: drogba, sneijder gibi büyük geçmişleri olan karakterler transfer edildi o dönem. onların antrenörü olmak, onları idare edebilmek zor oldu mu?)

    - o tarz oyuncularda hemen oynama isteği oluyor, kulübede beklemek zor gelebiliyor. bunlar yaşandı diye söylemiyorum, biz bunlar nasıl yaşanmaz diye uğraştık. sneijder gelmeden önce uzun süredir oynamama durumu vardı onu takıma adapte etme işi vardı. drogba geldi mesela dünya yıldızı bir star adam. ilk tanıştığımızda drogba'yla hasan'la ikimize şunu söyledi, "benim ülkemde ikinizin ne kadar önemli olduğunuzu bilseniz şaşırırdınız' demişti. dünya kupası döneminde orada çok izlenmişiz demek ki. bunu bize drogba söyledi! drogba da biz bir şey söyleyince kaale alması gerektiğini anladı. bunlar konuşarak çözülebilecek şeyler.

    (gbkz: hasan şaş ile çalışmak nasıldı?)

    - hasan benim için çok farklı bir yerdedir. futbolculuk farklı, idmandan sonra dağılıyorsun. antrenörlük yaparken hep iç içeydik. zor günler geçirirken yanında birisi varsa atlatırsın. hasan gibi biri mesela. bir ben hasan'ı bir hasan beni frenliyordu. ekip olarak bir araya geldiğimiz zaman çok güzel muhabbet oluyordu. fatih hoca, taffarel, hasan hoca bir analize girdiğimiz zaman acayip fikirler çıkıyordu. bazı oyuncu vardır onu pohpohlamak gerekiyor, kimisi çıkıyor ona da kamçıyı çıkartmak gerekiyor deyim yerindeyse. biz onu yaptık hasan şaş'la birlikte. farklı farklı insan tipleri var. zamanı gelince hangisini kullanacağını bilmek önemli. bir de ben 4 dil biliyorum. almanca, ingilizce, italyanca ve türkçe. o da yabancı oyuncularla konuşmak için avantaj oluyordu.

    (gbkz: bir fırsatınız olsa hasan şaş ile tekrar çalışır mısınız herhangi bir şekilde?)

    - şuanda kendi özel işleri var hasan şaş'ın. ben hasan'ın hocalık yapmasını hep istiyorum. tabii ki, hasan'la her zaman her yerde çalışırım sıkıntı yok. futbolculuk zamanında samimiydik ama aşırı samimi değildik. antrenörlük zamanında iç içe geçtik resmen.

    (gbkz: futbolculuktan sonra sporu da bırakmadınız. hangi sporlarla uğraştınız. dövüş sporlarına ilginizin olduğunu biliyoruz...)

    - ben 2 kere dünya kupası gördüm teniste kendi yaş kategorimde, seniorlarda. antalya ve hırvatistan'da. dünya kupaları gördükten sonra tenisten soğudum çok aşırı iyiler. (gülüyor) biz nasıl 5 yaşında futbola başladıysak onlar da tenise başlamış, arada çok fark var. atp'de world ranking'ten gelen adamlarla oynuyorsun. buradakilerle baş edebiliyorum da orada edemiyorsun. kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorlar insanla (gülüyor). ara sıra tenis oynuyorum, hala da iddialıyımdır.

    - bir de wing-tsun var. atak ve defansın aynı olduğu bir dövüş sporu. emin boztepe var mesela büyük sporcularından, yakın dövüş sporu. wing-chun yaparken 1 saat idman yaptıysan 2 saat ter döküyorsun. bir kulüp bulamadım burada, bulsam devam edeceğim.

    (gbkz: şimdi de tuzlaspor ile kariyeriniz adına en çok önem verdiğiniz projenin içerisindesiniz. bir çok futbolcunun belki de hayali olan kulüp yöneticiliğinin yanı sıra teknik direktörlük de yapıyorsunuz. bu süreç nasıl başladı ve devam ediyor?)

    - galatasaray'dan sonra bir kafa izni yapmak istedim. o da biraz uzadı. geçen sene tuzlaspor'u aldık. en başta 5 kişiydik, murat erdoğan ve cihan haspolatlı'yla birlikteyiz. hamit ve yıldıray baştürk de bizimleydi. şimdi 3 kişi kaldık. farklı bir şey yapmak istedik, futbolu futbolun içinden gelenler yönetsin diye düşündük. maddi destek çok önemli bu işlerde. 2 ve 3. liglerde belediyeler destekliyor, çoğu öyle. biz kendi cebimizden karşılıyoruz herşeyi. suni çimde oynuyorduk, biz normal çime döndürdük. tesis yoktu futbolcuların yatacakları yerleri yoktu onları yaptık stadın içine. belediye bize yardımcı oldu, şadi yazıcı başkanımız. sponsor işlerinde zorlanıyoruz. diğer takımların bütçesi 10-15 milyonsa bizim bütçemiz 3-4 milyon oldu. ligde kalmaya çalışıyoruz. gergin bir dönem yaşadık geçen sezon ligde kaldık, ben sahaya indim. bir şekilde işi götürmeye çalışıyoruz şu anda.

    (gbkz: futbolun saha içinden gelen birisi olarak futbol kulüplerinin de çektiği sıkıntıları daha yakından görme fırsatınız oluştu. eski profesyonel futbolcu olarak bu zorluklar neler?)

    - kafayı değiştirmen gerekiyor bir kere, farklı düşünmen lazım. süper lig'de gördüklerinle hiç alakası olmayan şeyler oluyor, görüyoruz. görmeye de devam ediyoruz. hem yurtdışını hem türkiye'nin en üst düzeyini biliyoruz sonuçta. alt ligler çok farklı. en büyük sıkıntımız tesisimiz yok, idmanları statta yapıyoruz. bakımları zor oluyor bu yüzden. altyapı için bir yer tahsis ettiler bize sağolsunlar. suni çim saha ve futbolcular için bir binanın olduğu altyapı merkezimiz olacak. sıcak yemek çıkan bir hale soktuk futbolcuların idman yaptığı yeri ama eksiklerimiz tabii ki çok fazla. tesisimiz yok en önemlisi.

    (gbkz: kulüp satın almak, onu yönetmek gibi bir planlama yapma amacınız neydi? sadece ticari kaygılarla olması muhtemel değil, size yanlış gelen, düzelmesi gereken birşeyler olduğuna mı inandınız bu işe atılırken?)

    - biz bir kere uzun vadeli olarak geldik. biz hemen başarılı olup kupalar alacağız diye gelmedik. daha altyapıyı düzeltemedik çünkü a takımımızda bir ton sorun var. okan üniversitesi hastanesi var, bize sağlık hizmeti veriyorlar onun dışında sponsorumuz yok. türk futbolunu türk futbolcusu yönetmeli düşüncesi içerisinde hareket ederek böyle bir proje çıkarttık önümüze. diğer arkadaşlarımıza da rol model olsun diye. türkiye'de bir ilki gerçekleştirip teşvik etmek istiyoruz. kulüplere başkanlara baktığımız zaman neler görüyoruz, 'bu oyun kaç kişi oynanıyor' diyen başkanlar var (gülüyor). var bunlar, çok saçma sapan işler dönüyor. sadece parası olduğu için bu işe giren var. para evet çok önemli ama nasıl harcayacağını bilmessen boşa gider o para. biz sabrediyoruz ve devam edeceğiz.

    görev dağılımınız nasıl murat erdoğan ve cihan haspolatlı'yla...

    - murat başkan, cihan başkan yardımcısı - yönetici, ben de sportif direktör'üm, aynı zamanda takımın teknik direktörüyüm. iş bölümümüz bu şekilde.

    (gbkz: siz neden sahaya indiniz peki, aranızdaki iş bölümü neden bu şekilde yapıldı?)

    - nedeni var mı, düşüyorduk (gülüyor) benim daha fazla bu konuda tecrübem olduğu için ben hocalık yapıyorum. onlar ikisi de hocalık yapmadılar. hocalık çok farklı bir şey, yönetilik gibi değil.

    (gbkz: futbolcuyken yöneticilerin halinden anlar mıydınız, işlerinin zor olduğunu düşünür müydünüz?)

    - uefa'yı aldığımız sene 8 ay para alamadık biz 2000'de uefa'yı aldığımız sene. yöneticilerin halinden anlamamak ne demek? biz onları baz alarak gidiyoruz zaten (gülüyor) o dönem çok farklı, sen şampiyonlar ligi'nde oynuyorsun, kafaya oynuyorsun, gelir var vs. ona göre değerlendiriyorsun bazı şeyleri. biz sorduk o zaman bu paralar nereye gitti diye, bu kadar gelir varken? bize gelmedi çünkü. karşılıksız çeklerim duruyor hala. habire çek alıyorduk. herkes biliyor tabii geçiştirmek için olduğunu, çeki eline alan herkes 'ben paraya bakmaya gitmeyeceğim, nasılsa yatmamıştır' derdi. sabah saat 8'de bir gidersin herkes sırada. (gülüyor) 'belki yatmıştır' diye... şimdiki paralar dönmüyordu ki o zaman. benim için vasat bir futbolcu şimdi 1,5 - 2 milyon euro'ya burun kıvırıyor. biz o parayı 5 senede toplayamazdık. biz imzayı atıyorduk, zaten yarısını da alamıyorduk. ben milan'a transfer olurken alacağımı hibe ettim kulübe.

    (gbkz: futbolda yönetici olmak isteyen profesyonel futbolculara veya spor yöneticiliği öğrencilerine 'sakın bunu yapma' veya 'yapmak istiyorsan şunu şunu göze al' dediğiniz bir şey var mı?)

    - valla bankada olsun 100 milyon tl paran, gir hemen kulüp işine. çok kolay olur herşey (gülüyor). sabırlı olmaları gerekiyor öncelikle, zor durumda olan bir kulüp alırsanız uzun vadeli düşünmek gerekiyor. futbolcuyken nasıl sabırlı olunması gerekiyorsa bazı şeylerde burada da aynı şekilde. şimdi mesela transfer dönemi geliyor, altyapıyı düzeltmek gerekiyor onları bekliyoruz. kulüpleri bileceksin, az çok tahmin edeceksin. bilmen gerekiyor ne yapman gerektiğini. yöneticilik nasıl yapılır bir tecrüben olursa daha çok işine yarar tabii. çok ince ayrıntıları düşünmek gerekiyor. sen şimdi transfer istiyorsun hoca olarak, normalde ne yaparsın yönetime söylersin, şimdi kendimize söylüyoruz (gülüyor). kendi takımımın yöneticisiysen ayrı, senin olmayan bir takımın yöneticisi olman farklı.

    (gbkz: tuzlaspor'un hedefleri ne olacak bu sezon? lige tutunmaya çalışan bir takım görüntünüz vardı ilk yarıda, ligin ikinci yarısı için neler söylersiniz?)

    - bazı şanssızlıklar yaşadık ilk yarıda ama iyi bir takımımız var. son sarıyer maçında mesela, ilk yarı 3-1, 4-1 bitmesi gerekiyor, 1-0 geride girdik. pozisyona giriyoruz ama karşı karşıya alamıyoruz. iki maç üst üste kazanınca 6 puanla zaten bir anda yukarı çıkılıyor. ikinci devrede herşey çok daha farklı olacak, ben takımıma oyuncularıma güveniyorum. şanssızlıkları da yenmemiz gerektiğini biliyor oyuncularımız. kazanma alışkanlığı edinebilirsek arkasının geleceğine inanıyorum ben. tüm futbolcularımız kendisine güvenirse, biz kazanacağız derse ligi istediğimiz yerde bitireceğiz kısmet olursa.

    (gbkz: alt liglerin geliştirilmesinin türk futbolunun gelişmesinde önemli bir payı olduğunu düşünüyoruz. bu da biraz gelir farklılıklarından oluyor. hem bir alt lig kulübü sahibi hem de hocası olarak ligler arasındaki gelir dağılımının farkı için ne dersiniz?)

    - futbolcu nerede yetişir, 2. 3. lig'de. biz nasıl yetiştik? hepimiz alt liglerde oynadık. bütün parayı süper lig'e 1. lig'e ayırırsan bu insanlar nasıl yetişecek peki? o konulara şimdi girersek hiç çıkamayız. fark o kadar büyük ki anlatmakla bitmez. 2. lig'de evinde kazanırsan 55 bin, deplasmanda kazanırsan 65 bin tl, 45 bin tl berabere kalırsan alıyorsun. yenilirsen de 35 bin tl. bunları süper lig'le kıyaslarsan farkı anlarsın. süper lig'de galibiyette 2 milyon tl alınıyor. 2. lig'de ayak bastı parası 900 bin tl. 1. lig'de 8 milyon tl, süper lig'de 30 milyon tl. e sen nasıl oyuncu yetiştireceksin peki alt liglerde? o yüzden kulüpler başlıyor gurbetçi avına, almanya, hollanda, avusturya neyse. oyuncu gelemiyor ki alttan. sen de ucuza dışarıdan oyuncu bulmaya çalışıyorsun. aynı bizim gibi almanya 6. ligi'nden ucuz türk oyuncu bakıyorsun. yurtdışından getireceğim gurbetçi oyuncudan daha fazla verim alırım diyorsun kulüp yöneticisi olarak.

    (gbkz: altyapıları düzeltmek için torpil olayının çok engelleyici olduğunu biliyoruz. futboldan gelip yönetici olunca bunlar da engelleniyor olmalı otomatik olarak...)

    - futbolda torpil bir yere kadar. o yetenek yoksa kesinlikle kaybolursun. torpille birini galatasaray, beşiktaş veya kayseri'de oynatabilir misin? torpil hiçbir yerde olmaması lazım. altyapıya birinin çocuğu alınacak mesela geliyor babası 'benim oğlum sergen gibi, hatta driblingi daha iyi' diye. hani nerede bu çocuk o zaman, niye oynamıyor? (gülüyor) futboldan gelip yönetici olunca torpille takıma adam alma olayı da bitiyor, zaten doğrusu da bu. torpil anca şöyle olur, çocuk 5-6 yaşındadır, tanıdığın varsa bir kulübe götürür yazdırırsın eğitim alsın diye. avantajın sadece tanıdık vasıtasıyla bir kulüp seçmesine götürmek olabilir. 15-16 yaşında çocuğu bir yere alamazsın, o çocuk 1 sene sonra profesyonel. anne babaların da gerçekçi olması lazım.

    (gbkz: profesyonel futbolcular derneği'nde de benzer idealler için bulunduğunuzu biliyoruz. tpfd'deki çalışmalarınız nasıl gidiyor?)

    - evet biliyoruz sıkıntıları, türk futbolcusunun yaşadığı sıkıntıları biliyoruz. biz onların mücadelesini vermeye geldik. türk futbolcusunu korumak adına belirli işlere imza attık. sadece aktif olanlar değil, bırakanlar olsun, onların aileleri olsun herkese yardım elini uzatmaya çalışıyoruz. yardım ederken durumlarına bakıyoruz tabii ki, hep istemek de olmuyor. eğitim olsun, hukuk, sağlık alanlarında olsun, kulübü, kendisi veya gelişimi ile ilgili her konuda futbolculara yardımcı olmaya çalışıyoruz. federasyon da sağ olsun bizi bu konuda destekliyor. federasyon ile işbirliği içerisinde projelerimizi yapmaya devam ediyoruz.

    (gbkz: bundan sonra neler yapacaksınız aklınızda olan projeler var mı?)

    - futbolculara avukat veriyoruz, kulüplere gittik yerinde konuştuk hemen hepsiyle. hakan başkanmız çok emek verdi, bu işi çok iyi götürüyor. biz de yönetim olarak ona destek oluyoruz. futbolcunun her derdine deva olan bir derneğe ve başkana sahibiz, çalışmaya devam ediyoruz. sık sık bir araya gelip sorunları görüşüyoruz, değerlendirmeler yeni projeleri konuşuyoruz. herkesi memnun etmeye çalışıyoruz elimizden geldiğince.

    (gbkz: futbolcuların dernek ile olan ilişkisini yeterli buluyor musunuz?)

    - yerli oyuncular daha fazla düşünüyor tabii ki derneği, yabancılar biraz burada kendilerini geçici diye düşünüyorlar. ilk başlarda yabancılar yıllık 50 tl'lik aidatı bile ödemeyi reddetmişti sen de biliyorsun. biz herkesi bilgilendirmeye çalışıyoruz, türk - yabancı ayrımımız zaten yok. onlar bize güvenmeleri gerekiyor. sessiz kalmamaları gerekiyor futbolcu kardeşlerimizin, bunu bilmeleri gerekiyor. sessiz kaldıkları sürece silinip giderler bunu bilsinler. bir sorunları varsa bunları dile getirmeliler.

    - ümit davala

    http://pfd.org.tr/...piyonun-hikayesi/585
  • 29409
    yönetim kabiliyeti. biz 3 sene sportif ve mali yönetimde dibe vuralım, medya, tff ve hakemler üstümüze gelirken sus pus oturalım, elimizdeki oyuncuyu satmak için üstüne para verelim adamlar senin yarı maliyetine takım kursun ustüne 27 m euro'ya oyuncu satsın.yetmez bir daha seçin.

    riva ve florya satılmasına rağmen en borçlu kulüp olalım, önceki yönetimde 4 yöneticisi istifa etmiş üstüne alp yalman'ı da istifa ettirmiş bu da yetmezmiş gibi baskın seçim yapalım. verilen sözleri tutmayalım, camiada sevgisizliği en üstte taşıyalım ama yetmez bir daha seçelim.

    şeklinde kendi twitter hesabından serzenişte bulunan gsgk üyesi barış cenk akkaya
  • 29410
    “aslında gerçek ismim papa alioune ama kendi ülkemde alioune ismindeki kişilere badou denir. badou’nun bir anlamı yok. fakat ndiaye ismi çok şey ifade eder. mesela çocukken herhangi bir nedenden dolayı ağladığımda “sen bir ndiaye’sin ağlamaman gerekiyor” derlerdi. çünkü ndiaye savaşçıdır. cesareti, değerleri ve aslanı temsil eder. dolayısıyla ben ndiaye’yim, yani bir aslanım.”

    papa alioune badou ndiaye
  • 29413
    bafetimbi gomis röportajı: **

    `galatasaray’a alışman nasıl gidiyor?`

    çok çok iyi. henüz türkiye’ye ayak basar basmaz büyük bir kalabalık tarafından karşılandım. böyle beklentilerinin olması gerçekten iyi hissettiriyor. büyük bir kulübe gelmek ve onların çoşkusunu hissetmek büyük bir ayrıcalık, otuzlu yaşlarımda olmama rağmen.

    işler yolunda gitmediğinde,taraftarların baskısı dayanılmaz olabilir.

    evet ama ben bardağın dolu tarafına bakmayı tercih ediyorum. taraftarların baskısını beni bir seviye daha yukarıya çıkarttığı için seviyorum. bir maçtan önce, ya da maçtan sonra, arabamı kovalayan taraftarları görünce birşeyler hissediyorum.

    bu yaz türkiye ligine bir çok oyuncu gitti. ancak, fransızların bakış açısına göre, türkiye futbolcuların yalnızca daha fazla para için gittiği küçük bir lig.` insanların neden böyle düşündüğünü anladın mı?`

    anlayabiliyorum. herkes istediğini düşünebilir. ben türkiye liginin yükselen bir lig olduğunu ve fransa liginden hiç de kötü olmadığını düşünüyorum. valbuena, van persie, pepe ve benim gibi birçok önemli futbolcuları transfer ettiler. bunlar, fransa liginin iyi takımlarında oynayabilecek oyuncular.

    `eğer ‘'gomis türkiye’ye erkenemeklilik için gitti’’desem, bu seni rahatsız eder mi?`

    bu şekilde söylemek doğru olmaz. bunu nasıl ifade edeceğinizi bilmek zorundasınız. benim ve takımın ne kadar çok çalıştığımızı bildiğim için, bunu erken emeklilik olarak düşünmüyorum. buradaki beklentiler, marsilya’daki beklentilerden çok daha fazla. umarım galatasaray taraftarlarını hayal kırıklığına uğratmam.

    eğer doğru anladıysam, marsilya’da kalmak istediğini söylemiştin`. bu doğru mu?`

    bunu bir seçenek olarak tuttum. kendime, ‘’neden olmasın?’’ diye sordum. swansea’den ayrılmak da ilk olarak aklımda yoktu. ancak marsilya’da kalmam için tüm şartların ideal olması gerekiyordu. durum böyle değildi ve ben başka bir mücadeleye girmeyi ve uzun vadede daha çok göz önünde olmaya karar verdim.

    `hayal kırıklığına uğradın mı?`

    hiç de değilim. şu anda burada olduğum için çok ayrıcalıklıyım. yeteri kadar golcü atınca, tekliflerin geleceğini biliyordum. ilk olarak bir sezonluğuna kariyerimi yoluna sokmayı düşünmüştüm. o zamanlar, kulübün satın alınacağını bilmiyordum. yeni başkan geldikten sonra herşey çok daha farklı olabilirdi. ama hayır, hayal kırıklığına uğramadım.

    sence, marsilya seni finansal `taleplerini karşılayamadığı için mi uzaklaştırdı?`

    hiç de öyle değil. finansal taleplerle alakası yok. benim kalmamı istediklerini hissediyordum ama bu istek çok net değildi. bence ‘’gomis iki ay sakat olmasına rağmen bu sezondan daha zayıf bir takımda 20 gol attı, o bizim için çok uygun bir oyuncu’’ diye düşünmediler. finansal olarak benim için şartlarını zorlasalardı bile kalmazdım diye düşünüyorum. kısacası, marsilya ile yabancı bir lig arasında seçim yapmalıydım. ancak görüşmelerimizin başlangıcından itibaren kalmayacağımı biliyordum. birincisi, benimle çalışmayı çok istediklerini göstermediler. ikincisi, bana yalnızca iki yıllık sözleşme önerdiler. bana teklif ettikleri ücret de düşüncelerimi haklı çıkardı. rudi garcia’nın söylediği gibi, beni tutmak istediler ama bunun için çılgınca bir şey yapmazlardı. teknik direktörle muhteşem bir ilişkimiz var ve bu asla değişmeyecek ama anlamadığım tek bir şey var: galatasaray beni 2.5m € karşılığında transfer etti, kendimi onunla karşılaştırmak istemiyorum ama 29 yaşındaki konstantitos mitroglou’yu 15m € bonservisle transfer ettiler, maaşı da büyük ihtimalle benimkiyle aşağı yukarı aynı. benimle devam etmeleri daha mantıklı olurdu ama bu yalnızca benim fikrim.

    demek ki marsilya’nın seni takımda tutmak için yeterli parası varmış.

    evet öyle. ama belki de kulübün eski sahibinin çevresinde olduğum için şanssızdım. büyük ihtimalle daha iyisini istediler. eğer swansea’de 20 gol atsaydım, bu sezon için istedikleri forvet ben olabilirdim. hayat böyle ama yine de galatasaray’da olduğum için çok mutluyum, benim için büyük bir fırsat.

    `mitroglou, gomis’den daha mı iyi?`

    bilmiyorum. o iyi bir golcü ve umarım marsilya gibi büyük bir kulüpte başarılı olur.

    sence, marsilya yönetimi senin `verebileceğin katkıyı küçümsedi mi?`

    fransa’da çoğu zaman hak ettiğim değeri görmedim. hayatım böyle geçti. her zaman savaşmak zorunda kaldım. iki ay sakat olmama rağmen o sezon 20 gol attığımda bunun kötü olduğunu düşünmedim. bugün, galatasaray bana hakettiğim değeri verdiği için mutluyum.

    `seni aptal yerine koyduklarını düşünüyor musun?`

    hayır, bana güvendiklerini gösterecek daha iyi bir teklif görmek isterdim ama yine de kulüp sahipleriyle ilişkimi iyi tutuyorum. futbol böyle ve umarım onlar için de en iyisi olur. biliyorsunuz, şaşırmamıştım çünkü birçok işareti önceden görmüştüm. marsilya’da, taksiye bindiğim zaman bile, bunun kulüptekiler dahil herkesin aklında olduğunu hissediyordum. taraftarlar daha fazlasını istiyordu ve ikinci tercih olduğumu kendi içimde kabullenmem gerekiyordu. kulübün transfer sezonundaki pr’ını gördükten sonra, sahada yapacağım en ufak bir yanlışın kellemi götüreceğini biliyordum. baskı beni korkutmasa da, beni savunanların olduğunu görmek isterdim.

    `marsilya’daki sezonundan neleri hatırlayacaksın?`

    marsilya’ya geldiğimde, kulüp uçurumun eşiğindeydi. eski futbolcuları oraya gittiğim için deli olduğumu söylediler. ama sonunda, insani olarak tüm futbolcular ve çalışanlarla yakın ilişkiler kurdum, sportif olarak da bu macera muhteşemdi. doğduğum bölgeden marsilya’ya gelmeyi hiç istememiştim. ama o zaman gelmeye karar verdim ve pişman değilim. babam hastayken onun daha yakınında olup ona mutluluk getirebildim. o benim kollarımın arasında hayatını kaybetti. ölmeden önce söylediği son sözler, ‘’artık ailenin patronu sensin. hayatta ve kariyerinde doğru kararlar ver’’ oldu. bu beni oldukça etkiledi.

    `nasıl?`

    bu sözlerle, insanın kendi kaderini zorlamaması gerektiğini anladım. başarılı olmak için tüm şartlar ideal olmalı. bir kulübü seviyorsanız, bu sevgi karşılıklı olmalı. daha önce anlatmadığım ama önemli olan bir olay daha oldu: ligin son maçının akşamında, saat 19:00’da, antrenman sahasında dolaşırken, bir toplantı için gelen taraftarların saldırısına uğradım. neredeyse yumruklaştık. beni dövmek istediler çünkü beni eski kulübüm saint-etienne’in sembolü olan panter gibi sevinmem gibi sebeplerden eleştiriyorlardı. hiçbir yönetici ya da çalışan kavgada araya girmedi, orada çok büyük bir felaket yaşayabilirdim. genelleme yapmamalıyım, bu insanların az sayıda olduğunu biliyorum ama bunun gibi küçük şeyler sizi etkileyebiliyor. takım kaptanı olarak 20 gol attığınızda ve sahada benim gibi savaştığınızda, böyle olaylar yaşanamaz. bu beni gerçekten çok üzdü. üzerine de maaşımın azaltıldığı iki yıllık sözleşme teklif edilince… beni desteklediklerini tam olarak göstermedikleri sürece oraya dönmek istemedim.

    röportajlarında marsilya’ya olan sevgini gösterdiğin için sıkça eleştiriliyordun, `bu eleştiriler seni rahatsız ediyor mu?`

    bu işler böyledir. ben yalan söylemedim, samimiydim. bugün hala bazı taraftarlarla konuşmaya devam ediyoruz. birçoğu bana sevildiğimi ve sayıldığımı hissettirdi. ve ben hayalimi yaşadım. her attığım golde, kendi çocukluğumu gördüm. bunlar gerçekten çok güçlü duygular. ben de bir kez daha marsilya taraftarı oldum. ben kulübe çok şey kattım, onlar da bana çok şey kattı, bunu unutamayacağım. ayrıca onlar sayesinde kariyerimi doğru yola soktum ve böylece galatasaray’dan istediğim teklifi alabildim.
  • 29415
    " galatasaray futbol takımı’nın 2017-2018 sezonu ara kamp dönemi programı belli oldu.

    sezonun ikinci yarısı öncesinde hazırlıklarını antalya’nın belek beldesindeki sueno hotels deluxe’te gerçekleştirecek olan takımımız, 7 ocak 2018 pazar günü saat 19.00’da sponsorumuz türk hava yolları’na ait özel bir uçuşla istanbul atatürk havalimanı’ndan antalya’ya hareket edecek. yurt dışından gelecek olan oyuncularımız ise kafileye antalya’da katılacak.

    kamp çalışmalarının yapılacağı otelin tesislerinde gerçekleştirilecek antrenmanların programı şu şekilde:

    8 ocak 2018 pazartesi
    10.30 basına 25 dakika açık
    17.30 basına kapalı

    9 ocak 2018 salı
    10.30 basına kapalı
    17.30 basına 25 dakika açık

    10 ocak 2018 çarşamba
    16.30 basına kapalı

    11 ocak 2018 perşembe
    10.30 basına 25 dakika açık
    17.30 basına kapalı

    12 ocak 2018 cuma
    10.30 basına kapalı
    17.30 basına 25 dakika açık

    13 ocak 2018 cumartesi
    16.30 basına kapalı

    not: galatasaray’ın 13 ocak 2018 cumartesi gününden sonraki programı ile ilgili bilgilendirme daha sonra yapılacaktır. kamp çalışmalarını takip etmek isteyen medya mensuplarının en geç 7 ocak 2018 pazar günü saat 17.00’ye kadar gsmedia@galatasaray.org adresine gerekli bilgileri göndererek akreditasyon işlemlerini tamamlamaları rica olunur. "

    galatasaray spor kulübü
  • 29417
    “benim bir oyun felsefem var ve oyuncularıma da bunu söylüyorum. sahada ölecek oyuncular lazım bana. terinin son damlasına kadar çarpışacak ve savaşacak oyuncular lazım bana. böyle devam edersek ilk yarıdaki gibi eminim ki herkes bizi izlemeye devam edecek ve başarılı sonuçlar almaya devam edeceğiz. ancak dediğim gibi, her zaman söylerim bunu, liglerde ikinci yarılar her zaman ilk yarılardan daha zor. ilk yarılar daha kolaydır ama ikinci yarılar zor olur. düşme potasındaki ya da şampiyonluk yarışındaki takımların maçları daha zor geçiyor. eğer futbolcularım ilk yarıdaki gibi devam ederse herkes güzel futbolumuzu izlemeye devam edecek”

    “ligde 1 maç hiçbir şey ifade etmiyor çünkü ligde 34 maç oynayacağız. galatasaray’la ilk maçımızı oynayacağız ancak öncelikle antalyaspor’la kupada karşılaşacağız. şu anda antalyaspor maçının hazırlıklarına başladık ve buna odaklıyız. önce bu maçı düşünüyoruz. benim için galatasaray maçı 34 maçtan 1’i. fazla bir şey söylemek istemiyorum galatasaray maçıyla ilgili olarak çünkü şu anda antalyaspor maçına odaklandık”

    marius sumudica
  • 29423
    --- alıntı ---

    abdullah avcı: "oğlum bana arda konusunda baskı yapıyor. arda turan'ın kariyeri olarak en iyisi neyse o olsun. yılbaşından önce arda'ya 'düşün taşın, en son karar verirsin' dedim. burada emre abisi var, ben varım, göksel başkan var. biz ona yardımcı oluruz." (trt spor)

    --- alıntı ---

    https://twitter.com/...s/949735536587100160
  • 29424
    doğan haber ajansı'ndan cüneyt cengiz, mustafa cengiz'e uzun açıklamalar yapmış. akrabalar mı bilmiyorum fakat soyadları tutuyor. çeşitli gazetelerde yayınlanmış bu röpörtaj. haber metnini aynen kopyalayıp yapıştırıyorum.

    --- alıntı ---
    mustafa cengiz, galatasaray kulübü'nün 20 ocak'ta yapılacak olağanüstü seçimli genel kurulu öncesi doğan haber ajansı'na (dha) açıklamalarda bulundu.
    galatasaray kulübü'ne başkan olabilmek için son 2 yıldır yoğun bir şekilde çalıştıklarının belirten mustafa cengiz, "galatasaray o kadar büyük bir camia, marka ve o kadar değerli üye ve taraftarları var ki gerçekten ateşten gömlek. aday çalışmalarımız, kendi aramızdaki grup çalışmaları yıllardır sürüyor, fakat ciddi ve konsantre çalışmamız iki yıldır vardı. sevgili dursun özbek birden bire, yangından mal kaçırır gibi ben baskın diyemiyorum çünkü baskın seçim ifadesi hafif kalıyor. normal baskın seçim yaptığınızda bir ay bir haftalık bir süreniz olur. bu 21 günlük bir süre ve hem de yılbaşı ve tatilleri düşünürseniz 0 bir süre. çünkü; 15 gün öncede 45 kişilik listeleri vermek zorundasınız. ben bu son 1 haftalık gelişmelerle giydiğim ateşten gömleğin alev alev yandığını da biliyorum. galatasaray olan saygı, sevgi ve yönetme makamının ne kadar zor, güç ve o oranda şerefli" diye konuştu.

    "bir takim insanlar hiçbir görevi, hiçbir seçilmişliği olmadan maalesef galatasaray'da istedikleri gibi cirit atiyorlar"

    adaylık sürecinde kendisine imza veren üyelerin 'neden mustafa cengiz'i desteklediniz' diye arandığını dile getiren cengiz, "o kadar acı şeylerle karşılaşıyor ki. biz galatasaray tarihinde ilk defa listeyi 3 gün önce verdik. divana 3 gün süre veriliyor. bütün imzaları incelemek. kurulların doğru ve seçilme hakkına sahip olduğunu, ıslak imzaların doğru olduğunu tek tek kişiler tarafından imzalandığını kanıtlamak, tek tek a4 kağıtlarına imzalattık. dosya formatında devlet ciddiyeti içinde yaptık. aidatını yatırmayanları bir elemine ettik 10-15 tane, son kapanış gününden de 3 gün önce verdik. 3 gün önce 135 imzayı teslim ettik. sayın divan başkana da bunu haber verdik. irfan bey de çok mutlu oldu. 'ilk defa oluyor bu. bize de imzaların doğruluğunu incelememiz için zaman verdiniz' dediler. türkiye'de her işte olduğu gibi bu bize ödül olarak döndü. öğleden sonra telefonlar gelmeye başladı bize. özellikle liseli kardeşlerimiz aranıyor. 'neden mustafa cengiz'e başkan adaylığı için imza verdiniz' diye. bizim tüylerimiz diken diken oldu.

    ben sizin vasıtanızla çok önemli bir şeyi açıklamak istiyorum. galatasaray ve sportif davranışların dışında. türkiye'de 2016 nisan ayında kişisel verilen korunması hakkında bir kanun çıktı. bütün kurumlar, çalışanlar, kişilerin bilgilerini kişini rızasını almadan yayınlayamaz. bu hem demokrasinin gelişmesi hem insan hakları açısından hem de avrupa birliği uyum yasaları açısından şart. fakat, bu yasa yeni olduğu için kimse bunun farkında değil. bunu yapan insanlar, yani bizim belgelerimizi ele geçiren insanlar nitelikli suç işlediler. 2 ile 8 yıl arasında hapis cezası var. bunar nitelikli veri olduğu için herhangi bir şikayete de gerek yok. savcılık bunu öğrendiği anda resmen harekete geçer ve ağır cezası var. türkiye'de eğer demokrasi, insan hakları gelişecekse kişilerin mahremiyetine, özel hayatı dahil olmaz üzere saygı göstermek gerekir. bunu işlediler. tabii divan ve kulüp tabir-i caizse ayağa kalktı. ben uyardım. biz bunu divanın namusuna teslim ettik. mahrem bilgi bunun açıklanmaması gerekir. tabii ki divanın hiçbir suçu yok. onu da biliyoruz. bir takım insanlar hiçbir görevi, hiçbir seçilmişliği olmadan maalesef galatasaray'da istedikleri gibi cirit atıyorlar. istedikleri evrakı alıp, istedikleri kişiye telefon ediyorlar. biz bütün galatasaray camiasının bundan şiddetle rahatsız olduğunu biliyoruz. fakat nedense bu insanlar kemikleşmiş, kangren bir şekilde galatasaray'ın damarlarının içinde mevcut. inşallah biz yönetime geldiğimizde buna bir son vereceğiz" diye konuştu.

    "tudor'un gelişi galatasaray etiğine yakişmaz"

    başkanlığa adaylığı koyduğu dönemde galatasaray'ın başına getirmek için fatih terim ile görüşeceğini söylediğini ifade eden cengiz, "ben sevgili fatih terim gelmeden önce açıkça ilan ettim. isimler içerisinde rüçhan hakkı olarak, galatasaray divan üyesi sevgili fatih terim ile önce görüşürüm dedim. galatasaray'ın mali ve idari, sevgili terim'in de koşulları, galatasaray camiasıyla da o üzüntüyü, kırgınlığı giderecek bir şekilde bir araya gelirim ve ısrar ederim dedim. ben bunu dediğim de sevgili dursun özbek ve yönetiminin aklında fatih terim yoktu. bunu kesin biliyorum. benim aklımda vardı hem de 1'inci sırada vardı. taraftar da yüzde 90-95 seviyesinde fatih terim'i istiyordu. genel kurulun belli bir kesmi karşı olabilir ama taraftarın ne dediği ne bakmak gerekir. taraftar bir yandan da halk. ürünleri alan, maça gelen destekleyen bir kitle, milyonlarca insan var. bunların yüzde 90-95 fatih terim'i talep ediyor. bunu kulak ardı edemezsiniz, bunu oturup fatih terim'e görüşmeniz gerekir. siz bir anda dönüp giderseniz bunu seçim hamlesi olarak görürüm. benim fatih terim'e bakışım derseniz, benim için tudor'un gelişi, çok çirkin şekildeydi. genel spor ahlakına yakışmayan bir şekilde geldi. galatasaray etiğine hiç yakışmaz. galatasaray çünkü, farklı olduğunu, etik değerlere sahip olduğunu iddia eden bir kulüp ki öyleyiz. her şey yerli yerine oturdu. galatasaray yoldan çıkmıştı, şarampoldeydi. tudor'un gidişi ve terim'in gelişi bir raya soktu bizi. umarım ben başkan olsam da olmasam da fatih hoca başarılı olur, galatasaray şampiyon olur" ifadelerini kullandı.

    "seçimi kazanirsak, şampiyon olsak da tekrar seçime götüreceğiz"

    başkan seçilirse mayıs ayında takımın şampiyon olması halinde dahi seçime gideceklerini ifade eden mustafa cengiz, "başkanın bu bence uygunsuz, tüzüğe uysun uymasın yakışıksız erken seçiminden bir rahatsız olduk. ben aynı zamanda tüzük tadil komisyon üyesiyim. bu rahatsızlığımızı da ifade etmek, protesto etmek için açık ve net olarak söylüyoruz. mayıs'ta biz galatasaray'ı seçimi kazanırsak, şampiyon bile olsak tekrar seçime götüreceğiz. neden, fabrika ayarları tekrardan yerli yerine otursun diye. biz kabul etmiyoruz böyle şeyi. siz istifa edip hakikaten ayrılabilirsiniz, demokratik hakkınız. hiç kimse size bir şey diyemez. saygı duyar. ama siz tekrardan seçilmek için ısrar edersen, erken seçime giderseniz biz bunu anlamayız. buna camia olarak tepki veririz. ben işte o tepkiyim. o tepkinin sesi ve duyarlı davranışıyım. biz bu nedenle mayıs 2018'de şampiyon bile olsak erken seçime gideceğiz" diye konuştu.

    "genel kurul ve taraftarlarin memnuniyetsizliğini hissettiğim an birakirim"

    genel kurul ve taraftarlar arasında çoğunluğun kendilerinden memnun olmadıkları taktirde görevi hemen bırakacaklarını vurgulayan cengiz, "iki seçenek var. ya galatasaray benden memnun olmayacak ya da o günkü koşullara bağlı olarak biz başka şekilde yardımcı oluruz. taraflar birbirinden memnunsa sözleşme devam eder. bir nikah akdi olsun, bir ortaklık olsun, bir birliktelik olsun iki tarafından memnun olması gerekir. taraftar ve genel kurulun çoğunluk olarak benden memnuniyetsizliğini hissettiğim anda ben çekilirim. hayatım derneklerde, sektörel bazda da olsa cemiyetlerde geçti. hele sosyal bir dernekte ki galatasaray sosyal bir dernektir. bir sivil toplum kuruluşunda zorla kalmam. burası ticari bir kuruluş değil, benim ve yönetici arkadaşlarımın hiçbir maddi çıkarı yok. biz istenmediğimizi gördüğümüz anda, başarısız olduğumuzu gördüğümüz anda çekilir ve bizden daha iyi yöneteceğine inandığımız insanları destekleriz" dedi.

    "biz alaninda uzman ve galatasaray'a aşik insanlari bir araya getirmeye çaliştik"

    seçim listelerini oluştururken alanında uzman kişileri tercih ettiklerini ifade eden cengiz, "dursun bey ve ekibi de değerli galatasaraylılardan oluşuyor. onlara da büyük saygım ve sevgim var. hiçbir problem yok. bu bir hizmet yarışı fakat ben mümkün olduğunca devre arkadaşlarından ziyade kendi konusunda uzman arkadaşları getirdim. bizim kuruluşumuzda da en az 5 kişi galatasaray liseli. biz zaten bir insan ile tanıştığımızda liseli ise artı puan alır. divan üyesiyle bir artı puan daha alır. bizim için galatasaraylılık budur. bizde liseliye saygı ve özel sevgi vardır. çünkü biz onları otomatik galatasaraylı görürüz. biz asla liseli-lisesiz ayrımı yapmadık. hele devre ayrımı hiç aklımıza gelmedi. biz konusunda uzman, bu dar dönemde yüzde 60-70 hazırdık ama yüzde 30-40 hazır değildik. biz galatasaray'a aşık insanları bir araya getirmeye
    çalıştık" ifadelerini kullandı.

    "galatasaray o kadar büyük bir marka ve arma ki siz buna milyarlar da verseniz alamazsiniz"

    galatasaray'a 40-50 milyonlar gibi bir değer biçilemeyeceğini belirten cengiz, "bu tip haberler çıkıyor. biz 120 milyon olup olmadığını da biliyoruz, ödemelerin ne olup olmadığını da biliyoruz. bir odada neden muhasebe yapılır. hırsızlık yaptığınız için değil. alımın, satımın, üretimin, maliyetin bir mahremiyeti vardır buna futbolcu dahil. ama hırsızlık demiyorum buna hırsızlık nerede olsa üstüne giderim. biz neyin ne olduğunu tek tek biliyoruz. biz şimdi gelip galatasaray'ın her şeyini biliyoruz, 'galatasaray'da asla mali sorun yoktur' deyip yönetime de gelince 'vay burası mahvolmuş' diyecek bir zihniyetten gelmiyoruz. galatasaray'ın da diğer kulüplerinde içinde bulunduğu durumu çok iyi biliyoruz. biz galatasaray ile yaşıyoruz. galatasaray'ın bu mali durumu elbette halledilecek. çeşitli kaynaklar var. biz buna hazır ve hazırlıklıyız. ister 122 milyon olsun ister 80 milyon olsun bunu söyleyebilirim. diğer yandan galatasaray'ın şu dar çemberden çıkması gerekir. siz galatasaray'ı 40-50 milyon, 100 milyon verip sahiplenemezsiniz, satın alamazsınız. galatasaray o kadar büyük bir marka ve arma ki siz buna milyarlar da verseniz alamazsınız.

    eğer birisi 40-50-100 milyon verip galatasaray'a sahip çıkıyorsa bu galatasaray değildir, yazıklar olsun. camiaya, bizlere yazıklar olsun. galatasaray, bir real madrid gibi, barcelona gibi biliyorsunuz siz onlara arap şeyhi, rus oligark ya da çin oligarkını teklif bile edemezsiniz. ingiltere çok farklı bir sosyal anlayışa sahip. italyanlar ve fransızlar da o düzleme girdi. bu bizi ilgilendirmiyor. bizde akdeniz karakteri var. sevdik mi tam severiz. galatasaray'a tam bağlıyız. eğer galatasaray satılacaksa, 50-100-120 milyon verene sattırmayız. asla sattırmam. genel kurula müracaat ederim, taraftara müracaat ederim, galatasaray'ı kaç milyar dolar ise ona satarım. ben galatasaray'ı mahalle takımı gibi, semt takımı gibi kişilere ram ettirmem, kişilerin tahakkümü altına sokturmam. kasa kolaylığını her gelen yönetim yapar. asla bunlar denmemiştir. yöneticilerden alacaklarda diye görünür. borçlar olarak pasif de görünür. kalkıp bunu a kişisi şu kadar verdi, b kişi bu kadar verdi olmaz. yıllarca rahmetli özhan canaydın, mehmet cansun ve adnan polat'ın kefaretle alacakları vardı. bunlar bir gün çıkıp bunu verdik demediler. gelenek ve görenekte sizin yaptığınız yardım özel ve gizlidir. camiadaki gelenek budur. maalesef yapılan iyilik ve doğrular reklam ve baskı unsuru olarak kullanılmaya başlandı. bu hiç hoşumuza gitmiyor" şeklinde konuştu.

    "camianin önde gelen isimlerinin manevi desteğini aldim"

    adaylığını açıkladıktan sonra eski başkanları ve camianın önde gelen isimlerini tek tek aradığını söyleyen mustafa cengiz, "ben hemen hemen camianın eski başkanları, önde gelenleri dahil fırsat buldukça hepsini aradım. tek tek onların manevi desteğini aldım. desteklemeyen de olabilir, benim yüzüme desteklemiyorum diyen olmadı. birçok değerli isimde yazar, yorumcu gibi bir çok kişi bu desteği veriyor. inanın ben bundan mutlu oluyorum. ben imza kampanyasında bile kimseyi aramadım. bana imza atın diye. hiç kimseye beni destekle diye bir lafta etmedim. ben kendi kişiliğime bunu yakıştırmam. kişi zaten destekleyecekse destekler. ben hanımıma, çocuğuma bile karışmam. hangi partiye oy atıyor diye. herhangi bir telkinde de bulunmam. benim karakterim bu. zaten seçilirsem bunu göreceksiniz. bana kırılan yakın arkadaşlarım, ağabeylerim var. adaylığımı açıkladıktan sonra, neden bizi aramadın? böyle telefonlar alıyorum. neden aramadın, neden bizden imza istemedin diyen çok değerli tanımadığınız insanlar var" şeklinde konuştu.

    "ben bir yanliş, faul yaparsam uyarin"

    yönetime gelirlerse hem mali ve sportif, hem de idari yapılanma açısından ellerinden geleni yapacaklarını vurgulayan cengiz, "daha açılışta bizans oyunları gördük hiç hoş olmayan. ben bir yanlış, faul yaparsam lütfen söyleyin. ben hiç kaçmam kaçınmam. açık, şeffaf, vizyonerim. ben hem mali, hem sportif, hem de idari yapılanma açısından elimden geleni yapacağım. ben taş çatlasın çok başarılı olursam 3 yıl daha kalırım. biz 3'er yıllık planlar düşünüyoruz. devlet planlama teşkilatı'nın yaptığı 5'er yıllık kalkınma planlarını bilirsiniz. biz galatasaray'a bunu getireceğiz. biz aslında türk sporuna bu kalkınma planlarının gelmesini istiyoruz. alt yapıdan futbolcu çıkmıyor. bir tane arda var 3-5 futbolcu var. bir de cenk var. ne mutlu gitti ne güzel bir şey. inşallah başarılı olur. onun da alt yapısı yurt dışı biliyorsunuz. bunun nedenlerini analiz edip, kökenlerini sökmek ve çözmek gerekir. hem galatasaray bazında hem türkiye bazında. 20 binin üstünde 25 adet stat yapılıyor. ortalama 33 bin seyirci kapasiteli. müthiş bir hamle var. 405 tane kapalı spor salonu var. devlet elinden geleni yaptı. bütün bunlara gençleri doğru yönetmek, bilimsel ölçütler içinde doğru yapmak. galatasaray bir anlamda bunu realize ediyor. nasıl ediyor. bizim bin 550 tane sporcumuz var. bu sporcuların 250 tanesini profesyonel sayarsak, geriye kalan bin 200 sporcuyu eğitiyor ve öğretiyoruz. milli eğitim bakanlığı'nın, gençlik ve spor bakanlığı'nın yapması gerekenleri biz bir şekilde deruhte ediyoruz. bunu fenerbahçe ve beşiktaş da yapıyor. bugün bunu başka bir kulüp yapamıyor. o olanağı yok" dedi.

    "bir taşi galatasaray adina bir metre öteye taşiyana teşekkür eder saygi duyariz"

    florya ve riva konusunda ellerinden geleni yapacaklarını ifade eden mustafa cengiz, "florya'da yapılan, tabii emlak konut'a da teşekkür ederiz. 'biz bir taşı galatasaray adına bir metre öteye taşıyana teşekkür eder saygı duyarız' rahmetli alpaslan dikmen'in sözüdür. bu bizim şiarımız olmalı. biz emlak konut'a ve merkezi iktidara bu bağlamda teşekkür ederiz. fakat biz galatasaraylılar olarak isterdik ki riva ve florya ayrı olsun. fakat onunda bir şartları vardır. biz buna da saygı duyuyoruz. çünkü sözleşmeyi görmedik. sözleşmeyi değerli ağabeylerimiz gördü, inceledi. bize bunun garantisini verdiler. fakat biz hala şunu istiyoruz açık konuşalım. riva tamam. biz elde edilen gelirin galatasaray camiası olarak düşük olmasını istemiyoruz. çünkü bizim kendi projemiz vardır. bu projede, 900'e yakın villa vardır. bu villaları siz 1 milyon dolar'dan satsanız ki daha fazlaya satardınız. müteahhit ile yarı yarıya bölüşseniz, 450 milyon dolar eder. sadece riva'nın. tabii ki bu maketi de var. çalışılmış proje. adnan polat zamanında riva'dan ruhsat alındı, buna polat yönetimi de çok yoruldu. aysal yönetimi ve yarsuvat yönetimi de devam ettirdi. sayın özbek de devam ettirdi fakat, sağ olsunlar bize yeni bir ufuk açıldı. bu bağlamda tekrardan devletimize teşekkür ederiz. yarın florya'nın kemerburgaz'a taşınması sonrasında 3'üncü bir gelir getirecek proje.

    imdi hepimizde şu endişe var. bu geliri biliyorsunuz 508 milyon bunu kırdırdık 340 milyon olarak bir faktöring firmasına. 168 milyon gitti, buhar oldu, o kesin. bununla da biz borcu ödedik fakat tekrar, 150 milyon euro açığa düştük. satılandan düştüğümüzde 105 milyon euro, yani 500 milyona yakın 4 yıllık bir borç yükünün altına sokuldu galatasaray. yani neredeyse el elde, baş başta kaldık. şimdi sırada florya var. riva da henüz bitmedi söyleyeyim. galatasaray'ın riva'da emlak konut ile kırmadan müteahhite de saygı duyarak onun en efektif ve en gelir getirecek halde kontrollüğünü yapmamız gerekir. kontrolörlük derken hırsızlık anlamında demiyorum. riva'da biz ilk şekillendiğinde en çok gelir getirecek, müteahhit de kazanacak, emlak konut'ta kazanacak yüzde 20'si emlak konut'a gidecek biliyorsunuz. biz de kazanacağız. bunun için elimizden gelen reklam çabasına göstereceğiz. toplumun kabul ettiği muteber insanların orada satın alması için bir marketing çalışmasına da katkıda bulunacağız. florya'ya gelince florya şuanda biliyorsunuz 80 dönüme yakın 22 dönüm bize aitti. fakat devlet buna karşılık bize kemerburgaz tesislerini mukabil olarak verdi. biz bunu da yürüteceğiz. kemerburgaz yürüyecek bu doğru bir projedir. en iyi şekilde realize edilecektir ama florya'dan da biz azami gelirin, çünkü eski yönetimler bu gelirin az olduğu kanaatinde. emlak konut da bildiğim kadarıyla minimum değerde 508'i tespit etti. bizim amacımızda bu 508'i en az 5 katına getirmek. hem galatasaray'a kazandırmak hem devlete kazandırmak" diye konuştu.

    "ben galatasaray'in asla başini yere eğdirmem"

    galatasaray taraftarının çektiği sıkıntıları tribünlerden gelen biri olarak iyi bildiğini söyleyen mustafa cengiz, "ben taraftarın nasıl maça geldiğini biliyorum. ben kale arkasından gelmeyim öğrenciliğimden beri. onların nasıl zorlukla maça geldiğini, nasıl evlerine gitmek için yollarda 2-3 saat perişan olduklarını çok iyi biliyorum. yıllarca da metro kapalı kaldı. ben galatasaray'ın asla başını yere eğdirmem. ne hakemlere eğdiririm. ne sahada rakibe eğdiririm tabii dürüstlük ve fair play içerisinde. ne de galatasaray taraftarının çektiği bu eziyete katlanırım. benim hiçbir yöneticim son galatasaray taraftarı maça girmeden, sağlıkla gitmeden, sağlıkla dağılmadan stadı terk edemez. mutlaka bu geliş ve gidişi, devletimizin ve belediyemizin destek ve yardımıyla mutlaka çözeceğim. taraftarlarla diyalog mutlaka kurulacak. çalışma kurulları kurulacak. bu kurullar mutlaka taraftarla dirsek temasında olacak. onların istekleri, formadan tutunda, maç ulaşımına, iletişime , taraftarın taleplerinin doğru olarak yerine gelmesi için yapılacaktır" ifadelerini kullandı.

    --- alıntı ---
  • 29425
    bugün saat 21:00' da trt spor'da yayınlanan spor haftasonu programında; alp pehlivan ve ibrahim kırkayak arasında wesley sneijder'in al- gharafa'ya transferi konuşulurken, konu birden bire tudor ile sneijder'in meselesine geldi.

    i.k: sizce tudor şu an da sneijder'i yolladığı için pişman mıdır?
    a.p: bence, sneijder'in gönderilmesi kararının; tudor'un boyunu aşacağını düşünüyorum.
    i.k: hani varsa; 1 oy hakkı bile olsa ne olmuştur kararı?
    a.p: görüldüğü üzere, kalmamasından yana olmuştur.
    i.k: sizce tudor, sezona sneijder ile başlasaydım şu an nasıl olurdu diye düşünüyor mudur?
    a.p: bence tudor, cv'sine galatasaray gibi bir takımı da
    katabildiğinin düşüncesi içerisindedir şu an.
App Store'dan indirin Google Play'den alın