1) kendisi müthiş bir pazarlamacıdır. en güzel örneği ise "eğer kariyerimi, ismimi riske atacaksam galatasaray için atarım." cümlesidir. amk kariyerin ne ki senin? tek kariyerin galatasaray, o da 20 sene önce. kimse bana milli takım demesin. milli takım dediğin şey eurovision ile aynıdır. devri geçti. bakınız geçmişin yıldızlarına. pele, eusebio... o dönemler milli takım ulusal liglerden önemliydi. bu gün artık yıldızlar ulusal liglerde iş yapan, şampiyonlar ligi'nde başarıyı getiren isimler. çok teknik direktör hakkında "o kim yea, kaç senedir kulüp takımı çalıştırmamış." lafını duyarsınız yada sarfedersiniz. milli takım hocaları adamdan bile sayılmıyor. o yüzden yerim mustafa denizli'nin kariyerini.
2) daha anlaştığı gün büyük komisyoncudur demiştim. (bkz:
#1852003) bana özgü müthiş bir tespit değil bu. sadece 20 sene sonra size umut bulut'u sorduklarında bu adamı izlemiş herkes gibi ne yapacaksanız, şu an denizli hakkında ben de aynını yapıyorum. çünkü tanıyan herkes mustafa denizli'yi bilir. bir galatasaray yönetimi bilmiyordu. gerçi ben o kadar masum olduklarına da inanmıyorum ya neyse... detayını okumak isterseniz (bkz:
#1885331) nitekim futbolcuların maç başı ücretlerinden aldığı komisyonu geçtim, ryan donk transferinde 2,5 milyon eu bonservisin sadece kasımpaşa'ya gittiğine inanan varsa, bilsin ki ilerde kızı bol bol merve'lerde ders çalışmaya da gidecektir.
3) tehlikeli derecede sinsidir dedik. galatasaray'ın tatlı parasını cebine atıp, başarısızlığı görünce iade edicem diyerek insanları kandırıp istifa etmesi en net örneğidir. şimdi bir köşede önümüzdeki sezon için yaptığı karlı yorumculuk anlaşmasının başlamasını beklerken bir yandan da martinisini yudumluyor olabilir. ha bir diğer örnek şampiyonlar ligi maçının geçmesini bekleyip sözleşmeyi imzalamasıdır. kadro tercihlerinde de irili ufaklı örnekler verilebilir.
4) kötü taktisyendir, çağdışı kalmıştır dedik. hedefsiz galatasaray'a riekering'in oynattığı futbol ile denizli'nin galatasaray'a oynattığı futbol arasındaki dağlar kadar fark bile bunun kanıtı. amk mustafa denizli döneminde yapılan pres anlayışı, eskinin orta sahasız futboluna uygun. hani ingilizler 5 defans 5 de hücum oyuncusuyla sahaya çıkıp topu ileri şişirir dururmuş ya... bizde de önde 5 kişi topa basarken maşallah orta sahamızda 30 metre boşluk vardı, sonra da defans hattımız geliyordu çizgi halinde. tabi basit bir dikine pasla her atakta rakip, defans hattımızı çizgi halinde yakalıyordu. bu gün aynı sorunu takımın kondisyonu tükenince yaşıyoruz. haliyle oyunun mesafesi açılıyor çünkü.
son olarak galatasaray'ı çok sevdiği yalandır. mustafa denizli koyu beşiktaşlıdır. kariyeri boyunca galatasaray üzerinden prim yaptığı için o etiketi devam ettirmektedir. hıncal uluç ne güzel düşürmüştü bunun maskesini zamanında... ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, bu gün ersun yanal'a nefret kusulmasına neden olan teşvik primi hadisesi var ya, sonuna kadar haklıdır. ancak mustafa denizli ise ersun yanal'a kusulan nefretten fazlasını haketmektedir.
neyse ki denizli'den kurtulduk. getirmek büyük hataydı. dursun özbek'e yakışır işti. umarım dursun özbek'in sonu da denizli gibi olur.