1
nba tarihinin birkaç önemli drafttan ve celtics'in big 3'yi kurduğu takastan sonra belki de dengeleri en fazla değiştiren off-season'ına sahne oldu nba 2010-2011 sezonu. tabii grevleri mrevleri -"diplomatik" olayları- ve profesyonel nba oyuncularının fiba tarafından şampiyonalara kabul edilmesi gibi daha çok kağıt işlerini ilgilendiren durumların haricinde. tamamen ligin doğasına ait hamlelerden bahsediyorum.
lebron, bosh ve wade'in bir araya gelmesi hakikaten akıl almaz bir iş.
"oldu olacak $5-10m'dan da vazgeçeydiniz de dwight'ı da alaydınız takıma, yazık çocuk yalnız kaldı" dedirtiyor bana takaslar gerçekleştiğinden beri.
öte yandan artık iyice +33 haline gelen ama big'liğinden çok da bişey kaybetmeyen celtics var. ama belki de bu takaslar tufanı sırasında off-season performansı anlamında sessiz sedasız ilerleyen bir lakers var ki belki de en doğru oyuncuları kattı kadrosuna. rotasyonda eksik kalan yerleri tamamladı. ve elbette bu miami üçlüsüne tek başına kafa tutabilecek potansiyeldeki bir kobe var.
ayrıca oklahoma ve birer yaş daha büyümüş kadrosu var. amerika milli takımıyla çok ciddi bir sorumluluğun altından kalkmayı başarmış, inanılmaz olgun bir durant var. bu ligin geleceği durant. ve bu sene onun için çok önemli. 5 yıllık yeni kontrat aldı ve bunu sapına kadar hak ettiğini göstermesi, iki sene içerisinde bu genç kadroyla birlikte konferans finaline yürüyebileceklerini kanıtlaması gerekiyor.
gerçi şu yaklaşık 8-10 maçlık süreye bakarak bu sene bile bu şanslarının olduğu söylemek çok da yanlış olmayacak. batı'nın dengeleri çok değişti ve lakers artık neredeyse yapayalnız kaldı. konferans finalisti anlamında. diğer her takımın neredeyse eşit derecede şansı var desek abartmayız ve fakat konferans finaline gelmeden evvel 82 maçlık çook uzun bir normal sezon var takımların önünde.
öte yandan new jersey nets ki geçen senenin tabir-i caizse averaj takımıydı. bu sene ise sağlam adımlarla bir franchise temeli atmış durumdalar. geçen seneki takımdan sadece 4 oyuncu kaldı takımda. brook lopez ve devin harris bu franchise'ın en önemli iki ismi ve brook lopez de ligdeki ciddi "has potaaltı" eksikliğine çare olacak bir potansiyel, yetenek.
öte yandan new orleans, kings, her zaman batı'nın en önemli takımlarından biri olan utah, carmelo çok istemese de kalmak durumunda olduğu denver, giderek yaşlansa da kadro hala inanılmaz bir tempoyla oynayan phoenix ve tabii ki dallas var. yazı inanılmaz iyi geçiren filinta gibi bir duncan'la birlikte bütün yaz yatan tony parker'lı san antonio ve benim büyük bir merakla takipte olduğum portland var. houstan part-time tadında da olsa yao'ya kavuştu.
doğu'da yine miami'nin takas gölgesinde kalan orlando var ki yine çok iyiler. ayrıca atlanta hawks her zamanki gibi heyecan verici bir basketbol oynamaya çalışıyor, hatta oynuyor. noah'yı takımda tutan, sonrasında her ne kadar sevmesem de boozer'a kavuşacak olan ve ömer gibi fizik açısından nba'e uyum sürecini görece çok daha çabuk atlatabilecek bir uzunları var. ayrıca derrick rose istikrarsız olduğu dünya şampiyonası'ndan gayet formda döndü. lebron'suz cavs, beklentilerin üzerindeydi ilk hafta bittiğinde. amare'yi kadroya katıp kadroyu neredeyse tamamen değiştiren new york knicks.
çok genel hatlarıyla off-season'ı iyi geçiren ve geçen sezonun üstüne gerçekten bişeyler ekleyebilmiş gibi gözüken takımlar kabaca bu şekilde. elbette zaman zaman sürprizler olacaktır ve fakat batı'da lakers'a hakikaten diş geçirebilecek, 82 maç boyunca ensesinden ayrılmayacak bir takım çok da göze çarpmıyor. daha ziyade lakers ve diğerleri var. lakers'ın gerisindekiler arasında geçicek mücadele ise belki de en keyiflisi olacak.
doğu'daki işler biraz daha karışık. miami/orlando/boston. hepsinin big 3'si var ve birinin yolu play-off'larda inanılmaz rahatlayacak. ayrıca chicago kesinlikle kolay lokma olmayacaklar ki özellikle noah'nın play-off performansını biliyoruz. chicago için istatistikten çok daha fazlası joakim noah. new york knicks de nihayet yıllardır bekledikleri franchise'ın ilk adımındalar.
batı'da ilk sıra için çok fazla kontenjan yok gerçekçi olursak. spurs, thunders, jazz, nuggets, mavs, suns. bunların hepsi çok çok önemli takımlar, kadrolar olsa da birbirlerine karşı verecekleri ilk 8 mücadelesi sırasında lakers'ın yalnız kalma ihtimali çok daha yüksek. öte yandan doğu'da özellikle üç takım birincilik için çekişecek, heat/magic/celtics.
neyse çok uzadı. uzadıkça da uzicak ben klavyenin başında durmaya devam edersem. herşeyiyle çok ilginç bir sezon bizleri bekliyor. batı'daki kobe ve diğerli, doğu'daki big 3'lerin mücadelesi. nba'deki dengeler değişti dedik ya, aslında bu sezon sonunda karşımıza çıkacak olan tablo belirleyecek dengedeki değişimlerin boyutunu.
çok dramatik bitti lan. böyle planlamamıştım. gerçi bu kadar uzun yazmayı da planlamamıştım. neyse, öyle işte. nba 2010-2011'i başlıksız bırakmiyim, ukde'yi doldurayım dedim.
ukdeyi hagi10 kişisi 06 kasım 2010 saat 13:04 sularında vermiş. ayrıca "nba gençliği uyma, yeni sezona sahip çık:p" gibisinden bir şeyler demiş.
lebron, bosh ve wade'in bir araya gelmesi hakikaten akıl almaz bir iş.
"oldu olacak $5-10m'dan da vazgeçeydiniz de dwight'ı da alaydınız takıma, yazık çocuk yalnız kaldı" dedirtiyor bana takaslar gerçekleştiğinden beri.
öte yandan artık iyice +33 haline gelen ama big'liğinden çok da bişey kaybetmeyen celtics var. ama belki de bu takaslar tufanı sırasında off-season performansı anlamında sessiz sedasız ilerleyen bir lakers var ki belki de en doğru oyuncuları kattı kadrosuna. rotasyonda eksik kalan yerleri tamamladı. ve elbette bu miami üçlüsüne tek başına kafa tutabilecek potansiyeldeki bir kobe var.
ayrıca oklahoma ve birer yaş daha büyümüş kadrosu var. amerika milli takımıyla çok ciddi bir sorumluluğun altından kalkmayı başarmış, inanılmaz olgun bir durant var. bu ligin geleceği durant. ve bu sene onun için çok önemli. 5 yıllık yeni kontrat aldı ve bunu sapına kadar hak ettiğini göstermesi, iki sene içerisinde bu genç kadroyla birlikte konferans finaline yürüyebileceklerini kanıtlaması gerekiyor.
gerçi şu yaklaşık 8-10 maçlık süreye bakarak bu sene bile bu şanslarının olduğu söylemek çok da yanlış olmayacak. batı'nın dengeleri çok değişti ve lakers artık neredeyse yapayalnız kaldı. konferans finalisti anlamında. diğer her takımın neredeyse eşit derecede şansı var desek abartmayız ve fakat konferans finaline gelmeden evvel 82 maçlık çook uzun bir normal sezon var takımların önünde.
öte yandan new jersey nets ki geçen senenin tabir-i caizse averaj takımıydı. bu sene ise sağlam adımlarla bir franchise temeli atmış durumdalar. geçen seneki takımdan sadece 4 oyuncu kaldı takımda. brook lopez ve devin harris bu franchise'ın en önemli iki ismi ve brook lopez de ligdeki ciddi "has potaaltı" eksikliğine çare olacak bir potansiyel, yetenek.
öte yandan new orleans, kings, her zaman batı'nın en önemli takımlarından biri olan utah, carmelo çok istemese de kalmak durumunda olduğu denver, giderek yaşlansa da kadro hala inanılmaz bir tempoyla oynayan phoenix ve tabii ki dallas var. yazı inanılmaz iyi geçiren filinta gibi bir duncan'la birlikte bütün yaz yatan tony parker'lı san antonio ve benim büyük bir merakla takipte olduğum portland var. houstan part-time tadında da olsa yao'ya kavuştu.
doğu'da yine miami'nin takas gölgesinde kalan orlando var ki yine çok iyiler. ayrıca atlanta hawks her zamanki gibi heyecan verici bir basketbol oynamaya çalışıyor, hatta oynuyor. noah'yı takımda tutan, sonrasında her ne kadar sevmesem de boozer'a kavuşacak olan ve ömer gibi fizik açısından nba'e uyum sürecini görece çok daha çabuk atlatabilecek bir uzunları var. ayrıca derrick rose istikrarsız olduğu dünya şampiyonası'ndan gayet formda döndü. lebron'suz cavs, beklentilerin üzerindeydi ilk hafta bittiğinde. amare'yi kadroya katıp kadroyu neredeyse tamamen değiştiren new york knicks.
çok genel hatlarıyla off-season'ı iyi geçiren ve geçen sezonun üstüne gerçekten bişeyler ekleyebilmiş gibi gözüken takımlar kabaca bu şekilde. elbette zaman zaman sürprizler olacaktır ve fakat batı'da lakers'a hakikaten diş geçirebilecek, 82 maç boyunca ensesinden ayrılmayacak bir takım çok da göze çarpmıyor. daha ziyade lakers ve diğerleri var. lakers'ın gerisindekiler arasında geçicek mücadele ise belki de en keyiflisi olacak.
doğu'daki işler biraz daha karışık. miami/orlando/boston. hepsinin big 3'si var ve birinin yolu play-off'larda inanılmaz rahatlayacak. ayrıca chicago kesinlikle kolay lokma olmayacaklar ki özellikle noah'nın play-off performansını biliyoruz. chicago için istatistikten çok daha fazlası joakim noah. new york knicks de nihayet yıllardır bekledikleri franchise'ın ilk adımındalar.
batı'da ilk sıra için çok fazla kontenjan yok gerçekçi olursak. spurs, thunders, jazz, nuggets, mavs, suns. bunların hepsi çok çok önemli takımlar, kadrolar olsa da birbirlerine karşı verecekleri ilk 8 mücadelesi sırasında lakers'ın yalnız kalma ihtimali çok daha yüksek. öte yandan doğu'da özellikle üç takım birincilik için çekişecek, heat/magic/celtics.
neyse çok uzadı. uzadıkça da uzicak ben klavyenin başında durmaya devam edersem. herşeyiyle çok ilginç bir sezon bizleri bekliyor. batı'daki kobe ve diğerli, doğu'daki big 3'lerin mücadelesi. nba'deki dengeler değişti dedik ya, aslında bu sezon sonunda karşımıza çıkacak olan tablo belirleyecek dengedeki değişimlerin boyutunu.
çok dramatik bitti lan. böyle planlamamıştım. gerçi bu kadar uzun yazmayı da planlamamıştım. neyse, öyle işte. nba 2010-2011'i başlıksız bırakmiyim, ukde'yi doldurayım dedim.
ukdeyi hagi10 kişisi 06 kasım 2010 saat 13:04 sularında vermiş. ayrıca "nba gençliği uyma, yeni sezona sahip çık:p" gibisinden bir şeyler demiş.